© ; j si i © wee8 — VAKIT 1 Zinc teşrin 1933am yy yy yy gg yı Gay emel A ee yy ya yg gg yy ' “Konserve kutuları, içine kolaylıkla “ dinamit konulabileceği için, hünkâ- A ys yy yy yg yg ayyy gg yy yy Aptühamidin Yaveri Keçeci Zade yl yy yg em ii > İİ am e yy yy yy rın dehşetini mucip olurmuş !/,, — 7g Çünkü hepsi muzır eşyalardan sayılır ve gümrükten geçirilmez, yahut geçirildiği sırada etraftaki adamlar tarafından musadere edi- lerek gizlice kullanılırdı. meyanında ihtimal garibinize gi - der. Kuşkonmaz, bezelye, mantar gbi sebze ve saire konserveleri - nin kutuları da sureti kat'iyyede © ithali memnun maddelerden idi. Bir gün nasılsa boş bulundum. Şöylece birkaç söz söyledim. Ha - zırun arasında sarayın en ileri ge- len ademları vardı. Dedim ki: — Canım efendim... Memleke- © timizde en lüzumlu san'atlardan biri de konserveciliktir, Öyle oldu- e. ğu halde maalesef bir konserve fabrikamız da yok. O esnada muhataplarımm o dakikadaki simalarını görmeliydi- niz. Meğer bu konserve kutuları içine kolaylıkla dinamit konulabi- leceği için hünkârın pek ziyade dehşetini mucip olurmuş. O gündenisonra bir daha kon - serve sözünü ağzına almiya kim cesaret edebilir. Hamidin hayat endişesi çok za manlar gülünç vaziyetlere düşerdi. Bunlardan bir vak'a Hamidin ha - yal endişesini gösteren en büyük misaldir. Bir gün saraydaydım. Acele geldiler: — Efendimiz şimdi sızı bahçe- de bekliyorlar. Tabii koştum. Hürkâr uzaktan beni görür görmez gülümsiyerek Yayına çağırdı: — Paşa... dedi. Bizim sandaleı ! başı Tufan... bah Rumeli fenerindeki evinden | Bunlar | li. Ağaçtan yaptırdığı modelini Londradaki meşkur tüfekçilerden birine göndermiş. Fabrikada bu model üzerine tüfeği imal ederek.. i o Abdülhamit bu sefer sözü kes- imedi ama, dikkat ettim, karşımda renkten renge giriyordu. Tekrar bilmiyormuş ve işitmiyormuş gibi sordu: — Hangi Reşat paşaymış bu.. O zaman ben izah ettim. — Efendimiz, sabık başmabe- yinci merhum Hamdi paşanın mah tumu... Abdülhamit korku içinde sil - kindi. Sonra ani bir hiddetle ba - gırdı: — Bırak şu yezidi.. Mutlaka © tüfeği suikast için ihtira etmiştir. Hem o nasıl tüfekmiş... Ben mut- laka görmeliyim... Ördek avını filân çoktan unut- muştu. Asabiyetle elleri cebinde dolaşıyor: * — Şimdı tüfekçiden alıp bana getirmeli bu tüfeği.. Diyordu. Söylediğime söyliye ceğime bin gere pişman oldum. Fa kat bir kere ok yaydan çıkmıştı. i Çaresiz, tüfeği bulup getirmeliy - dik, Ters yüzüne döndüm ve bere- ket ki, tüfeğin teşhir edıldığı ma- ğazanın adresmi biliyordum. Bu silâh mağazasıydı. Bir koşu gidip “tüfeği aldım. i Getirdim. Huzura dahil olduğum zaman tercüman Münir paşayı hün | kârın yanmda buldum. Elimden i ttriyerek tüfeği kaptı. Uzun uzun I muayeneden geçirdi. Hele neyse kında hüsnü şehadette bulunduk. çenlerde yeni bir tüfek icat etmiş-, uzun uzadıya düşünülmüş ve bina- Nıkıtıç isminde birisinin