Bisoz Tikaye :74 TANRIM Ecnebi sermayesi | Yurun renkli ışıkları o altında! aç bahriyeli solgun çehresile bü rahatsızlıklarına rağmen gene ** harika idi. Onun yeşil ie tini görüp te gölgesi altında, saa - NR biilemiyer bir “kimee| # Mavvur edilemezdi. Evet ben ne “8, ne muvakkarı, ne de onlar gi ti daha bir çok gençleri, hiç birini im. Bilâkis onların fazla a- Tikaşı, üzerimde garip bir tesir hâ “il *diyor ve mümkün olduğu ka - dar onlara lâkayıt kalıyordum. On | İkiye, kadar eğlenceli bir vakit! 1 Beçirdik. Bir zaman motör için gös İNE süldü. Babam, müdüre rica e- | diyordu; >— Oktay Beyi rahatsız etmez - Cezmi kaptan iyilesinciye ka - | Sar küçük gezintiler kendilerinin idaresinde olsun. Müdür: — Hay, hay paşa hazretleri ar-| veçhile Oktay sizleri kır -! ) Naz dedi. O da bu teklifi çoktan © Kabul etmişti. Ben ise bundan hiç Memnun değildim, Fakat babama | he söyliyebilirdim... Odama çıktığım zaman bir tür- | ü uyuyamadım. Hayır, sevmek ve SV nek denen şeylerin bence hiç "yzaeti yoktu. Yalnız ondan kaç- İ Uğım tesadüfün gene beni onunla Daş, başa atmasına üzülüyor, is » | Yan ediyor bu düşüncelerimle uy- kalıyordum. Biraz. hava'ni» | mak için balkona çıktım. Her ak- i ti gibi, gene keman'sesleri ku takla... gollurdu. Muvakkar.. O | m istıraplarını | kıskanç gözlerindeki aşkı onun tel rinde inletiyor, O da seviyor... und keman şalışmdan anlıyo « Tüm, Kulaklarımda uğuldayan ölüm Wer, susarken, sabah oluyordu. danm ilk postasını yapan vapur | üdükleri arasında uyandım. Kahvaltıdan sonra biraz hava mak için sahile kadar indim. | Hatırrma bir kaç gündür hasta Yütan nfotörün gemicisi Cezmi Kaptan geldi. Kimsesiz bir adam - ti Onun evine gittim. Onu bugün z daha iyi buldum. Hattâ o - biraz şakalaştım bile, ? Cezmi kaptan, dedim, bugün in pek sabırsız görüyorum. Yok- İ | ,, en de benim gibi sularm has - m tahammül edemiyor mu - ; döküyor, i Mümin — Başını salladı: ii akşam, hazin, hazin inliyen | e Gömülen Aşk AKU, Yazan : Nezahat Hasan) Salonun her köşesini dolduran | ken buldum. Yanına gittiğim za - | lunan Amerikalı (o mütehassıs'ar, man yeşil gözleri gözlerimde do « laştı, Sonra sevdiğim bir İngilizce ile: — Gudbay, Aysel Hanım, dedi. — Gudbay Oktay Bey, dedim. Sizi çok beklettim zannederim.. Başını salladı: — Henüz gelmiştim, Aysel Ha - nrm, Paşa Hazretleri yoklar mı? — Hayır Oktay Bey annemle İstanbula geçtiler, zannederim geç dönerler... Dadım bize doğru yaklaşıyor - du. Yavaş, yavaş sahile indik. Ev- velâ hep beraber Cezmi kaptanı yokladık. Cezmi kaptan Oktayı pek seviyordu. Birincisi gemici ok duğuna, ikincisi de büyüklere kar- şı gösterdiği derin hürmet ve ne - | zakettendi. Onu görür, görmez, sanki bütün rahatsızlıklarını unut tu. Sevinçle doğruldu. — Gel bakalım suların kaptanı! Dedi. Cezmi kaptan sevincinden mü - temadiyen söylüyordu. o Motörü » müz yeni, kaptanımız yeni, diyor- du. Sevgiyi özlemiştim. Cezmi kaptan hasta olalı, onunla mavi su larda hiç tur yapmamıştık. Şimdi Sevginin makinelerini muntazam genç akşam gezintisi yaptırıyordu. Da - dımla yan yana oturuyor, durgun suların derinliklerine kadar uza - nan motör seslerini işitiyoruz. Ok- tay, Dile