7 — VAKIT 26 B. tesrin 1933 mere SANATLARI M. Korto BU: NN TPE Bugün memleketine ÜZEL Tiyatro am — Piyes 3 Perde — maa muharri Eugene O”. | sındaki iş a pi“ | Perdeğiy, , Kristi isimli dört | yesin vak asını teşki ediyor. beren, €seri evvelki geceden iti-| Sevgi, kadının mazisini öğre - <1 anbul Şehir Tiyatrosunda | nince duyulan isyan ve nefret, 1s- Bey “ ediliyor, Canik oğlu Avni| tırap, tereddüt, her şeye rağmen bu tarafından, türkeçye çevrilen | hâkim olan sevgi, af. İ Kortu könservatuvarımızı siye hey, ,önceden söyliyeyim ki | İhtiyar babanın kızımın iğrenç | ret ederek muw'limlerle epeyce za- Bü “erin, hem tercüme dilinin | mazisi karşısında, duyduğu azap i man görüşmüş ve hasbıhal etmiş - viği Yönünden bir kazançtır. | ve hicap, kendi ihmalini ve mes'u-| Söz arasında mumaileyh bil - ir çarpınıp çırpınma i - | iyetini hatırlayarak mustarip ol - | şu noktaları işaret etmiştir: taka: lardan ufuklara koşan, | ması, kızının kırılan hayatını ye - “Şehrinizde her şeyden evvel il Serseri, atılgan ve tehlikeli | niden kurmak için beyaz saçlarına | yapılacak şey bir Orkestra teşkili. ! bütün, hususiyetleri, ço - | rağemn yeniden işe ve uzak yolla | dir. Çok iyi bilirsiniz ki, garbın sinmiştir. İra atılıp kendisini ve kanatlerini | her memleketinde musik: tahsıl ve gidiyor İki konser vermek üzere şehri- mize gelen meşhur musikişinas ve piyanist Alfred Cortot (Alfred kor to) bugün Parise gitmek üzere seh rimizden hareket edecektir. M. YAŞAR NABI Doğruldu, bundan on yıl önce, bükülmüş dizler, Türk gururla başımı kaldırdı birdenbire. On yıldır akıyoruz, benzedik bir nehire, Gözümüzde tütüyor geniş tuzlu denizler, Başlarımız dumanlı zafer denen kımızdan. Kanlı bir bayrak gibi güneşi taşıyoruz. Güneş bir se! halinde akıyor kanımızdan, Her gün bir yıl ve her yıl bir asır yaşıyoru::. ruhuna sinin, karakterini yapan va - çi e yaşadığı hayat şart - | iş Meticesidir. Fırtına, Onu aklama Tehlikeler, onu mu - simi ni > hale getirir. Denizin dai tuy Si onu atılganlığa alıştır- İ ve pe, aradan günlerce uzakta Vin eğlencelere uzak kal - ğa, kadına ve içkiye müba- ilkin © deniz gibi gemici de tehli - idi, Semciyie evlenen kadın, yıl - eklemeye alışık olacaktır. ing, >erikalı muharrir, bu piye - iha *İ Yoş iy bize bunları o söylü - agi bambaşka bir âlem o- N icilerin hayatını ve aşkla - Böstüriyor. İhtiyar Krist Kris- Son, uzun yıllar suyun üstün - ây,, Mp yıpranan vebin bir tur) teş Bünü gördüğü denize karşı Ad, “sünceler besliyen bir deniz | & i ; karısı uzaklarda öldük- x Silesi dağıldıktan sonra yıl - İMraal ettiği kızıyle günün Ni © karşılaşmca onun saadeti- i, elememek isteği, içinde kuv- i,, “Anlanıyor. Onun basit, fa - tefkat', sarılı mantığına göre ğ iç mes'ut olabilmesi, her fe - » başı olan denizden uzak Jasma ve karada yaşıyan, ka- tey İr şekilde düşkün yapmış- | fedaya razı oluş.. Sevgi ve af içinde yeniden te -| miz ve ferağatkâr bir hayata gir - mek için yemin eden genç kadın.. Anna Kristi piyesi, üç güzel ti - pi, türlü hislerin © çarpışmasiyle dolu üç ruhu bize iyi tertip edilmiş | vak'anm içinde gösteriyor ve sonunda söylüyor ki ötedenberi hükmedip gelen gizli kuvvete karşı koymak (O mümkün değildir: Damarlarında gemici ka- nı taşıyan kız, —anası gibi, anası- nm anası gibi— gemici ile evlene- cek, kıyıda uzak ufuklara ve de - nizin beyaz köpüklerine (Obakıp bekleyecek, çocuklarını babasız, belki de mahrumiyet © içinde, bir hülyanık tesellisiyle avutarak bü- yütecektir. bedii Piyesin temsilinde üç mühim rol, üç mühim sanatkârımız tara - fından yapılmaktaydı. Matmazel Anna Kristi rolünde Neyyire Neyyir Hanım, iyi idi. A- teşçi oOMek Bark Raşit Rıza Bey tarafından temsil edildi. Değerli san'atkârın İstanbul şehir tiyatro- suna girmesi bir mühim hâdisey » di. Seyirciler de bu fikirde olduk- larını Raşit Rızanm O sahneye ilk girişinde kendisini karşılayan al - muvaffakıyetle | terbiyesi ya'nız nazariyat ve tarih- le değil, bilhassa musikiyi bilfiil ses ve rengiyle vermek ve dinle - mektedir. Netekim garpte tanın - mış roühim san'atkârlar böyle bir | | muhit içinden çıkmışlardır. Orkes- itra dinlememiş bir adama musi - kiden ve herhangi bir bestekârın i dehasından bahsetmek bir amaya renk tarif etmekle müsavidir. Bu - nun için söylediğim gibi derhal bir orkestra yapmalısınız. Bu or- kestra şimdilik otuz beş kırk ki - şiden mürekkep olabilir. Memle - ketinizde bu kadarlık unsur mev cut olduğunu biliyorum. Binae - | naleyh konservatuvara düşen vazife bunları bir araya topla -| maktır. o Şüphesiz evvelâ buna | konservatuvar muallimleri ön'a - i yak olacaklardır. Dünyanın en mühim orkestralarından biri olan Paris O konservatuvar konserleri cemiyeti unvanını taşıyan meşhur orkestra bundan yüz otuz sene ev- vel böyle vücuda gelmiştir. Bura - da yapılan orkestranın adı da İs- tanbul konservatuvarı orkestrası o ilur. Ve bu isi istifade ederek halkın ve musikişinasların alâkası celbedilmiş olur. Filvaki bu orkestranın birinci sene vereceği konserler belki faz- la maddi menfaat temin etmez. Şarkımız İnkılâbın dillenmiş heyecanı, Gözlerimiz yaşarmış bu çılgın haykırıştan, Biz ki muzaffer çıktık bu en büyük yarıştan, Haykıralım, doldursun s#eslerimiz cihanı. Gözleri hep ilerde, başları hep yukarı, Nasıl çağlarsa dağda bütün heybeti'e su, Koşuyor zaferlere doğru gençlik ordusu, Bu ışık sarhoşları, İnkılâp sarhoşları. Gökte yanan güneşi koparıp tan yerinden, Elimizde meş'ale gibi taşımaktayız, Bütün varlığımızla şimdi biz ayaktayız, Bu ateşi biz aldık Gazinin gözlerinden. Bir zafer takı gibi yurdun üstünde kurduk En yaşlı bir tarihin en genç İnkılâbını. Duymamak için onu kaybetmek azabını Göğsümüzü önünde kale yaparak durduk, Yaşatmaz bu havadan başka bir hava bizi, Ancak bu yol götürür biliyoruz güneşe, Ceddimiz nasıl önce tapardıysa ateşe Öyle Cümhuriyetle doldurduk kalbimizi. Artık Sultan adıyla bu yurt ürpermiyecek, Türk artık bilmiyecek ömründe esareti, İçimizde daha çok nur ve ışık hasreti Müşfik bir anne gibi ülküyü besliyecek. Öyle bir savaştı ki bu inkılâp yılları, Sonunda ya var olmak, ya ölmek mukadderdi Gazi bir kartal gibi üstünde kanat gerdi, Ve Türk bir mucizeyle durdurdu akılları, kışlarla gösterdiler. | Yalnız konserlere gittikçe alışan Raşit Rıza Bey, şehir tiyatrosun- | halk sonunda bunu bol, bol telâfi i, Salışan birisile evlenip küçük © çocukları arasında ra - Şehit analarının gözlerinden yaşını vala hamusluca yaşamasına bağ Halbuki yıllarca ihmal edilmiş #enç kız, önce hayatını ka - Miş için mürebbiyelik ettiği , *CAVüZe uğramıştı, sonra ge 7 >> bir aç erkek onun güzelli - 'P içmek için etrafını sar - wa da bir müddet o evler - tinde yaşayıp yakalanıp ce- di dükten, hastalanıp tedavi