İktasag Din her Sartmtıday, m » Tessam, Yun i buhran, fikir amelesi - sarstı. oOFakat bu şok müteessir olan- lardır. Çünkü ibdala - Mahsulünü sürecek bir piya- mü sanat eserlerinin ler ha geler satarlar. Bu eser Yana, ağı Ve her zaman, her buh - men az çok satılır, “4 man nam öyle değildir. O - Tİ, biy basılmaz. Ressamın ese tek müshadır. Onun için ter, | erine yüksek bir fiat is- gün, bu fiatı verecek bir alma gibidir. Ressamın bücür, * yok. Müşterisi varsa da Miyop İf, ucuz eserlere rağbet Sulu boya resimleri ile karaka: ie gezileri râğbetten pek o ka- Yük edi. Fakat yağlı boya bü- di leri satabilenler pek az- e â Pariste toplanan, her , lm mensup binlerce ressam ç Kağtam ekmeğini kazanabil - ÖN a bilmiyorum, Fakat eminim N * e a bedit kiymet ” “ ölecek © ve m içecek olursak belki bu © bir çoğu satılmağa değ - Fakat eskiden de resim - Soğu kıymetleri © yüzünden Ortalıkta sahipleri meçhul Many, zerinde spekülâsyon ya - ii sürü simsarlar bulunmasın Bunlar bugün kauçuk ve madeni üzerinde spekü - ia pan simsarlardan fark - 2” Piyagarlar resimleri toplar , Htifag, sürer ve münekkitlerden a egg “derek bunları birer de - ny iddim eder've i e kazandırarak bir kazanırlardı. günler artık Onun için orta halli ve Fessamların spekülâsyon binerek havalanmala- kalmamıştır. N , bakır, pirinç ü- Müylay, alişarak Zazetel N ere, mec- daha yl lara kendilerinden Tini hay © san'atkürlarm eserle pa edem sanatkârlar vardı. keme arın eserleri de mü- kü eki eserleriydi. Bugün- Iktısadi buhrandan en çok müteessir olanlar Fotoğrafçılık, bu sanatı da öl - dürdü. Onun için bugün yaşayan san'atkârlar arasında çelik üze - rinde eski bir eseri (o hâkkedecek bir kimse kalmamış gibidir. Halbuki eski kopyalar hem gü - zeldi, hem de ikinci (derecede olan sanatkârların zekâ ve kabi - liyetlerine ifade vermeleri, hü - nerlerini göstermeleri için bir ve - sile teşkil ediyordu. Yeni Eserler LoitCorç, Bernard Şov ve Vels'in kitapları Dünya harbinde (İngilterenin Harbiye Nazırlığını yapmış olan Loit Corc, “Davit Loit Corcun harp hatıraları,, isminde büyük bir kitap neşretti. Sabık Başvekil eserinin ilk cil - dinin yarısını meşhur cephaneler meselesine hasretmektedir. Son günlerde ölen Lord Greyi tahlil e- den satırları pek çocukçadır. Ve kendi fikirlerini açıkça reddeden bir adama karşı beslediği iğbirarı Bugün ikinci derecede olan san | gösteriyor. Loit Corc fırsat düştük atkârlar, zekâ ve kabiliyetlerini | çe, bu siyaset adamına hücum et - ifade için bir mahreç bulamadık - ! mekten adeta cismani bir zevk du ları için orijinal eserler ibdaima | yuyor gibidir, Bir çok bilinen vak' uğraşıyor ve ne yazık ki muvaf - | aları lüzumsuz yere tekrar eden fak olamıyorlar! Halbuki bunla - | sabık Başvekilin kitabı, tarihçi gö- rın çıkaracakları kopyalar, kimbi: | Zile ne kadar değerlidir, Bunu ben | lir, ne kadar mükemmel olacaktı. | takdir edemedim. Bununla bera - Onun için buhran çökünce bun- lar, kazançsız ve ekmeksiz kaldı - lar! Aldous Huxley Musiki Ankaradaki konseri Riyaseticümhur filamonik orkes tra heyetinin her yıl bütün bir mev sim verdiği halk konserleri, Anka- ranım en mühim musiki, ve “san'at tezahürlerinden biridir. Heyet yakında Ankarada bu yı- lin mevsim konserlerine başlıya - caktır. Zeki Beyin idaresi altındaki or- kestre heyetimizin verdiği halk konserlerinin her yıl