kadar şöyle bir tur yap - tıktan sonra döndü., Vakit geçti. rıhtıma çıktığımız, zaman etraf, | yavaş, yavaş kararıyordu. Oktaya teşekkür ederken, yarın akşam gezintinin biraz daha er - ken yapılmasını da rica ettim. Rıhtımdan yavaş, yavaş uzak . | laştı., Babab şok geç dönmüştü, annem yoktu. , Sorduğum zaman Boğaziçine gittiğini ve bir kaç gün kalacağını tesi gün babam gene İstanbula in- mişti. Dadımda şiddetli bir baş ağrısı ile yatıyordu, O gün akşama kadar çok canım sıkılmıştı. Köşk- te benim gezintilerime iştirak e - den bir dadım vardı. Onun hasta sonra Oktay gelecekti, onunla yal niz gezinti yapmayı hiç arzu etmi- fırsat olabilirdi. — Hissettiklerim aynen oluyor. “Sevgi,, Heybeliden gittikçe uzak- “laştı. Şimdi Oktay, mavi sulara, “Sevgi,, ye mağrur bir hâkimiyet. le, mütemadiyen gidiyor, uzakla - köşede oturuyorum.. Oktay nihayet “Sevgi,, yi sabile yanaştırdı. Altepenin sessiz bir sahili idi, e — Tapu işleri Tapu umum müdürü Cemal Bey, şehrimize gelmiştir. Cemal bey, tapu müdürlüğün - de, Balıkpazarında hazineye ait 50 parça kadar emlâk hakkında bir takım firari rumlara verilen yolsuz tapu senetleri meşgul olmuş ve yeni sicil muha- faza teşkilâtının Beyoğluna da | yi Elbette küçük hanım dedi. b bir yaşında bu mesleğe a -| | dinde yaşadım, Ve gene bu sular Mende ihtiyarladım.. Benim ye. ! m o sulardır. da i kaptanm hayatı hakkın « be, kayin sonra odama çıktım, Bil - dg €peyidir mektup alamıyor v, Akşamın garipliği yavaş, ya- ca Adayı sarıyordu. Kapım hizlı- | girdi. Bu akşam gezintiyi unuttu - sizi bekliyor dedi. a İyi bir müjde getirme- Atağıya indim, Oktay içeri | isti. Onu bahçede dolaşır « m: Tam elli sene bu sular üze Ma dostum, ve gene yegâne düş | yi şeyler öğrenmiştim. Ye - dı, Ona uzun bir mektup yaz - | daş ulu. Biraz sonra içeri da- küçük hanım, Oktay Bey aşa- İâde canım sıkıldığı teşmili etrafında tetkikatta bulun- muştur, bir surette işleten Oktay, bize bir | söyledi. Ne iyi olmuştu, Bilkârdan | İ epeyidir haber alamıyordum.. Er - lığı beni ne kadar, üzmüştü. Biraz | yordum, bu onun için müthiş bir! ra doğru açılıyor, ben de hapse mahküm, insanlar gibi ona tabi bir | meselesile | —— iMemleketimizde 200 mil-; yon liraları var | İzmirde iktisadi tetkikatta bu- İ Türkiyede ne miktar ecnebi ser -| İ mayesi bulunduğunu alâkadar ma kamattan sormuşlar ve şu cevabı | almışlar Jır: | Türkiyede ecnebi sermayesi - nin yekünu 200 milyon lirayı te- | cavüz etmektedir. Fakat bu yekü. | nun içinde, harpten evvel Türki - yeye altın para olarak giren ser - maye de mevcuttur. Ecnebi sermayesinin başında Fransız sermayesi bulunmaktadır. ! Harbi umumide Alman sermayesi Fransız sermayesine tefevvuk et - miştir. Umumi harpten sonra Tür kiyedeki Alman sermayesinin mik | tarı aza'mış, gene Fransız serma- | yesi tefevvuk etmistir. Otomobil altında Evvelki gün Galatada bir otomo bil kazası olmuş 3 yaşındaki Kâmi ran isminde bir çocuk yaralanmış. tır. 1253 numaralı şoför Saminin idaresindeki otomobil Necati Bey caddesinden geçerken, ani olarak Kâmiran ismindeki çocuk önüne çıkmış, şoför, fren yapman im « i kânı olmadığını görünce otomobi- lini süratle sola