Narman Vakıt'ın edebi tefrikası “smmm m No, di Kamelyalı Kadın Yazan — Bizim aşkımız, her aşka ben- ; “yen bir aşk değil Arman. Beni | *ânki hiç kimsenin olmamışım gi- | İ seviyorsun. Bir gün, beni sevdi- bine pişman olacaksın, beni #ihle itham edip, ben gene Yatıma fırlatıp atacaksın diye! kuyorum. Düşün, ki bu yeni ha Yatın zevkini tattım, eski hayatı- Ma avdet edersem ölürüm. Söyle, i nden ayrılmıyacaksın değil mi? | — Buna yemin ederim. üzüme bakıyor, sözümün doğru “lup olmadığını gözlerimde oku Mak istiyordu. Sonra kollarıma atılıyor, başını göğsüme dayıyor: | — Seni ne kadar sevdiğimi ta- Mavvur edemezsin, diyordu. Bir akşam, pencereye dayanmış duruyorduk. Bulutların © arkasın dan güçlükle çıkmağa uğraşan a- Ya bakıyorduk. Dallarda, rüzgârın *esini dinliyorduk, El ele vermiş - tik, Bir çeyrekten beri konuşmu * Yorduk. Birden Margörit dedi ki; — Kış geldi, artrk gidelim mi? — Nereye gideceğiz?. — İtalyaya. — Sıkılıyor musun? — Kıştan, bilhassa mekten korkuyorum. — Neden? >— Bir çok sebep var. Endişesinin sebeplerini söyleme den devam etti; — Gidelim mi? Neyim var, ne- Yim yok satarım. Gidip orada yaşa | ma eski Parise git | Eskiye âit Miz bır Şöğim kalmaz Kim olduğumu kimse | z. İs 5 misin? — Eğer istiyorsan gidelim Mar Sörit, bir seyahat yap avdete bulup sevine #atmakta ne mâna var fedakârlığı kabul edecek kad: Zengin değilim. Ama, eğer eğlene seksen, beş altı ay gezebilecek ka dar param var, Pencereden çekildi, kanapeye | Oturdu. | — Hayır, oraya sidip para sar | fetmek lüzumsuz. Bürada sana kâ fi derece yük oluyorum. — Böyle söylemeni doğru bul - Muyorum Margörit: i Elimi srktr: | — Affet, dedi, hava fırtmalı asabım bozuk, Bunu demek medim. Ve beni öptükten sonra, ir düşünceye daldı. Aramızda, bir kaç defa, böyle serzenişler geçti. Sebebini bilmi- | Yorum ama,Margöritin istikbalden endişe ettiğini anlıyordum. Aşkım an şüphe edemezdi; onu her gür iraz daha fazla seviyordum, Bu ha Tağmen onu mahzun görüyor « dum, Hüznünün sebebini söylemi Yordu, sade rahatsız olduğunu id. dia ediyordu. iste - derin Çok yeknesak bir hayattan usa- Macağını düşünerek Parise gitme” Bi teklif ettim, Her seferinde red -| detti, Sayfiyede olduğu kadar hiç 'r yerde mes'ut söyledi, Prüdans artık sık sık gelmiyor. u. Buna raukabil mektuplar yazı Yordu, Her seferinde Margöriti dü Yünceye vardı dığı halde, hiç bir". Bi okumadım. Ne mâna vereceği» mi hilmiyordum. | Bir gün wargörit odasmdan, çık | “dı. Girdim, Yazıyordu. Sor “İ Um; olamıyacağımı | T Ben yartarina | neşeliydi, beni daha çok seviyor. | İ bam nerede olduğumu | Terceme eden — Kime yazıyorsun? — Prüdansa. Ne yazdığımı o - kuyayım mı? Kendimi şüphe ediyormuş gös“ termekten çekiniyordum. Ne yaz - dığını öğrenmek istemediğimi söy ledim. Ama emindim, o mektup bana Margöritin neden mahzun ol duğunu öğretecekti. Ertesi gün bava çok (güzeldi. Margörit kayıkla gezmek istedi. | Küçük bir adacığa kadar gidecek: | tik. Margörit neşeli görünüyordu. ! Eve beşte döndük. Nanin: Madam Prüdans geldi, dedi. argörit sordu: — Geldi gitti mi? — Evet, sizin arabanıza binip gitti, sizin haberiniz varmış. Margörit derhal: — Pek âlâ, dedi, yemek