VAKIT.. IM Edebi Tefrikası: 76 | YA z AN: SELAMI IZZET Pertevin keyfine payan yok. Gen- cin ismi Hakkkı Behiç Beys. Anlı- ! dın m7. Nihayet misafirimiz | geldi. Pertev sofrada, mütemadi. yen bu tekerlemeyi yuvarladı... Be hiç Bey darılmadıysa da, herhalde şaşıladı, sıkıldı... Yemeğin sonun da Yavru sinirlendi... Başladı hıç- kırarak ağlamağa.. Hayır anne, yeceğim artık, bu hayatın odaya-| nılır tarafı kalmadı... Eskiden Per tev nihayet çapkındı. Buna tahım mül ediyordum. Fakat bana karış" mıyordu. Şimdi hem gene istediği ben bu hayata tahammül edemi; |temeldir. Davut memnundu: — Ne iyi ettin de geldin. Eğ” leniyorduk, sen geldin, eğlence- miz artacak... Otur, otur. Bebiçin tereddüdünü görünce; | — Ha, dedi, sahi, siz tanışmaz- smız.., Takdim edeyim. o Meşhur muhorrilerimizden Pertev Refik Bey... Perteve döndü: — Hakkı Behic Bey, hariciye memurlarımızdan , büyük (bir şöhrete namzet diplomat. Pertev kalktı, sararmıştı, elini uazattr.. Öteki sımimi bir ( sesle âdeta haykırdı: — Müşerref oldum beyefendi .. Akil Mecnundan çok methinizi işittim.. Zannedersem refikanız hanımefendiyi de Akilin atölye sinda tanımak şerefine mil oldum. i Birden pire süSTU. “Pertevin kendine tuhaf tuhaf baktığımı gördü.. Pertev, devirdiği, daha doğrusu | devirmek üzere olduğu çamı ta- mir için; — Memnun oldum beyefendi, dedi, mademki uzun zamandır giyaben tonısıyoruz, sizi bugün- lerde yemeğe beklerim... Görüşe- lim Hakkı Behiç Bey... : gı. Fikriye çok sinirliydi.. Dilber Hanımefendi kaşlarını atmış kızına nasihat vermek isti- yor, Fikriye oralı olmıyor, dinle" miyordu., Nihayet sabrı tükendi: — Anne, dedi, ben otuz yaşım dayım... Bu gene aramızda kal- sm, bütün âleme otuzunda oldu- ğumu söyliyecek değilim, fakat sen biliyorsun... Otuz yaşında ka- dın çocuk değildir artık... Ben, ne yapmam lâzım geldiğini, ns yapmamam lâzım geldiğini bilirim. Hayıtıma kimsenin Okarışmağa hakkı yoktur, hattâ senin bile... — Evet ama kızım... — Sus anne... Fikriye, artık annesine söz söy- etmiyor, yalnız kendisi konuşu» | yordu: -—— Ben bu komedyadan bıktım usandım... Yok, eğer komedya de- ğil de, bunları sahiden yapıyorsa vaziyet daha beter demektir... — Ne yapıyor kızım? * — Daha ne yapacak?... On beş gündür, gece gündüz bana o yaza- cağı românın kahramanından, Hakkı Bey... Hiç beyden bahsetti durdu... Dün de tutturdu, eve bir genci davet edecekmiş... Filvaki davet etmek istediği genci Akil Mecnun Beyin atelyesinde tanr- © mştım, kibar bir adam.. Ama rezaleti yapıyor, üsttelik beni de j kukla gibi oynatıyor... Hayır, işte bunu çekemem... Beyhude ısrar et- | me anne.. Ve Dilber Hanım ısrar etmedi. Hâkim, dinlediği söze göre hü- küm vermiş. Hem ibtiyarlar biraz da çocuk gibidirler, çekilen yere giderler. Sonra gayri şuuri hotbin- dirler, fazla fikir yormak, üzül- mek istemezler. Hem de Fikriye, ns olsa kızıydı. Ona hak vermesi çok tabiiydi. Hangi ana evlâdını aksız çıkarır? — Hakkın var kızım. — Ha şöyle anne... Bir müddet sessiz