İhsan çocukla maymun çocuk a arasında e Amerikada yapılı “gi garip rip bir tecrübenin ver- 4 diği netice ve insanlığın hali ayi Mısır hükümdarı ilk in - a konuşmuş olduğu Sn ta enine demiş ki: “Yeni do- e hiç bir insanla te - a “a elimeler, sadalar çıkara - lisanı rek: “Şu düğmeye bas!,, ek merakına düşmüş ve | vakit o düğmeye basmasını bili - Bu sadalar tetkik edilecek | Mile bu sadalardan in - | ilk Tisanlarını meydana ağn güçlük çekmiyecek - Bam maksatla, hükümdarın arzu” İn, ,/*rine getirmek için yeni do r erkek çocuk bir dişi keçi ! im bir kimsenin © civarda dola - yere kapatılıyor. Hiç b nk muşmaması emrediliyor. ii zamanla çocuk keçi enin himayesinde büyüyor ve Yet konuşmağa da başlıyor. tiği vardak; bekçiler koşa koşa isır hükümdarını bundan dar ediyorlar, Hükümdar he süt | m tap Socuğun bulunduğu yere şi » | dğ tdi; La Zaman: “Mee!,. Mee:.., yilmağa başlıyor. Hüküm - Sâlimleri bu kelimeyi ne ken am ne de komşu millet | Bundan binlerce sene evvel ya - ; Zeki olan ii (Gua) bir e- götürüle - denildiği İ lektrik prizinin önüne “Şimdi oyuncağını alıp , denilince hemen o yor. Ona: saklıyacağım!, Stmezse, elbette ağzından bir İ yuncağını kapın kaçıyor ve bir ye re saklıyor. Profesörün mahtumu ise böyle vaziyetler karşısında alık alık ba - kinmaktan başka bir şey yapamı- yor, Onun anlıyabildiği kelimeler (39 adedini geçemiyor ve ancak iki ay sonra maymun arkadaşma yeti şebiliyor, Fakat (Gua) daha ziya- de insanlığa yakışacak bir tarzda hareket ediyor, verilen yemekleri insan gibi yiyor, eline verilen ka- gığı usulü dairesinde tutuyor o ve bilhassa yemek havlusu boynuna bağlanmadıkça yemeğini yemi - yor. (Donald) yalnız bırakıldığı za- man avaz avaz haykırmağa başlı” İ yor, halbuki (Gua) yalnız kalınca civardaki bekçi kadının kulübesi - Yor. Çocuk hükümdarı gör- | ne gidiyor, kulübenin içine girip di -| vermek takım çıkan olursa bunu haber için kendisine mahsus bir sadalar çıkarıyor. Bir zaman sonra tabii profesö » mma benzetebildikleri için | rün oğlu daha çabuk inkişaf edi - iz çıkamıyorlar, biz Mısır tarihinden kalma bu kn “Ye o zamanın kadim Yunan Sülmüşlermiş. Bugün biz de s here tr rs Tİ a bir Şey olmaması lâzım ge - çabu hikâyeyi size bugün o masa en bir hakikati, zamanı - seçen ve Mısır hükümdarı- übesine benziyen atideki anlatmak maksadile nak - leg N z tikanm (İndianopolis) ) şeh- Botaş İ (Indiana) üniversitesinde | il ör olan M.N. Kellog) ismin Yaş, i âlimin bir oğlu dünyaya geli- *mini (Donald) koyuyor. pilde yaşadığımız âlemin meç” tin farını araşlırmağa, her i- Bağı derin noktasına kadar eriş- ör, Salışan bir Amerikalı profe- omuz bir oğlu olursa ondan yor, konuşmağa başlıyor. Halbuki maymun yavrusu bunu bir türlü beceremiyor. Profesör bu işe çok İ üzülüyor. Çünkü hayvanım insan » t dan 'düNa çabuk inkişaf ettiğini ve fakat her ne olsa gene hayvan kal- dığını anlıyor. yavaş yavaş —başka türlü söyle - nemez— insan oluyor, İnsan çocuk ile hayvan çocuk a- rasında açılan bu müsabakada bir de hayvan çocuktaki fıtri zekânın daha kuvvetli olduğu anlaşılıyor. İM y fesörü koru * | aymun yavrusu proi ru | der ismini taşıyan bu kadın, aske - yor ve onu herkesten kıskanıyor. Kendisine zehir verildiği zaman ağzına almıyor. Profesörün oğlu - | na bir tabak zehir verildiği zaman ne | çi aamn; beklersiniz? Profesör | Viyak viyak bağırdığını malar aklına (Darvin) in tekâ - Rt tedrici “ nazasiyesi geliyor. Yor, iyeyi tecrübe