ver. İki gün sonra Prüdansian mek- tup geldi. Onbeş gün, Margörit, es rarengiz yesine düşmedi ve ben. den mütemadiyen af diledi. Ama araba geri gelmiyordu. Bir gün sordum: Neden Prüdans arabayı geri yollamıyor? — Hayvanlardan biri hasta, a raba da tamirde. Biz burada iken bu tâmir yapılası. Burada arabaya ihtiycımız yok. Bir kaç gün sonra Prüdans gel- di, oda Margöritin söylediğini söy ledi. İkisi yalnız bahçeye çıktılar, gelince, sözlerini Aksam giderken Prüdans soğuk ten şiköyet etti, Margöritten bir şal istedi. Bir ay daha geçti. Bu ay zarfın | da Margörit her zamandan daha du Ama araba gelmedi. Prüdans şa | k yolliamadı.. Ben kuşkulanmış - um. Bir gün Margörit bahçedey- ken, Prüdansın mektuplarfını sak | ladığı çekmeceye koştum, açmağa uğraştım, Kilitliydi. Z Bunun üzerine elmaş çekmece - lerine baktım. Kutular yerindey - di, fakat içleri boştu. Kalbime müthiş bir şüphe gir- di Margörite soracaktım, ama doğ ruyu söylemiyeceğine dim. — Margörit, dedim, müsaade e- dersen ben Parise gideceğim. Ba - de emim Üxendre Dumas fils tmmmummmnun Selmi 122€t Ziyyyşynynann yannan nyan a 5 Trabzondan gelen haberde müzü güldürecek bir m bilmiyor. Herhalde bir çok mektup gelmiş - tir, meraktadır, cevap yazayım, Git, dedi, fakat erken gel, Gittim, Hemen Prüdansa koştum. Hiç bir başlangıç yapmadan; — Açık konuşalım, dedim, Mar göritin atları ne oldu? — Satıldı, — Şalı? — Satıldı. — Elmasları? — Rehinde, — Kim verdi? — Ben. — Bana neden haber vermedi niz? — Çünkü Margörit menetti, — Neden benden para istemedi- niz? — Çünkü istemiyordu. — Bu paralar ne oldu? — Borç ödedik. (Devamı var) VAKIT'ın yeni Tefrikası : Doktor Bahaettin Şakir Beyin | Küânünuevvel bidayetinde (Art - vin) de bulunması kendisine ilti- | hak edecek olan Yakup Cemil Bey müfrezesini beklemekte olmasın - | dan ileri geliyordu. O kuvvet gel - dikten sonra mevcut bütün çeteler bir, araya toplanarak (Ardahan)a doğru yürünecekti. Bu aralık (Sa- | rı Kamış) taarruzu da hazırlan- | mış olduğundan, üçüncü ordu ku - | mandanlığından gerek doktor Ba: | hacttin Şakir ve gerek Rıza beyle | re gelen emirlerde düşman kuvvet | lerini kendi taraflarma çekmeleri için derhal harekete geçmeleri em rolunuyordu. O esnada üçüncü ordu kuman -| danlığma, infisal eden Hasan İz -! zet Paşa yerine, Hafız İsmail Hak kı Paşa tayin edilmişti. Bütün ha- rekâtı İsmail Hakkı Paşa idare e- diyordu. Fakat yeni kumandan, ordunun başında ancak bir, bir bu çuk ay kadar kalabilmiş ve tifosa tutularak kısa bir hastalığı müte- akıp vefat eylemişti, Doktor Baha- ettin Şakir Bey ile Hafız İsmail Hakı Paşa arasında çok samimi bir dostluk mevcut bulunduğun - dan yeni kumandanın nagihani ve fatı onu fena halde sarsmıştı. Bu irtihal münasebetile Dahiliye Na - zırı Talât Beye çektiği bir telgraf nâmesinde doktor Bahaettin Şakir Bey diyor ki: “İnkılâp erkânı esasiyesinden İsmail Hakkının, vatanı müdafaa ederken düşman karşısında terki hayat etmesi bizim ve tarih inkılâ bımız için mucibi şereftir. İnşallah sana, bana, diğer arkadaşlarımıza da bu yolda ölmek nasip olur. Yal nız ağlanacak cihet, merhumun va tana ibraz edeceği hizmetlerin mu kaddemei hürriyette