durdular, nis hayet Fikriye kalktı: — Ben gidiyorum. — Nereye? — Biraz Saimeye ğım... — Güle güle kızımı “ Fikriye Saimeye “gitti, “telefonla Peymana, Yavruyu sokağa çıka- rıp gezdirmesini tenbih etti. Kapıdan girer girmez müjdeyi ; verdi: — Oldu. — Ne oldu? — Pertevden ayrılıyorum. Saime, birden bire ne şöyliyece- Bini şaşırdı, sonra: — Vallahi, dedi, bunun böyle olacağı anlaşılıyordu... Hem ben Sana bir şey söyliyeyim mi?.. Ko- Can son zamanlarda traşçı oldu... uğrıyaca» bilirsin... — Bildiğim için söylüyorum ya... tiştiriyordu. Başını kaldırmadan ilâve etti: şir, ayrılır... Fikriye biraz sakinledi. diş ağrisi durur. Fikriyenin haleti rubiyesinde, Her şeyi söze almıştı. Fakat kocasını, yazı masasının başında buldu. Pertev Refik, ça- ilâ kalem, kâğıt dolduruyordü. * Pünlir Refik; gihd' deli Pörtey diyez Momlelet deliliğe kelime Refik olmuştu. Kendinden mem.-)/s'nai eşyaya yüksek gümrük resmi ko- nundu, hayatından memnundu, her | nulacaktır. kesten, bütün dünyadan memnun- du. — Sne de benim kadar Pertevi İKütahya havalisindeki kükürt o madeni- Bunları, Saimenin tuvalet oda» |gram istihsaline başlandığı PO smda konuşuyorlardı... Saime, tır- maddenin naklarını parlatıyordu... Hem işis |” " ni görüyor, hem Fikriyeye lâf ye | 1995 te, İzmirde büyük bir kâğıt fab. — Tabiat kanunu, insan birle İtasvip olunan program cümlesinden bu. Meşhurdur, dişçiye gidilince, İtetkikat ve keşliyata müstenit bulun maddi ve msnevi, buna benzer bir |şeraiti yüzünden, gitgide ihraç kabiliyeti aksülamel husule geldi. Eve dön- |azalmakta olan memleketin ham madde- düğü zaman, her şeye © hazırdır ((erip0 bir mahreç bulmaktır. Beş yıllık p'ân Bir İngiliz gazetesi sana- yileşme faaliyetimizden bahsediyor LONDRA, — “Financial: Timer, ya- zıyor; Türkiye hükümeti elyevm memleketin ve hususile Anadolunun sanayileştiril. mesi hususundaki beş senelik plânı ik- mal etmiştir. Yalnız bu maksat için büt. şede tahsis olunacak menabiin ve sair i- cap eden mali vesaitin katiyetle teshiti kalmıştır. Bu da önümüzdeki şubatta, 1934 - 35 bütçesinin tanzimine başlandı. ğı zaman yapılacaktır. Debili ve ihtiyari istikrazlara müracaat edilmesi pek muh- Devlet, sanayiin tesisinde başlıca “ml itiative,, i kendisi almakla beraber, hatta en mühim sanayide bile hususi sermaye- nin hisse sahibi olmasına meydan birak- maktadır. Pamuk mamulâtı birinci derecede ge- liyor. Hatta burada bile, tesis olunacak; dört devlet fabrikası memleketin bütün ihtiyacatını tatmin etmiyecektir ve hü-| susi sermaye sahipleri bu fabrikaları memleketin ihtiyacını temin edecek bir şekilde tevsi etmeğe teşci edilecektir. Tesis edilecek fabrikaların tarihleri şu suretle tesbit edilmiştir; Kayseri fabrikası 1934 te, Nazilli fab- rikası 1936 da, ağlebi ihtimal Konya E- reğlisinde açılacak olan fabrika 1935 te henüz yeri teyin edilmiyen bir fabrika da 1937 de tesis olunacaktır, Elyevm 80.000 balya olan pamuk mah sulü, bu fabrikaların ihtiyaçatını temin 'stmek üzere 120.000 