7 — VAKIT 11 2.nci teşrin 1933 sesı EĞLENCELİ YAZILAR z Fal, sana bir sarışın gösteriyor yavrum! şlarını gösteriyor da kesesini göstermiyor EM Ananın FISTIK “ha ai agi in My, TAMA er My 40 Mi Miyiy Ya yeniye günde 60 kuruş yevmi- F, © bir mağazada çalışıyordu. Il çalışma?.. o Sabahın Yedi, Asil çalışma?. ye isinden akşamın ea ka - Mağ, Yani günde tam on iki » Samiy, bu çalışmadan hiç mem- değildi, Arkadaşlarile, (hele le başbaşa kalınca halinden eder, rahat bir hayata can Ba i Hye “ne, kabil olsa hemen evlene- N söylerdi. 'T gün mağazaya girip şapka- « Mantosunu çıkarınca (o cebin- de, > aldığı bir gazeteyi Nihale gös- rd Nihal, bak şu ilânı oku... ç okaduz Sinema artisti olmak isti- Şişlide yeni stütyo idare- ti, m yarın oraya gideceğim! Nia Tenlere, Sine » ie ertesi Şün mağazaya medi, Doğru stütyoya gitmişti. ir » müracaat eden kızları şöy SÖZ muayenesine tabi tutu - amiyeyi beğendi: m ir sen çok fotojeniksin, | za benziyorsun, umarım Sn fak olacaksın. r anlattı: Çinğ De liimiz filmin o ismi hırsı,, dır. o Sulukulede e *diyor. Sen Fıstık Ayşe o- ti. in. Baban edepsiz bir herif- Sa sma m en ve Mlz stiyor, sen vermeyince bir ii — deniz kenarında yakalı- Yor or, sen denize düşü- me © sırada âşıkın Kara Meh- b ez seni kurtarıyor. Mesele a ye iki üç seanslık | bir lm eğin > “vü Makdönaldı olabile - Sami tü, ç Ye bunuçoktan d - ner kabul ağ Ya da hiç bir sey değildi. Gönünni şeref, şöhret, istikbal. iş önünde büyüdükçe bü - kaç dv olünü ezberledi, Bir fa Prova yapıldı. Rejisör mukabil sana günde | vereceğim. Amma istik - | bn ina Uyg gay ANLA yi - AYŞE pek memnundu: Hemen filmin çekilmesi karar - laştı. Zaten filmin bu parçası kal - mıştı. Babanın kızı tokatlaması , İlar. Babam olan iri yarı bir ratist nıyordun?, Otomobiller artistleri Suluku - leden Marmara sahillerine taşıdı - lar. Baban olan iri yarı bir artist vazıı sahnenin şiddetli ihtarları ü- zerine zavallı Samiyeyi sahiden ve olanca kuvvetile ( tokatlamıya başladı. Samiye elile yüzünü tut - tu, yalândan değil, sahiden ağla - dı, bağırdı. Denizin kenarında şaşkın bir halde duruyor, kendini koruyordu. Birden vazıı sahnenin makinesinin arkasından sesi işi - tildi: — Atsana kendini denize... Ap- tal kız, haydi atsana.. Yüzme bil - miyorsan biraz sonra âşıkın seni kurtaracak, dedik.. Elli metrelik filmi ziyan edeceksin, daha ne du- I ruyorsun?, Zavallı Samiye kendini denize attı, iri bir adam gelip onu saçla - rından, paçasından çekerek sahile | çıkardı. Civarda bir iskemle üstünde el - biselerini kuruturken rejisör ya « Yazıhane Memurları — Yazıha nenizde kaç kişi çalışı- yor beyef. —Benim- le 72 kişi.. — Kendi- nizi sayma- yınız,siz ya zıhanenin i sahibisiniz, demekki 77 kişi.. — Hayır, ben olmaz- sam hiç bi- ri çalışmaz. , ie' veç yapıyorum , lacak ... sinema | LL LU FıkralaR yy yy yy Saç ilâcı Başında tek bir tüy olmıyan berber, müşterisini traş ederken: — Saçlarınız için benim buldu- ğum ilâcı kullanır mısınız. Bir tek saçınız dökülmez. — Sizinki neden döküldü? — Ben bu ilâcı bulmak için alın teri döktüm de ondan. Şarap eskiyor Lokantada bir müşteri hakkile hiddetlenmişti. Garsonu çağırdı: — Yahu bu ne rezalet. Yemek bitti, ben sipariş vereli bir saat ol- du, sen halâ şarap getireceksin. Garson kemali sükünla: — Beyefendi, pekâlâ bilirsiniz ki şarabın eskisi makbuldür. Bir şüphe Iki hırsız büyük bir kahvede konuşuyorlardı: — Müstafa, şu karşıki herif ga- liba tanıdık.. — Nereden anladın?. — Gözlerini gözlerimden ayır » mıyor da.. — Öyleyse bir selâm çak.. — Sade acaba herif beni mi ta- nıdr, sırtımdaki (o pardösüyü mü? | i Onda şüphem var. * ————— ———— nına geldi: — Ben senin bu kadar becerik- siz olacağını tahmin etmiyordum, sana günde 50 kuruştan fazla ve- remeyiz!.. Diyince Samiye az kaldı bayı- lacaktı. ». Ertesi sabah saat ona doğru ma