— Doktor, hararetime baktınız mı? ne kadar ? —Sizin için beş lira. A Tek elaiven Geçen Cuma günü berber çı- rağı Hüsnü Beyoğluna çıkmış, elini sallıya sallıya caddede bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu. Karşıki komşularından bir çocuk ona rast geldi. — Hüsnü, Hüsnü! Diye seslendi. Beraber dolaş- mağa başladılar, fakat komşu çocuğunun bir nokta merakını davet etti: taz ey cini giyiyorsun? Ötekini kayıp mı ettin? — Hayır, bunu buldum. — Hükümeti şiddetle itham e- diyorum. Bu hükümet te mev- kiinde durmamalıdır, yerini da- ha ehli, daha namuslu insanla- ra bırakmalıdır. Arkadaşlarından birisi sor- muş: — Ne var, ne oldu, yeni bir is- kandal mr var? — Hayır, işte ilk gün geçtiği halde hiç bir iskandal keşfede- medim. Birinden biri aptal Fahri bey eve girdiği zaman ortalığı darmadağınık © gördü. Karısı öldüğündenberi bir uşak bulmuş, onunla ev işlerini idare etmiye çalışmıştı. o Fakat artık buhale tahammül edemiyecek - tiz — Bu hal? dedi, evin hali nedir? Ben sana giderken akşa. ma her şeyi yerli yerinde bula- yım demedim mi? — Evet, öyle dediniz, ben de onun için hiç bir şeye elimi sür- medim, Her şeyi yerinde bırak- ge Kuvvetli bir delil Acınacak bir hal Adamcağız yorgun argın e- yine gitti, Karısı sofrayı yeni kuruyor, hizmetçi çorbayı yeni pişiriyordu. O kadar açtı ki, hemen sofra- ya oturdu. Bir saat biraz ekmek kenarı, biraz salata ve biraz da su indirdi.. Nihayet sıcak sıcak çorba geldi. Fakat daha ilk kaşığı a- tar atmaz içinden sert ve dim dik bir kıl çıkınca kendini zor tuttu. Karısı biraz canı sıkıl- makla beraber kaşıktan kılı Z tuttu, çekti. Aydınlıkta baktı. z Sonra gülerek: tiz adamsın, Hizmetçinin saçı İ Zavallılar aralarındı Sinemada lere ait bir film seyrediyorlar. £ dı. Beyaz perdede çıplak vahşi £ kadınları görünce Süheylâ ar- kadaışma iğildi; — Bu vahşilere çok acıyo- rum! dedi. z z — Neden? — Baksana hiç elbiseleri yok. & konuşa” cak ne mevzu bulabilirler aca- ba?... Şüpheli bir akıl! Müflis bir tüccara bir dostu yolda rast gelmişti. — Birader, dedi. Hani geçen gün senin nâmma bir bankaya sahte bir çek sürmek istiyen bir adam var diyordün, hükümete İz Aman sen de,! dedi, ne ti- — Bizim köpeğin kılı ayol... sandım da ben de kızmıştım. : — Peki, nedirya bu? derdiler. ihbar ettin mi?.. — Ettim, aklından şüphelen- diler ve herifi trbbı adliye gön- — Sizden 7—VAKIT 5 ŞUBAT 1y34 — Dir ricada bulunacağım iki aydır bekliyorum Hanımefendi.. size olmaz diyeceğim, iki aydır bekliyorum Beyefendi.. ALAKA A 7 Yerinde bir mazeret Hanımefendi mutfak kapısının İ aralığından hizmetçi kızın karşıki bakkalın çırağiyle işi pişirdiğini gördü. Sesini çıkarmadı. kocasına söyledi. Kocası kızı ça- gırdı: — Bakkalın çırağını almağa utanmadın mı?. Diye sordu. Kız başını önüne eğdi: — Üstü kirliydi de onuniçin salona alamadım, efendim.. Son .pişmanlık —Nedime ve Şekip iki eski dost tular. Belki yirmi senelik.. İkisi de evlenmişlerdi. Çoluk çocuk sa- hibiydiler. Bir gün nasilsa Bey- oğlunda rastlaştılar. Bir pastacı ya girip eski sevgilerini hatırladı- lar, Şekip: — Nedime, dedi. Benimle ev- lenmediğine pişiman değil misin? — Pişiman olmaz mıyım! Her vakit döğünür dururum. (Şimdi kimbilir, ne kadar O bahtiyar bir dul olacaktım. Motörün kabahati Âdem Bey hapishaneye atıldı» ğınm ilk akşamı dehşetli bir ke- der içindeydi. Gardiyanlar: —Alışırsın, alışırsın! Daha dur bakalım, altı senen var... mutfağa Diye onu teselliye çalışıyorlar» |! dı. Âdem Bey: — Ah, dedi. Otomobilin motö- rü bozuldu diye © hapse tıkıldım, bu ne kısmetsizlik.. Gardiyanlar anlamadılar: — Yahu motör bozuldu diye a- damı hapse atarlar mı? diye sor- dular.... - Evet, ya, eğer bozulmasaydı. çokton eo Bulgaristana atmış Sarhoş Pizim ev (hâlâ görünmedi. Acaba bu kaçıncı fener oldu? Akşam | Doktorun tavsiyesi Şiddetli bir baş ağrısı, ve sancı- larla yatağa düşen Akif Bey artık bir doktora ihtiyacı oldu - ğunu anladı. Mahallenin ihtiyar | bekimi yanı başma — gelince aksi gibi şiddetli bir öksürükle adam- cağızın yüzüne püskürdü. Sonra utanarak; — Doktor Bey, dedi, bu öksü- rüğe karşı ne yapayım? — Elinizi ağzınıza tutunuz © fendim... Hangi