ŞE A ER ll ME —ö — VAKİT 14 B. teşrin 1933 EĞLENCELİ YAZILAR —Artık tasarrufa alışalım. Ben haftada iki paketten fazla cıgara içmiyeceğim. Hanım — öyleyse ben de ayda iki kattan fazla elbise yaptırmam. yy yg yy gg yy gay pg © AVCILARG Lys yy yy yg yg yg Küçük Sadık avdan eli boş ge -! Elinde koca bir çanta, göğsü len babasına dönerek: bağrı açık bir halde kayıktan çı - — Baba, senin bir gün çantan - ' kan Nahit Bey evine giderken bir da bir av parçası ile geldiğini gö - | arkadaşına rast geldi: remiyecek miyim? Dedi. Annesi boynunu bükerek: — Hayır evlâdım, dedi. Bak ben yirmi senedir bekliyorum. .»... Sahilde Sabri ve Nadir dolaşır .İ larken karşıdan birisinin kendisi - | biliyorsun? mağ denize attığını gördüler. Sabri hemen afkadaşını teskin etti: — Onu tanırım. Eski bir balık - çıdır. Anlaşılan yeni bir usul keş - — Lüfer avından | dedi. — Bari tutabildin mi? — Hayır, hiç tutamadım. geliyorum! — Peki, lüfer avı olduğunu ne -.. ? Meşhedi Cafer balık bahseden Ahmet ustaya sordu: — Duttuğun balıhların en büy - avmdan o Onlara ait üç hikâye © Ayy Ag ayy gg yg ! Salamon Efendinin oğlu gazete! di.. Bir de saydım ki altı yüz lira, İ okuyordu; bir aralık babasma sor- | Yanlışlık'a yüz lira fazla yollamış. ! Bir an bile tereddüt etmedim, he-! du: —- Baba, ticarette dürüst olmak | men gidip ortağıma elli lira ver - ne demektir?. dim... buna derler oğlum!.. İşte ticarette dürüst olmak Salamon Efendi, bir müddet| traşlı çenesini kaşıdı, burnuyla oy- | nadı: Abraham Efendi bir tayyare pi- yankosu bileti almıştı. Her ayın — Bunu anlatmak, pek kolay iş | on birini iple çekiyordu. Bu karışık Dur sana bir misal ile anlatayım. Biliyorsun ki İsak E - fendi ile ortağım. Pazar günleri yazıhaneye nöbetleşe gideriz. Bir | Yınca adağını İsaya çevirdi: pazar o gider, bir pazar ben.| — Kazanırsam bin lirayı Rum| Geçen pazar nöbet benimdi. Şa - kilisesine vereceğim.,, dedi. ! buhyan Efendide beş yüz lira ala- cağımız vardı. Üç ay kazanmadı. Musaya bir değildir, oğlu, dedi.. . adak adadı; Büyük ikramiye ka- hastanesine bin Gene kazanama - meseledir. İ zanırsa Musevi lira verecekti. O ay büyük ikramiye Abraham Bu parayı gönder- | Efendiye çıktı. ygs yy yy Rekor Sarhoşun birine bir oturuşta ne Ingiliz terbiyesi Madam: Blakston sofrada ko - casını bekliyordu. Küçük iskemle- de oturan fino köpeği Bekoya müş | fik gözlerle bakıp gülerken Mösyö Blakston odadan içeriye girdi, sof lar: — Eğer, demiş. Keyfim yerinde | ise yüz dirhem, meclis pek eğlen - yy yg yy yy gg yg yy yg yy Dostluk ! Iki kadın arasında: — Müzey- O ŞUNDAN BUNDAN yg yy yy ga yy kadar rakı içebileceğini sormuş - | Ona sorduk: — Bin lirayı Rum kilisesine din mi?. — Yok canım, dedi, ben * Musaya inanırım.. — Neden? . Çünkü o daha akıllı, söZİf) inanmadı! Birisi dedi ki: 7 — Bu hikâyeler iyi, âlâ, çaki Hem bir y bir mü” lümanın arasında çok fark var 7 dır?. Meselâ üçünün önünde 1 Td Üre yerini beş küruğ düğürünüz Nİ birden almak için iğilirler.. i Hakkın var... Fakat hiç şü | be etme ki Yahudi alır.. ru « birbirlerinin aynı. hudi ile bir Ermeninin, Yaş ve cinnet i Ayşe kadın altı çocuğundan 4 küçüğünü bir hastalık o yüzünde” kaybetmişti, Bu 16 yaşında gür” büz, gayretli bir delikanlı idi. A” İ «e kadın öteki çocuklarile tesel bulurken köyün imamı kapının ö” nünde ona rast gelerek: | — Vah, vahi., Pek canım sıkil” dı Ayşe kadın. Merhum babayiği! bir gençti. Sana tam destek ol * cak çağa girmişli. Allah rahmet d lesin, herhalde makamı cenneti # i lâdır. fetmiş olacak. — Nasıl usul? — Belki eliyle balık avlıyor. | Nadir, sesini çıkarmadı. Sahil - de beklediler. Fakat eski balıkçı tam bir saat geçtiği halde henüz suyun yüzünde