işlettiği | enaleyh hazırlanılmış cesaretler - dir. Herhangi bir vakada fazla bir te'âş daima kargaşalığı ve bin | netice daha vahim zararları mu - cip olabilir. Kargaşalıkta ise neler olmaz?. Abdülhamit, işte daima bu gi - bi incelikleri düşünerek büyük teh likelerde soğukkanlı bir adam gi- bi görünmeye muvaffak olurdu. Ancak kolera herhangi ani bir i tehlikeyle kabili kıyas değildi. Bu- na karşı sade cesaret etmek para etmez. Tedbir de lâzım.. İstanbul- da kolera başladı. O zamanki te - dabiri sıhhiyenin kifayetsizliği ile önüne kolayca geçilecek gibr gö - | kısa hikâyeler, miştir, S.1 ydruz. — Resme atış — Resmimde bir delik var!. — Evet sevgilim, - Dün tabancamı şalında da erkeklerle mem... Resmi yaralatan, kıskanca ceza olsun diye sordu: — Bir daraçada doğan aşkı ya şatmaktansa ö'meyi tercih eder- sem?. — Görürsün... dedi. Fakat o geceden sonra, daraça- larda, kur yapmadı. Birinci kat Çok merak eden arkadaşı ni - rünmüyor. Şimdi ne yapmalı? (Yıl dız) müthiş bir asabiyet içinde İs- tanbul ahalisi de kırılabilir. Elhük mülillâh, Fakat “Zatı şevketmeabı cenabı zıllâllahinin nefsi nefisi hü mayunları bunları ahadı nas ma - kulesiyle (2) mukayese kabul e - der mi?. Ya şaka şey değil kolera bu. Maazallahürrahmüan bir kere Yıldız sarayı hümayunları dahili - ne girdi mi?. canlı mahlük yanma kim varsa alıp götürür, Hasıl en - dişeler pek yerinde... Yıldızın et - rafı derha! iki üç katlı bir kordon- la sarıldı. Dışardan içeriye kuş u - i çurulmuyor. Hünkâr dakikada bir koleranın şehir dahilinde yaptığı o telefatın miktarını sorup öğreniyor. Bitta - bi bünkârın sinirlerini yatıştırmak için huzura gırıp çıkanlar müte - | madiyen yalan söylüyorlar. Şayanı | ehemmiyet değil efendimiz kabi- ' linden sözlerle hünkârı oyalamı - “ mirede bana müracaat ettiler, Yıl- | gelirken birkaç ördek sürüsüne ras | | Fakat hünkâr hâlâ kani olama - dzın büyük kapısında geçeli gün- lamış, Pek merakınız olduğu için sizi çağırdım. Bir istimbot alınız da gidelim, z Hamitle sık sık ördek avcılığı na çıkardık. Fakat o günler civar | da mebzul ördek sürüleri buluna- cağına aklım pek yatmadığı için padişahın iltifatına (7) arzı şük - ran ettikten sonra dedim ki: — Efendim... Ördek avlarında ki müşkülât malümu şahaneleri - dir.. Ördeğe kolay yaklaşılmaz. Bunlar, gene malümü şahaneleri - dir ki, tüfenk menzilinden O uzak kalkarlar... Reşat paşa.. © Hamit birdenbire sözümü kes- ti... Adeta heyecanlandı. Birdenbi ve sesi kısıldı. —Ne dediniz... e Reşat paşa 0... — Bendaşünmızdan meşhur av cı Reşat paşa. — E. Pek âlâ,. Devam et. — Evet efendimiz; avcı Reşat paşa « Ördek avma pek Reşat paşa mı? pek sari meraklı olduğundan uzun adli maştı. “— Bu herifin işi gücü mefse - dettir. Kimbılır ne maksadı var- dı,, diyorduda bir daha demiyor - nen düşmanları hünkârın bir kere kendi hakkında suizannını celbet- | miye muvaffak olmuşlardı. Haya- tmı