e- Sn sonra şimdi dinlenmek bal asına geldi. Misinden başka başını soka- iki İP Çatısı olmıyan ihtiyar ge - ! » yannda deniz üstünde Mtığı ateşçi Met Bark'ın aş- | , < kadını hem korkutuyor, vi çesut ediyor Birçok erkekle, iz buriyetle düşüp kalkmış i nç kadının ilk aşkı 4 . gemiciye vermek istemi- niş En — Yarla genç kızı almak a | Mici, bir taraftan kendisin İN etmiş ve bu hale gelirmiş o- ga ıma karşı kin duyan, öte kirli mazisinden dolayı eN Yiğit ve meri gemici ile| e lâyık görmiyen kız ara | heyecanla, iyi oynadı. Fakat söy - lemeden geçemiyeceğim ki ben ev velce değerli artistin oOçok daha yüksek ibdalarını sahnemizde sey- rederek haz duydum, san'atkârın bundan sonra da gene aynı kıy - mette ibdalarımnı görüp alkışlamak zevkinden bizi mahrum etmiyece - ğine inanıyorum ve bekliyorum. İhtiyar gemici Krist Kristofer « son rolünde İsmail Gelip Bey, ha- rıkulâde güzel, omuvaffakıyetli , hisli, içli, özlü ve taşkındı. İsma - il Galibin nadir yetişen (büyük sahne istidat ve kudretlerinden biri olduğumu evvelki gece şehir tiyatrosunu dolduranlar bir kere daha görüp anladılar, takdirlerini taşkın alkışlarla söylediler. Ben de burada hayranlığımı hürmetle | kaydediyorum. Öteki rollerde apaş kadını tem- ida ilk rolünü ilk gece ölçülü, orta jeder. sil eden Halide Hanım, meyhane | garsonu rölünde Liman amelesini, tayfaları Sami, Talât Bey idi. postacıyı ve Necati, Necdet, Kâni Zihni, Osman ve Müfit Bey » | sanatkârlara dağıtılmak ler temsil ettiler. Refik Ahmet i i mekteyim ve beklemekteyim, — ilen beynelmilel şöhreti haiz meş - | hur virtüozlar da orkestranızla be- | dır. Musiki cereyanını ve alâka - Konservatuvarın haricinde bu- lunan - kıymetli musikişinasların rak edeceğinden şüphe etmiyorum. Musikişinası tatmin eden şey mad- di menfaatten ziyade san'attaki aş kı ve heyecanıdır. İşaret ettiğim bu noktayı tutup çalışırsanız — ki bunu ümit et - İkinci gelişimde orkestranıza işti- rakle birinci konserler ça'mayı şimdiden vadediyorum. Ve bu be- nim için büyük bir zevk olur, Bu - nunla yalnız ben değil buraya ge- raber çalmakta zevk bulacaklar - sını ancak bu orkestra ile uyandı- rabileceğinize kani olmanızı çok arzu ve bunun üzerinde ısrar edi - yorum... e ——ğ— Fransız san'atkârlarına yardım Mösyö Edmon Roçilt, muhtaç . üzere | Fransa güzel sanatlar akademisi- ne yüz bin frank teberru etmiştir. da bu teşebbüse umumiyetle işti -| k Dostlarım, bugün sildik bu hür bayrağımızla, Zafere kavuşunca bu şimşek ruhlu hız'a, Eğilip öpüyoruz hür yurdun her taşını. Dostlarım, bugün ölen kasta adam yerine, İşte er meydanında yarışan bir atletiz. Biz sade ruh kesildik, ne kemiğiz, ne etiz, Kim çarpar böyle bir ruh milletin siperine?, Sildik yakın maziyi artık hafızamızdan, Attık kara günlerin içimizden yasını. Ördük çelik raylarla yurdun haritasmı, Seyredenlerin başı döndü bu çılgın hızdan. Asırlarca koca Şark bekledi bir ihtilâl, Bugünün rüyasile avuttu azabını, Bir milletin toplayıp bütün ıstırabını Bir ihtilâl halinde doğdu Mustafa Kemal. Tarihi o çevirdi gittiği sapa yoldan, O verdi nesi varsa bugün on beş milyona, Çok değil bütün millet şimdi taparsa ona, Tarih kaydetmemiştir daha böyle kahraman. Ona şeref, ona şan, ona bütün minnetin Asırlık zincirlerden kurtulan bir r-illetin. İşte dev akisleri bu ebedi minnetin Bakın bir tek ses gibi sarıyor memleketi, —— Lg