eimeğe kal ei Oğlunu alıyor ve ayni za: dünyaya gelen bir dişi Ni avrusu ile birlikte bir yere or. Maymuna da (Gua) ismi 4 iyor, İki mahlük ta ayni tarz- iriliyor, ayni tarzda besle- ve terbiye ediliyor. İkisi de * çayırlığa çıkarılıyor, o- Büneşlenirlerken tetkik edi - e bütün hareketleri munta - m deftere geçiriliyor. Bu su - ikisinde ne gibi fikri in - Yöne zerlikleri veya farkları arti anlaşılmak (isteniyor. La Tiki, hayvan arasında Ka rma açılıyor. Vm pi AN Maya çocuğun insan ço- âdeta | İn -| la maymun çocuk on al- | tk olunca profesör (Kel - | | | | | İ Mü ileri gitmiş olduğunu | görüyor, (Gua) 16 aylık m S8 kelimeyi bilâkayıt ve şart k istidadını gösteriyor. onu çocuk ağzına doğru götürü - yor, halbuki maymun yavrusu ta - bağı eliyle iterek yaklaştırmak bi- le istemiyor. 18 ay devam eden bu tecrübe ve mukayese büyük bir dikkat ve cid diyet içinde yapılıyor. Profesör o - lan bir babanın, yeni doğan oğlu - nu her köylünün bildiği: “Hayvan hayvandır,, irisan insandır!,, düş - turunu bir kere daha anlamak için may | böyle bir tecrübeye âlet etmesine ! hiç bir kimse gülmüyor. Galiba kadim Yunanlıların is - tihza ettiği ve binlerce sene evvel yaşıyan Mısır hükümdarının dev - rinden beri çok ileri gidemedik! Dedikoducu Kumardı kaybedince kavga Dün öğleden sonra Küçükpa - | zarda, 56 numaralı Hasanm kah- vesine Bıdık Sadıkla, Adıyaman Şakir gelmişler ve 11 i bir man- da gözüne (25 kuruş) altmış altı oynamıya başlamışlardır. Sadığa şansı yardım etmemiş. Böyle a - | çıktan 25 kuruşun cebinden çık » ması işine gelmiyen Sadık Şakir. le kavga etmiye başlamıştır. Po- lis gelmiş, kumar oynıyanları ve dıklarından yakalanmışlardır. 9 - YAKIT 15 Lnci kânun 1933 sm Ci ÜNYA HABERLERİ ©) İnsanlar 150 sene evvel hava muha- rebelerini nasıl tasavvur ediyorlardı 1 Kânunusani 1783 senesinde, İ bundan tam 150 sene evvel, (Char les) isminde bir Fransız Paristen ilk defa balonla uçmağa muvaffak olmuştu. o Ön binlerce kişi bu ha” diseye şahitti. o Baloncu gökte kü çücük bir nokta halinde kalıncıya kadar yükselmiş ve nihayet 3500 metre irtifaa çıktıktan sonra tek » rar yere inmeğe muvaffak olmuş - tu. Bu sahneyi seyreden kadınla rın çoğu, balon bulutlar arasında kaybolunca, korkularından düşüp bayılmışlardı. (Mongolfier) biraderlerin imal ettikleri balon ise 6 haziran 1783 de, altı ay sonra ilk uçuşunu kra- lm huzurunda ve 130.000 kişi ö- nünde yapmıştı. O tarihlerde bütün dünya bu uçma hadisesile meşgul (olmağa başlamıştı. Tabii herkes işi, haya- linde büyültüyor, küçücük balon- lara binen insanların memleketten memlekete ve evden eve misafirli- ğe gidebileceğini zan ve tahmin e- diyordu. O zamanlarda (o böyle düşüncelerin doğurduğu bir çok! karikatürler vardır. Bunların için- de, günün meselesi olmak itibari- le, bundan 150 sene evvel müstak | bel bir hava muharebesinin nasıl İ tasavvur edilmiş olduğunu göste- ren bir karikatürü neşrediyoruz. Çocukların uçurtma müsabakası » na benziyen o zamanki tasavvur ile bugünkü müthiş hava aletleri birbirile mukayese edilirse fenni terakkilerin ne büyük adımlarla ilerilemekte olduğu kolayca anla" şılır Bir kadını zorla öpmek yüzünden.. i Paris — (People) Paris mahke- | bu yüzden kendisine ameliyat ya - | tedir. melerinin iki senedenberi rüyet et- tikleri bir dava nihayet devlet şü- l rasına geçmiş Ve uzun tetkıkler- | den sonra karara bağlanmış bulu- | nuyor. Bu karara göre üniformalı bir nefer, bir