her an tehlikede gören padişa- hin fikrini çelmek kabil değildi. Daha ilersine gitmıyerek bahsı bu- rada kesmeye mecbur olmuştu. ra idi. İstanbuldaki birinci ve ıkın <ı hareketiarzlar esnasında Abdül hamidin hiç de telâş asarı göster - memesi mukarribince şayanı hay- ret bir sey gıbı telâkkı edilmişti. Abdülhamit (gariptir) Yıldızda a- tılan bomba hadisesinden de te - lâş etmemişti. İnfilik akabinde hayvanların dizginlerini bizzat kullanarak sarayma (dönmüştü. Halbuk bu zahiri cüretlerin mana- beri düşünerek ge i sı kolaylıkla yeri izahtır. Bunlar ayı bin e dk Ge ilir. du. Asıl mesele şuydu. Reşat pa -| işayı gözden düşürmeyi gaye edi - Büyük korkulardan biri de kole -| düzlü nöbet bekliyecek vazifeden üşenip yorulmaz ayağına çabuk !bir doktor arıyorlardı. Hemen o sırada hatırıma geldi. (Devami var) Parise indi BURJE, 31 (A. A.) — Tayya- reci miralay Lindberg yanında ka- rısı olduğu halde dün ansızm Bur (jeye, Atlas Okyanusunu vaktile İşerefle geçmiş olmasının hatıra - sını ebedileştirmek için dikilen a - bideyi görmeye gitmiştır. Ondan sonra Lindberg, France - air kum- panyasının tayyarelere yulcu bin - dirilmesine ve eşya yüklenmesine mahsus meydanı ve hangarlarını gezmiş, bu kumpanyanın hatların- da işliyen ticaret tayyarelerinin ilk örneklerini görmüştür. Lindberg i- ie karısı France - air kumpanyası mümessil'erinin verdikleri ziya - fette bulunduktan sonra Burjeden ayrılarak Parise arz Tayyarecil.indberg 22 hayet dayanamadı, sordu: — Neden daima apartımanla - | rın birinci katında oturursun?. Daima birinci katlarda oturan cevap verdi: © Hindistanda SA abe Hindistanda Besl şehri mih racesinin çok garip bir âdeti var-| dır. Senenin birkaç ayında birkaç defa alaylar yapar. Bu alaylara bütün Hintliler iş- tirak eder. Sabah olunca şehrin bü tün sokakları bayraklarla dona - nm; Herkes siyah bezden elbise- ler giyer. Birbirlerinin ellerinden tutar ve önlerine bir pehlivan ka - tarak götürürler. Bunlar halk ta - bakasıdır. Fâkat zengin'er güzel ipekten (Sonraları bahriye | bir taraftan ben, diğer taraftan Mü | ya çalışıyorlar. İşte bu günlerin | lliisefer giyerler, kadınlar en a - mirilivası olan Tufan paşa) bu sa | ir paşa zavallı Reşat paşa hak -| birinde idi ki, bir sabah ıstablı â ğır atlastan elbiselerile hereksin gözlerini kamaştırır. Önlerine de birçok çalgıları koyarak alay mey danına doğru giderler. Bu kafile'erin arkasında garip şekilde öküz arabaları Bunların öküzlerinin boynuzları altın yaldızlarla boyanır ve omuz- vardır. Sili ları da mavi boya ile boyanır. Mibracenin sarayındaki hanim- İ larsa zürafelerin çektikleri araba- lara binerler ve sokaklardan ge - çerek alay meydanına doğru yol a lr. O gün yediden yetmişe kadar genç, ihtiyar herkes alay meyda - ninı doldurur. Askerler, zabitler, kumandanlar, tacirler, halk ayrı ayrı yerlerine oturduğu sırada bü- yük bir filin