olduğu gibi bu yıl da büyük bir rağbe görece - ğinde şüphe yoktur. halk İngilterede genç şairlere madalya veriliyor İngiltere Kralı, genç şairler tara fmdan neşrolunacak şiir kitapları- nm en iyilerinden ikisine birer al- tın ve gümüş madalye verilmesini kararlaştırmıştır. Maksat genç şa - irleri teşvik etmektir. Onun için bir sene içinde geçen şiir kiapları Kral şarinin riyaseti altındaki bir heyet tarafımdan tetkik edecek ve 1934 ten itibaren madalyelerin ve- rilmesine- başlanacaktır. Madalyeyi alacak şairlerin 35 yaşından fazla olmamaları şarttır. Şayet madalyeye lâyık bir eser bu İunmazsa, madalyeler verilmiye - cektir, ——— Lehistanın Molyeri Lehistanın eski ve büyük &dip - lerinden Graf Aleksander Fred - ronun “İntikam,, komedisinin yü - züncü yazılış senesi (vesilesiyle, Varşova milli tiyatrosunda fev - kalâde merasim yapılmış, bu meş” i hur eser, yeni bir şekilde sahneye konulmuştur. Aynı zamanda ak - tör Yerzi Lezinskinin san'at haya- tma girişinin otuzuncu senesi de iber ilerinin tarihçeleri, Loit Çor- cun siyasi hüviyetini tesbit eder - ken herhalde pek çok yorulacak - lardır, Şahsen pek dikkate şayan bir si- ma olan kuvvetli hatip Loit Core, kitabında ayni alâkayı canlandıra mıyor, İkinci cildinde Kale konfe- ransını kendi görüşü ile anlatacak olan muharriri daha lezzetle oku - yacağımızı zannediyoruz. *,s “Amerikada ve yakın yurtlarda ki siyasi timarhane,, isimli kitabın- da Bernart Şo “Elma arabası,, e - serinde başlamış olduğu demokra- siden uzaklaşma labiyesine devam ediyor; ve bütün ciddiyetile ileri - nin devlet şeklinin komünizmde te mel tutacağını münakaşa etmesine rağmen —ne yazık ki— hicivci ve sosyalistlerin medeni ilâhi yazıcı- nın kullandığı gözlük etrafı pek penbe görüyor, ve realiteden ken - disini uzaklâştırmış bulunuyor. #ş Engin, canlı ve dinamik bir mu- hayyele sahibi olan dünya tarihi - nin ana hatlarının uzun görüşlü yazıcısı Wells okurlarına “yeni mu hayyel ülke,, sinden daha az anla- şılır fakat ondan iki defa daha u - | zun tam yüz yetmiş beş bin kelime İ lik bir kitap daha sundu. Bu kitap | bir roman gibi başlamaktadır. E - | serin kahramanı 1930 senesinde! Cenovada vefat eden doktor Ra - ven isminde birisidir. Ve 2106 se - nesinde neşredilmek üzere öz ke - hanetlerile dolu bir tarih kitabı yazmıştır, Muharrir de bunu kop - | ye ederek neşir tarihinden tam 173 | sene evvel okurlarma yaymıştır. Bu anlatışımızdan anlaşıldığı gibi, | Wells bu eserile, iki asır sonra o « lacakları —nebileyim meselâ Jül! Vern— gibi şimdiden keşfe uğraş mış ve bir takım kehanetlerde bu” lunmuştur. Esasen kitabın ismi de bu düşüncemizi kuvvetlendiriyor: “İleride olacakların şekli... ibrahim Hoyi tesit edilmiştir. Fredro, Molyerin tesiri altında, Polonya edebiyatında komedinin en güzel örneklerini ortaya koy - makla tanınmıştır. Kendisine “Le- histanın Molyer,, i diyorlar. Tenkit“ Ankarada açılan inkılâp resim sergisi Geçen sergiye kadar, Türk res - | rüp çok taleplerde bulunmak müm samı, içtimai mevzulardan “ihti - | kündür. Fakat bunu yapmak hem mamı mahsus,, ile uzak kalmıştı. ! haksızlık, hem de ukalâlık olur.