Kadını arzusu hilâfı- ” na öpecek olursa, harbiye ne- İnsan çocuğu ise | zareti onun bu hareketinden mesul tutulmaz. Hadisenin asir şudur: Bir gün Apaş namında bir as - ker, Sensir mektebinin avlusunda | dilber bir kadına tesadüf eder ve kadını zorla öper.. Madam Trin - re mukâvemet ettiği için mukave - met esnasında kolu zedelenir. Ve pılır. Madam Trinder bu hadise üze- rine Fransa harbiye nezareti aley- hine dava açarak, tedavi ücreti ve manevi zarar ve ziyan olarak 1000 frank istedi! Bütün muhakeme derecelerin- den geçen dava tam iki sene sür- | dü. Kâh lehte, kâh aleyhte hüküm- | ler verildi. Nihayet Fransa devlet şürası karar verdi. Müddei madam, mevzuu bah - solan neferin vazife başında bu - lunduğu, üniformasını giydiği, bi - naenaleyh irtikâp ettiği gayri meş ru hareketten dolayı mesul tutul - ması lâzım geldiğini beyan etme! Baray. Harbiye nezareti de verdiği ce- vapta, güzel bir kadını öpmenin nefere tevdi olunan vazifeler ara- sında bulunmadığını, onun için bu hadiseden yalnız kendisinin me- sul olduğunu beyan ediyordu, Harbiye nezareti, bu hadisenin teekrrürüne mani olmak için ayrı bir nöbetçi koyduğunu da ilâve et- mekteydi. Şürayı devletin verdiği cevap pek uzundur, neticede harbiye ne- zaretinin cevabı makul ve meşru görülmekte ve kadınin talebi red- dolunmaktadır. Yalnız askerin şahsından tazminat talep edileces tasrih ediliyor, Kaybolan Bir Kıt'a Aranıyor Dünya kıt'alarınm birinin kay | bolduğu ötedenberi | söylenir ve kaybolan kıt'alara muhtelif isim- ler takılır. Kimine göre bu kıt'a « kimine nin adı Semuria, Gonduana dır. göre Güya bu kıt'a Hint Okyanusu nun diplerine batmış. İlk defa olarak yakmda bu kı ta aranacaktır, Bu kıt'ayı atamak | la meşgul olacak Jon Mussey he- | yetine Mısır hükümeti de yardım ! edecektir. İnsanm yer yüzünde yaşamasın” dan çok zaman evvel kaybolan bu kıtanın Afrika ile Asyayı Par diği tahmin olunuyor ve Hindis - tan ile Afrikada ayni hayvanların bulunması bu tahmini takviye edi yor, Hint Okyanusunun derinlikle « rinde neler bulunduğu malüm ol « madığından heyetin tetkikatından vük istifadeler temin oluna Kadınlara müjde: Zanmet çek- meden A ii Liverpol — Burada bir dokto * run yaptığı tecrübeler neticesinde kadınların boyunu uzatmak, ye - mekleri kısmadan inceltmek, göz- lerini parıl parıl parlatmak, di - mağlarına açıklık vermek, hare * ketlerini zarifleştirmek mümkün olduğu anlaşılmıştır. Kadınlar bütün bu özledikleri şeylere nail olmaları için fazla bir kuvvet sarfetmelerine, yahut bir takım eziyetlere boyun eğmeleri - ne lüzum yoktur. Bilâkis fen, bü - tün işleri son derece kolaylıkla ! yapmaktadır. Hattâ fen atletlerin zahmet sarfede ede yaptıkların - dân daha âlâsmı başarıyor ve at - letlerden biri de fennin bu muvaf- fakıyetlerinden istifadeye koş - muş bulunuyor, Bu atlet Ginger Horandır. Ho- ran son zamanlarda şişmanlama » | i. ve ağırlaşmağa başlamış, yakım da mühim bir maça iştirak edece- l ği için asıl kendi ağırlığını bulma- si İcap etmiştir. Horan huradaki fizyoterapi mü: | i davi usulünden i her özlediklerine nail olacaklarını essesesine girmiş ve bir saat için * de istediği ağırlığa dönmüştür, Horanım gördüğü tedavi saye - sinde midesinin adaleleri kuvvet bulmuş, göğsü genişlemiş, gözleri | parlaklaşmış ve kendisi eskisine nisbetle daha fazla süratle söz söy ler, daha süratle hareket eder ol » muştur. Doktorla», kadınların da bu te « istifade ederek söylüyorlar,