çektiği koca araba - ya binmiş olan mihrace de bu meydana gelir. Bir dakika sonra bütün halk rtihraceyi se'âmlar. Şarkılar baş « Nihayet meydanın bir köse- side hazırlanmış olan büyük fil ler si çıkarılır. MAMA Mlellifi: Ramon Gomez de la Sernö “Ramon Gomez,, İspanya- nin genç muharrirlerinden dir. Yeni bir “Kısa hikâ- ye,, janrmmn mucididir. Bu İspanyada ve Fransada çok beğenil - Bir iki (tercümeyi .de bugün İ tecrübe edi- diye kocası cevap verdi - Bu sana ilk ihtar!.. tecrübe eltim. Pek âlâ bilirsin... Taraçalar kur yapmayı sev - ERSEN ENAANAUNN aran armananaamanısesasasemsaramese ve Dünyada olup bitenler İ esanraz ame anv0 sa sarman 0000010840 0001803852100 68109 009 0000008 SE RAN KABE saad — Anlatayım... Eskiden Si maen üst katlarda otururdö Bir gün, yeni evlenen bir dostum” ziyafet veriyordum... Hepimiz seliydik. Bir aralık gelin kocasi yanından uzaklaştı... Hepimi: sin diye bekliyorduk; kapı çalın” i dı, kapıcı kısa haberi getirdi: P i balkondan düşmüş, ö'müş... Birdenbire mateme dönen ? bende öyle feci bir hatıra bri ki belki gene bir dostumun ölü ne yol olur diye, üst katlarda © | muyorum, hep birinci katı kiral)”, | rum, ; Uyuyan arabacı Klübün önü öyle soğuktu, rabacı kupasında uyumuştu. Şimdi, bir müşterinin gelme! ni, şiddetle kapıyı açıp onu dırmasını bekliyordu. Müşteri lecek, o, öbür kapıdan çıkıp y! sıçrıyacak, müşteri binecek ve deceklerdi. Ama o gece işler aksi oldu. raba yürümeye başladı ve aral cı, rüyasmda bir mezarlığa gittik” lerini ve kendisini orada bi tıklarını gördü. Bizi hayatta ölü me götüren istihale bu kadar dir. Ş.k ....r.. aranma ema ENİ bessamani se esea rep ame erer menem saa maras İĞ ade, Ab garip adetler li Çar süslü ve bayrak larla donanmış ve bunun hud da tesbit edilmiş olduğu için il kimse bu huduttan dışarı çık” maz. Yalnız filler bu huduttan di şarı çıkarlar. Yani büyük kütlesinin ortasında merlezi li Bu fillerin yanındaki adami” ği filleri kızıştırirlar. Dağ gibi fil hortum hortuma güreşmi başlar... Tıpkı deve güreşi gibi Filler dehşetli kızışınca elrat? ki halkın üzerine hücum ederk İşte o zaman ortaya süyariler $” kar. Filleri bir araya getirmi) başlar, Bunda da muvaffak ol#” mazlarsa havaya fişekler atâl filleri korkutmıya çalışırlar. Fi filler bundan da korkmazlar. İf © zaman meydanın kenarını lanmış olan otlar meydana lir. Ateş verilerek yakılır. Fi bundan korkarlar, Neticede biri lerinden ayrılırlar. Galip de, /lüp da meydana çıka, i — Fil güreşi çok müthiş olur" alay günlerinde muhakkak bi kişi fil altında ezilir. Halka nazaran, eğer fil pe şünde birkaç kişi ölürse 0 memlekelte bereket olurmuş. Mihrace fil döğüşünden b gergedan döğüşü de yaplırır. kat bu güreş fil güreşine be? mez, İki gergedan burunların€ boynuzları diğerinin çenesin€ tırıncaya kadar sebat eder, ” de rakibini yere yatırır. zaman bu hayvanlara su dök | heyecanları teskin edilir.