balyaya çıkarılacak" tur, Ağır sanayiden demir birinci derecede geliyor Ağır sanayiden ilk tesis edilecek olanı demirdir. Bunun teferrüatı tesbit edil memiştir. Fakat madenciliğin inkişaflar rını ameli bir noktadan tetkik etmek ü- zere bir heyet Fransa ve İngiltereye mü- teveccihen yola çıkmıştır. İlk adım kok ve yarım kok ile iştiai ocaklarında kul. lanılacak hususi kokun istihsnline matuf) bulunmaktadır. Bunlardan sonuncusu, i- ki mühim demir istihsal mıntakasıdır. Bunlardan sonuncusu iki mühim demir! istihsal mıntakası olması mukarrer olan Zonguldak ve Kastamonuda tesis edile" cektir. Zonguldak kömür havzasıdır. E- ğer demir cevheri tekemmül ettirilecek olan Kayseri, (o Antalya ve Torbalıdan İkâfi miktarda istihsal edilemezse, ecnebi Kok ve yarım kok istihsalâtı ahalinin ihtiyacı olan mahrukatı temin edecek ve| ormanların tahribine sebep olan odun kömürü istimaline nihayet verecektir. İşletilecek diğer bir maden, İsparta ve İ dir. Bu suretle, senevi 300.000 Türk li- rasmın İtalyaya akmasına mâni oluna caktır. İstanbulda bir sun'i ipek fabrika #ı tesis olunacaktır. Yevmiye 1200 kilo- hariçten ithali menedilecek| rikası, İstanbulda bir cam fabrikası, İz- mirde ve sair mahallerde ip ve çuval fab- rikaları tesisi tesbit edilen ve hükümetçe lanmaktadır. Bu program, geçen sene kısmen Amerikan mütehaesrsları tarafın. dan müdekkikane bir surette icra edilen maktadır, Istihdaf olunan gaye, cihan İktisadi le edeceği ve elyevm bu muvazenenin leh te idamesine hadim olan guota vesair tah didatın ref'ini mümkün kılacağı ümit e- S—VAKIT 4 ŞUJAT 1934 — UMUMI HARPTE a TeşkilâtıMahsusat AKAY 1 ELE VAKIT'ın yeni Tefrikası : 92 Yazan: A. MiL Ordu Stanke Beye verdiği emirde.. hattı vaziyetleri tehlikeye düşe- Şi cekti. (Bu tehlikenin önüne geç- “Bugün gelen şifreyi takdim € diyorum. Borçka, Murgul ciheti- ne ait olan cephe kısmı Milo tabu- | mek için diğer cepheleri darlaştır» 7 runun iki bölüğü tarafından mü- | mak lâzımdı. Yoksa onlardan dafaa edilmektedir. Heyecan da | her hangi birisinin en küçük bir onlar tarafından © izhar ediliyor. metanetsizliği diğerlerinin felâ- O cihetten hasıl © olen vehim ve | ketine sebep olabilirdi. Artvin heyecanın tesirile o Artvinin va- | kumandanı olan Hakkı Beyde bu kitsiz ve kuvvetsiz sükutuna sebe- | vaziyeti ordu kumandanlığına bil. biyet vermemek için lâzım gelen | direrek hattı hareketinin tayinini tebliğatı müessirenin | icrasını is» | rica etmişti. ği tirham eylerim,, Bu derkenardaki istirham talebi bir istirhamdan ibaret kalıyordu.. Çünkü vaziyet çok sıkışıktı, ted- Ruslar bu fırsattan istifade e- derek Çoruhun sol sahilinde (ve (Murgul) suyu ilerisinde, yani O noktaya gönderilen Şakir Niyazı Bey maiyetindeki bir mik- tar süvari ile (o oralarda hafif bir perde hattı teşkil © ettikten sonra Artvine avdet © eylemişti. Rıza Beyin askeri sebeplerden dolayı (Murgul) u terkederek Arhavi" İ ye çekildiğindenŞakir Niyazi Bes yin haberi yoktu. Şakir Niyazı Bey Artvine