zevalidir. Va tan ve inkılâp erkânını hem tazi - ye ve hem tebrik eyler, Bilhassa hayrülhalefinin bir an evvel hüsnü intihap olunmasını arz ve gözden | uzak bu mmtakayı İsmail Hakkı- nın ruhu size takrip etmesini te - menni eylerim.,, Malüm olduğu veçhile İsmail Hakı paşanın vefatını müteakıp üçüncü ordu kumandanlığına ta - yin edilmişti. Fakat bu hâdiseler mevzuumuz baricinde kaldığın - dan biz gene (Borçka) da cereyan etmekte olan vak'alara “dönüyo - ruz. iki Alman taburu Borç- kaya gelecekti Rıza Bey ile maiyeti Yakup Ce mil müfrezesinin (o (Borçka) da | kalmamasından mütevellit yeis ve | kederlerini henüz unutamamışken Trabzondan gelen yeni bir haber» de karargâhta Yakup Cemile ke - derini unutturarak herkesin yüzü- nü güldürecek kadar mühim (bir müjdeden bahsolunuyordu. Bu ha bere nazaran Alman zabitlerinden binbaşı (Stange) beyin idaresin - de iki muntazam taburdan mürel kep bir alay Trabzonda karaya çık mıştı ve Rıza Bey kuvvetlerine il « thak etmek üzere oda karadan (Borçka) ya geliyordu. Bu alayın topları ve mitralyözleri de vardı. (Stange) beyin bir alay askerle 5 — VAKIT 27 Laci kânü ni 1Y37mmee 5 gelmekte olduğu (Borçka) karar- gâhmı çok sevindirmekle beraber | topların muhtelif derelerden, çay- lardan nasıl geçirileceği düşünül- düğü zaman herkesi bir endişe al- mıştı, Herşeyin yolunda olduğunu zanneden (Stange) bey yolda ge- lirken bir suyun kenarında sapla» nıp kalacaktı. Binaenaleyh gelen alayı böyle bir vaziyete bırakma" mak için derhal icap eden yerlere köprüler kurulmasına karar veril- mişti, Bu işte evvelce kendilerine köp- rücülük öğretilen gençler yaramıştı. İstanbul kâtibi mes'ulle rinden birisi bu gençleri toplıya - rak köprüler kurmağa ve İ olan köprüleri de tahkim etmeğe başlamıştı. Bu iş on iki gün kadar devam ettikten sonra (Stange) B. alaymm (Borçk) ya kadar arıza - sız gelebilmesi tahtı temine alın - mıştı. Nihayet sekizinci alay namı ve- rilen(Stange) Bey alayı (Borçka) ya muvasalet etmişti. Geldiği za- man ortalık iyice kararmış olduğu için alay (Çoruh) suyunun kasaba ya karşı olan sahilinde konakla - mıştı. (Stange) Bey, Çoruh suyu o noktada atlıyarak geçilecek ka- | dar dar olduğu halde köprü kur - durmadan geçmeği muvafık bul « mamış ve sabaha kadar karşı sa * hilde beklemeği tercih etmişti, Yaver Çoruh nehrinde kayboldu Fakat alay kumandanının yave ri olan genç bir zat bir an evvel ka sabaya girmek istediğinden suyun kenarından karşı sahile atlıyalım derken düşmüş ve başını kayalara şarparak kafasından yaralanmış » tı. Zavallı yaver yaranın acısı ile kendinden geçtiğinden ve o dar mahalde sular çok seri bir surette aktığından onun düştüğünü gören ler imdadıma koşmağa vakit bula- madan sular yaveri alıp süratle gö | türmeğe başlamıştı. Ortalık karan lık olduğundan cereyanı takip ede rek ileride bir noktada yaveri ya ölü veya diri olarak sudan çıkar - mağa çalışmanın da imkânı yok - tu. (Stange) bey bir taraftan yave rinin bu feci akıbetine acınmakla beraber diğer taraftan telgraf gif- | resinin de yaverin koynunda aynı akıbete düçar olmasmdan dolayı pek şaşkın bir hale gelmişti. Onun için her ne olursa olsun cesedin sudan