ğazayâ gitti. Mağazanm sahibi o- na iki gündür nerede (olduğunu sordu: — Efendim, çok fena bir nezle- ye tutulmuştum da onun için gele- medim.. — Haydi burnun kırmızı, nez - leden... Fakat sağ gözünün altın - daki çürükler de nezleden değil Yöne Samiye şaşırdı: — Merdivenden düştüm de... Mağazanın sahibi bir daha ken- disine dikkat etmesini tembih et- ti. Fakat Nihal onu tezgâhın ba- şında yakalıyarak: — A aptal kız, sen film çevir- meyi seyretmek kadar tatlı mı sa- İnıyorsun?.. KE EKG AA e AR va ati Ml — Hergün so- yunup pencere yi açıyorum, iİs- cimnastiği bi- lir misin ne kadar istifade ettim.. — Seni bilmem, delikanlı hayli istifade etmiş o- ama karşıki İ — Bana talip alduğun zaman bir genç daha benimle evlenmek istiyordu, nasıl oldu da seni tercih ettim? e gr yy tri Mhp gg LL Ta 1g Şaziye ailesinin bir tanesi idi. i Babası ihtiyar bir vali mütekaidi, zengin bir adam, annesi babasın - İdan kalan köşkler ve dükkânlarla zengin bir kadın idi. Bu bir tane ev lâtlarını bir çok endişelerle okut - muşlar, büyütmüşlerdi. Şaziye yüz bulmuş, son derece şımarık bir kız | olmuştu. Hiç kimseyi beğenmez, herkesle alay ederdi. Fakat tam yirmi yaşında otur - dukları apartmanın üst katındaki ! Ressam Nihat isminde kırkını geç miş bir adama abayı yakmaz mı? Ressamın parası da yoktu, annesi- nin eline bakıyordu. Ama gönül| böyle şey dinlemediği gibi Şaziye annesile babasının sözlerini na - sihatlerini de dinlemiyor, ille res - samla evlenmek istiyordu. İ o Karıkoca Nihadın evvelce evli ve iki çocuk sahibi olduğunu, boşa dığı karısı yanmdaki bu çocukla - ra bakmak mecburiyetinde bulun- duğunu da öğrendikleri zaman Şa- ziyeyi bu fikrinden vaz geçirmek için canla başla uğraştılar. Fakat hepsi beyhude... Yalnız Şaziye artık evlenmek i- çin israr etmiyor, arada bir yalnız | sokağa çıkıyor, akşam geç geliyor, bazas da onun O yukarıki kattan Dayak ve Keyif Irfan baba- sından fena halde döüök! yemişti. Ağ- | laması geçtik ten sonra ba- bası ona de- i ki: € —Seniken- > dikeyfim için dövmiyorum. Maksat, . — Öyleyse kimin keyfi için dövüyor- sun ?. — O gencin talihi varmış ta ondan... A a .Saziyenin Mektubu Ay yg Dy gg Gy yg yavaşça indiği işitiliyordu. Bir gün annesine: — Anne, dedi. Ben yalnız başı « ma şöyle biraz dinlenmek istiyo - rum. Yalovaya gideceğim. Doktor da tavsiye etti. Belki orada biraz kendime gelirim. Kadın kocasını kandırdı. Bu iyi bir fikirdi. Şaziye bir sabah vapura bine - rek Yalovaya gitti, orada bir oele yerleşti. Fakat ancak aradan beş gün geçtikten sonra annesile ba » i bası, o da apartımanın kapıcısın - dan ressam Nihadın bir haftadır apartımana gelmediğini öğrenmiş“ lerdi. Onların Yalovada başbaşa zevk sürdüklerine şüpheleri kal « madı ve ihtiyar baba bir sabah va- pura binerek kızmı buldu, aldı, getirdi. Evet, getirdi amma © Şaziyede hakikaten bir değişme © olmuştu. Yalovada Nihadın bir banka mü - dürü olan arkadaşile tanışmış, hep beraber yemek yemişler, gezmiş - lerdi. Muslih ismindeki bu genç Avrupa görmüş, çok kibar ve ya - | kışıklı bir bankacıydı, Şaziye Mus lihi Nihadım yerine çabuk geçirdi. Fakat Nihattan ayrılmak için İs - tanbula dönmek mecburiyetindey- di. Onun için babasile hemen İs - tanbula döndü. Artık Nihadın ran- devülerini ihmale, onun yerine Muslih ile konuşmıya başlamıştı. Muslihi ailesinin kabul edeceğin - den de şüphesi yoktu. Bu hali Nihat hemen sezdi. Ar- kadaşının sevgilisini elinden kap- masma asla tahammül edemezdi.. Bir hile düşündü ve bir gün Musli- hi bankadaki odasında ( ziyaret etti: — Muslih, dedi, senden bir ri » cam var, Ben Şaziye ile her türlü münasebelimi kesmek istiyorum. Zaten artık bana karşı çok soğuk duruyor. Sen lütfen onun bu mek- tuplarmı kendisine ver. Bana yazılmış mektuplardır. Muslih Şaziye ile münasebetini hi gizlediği için: (Devamı 11 inci sayıfada)