dön- dükten sonra haber almıştı. Rr za Bey Artvine çektiği telgrafna- mede “icabatı askeriye hasebiy- le (Murgul) terkedilerek yedinci ve sekizinci hudut taşlarının tu tulduğu,, bildiriliyordu. Şu halde Murgul) (ile o mevki» in sağ tarafı boş olduğundan soluna ve gerilerine çıkan bir çok yollar düşman için açılmış oluyor” du. Vaziyetin nezsketini takdir e- den Halit Bey yollar içinde en iş- lek olanının setretmek maksadiyle bir miktar süvari ve yüz on mev- cutlu bir bölüğün, yukarıda yızdı- ğımız veçhile, hemen Bertadan 0 raya hareketini emretmişti. Artvinin müdafaası için mev- cut olan kuvvetlerin o en mühim kısımları esisen Berta ve Borçka cihetlerinde bulunuyordu. uğramasını ve bu yüzden bir ta- kım kuvvetsiz ve hafif yeni cephe- ler teşkilini intaç ediyordu. disine kızacak hiç bir şey kalmadı. hiç beyle beraber yemek me gibi sevindiğini bilmiyordu. sofrada Bebicin sözlerinden, ken- (Devamı var) Ruslar bu hafif (o cephelerden her hangi birisine taaarruz ctse- Cihan, gene viz geliyordu öne, |8nı bilmiyordu. Romanın sonuna| Jer derhal muvaffak olacaklırma Fikriye, bir kere kocasmın, Be-|geldiğini ve bunun için Pertevin ço- şüphe yoktu. Onlar muvaffak oldukları takdirde diğer cep lerde bulunan müfrezeleriı Şakir Niyazi Beyin keşiften av» detinden sonra vaziyet hakkında doktor Bıhaettin Şakir Beye mu- fassal malümat vereceğini bir gün evvelki şifresinde | bildiren Halit Bey de Bertadan Erzuruma çekti üZl şubat tarihli o telgrafında ğü ile tutturacağım.. 7 telgrafnamede Borçka önündeki müfrezelerini harekâtı askeriye ik tızası olarak eski hudut üzerin- deki yedinci ve sekizinci viye inerek ric'at ettiğine delâlet eder. Ben burada harp ve darbe ka- dir olan efradımla tutturduğum mevzileri müdafaa edebilirsem de Borçka ve Murgul cephelerine ; mutlak ve mahsus surette muave- net edemem. Gönderilen 35 sü- vari ile 115 piyadeden fazla kuv- vet ayrılmasına imkân yoktur. Artvin kumandanı gerek teşki- lâtı mahsusanın, gerek nizamiye kıt'alarının pek ziyade yayıldığı: nı beyan ederek cephenin daraltıl. masını muvafık görüyor. (Bunu yapmak mümkün olamadığı tak» i > nı p dirde yeniden kuvvet izamını za* ft ruri buluyor. i Li Benim mütaleamı (soracak ©- t lursanız şöyle düşünüyorum: Ya tuttuğum © mevzilerde ve yahut vi Artvinde milli namus ve şerefimle uygun bir surette harp ve inayeti hakla düşmanı bir ke- re daha perişan eylemedikçe Art- vinden çekilmek istemiyorum. | Fakat ordu » ve yahut Artvin kumandanlığı elimi tutar da mani olurlarsa, bittabi itaata mecbu: ruR0., Görülüyor ki Rıza Bey Murgu- lu terkederek Arhaviye çekildiği halde bu hâdiseden Artvin ku- mandanlığı pek geç haberdar ok | muşta; Hattâ — Halit Bey gelen | telgrafnameden bir şey anlayama» dığı için Rıza Beyin oraya çekil- miş olduğunu kendiliğinden tah- min ediyordu . Halbuki Rıza Bey yalnız Arha- viye çekilmekle kalmamış, orada” Ta ki teşkilâtı mahsusa kumandanir. ğını da Nail Beye terkederek ken- disi büsbütün çekilmişti. cla ç «