çıkarılmasına çalışılmasını emretmişti. Bunu olsa olsa köprüleri (o kur- makla mesgul olan zat yapabilir - di. Bu zat ise vakit geç olduğun dan odasında uyuyordu. Fakat şif renin behemehal kurtarılmasına e hemmiyet verildiğinden köprücü kâtibi mes'ul beyin kapısı gece ya rısma doğru şiddetle vurulmağa başlanmıştı. Kâtibi mes'ul bu gü -| rültü üzerine derini uykusundan uvanarak uyku sersemliği ile; Şifre suda boğulur mu ? — “Kimdir o, ne istiyorsunuz? diye sorduğu zaman kapmn önün deki nöbetçi şu cevabı vermişti: — “Efendim, Alamanm şifresi çok işe | mevcut | nama» V MUMI HARPIT E cn Teşkilâtı Mahsusa E ALTAN çam Yazan: A. MiL . yüzü- üjde vardı suda boğulmuş, siz kurtaracakmış İ srnız. Çabuk olacaksınız!,, | oKöprücü Bey nöbetçinin bu «öz- j lerine: l — “Oğlan, hiç şifre suda boğu İlur mu? Git sana söylenen sözü | doğru anla da öyle gel!,, diye mu- | kabele etmekle beraber herhalde kendisini alâkadar edecek bir hâ- dise zuhur etiğini anlıyarak alelâ- cele giyinip dışarıya fırlamıştı ve j alayın karşı sahilde olduğunu bil- | diği için köprücü bey doğru konak yerine koşmulşu. Nihayet (orada kendisini karşılıyanlardan vaziye" | ti anlıyabilmişti, Fakat yaverin naşile | beraber şifreyi sudan çıkarmak için kendi | sine öğretilen akıl kabiliyeti tat - bikiyesi olmıyan bir şey idi. Ona diyorlardı ki: —“ Hemen yanına bir iki atlı a- | larak koş, (Çoruh) un münasip bir mahallinde tel örgü çek. Naaş j oraya gelip takılır, sabahleyin çi- | karırız.,, Köprücü bey kendisine bu aklı öğretene sormuştu: —“Vak'a ne kadar zaman evvel oldu?,, — “Takriben yarım saat evvel.,, “O halde şu gördüğün suyun şiddetli cereyanına kapılan bir in- | sanın şimdi kim bilir bizden ne ka dar uzaklaşmış olacağını düşüne. miyor musun? Naşın arkasından bile koşsak ve on geçtikten sonfa bir noktada tel örgü germeğe de kalksak, aradan hiç olmazsa bir saat daha geçer. O vakte kadar da naaş (Çoruh) un mansabından çi- karak Karadeniz sularına karış - mış olur.,, Naaş bulunamadı Bu izahat üzerine o gece hiç bir #ey yapılamıyacağı anlaşılmış ve ertesi sabah (Çoruh) da taharri « yat yapmağa karar verilmişti, İşte (Stange) bey alayının (Borçka) ya muvasaleti böyle müesif bir hâ dise ile karşılaşmıştı. Ertesi sabah zavalİr yaverin n anmış İse de onu bulmak kabi olamamıştı. (Stange) Bey de çarnaçar şifresin | den vaz geçerek başka bir şifre ve | rilmesi için makamı aidine müra- caata mecbur kalmıştı, | (Bu kaza üzerine sekizinci ala « | yın konak mahalline şitap eden köprücü beyin orada bir şey naza- rı dikkatini celbeylemişti. O da (Stange) beyin hakikaten emni - yet tertibatı almadan bulunduğu mahalle yerleşmiş olması idi. Bu hususta kendisine ihtaratta bulu - nan köprücü beye sekizinci alay kumandanı tarafından verilen ce- vapta denilmişti ki: — “İki katlı emniyet tertibatı a Imır mı? Ben $u anda sizin mmta- kanız dahilinde bulunduğum için sizin aldığınız tertibat benim için de kâfi değil midir?.,, (Devamı var) Halkevi balosu da Perapalas salonlarında senelik gi İ balosunu verecektir. İdare heye lo hazırlıklariyle meşgul olmıya başlıyacaktır. Halkevi önümüzdeki ayzarfn | ti cumartesi günü toplanarak ba» d