aylık? getirirken bir tanesini nasılsa dü» | şürdü, kırdı. Hanımefendi hiddet» le: — Hatice kadın, — dedi, artık bıktım senden.. Kırdığın tabağın parasını aylığından keseceğim.. Hatice kadm dayanımadı: — Aman hanımcığım kesin de bari ben de aylığım olduğunu an- layayım.. gana i Zaro ağa ve Kısırlaştırma Almanyada bazı kimselerin kısırlaştırılacağı malümdur. Şimdiden hazırlıklar tamam- lanmış, doktorlar, cerrahlar kol ları sıvamışlır ve tam 450 bin kişinin kısırlaştırılması karar altına alınmış. i$ Bunu kendisine anlatanlara bizim bir buçuk asırlık Zaro a- ğe, elini çenesine atarak: - İyi ki "Almanyada deği lim.. Cevabını vermiş... Müsvedde ve temiz Tarih imtihanı,. Genç kızlar sıra ile imtihana giriyorlar, çıkı- yorlardı. Fakat bu seri içinde mümeyyizin sorduğu bir (suale doğru cevap veren (olmamıştı. Nihayet smıfın en acarı içeri gir di. Mümeyyiz aynı suali tekrar etti: — Neden evvelâ erkek, sonra kadm halkolundu? — Herşeyin evvelâ müsved- ? desi yapılır, sonra temize çe- * kilir de ondan... Papa Hatice kadın tabakları sofraya | | i Yerinde bir iddia Şakir parasızlıktan ne yapaca- ğmı şaşırmıştı. Artık bin bir felâ- ket gözünün (o önüne giloyr, baş vurduğu işlerin kendisine kapan- ması her türlü ihtimalleri düşün- miye onu sevkediyordu. Bir gün bir arkadaşı: — Şevket, dedi, şu meşhur Ri- zeli fmdık taciri Siyamettin E- fendinin kızını iste!.. Hem bir karı sahibi olmuş olursun, hem de zengin olursun. Şakir fındık tüccarının yazıha- nesini öğrendi. Gitti, Rizeli tacirin ayaklırına kapandı: — Beyefendi, dedi, hayatımı siz kurtaracaksınız, kızmızı deli gibi seviyorum, ona malik olamaz- sam hayatım mahvolacak.. Rizeli tacir hayretle: — İyi amma kuzum, benim kı- zım yok ki!.. Deyince Şakir kaşlarını çattı: — Affedersin; dedi. Benim ar- kadaşım yalan söylemez, sizin bir kızınız varmış. Kederli bir zat Yolunu hırsızlar kesen bir a- damcağız hemen cebindekini çı- kardı, verdi. Sonra: — Aman biraderler, dedi. Ca- nrma kıymayın... Daha bugün ka- rımı mezara götürdüm, hiç olmaz- sa üç beş gün rahat yüzü göreyim de gözüm arkamda kalmasın. ayağa kalktı, Amanın damadı İki âma cami kapısında otur- muşlar. Ahvalden ve kendi husu- siyetlerinden bahsediyorlardı. Bir tanesi: : — Kızını verdiğin adım bari |£ iyi bir adam mı?, Kimseden tah-/# İH kik ettin mi? — Hayır, etmedim amma doğ- j rusu yüzünden iyiliği okunuyor. Dişçi (Arkadaki müşteriye) — Bira- der şu belimden awlver, sıramz YP mumun. ; Bir şahit! : Rahmi fevkalâde bir yüzücü olduğu iddiasındaydı. Bir mec- ; iste bu iddiayı tekrar etti: — İstanbulda değil, Avrupa- İm da bile benden iyi yüzücü yok- Pı Diyince birisi dayanamadı: —Senne biliyorsun, o dedi. za Memlekette neler var. Biz bir E gün Adadan vapura binmiştik, & tam vapur Adadan açılacağı $i- #rada biradam kendini denize at tı. Herkes meraka düştü, yaptır” durdu, adamı aradık, taradık, bulamadık. Vapur adalara uğra. > dı. Nihayet köprüye yanaşacağı sırda bir de iskelede (Adadan denize atlıyan adamı giyinmiş, sıgarasmı tüttürmiye (başlamış bir halde görmiyelim mi? Me- ğer o bizden evvel karaya çık- mış. . Bunu duyan Rahmi birden a- tıldı: — Aman birader, sen bu ada- mı gördün ha... Hele şükür, bir şahide rasgeldim. Ben bu seferi- mi kaç kişiye öyledim de inan- dıramadımdı.. Laf yarışı Genç bir hanim yazın deniz- £ deki maharetini anlatıyordu: — O kadar iyi yüzme öğren: dim ki iğne iplik alıp denize da- lıyorum, sonra suyun içinde ip $ liği iğneye geçirip çıkıyorum.. : Bunu dinliyenlerden bir gene £ — Evet, dedi. İkimiz aynide $ recedc mahir yüzücüyüz anlaşı i lan... Ben de bir kâğrt lira alır s 5 £ dalarım, parayı bozdurup öyle £ çıkarım, Mütavazı bir temenni $ Üstü başı perişan, yüzü gözü : berbat bir hide bir adam ar- # kadaşına kemali hüzünle sefa- # letini anlatıyordu. Günlerdenberi yersiz. yurt- ğsuz dolaştığını, soğuktan tir tir itrediğini söylerken arkadaşı: ? — Birader, dedi. Ben de ay- > ni hsldeyim, Allahtan bir şey ? istemem, elimize beş on kuruş ; geçse de seninle bir arsa alsak, $ mutlaka yeni olmasına lüzum gelince Peyde size yardım eder, ; yok, bu arsanın üstüne eski bir ev yaptırsak...