çevirerek kazanın önüne geçmek istemiş, fakat ço - cuk ta o tarafa dönmüş ve otomo- bilin altında kalmıştır, Otomobil derhal durmuş. hâdi « i se mahalline gelen poliş otomobi- lin içinde bulunan iki gazetecinin İde'şahit sıratile ifadelerini almsp-| Itır. en Tabanca tecrübesi İ Evvelki gece Üsküdarda çok ! garip bir vaka olmuştur. İ Gece mezarlıklar arasından acı bir silâh sesi duyulmuştur. Her - kes kulağını kabartmış, bir cina» yet mi oldu?.. Bir adam mı öldür- düler?... Merakı ile dışarı fırlıyanlar, i - kinci bir silâh sesi duymak için beklediler. Ses yok.. Zifiri karanlık mezarlıkta kim tabanca atar, Mubakkak bir cina- yet işlenmiştir. Polisler koşuşuyor, bir kaç koldan mezarlığa yanaşı « yorlar, katil acaba kaçmış mı. dır?.. Polisler ihtiyatla ilerlerken ön « | lerine 16 yaşlarında bir genç çıkı. yor, Üzerini arıyorlar, tabancası var. Bir kurşunu eksik: — Tabancayı sen mi attın?. — Evet!. diyor. Mesele anlaşılıyor. o Bahçıvan Nizamettin Efendinin yanaşması olan genç, eline geçirdiği taban - cayı tecrübe etmek için (o burasını intihap etmiş, ve el ayak kesildi - ği vakit tabancasını ateşlemiştir. Kâzım ismindeki genç yakalan- i mıştır. | | lm Beyoğlunda Cümhuriyet marşı öğretiliyor Cümhuriyet gençler mahfelin - den: Yüksek komisyonca hazırla - nan (Cümhuriyet marşı) nın Cüm ! huriyetin (10) uncu yıl dönümü Bayramında büyük kütleler tara - fından ve bir ağızdan söyleme - sinin temini için mahfelimiz tara- fmdan 7 — 10 — 933 cumartesi! günü saat (18) den itibaren C.| H. F. Beyoğlu kaza merkezindeki mahfel salonunda öğretme dersle- ri açılmıştır, Bu derslere herkes gelebilir. İdr. Bir gün vezarete kadar yük -| İ dürecekler diyorlardı. İleri yaşarmıştı. Ellerini kaldırdı: 3 VAKIT 6 B. teşrin 1Y33 AŞK DELİSİ HÜKUMDAR Mehmet, Konya ovalarında! dilber gürcü kızlarının başlarını traş ederek çıp'ak at üzerinde | koşturuyordu. İslâm dinini kabul etmişti, Fa- kat isâm olmuş muydu? (1) Bunu kimse bilmiyor. Dördüncü Murat, ona kendi e- Tiyle hil'at giydirerek Karaman mirimiranı nasbetmişti. Fakat, ta- rihte kan dökücülüğü ile yadedi - len ve bu sebepten mel'un lâkabı» nt alan Hüsrev paşa, onu kıskan- selmesi ihtimalini düşünerek orta” dan kaldırmayı düşündü. Muğrav, hayatta bir insanım | yapabileceğinin hepsini (o yapmış, her şeyin zevkini tatmıştı. Artık ihtiyar vücudunu — dinlendirmek, hayatını tatlı yalancı ( hulyalar'a oyalamak istiyordu. Hükümdar - lıktan mirmiranlığa düşen serseri ruhlu aşk delisinin hiçbir arzusu kalmamıştı. i Hayat, bunu da çok görmüş o-| lacak ki, bir sabah Hüsrev paşa askerleri onu bastırarak elleri kol- ları bağlı hapse attılar. Muğrav artık kendini talie bırakmıştı. Ne olursa olsun, ne yapacaklarsa yap sınlar diyordu. Ona: — Fırsat varken kaç.. Seni öl- | Muğrav: — Nereye kaçayım.. Biliyorum dünyanın öbür tarafında da baş - ka yerler vardır. Fakat ben Türk topraklarında daba çok rahat et- tim, Burada öleyim.. Artık, harp- ten, nefret ediyorum. oTamarayı kesen kılıcı parçaladım. Elime bir daha silâh almıyacağım... »”.. Birkaç gün sonra Hüsrev paşa cellâdını bulmuştu. Kendisi çadı- rmın önünde oturmuş, bu düşma- nımın ölümünü gözü ile