görünmemişt. Na- dir arkadaşıma dedi ki: —- Yahu, aradan bir saat geçti, heriften hâlâ eser yok. Merak et - miyor musun? yüğü ne gadardı? Ahmet usta düşündü, buldu: — Bir gün ne balığı idi, unut - tum, ama karaya çekmek için tam on kişi lâzım geldi. O kadar bü - yüktü, Meşhedi güldü, başını salladı: — O bir şey değildi! Dedi. Men İ Eyran denizinde bir balıh dutmu «- — Hayır, belki daha balık sürü- | şamçi garaya çıharanda deniz üç süne rast gelmemiştir. İ arşın mihtarı alçalmıştı. ayy yy ayyy yy Ikizler İki İranlı genç hizmeti askeriye | Müflis İflâs eden bir büyük tüccarın lediniz demek .. — Utanmaz kız, seni demin bu odada i birisi kucaklıyordu. Bu nedemek ? — Bu anahtar deliğinden beni gözet- yen Hanım dün sizde i- miş, zayıfla- mış diyorlar öyle mi? — Vallahi kardeşim, üstündeki ekiz Bir tövbe mantoya bak A va ii. | arakola yüzü gözü tırmık ! ye ktan yü- | de bir karı koca getirmişlerdi. K*” züne o bak > İmiser bir kenarda gözünü yerdef mağa vakit | ayırmıyan gence hitap etti: bulamadım — Siz onların komşusu 'imiş#i” ki?.. Ayşe kadın gözlerinin yaşını gi lerek biraz düşündü: — İmam efendi, dedi. Karmet ” ya bile basmaktan çekinir bir ç0* cuktu. Hiç günahı Yoktu. Doğf” cennete gittiği muhakkak... Am acaba o yaşta bir çocuk cenneif* hoşça vakit gecirebilir mi? LP yy yygral İ niz ve aralarındaki kavgaya şahit lerini yapmak üzere muayeneye | | alacaklılarından biri ileride tahsil davet olunmuşlar. İkiz oldukları İ etmek ümüdile bir senet hazırladı, için birbirine son derece benziyen | beş kuruşluk ta pul yapıştırılı. Müt | bu iki kardeşi ayırmak herkesin | lisin evine gitti: yy yy yy Ayy ge yy gg rada yerine oturdu. (e. ise yarım okka, eğer parasını : Madam sordu: İ ben vermiyorsam üç yüz dirhem... İ olmuşsunuz. Ne dersiniz? — Ne diyeceğim komiser efe di, evlenmiye tövbeler teövbesi İ rim, kârı değilmiş, | Muayene günü kalabalık ara - sında içletinden birine sıra gelen | ikizler kapının önünde telâş için -| de çürüğe çıkmaya can atıyorlar - | mış, Biri içeri girmiş, muayene o - lunmüş ve son derece zayıf, hasta lıklı olduğu için gayr! müsellâha ayrılmış., Sevinerek kardeşine | alatmca | karar vermişler, Mademki Lirbir - lerine bu kadar benzi»orlar, gayri müsellâha ayrılan ötekinin yerine de muayeneye girerek onu da kur- taracak, İ Sıra ikincisine gelince, kardeşi onun yerine de muayene odasına girmiş. Biraz sonra kapıdan çıkın- ca: — Garındaşım, demiş. Mübarek © ola. Heyet sizin hiç bir şeyiniz ok madığına ve askerliğe salih oldu - funa garar verdi. — Azizim, dedi. Faturalar mu - cibince bana 27 bin lira borçlusun, bir senet hazırladım. Şunu lütfen imza et. Müflis senede baktı. Sonra ala- caklısına dönerek: -—— Ben bunu imza edersem hiç bir şey kaybetmem, ama sen beş kuruş ziyanlı çıkarsın. — Neden? — Pul ziyan olur da ondan.. My yyl Mis gibi Âdil, Feridin kolundan tutarak salonun bir tarafına çekti: — Yahu, Neriman Hanımın eli»! ni üçüncü defadır öpüyorsun, aç güzlülük bu! — Ne yapayım birader, mis gi- bi barbunya tavası kokuyor. — Traş oldünüz mu? — Oldum madam. — Dişlerinizi iyice temizlediniz mi? — Tabii madam. Köpeğini göstererek: veriniz! gg yy Belli Lokantada iri yarı bir adam bo- | ğazına iliştirdiği peçeteyi çıkarıp İ masanın üstüne fırlatarak haykır- dı: — Garson, garson... Yahu mıyor musunuz? Bunu köpek bile yemez. Garson geldi, olduğu gibi duran ”* | bifteğe bakarak: | —Belli! i Dedi ve kemali sükün ile tabağı a- İlarak başkasını getirdi. — O halde Bekoya biraz püyiie bu | bifteği müşteriye çıkarmaya utan-! yy yg yy yy gg | — irfanla aramızda bir şeyler olduğunu nerede” anladınız ? “e bil? — O kadar erkeğin içinde size yan gözle bakmıyan yalnız uydu da .. ö