İlk Çiçekler, manzaralar, sebzeler, çıp lak yahut yarı çıplak fizyoloji etüt leri, onu daha fazla alâkadar et - mişti, Bu tarzda hareket etmesi, se bepsiz değildi. Evvelâ, resim san'a tının bizdeki göreneği, ikincisi de, sürümü temin eden “talep,, Türk ressamını, o mevzulara sevkelmiş- ti. Pek tabii bir şey ki, tenkit de, o tarzda kalmmasında büyük bir â - mil olmuştu, Memleketimizde, e - debi tenkit bile eserlerin ancak ar dısıra koşarken, san'at tenkidin - den daha fazla bir şey beklemek haksızlık olur. Malümdur ki, re - sim, heykeltraşlık yahut mızrka sa halarına giren eserleri tenkit ede - cek kimseler, bu sahalardaki fa - aliyetler muayyen bir yükseliş de- recesini bulmadan ve bu sahalara ait umumi zevk ve umumi görenek teesüs etmeden zuhur edemezler. Halkına, henüz bir tek resim gale- risinin kapılarını açamıyan bir memlekette, resim terbiyesinden, yüksek resim tenkidinden ve niha- yet tenkit ile boğuşa boğuşa her de fasında gene kendi yeni görüşleri- nin ve yeni başarmalarının zafer - lerini ilân eden bir resim san'alın- dan bahsedilemez. Binaenaleyh, © başlangıçtayız. Hem o kadar ki, ressamlarımızı çi çeklerle sebzelerin © şiriyetinden kurtararak inkılâbın büyük (ve çi- çeklerin ince anatomilerine naza - ran son derece kaba!) davalariyle alâkadar etmeğe muvaffak olduk diye seviniyoruz ve sevinmekte haklıyız. Bu seferki sergide, teknik (kom pozisyon, pentür, ışık ve (gölge, hepsi) bakımından çok hatalar gö Türküm, bir isim yok bu isimden daha âli; Milletlerin en şanlısı, en merdi, asili; Türküm diyebilmek ne saadet, ne tecelli. Yıllarca o haksız yere metrük uyuyan Türk, Bir hamlede bir kaç yıla bir asrı koyan Türk, * Al bayrağımın gezdiği yerler pek uzâktır, Bir gün de o en yükseğe elbet çıkacaktır; Zira bu seher yıldızıdır, ayla şafaktır. Tutmuş yeni bir devr açan el şimdi elinde, Hilkat gibi kudretli, tabiat gibi zinde, * Tarihime bak, şahikalardır koca mazi; Bir şabika var göklere değmiş, adı “GAZİ,, Var ol ana yurdun yüce müncisi, azizi Yüksekliği insanlığa baş döndüren insan, Verdin bize sen yepyeni bir ruh ile iyman. 29/10/1933 l Gazi'ye Şükran defa olarak tarihi tablolar ve gene ilk defa olarak büyük panolar yap mış olan ressamlar da tabiatile bir çok aksamalar olacaktır. Ressam - larımıza, yalnız, şunu söylemek kâ ' fidir ki, bu sahada, henüz çok ace midirler. Fakat eğer san'atlarını büyük davanın emrine vermekte devam edecekseler, ki bunu bekli- yoruz, bu tarza ait tekniğin bütün şartlarını, çalışarak yerine getirme lidirler, Bu sergide biz, istediğimiz ve müdafaa eltiğimiz san'atı bize ver meğe hazırlanan ressamlarımızla tanıştık. Çok memnunuz, çünkü ö- lü bir nebatat âleminin ekşi koku * İ sundan kurtulmuş bulunuyoruz. İ- çeri temiz hava girsin diye, pence releri ardına kadar açmağa lüzum kalmamıştır. Yalnız, çiçek sakları nı İnce çizmeğe ve çiçek renklerini nazlı vermeğe alışmışolan zarif duygulu fırçalardan, artık erkekçe bir mizaç bekliyoruz, Mevzu, de - gişmiştir. San'atın telâkkisi değiş» miştir. İbtilâl safhası anlatılacak ve inkılâp safhasr © yaşatılacaktır. Meselâ gelecek sergide, şef tribü - nü önünde on binlerin nasıl geç - miş olduklarını mutlaka görmek isteriz. Geçenleri birer birer sayıp kaç bin olduklarını arıyacak deği - liz; fakat kompozisyondaki me » haret, manzaranın mehabetini ve- rebilmelidir, Bitirirken şunu tekrar edelim ki, sergi, bizi tamamen tatmin etmiş - tir.. Çünkü bir mâna ve bir maksa da hizmet etmektedir. Bu yoldaki her tekemmül ve her muvaffakıye ti alkışlamamız kadar tabii bir şey olamaz. Burhan Asaf Faik An a