görmiye| karar vermişti. Muğrav en önde yürüyordu. Arkasından kırk kadar adamı ge- liyordu. Kendisine sarı bir kaftan giydirmişlerdi. Meydana kadar | atlarla geldiler. Hüsrev paşa cellâda: — Evvelâ ihtiyarı. Emrini verdi. Muğrav, geri döndü. Arkasın- da boyunları bükük akraba'arına karısına, oğlu Paataya baktı. Göz- — Sevgili oevlâdım, sevgili dostlarım.. dedi, Ben belki ceza - mı çekiyorum. Milletime ihanet ettim. Orada ölmeliydim. Fakat siz benim yüzümden ö'eceksiniz. Sizin için dua ediyorum. Büyük allah duamı kabul ederse, sizin günahlarımızı affetsin.. (1) Muğrav farisi bir şiirinde: Meykeşem hade wihürem be pi -| lâv Heyetem şut ezen sebep çün gâv Men ne gebrem, he müslimem ne cehut Mirmirânı Karaman: Muğrav. | Diyerek rakıyı pilâvla içmek | suretile öküz yetiştiğini, ne islâm, Yazan: Niyazi Ahmet Sonra cellâda baktı. Ağır a - dımlarla ona doğru ilerledi. So - ğuk kanlılıkla hiç kimsenin yüzü- i ne bakmadan başını satırı altına koydu. Bir saniye sonra yerde yuvarla- nan başın göz'cri kapalıydı. Artık onun dünyada gözü kal- mamıştı. Paata, babasınm kanla- rını çiğniyerek cellâdın önüne gi- derken: — Zavallı babam... diye inle - di. — Bu sana reva değildi. Sen kahraman bir adamdın.. diye son i damla göz yaşlarını babasının ce- sedi üzerine damlattı. Hepsi cel'âdın satırından geç « ti. Buraya biz bir şey ilâve etmi - yeceğiz. Son sözü tarihe bırakı - yoruz. Tarih diyor ki: “Şahı acem nice bin yük akçe verip ölkeler temlik etse padişaha nı selef bu işe rıza vermezlerdi. Ve makul görmezlerdi. Bir vekili nadan mücerret kan dökme mey- | linden bu gadri kabihi irtikâp ey. ledi.. Böyle bir merdi sahibi namı idam etmek gaddarlıktır. (1) : (SON) (1) Naima tarihi cilt 8. sayfa 7, * Kardeşini öldürdü ; Hopada Bucak köyünde | feci bir cinayet işlenmiş, birisi karde- şini iki yerinden bıçakla yaralıya" , rak öldürmüştür. Bucak köyünden Yusuf oğlu Resul ile biraderi Ali arasında bir alacak meselesinden çıkan kavga neticesinde bunlardan Ali, bıçağı. ni çekerek Resul saldırmış, kal binden ve arkasından ağırca su- rette yaralamıştır. Resul aldığı bu yaranm tesi - i riyle biraz sonra ölmüştür. Katil derhal yakalanarak adliyeye tes 4 lim olunmuştur. i Tenkil edilen haydutlar Uzun zamandanberi Biorando ve Dinamalı isimli iki çete reisi aveneleriyle : birlikte Van vilâyeti İran hududu mıntakasında şeka « vet yapmakta idiler, iğ Bu şakilerin zulmünden usa- nan aveneleri reisleri Biorandoyu öldürerek silâhlariyle hükümete teslim olmuşlardır. Ayn; derece- de bir çete reisi olan Dinamalı da | ölü olarak ele geçirilmiştir. v Zorla Kız kaçıranlar Urlanın Çamtepe köyünde 0.” | vacık mevkiinde bağ kulesinde bu lunan Urlanın Tekir mahalle bal kından Hüseyin kızı on altı yaşın da Sabiha hanım, beş silâhlı dam tarafından zorla kaçırılmış” tır. Vaka failleri kızın kaçırılm 2 sına mani olmak istiyen kardeşi Hasanı da yaralamışlardır. d Bir jandarma takip müfreze: vaka faillerini derhal yakalamış ve adliyeye teslim etmiş, kızı kı tarmıştır. Vaka failleri polis oğlu 7 ve kardeşi Mahmut ile Çamlı ne hıristiyan olduğunu söylüyor - du. yünden Hasan Ali oğlu kürt Mustafa ve Ali namınd damlardır. N