Büyük Hikâye : 77 YıIMANANNNNUNNANKN MANN R, Denize Gömülen Aşk ra araş e Kİ Ay A Yazan : Nezahat Hasan Biz bahçeye indiğimiz zaman | Hayır Aysel ya'nız maj suları sev- daha bir çok hanım, bey, yanla miyor mu?. O tabiatin yalnız ma rında. talebeler, mektebi gezmeğe | iliklerize âşık değil mi., Bunlar gidiyorlardı. da Aysel için bir saadet olamaz Sa'ona doğru ilerlerken Oktay mı?. Hayatta tesadüf edilen iki soruyordu: — Nasıl Ayten Hanım, mektebi | bahtlığına çalışacak... Fakat ta- beğendiniz mi?. m mai'ikleri Ayseli hiç bir za- — Mektebinizi ve mesleğinizi! mar aldatmıyacak.. her yaman için takdir ederdim! <. Gözlerimi açtığım zaman Oktay Bey. Şimdi ise, daha çok | söneş Çamlıcanın kurşuni gölgeli | sevdim ve daha çok takdir ettim. dağları arasından doğuyordu. Gi. Oktay fevkalâde nazik, kibar | yinmek üzere kalktım. Hazırlan- bir gençti. Bütün güzelliğinin ü çi dığım zaman saal sekizi vuruyor zerine yeşil »vleri bir taç kurmuş ! du. Enin gelmişti. Onu bu sabah tu. O hakiketen mektebin yegâ -. gözletimden , kıskandım. O da ne talebesiydi. Ona benziyen, o-' mailer giymişti. Fakat kendisine nun boyuna erişen bir talebe da- | o kadar yaraşmış, o kadar güzel. | ba yoktu. leştirmişti ki.. Esasen Enin çir- Müsamere salonu yavaş yavaş | kin bir kız değildi. doluyor. Nihayet sahrenin önün- | Eşya ar Danyel ağaya teslim o de beyaz papatya gibi giyinmiş | lundu. Davetliler yavaş yavaş ge: talebeler istikâl marşını çalmağa | liyorlardı. Esasen motörün alabi- başladılar. leceği kadar iyi görüşülen bir iki ei Müsamere, davetlilerin şid. aile çağrılmıstı. Bunların arâsın- detli alkışları arasında, fevkalâde | da Muvakkar da vardı. O evvelâ muv«ffakiyetle bitti. Davetlileri gelmek istememiş, yalnız rıhtıma neşelendirecek bir çok eğlence'er | kadar motörü istikbale gelip dö - tertip edilmişti. Esasn deniz Jise- necekmiş. Fakat babamın ısrarı 2 her köşesinde bir yenilik, her üzerine gezintiyi kabul etmişti. ösesinde bir incelik vardı. Muvakkı ize, eskisi ka- yi aye tel ee rülan Oki Zi de yalnız birak-' yordu. Yalnız geceleri geç vakit- mak 48temiyor, mümkün olduğu | lere kadar onun kemanını işitiyor. kadar yanımızda kalıyordu.. dum. Beyiz papatyalar tekrar salo- Oktay, bize sular hakkında ba- nun bir köşesini işgal ettiler, Son | zı malümat veriyor, yeşil gözleri defn olarak muzika başladı. Sa -| bazan ta uzaklarda dolaşıyor. Ni- lon yavaş yavaş boşalıyordu.'Ok. hayet motör göründü, yanaştı. çift yeşil gölge, belki onun bet.| Haberleri | Poli Zavallı bir çalgıcı âmanın ölümü Kenar kahvelerde ve kıraatha » nelerde dolaşarak kanun çalan, 0- nun bunun verdiği beş on para ile hayatını temine çalışan bir âma| çalgıcı vardır: Hacı! | Bu Hacı, evelki gece saat 24 te | el 7 mm Dolap dere caddesinden geçerken! © Selman, Husrev Paşa ordusu -| üzerine fenalık gelerek sendele -| nun geç kalacağını talımin etmiş l miş ve kemen olduğu yere yuvar » arkadaşları ile, Karaoğlan Zehra- ! İyi kaçırmadan bastırmak istemiş- lanmıştır. | Yerde boylu boyunca yatan za- | ti, vallı Hacı, bir kaç dakika, şiddetli; | Selman doğru Abaza ordusuna ihtilâçlar içinde kıvranmış ve kısa gidecek, her şeyi söyliyecekti. At- bir sükün . devresinden sonra son | lılar boş kale kapısından gireme - ve keskin bir ihtilâçla hayatına ve | diler, Fakat biraz sonra yüzlerce Abaza askeri tarafından sarılmış- lardı. Selman: — Paşayı göreceğiz.. Mühim bir şey var., Dedi. Askerlerin kumandanı: — Paşa, burada yoktur, siz kim siniz.. Bu esnada iki asker koşarak| kalabalığa doğru ilerledi. Bunlar- dan biri kumandana yaklaştı, bir arkadaşlarını elleri kolları bağlı ve baygın bir halde bulduklarını söylediler. Selman: — Gördünüz mü, dedi. Kara oğ da etmiştir... Gecenin geç vaktinde sokakta bir adamın boylu boyunca yattığı nı gören bekçi bunun bir ölü oldı. ğunu görünce doğru karakola gi - derek haber vermiş. Derhal zabı - | ta memurlarile doktor vak'a yeri » ne gelerek muayeneye başlamıs - lar. Hacının muayene neticesinde | kalp sektesinden öldüğü anlaşıl - mıştır, Baskıncılar Erenköyünde kışla önü soka - ğında oturan Hikmet H.n evis ne girdikleri iddia olunan Eren - köylü Ali ve Hüseyin isminde iki kişi yakalanmıştır. Hikmet H. ın iddiasına göre, bunlar evvelâ © * vin kapısını çalmışlar. Hikmet Ha | nim kapıyı açarak ne istedikleri * İni sorunca berikiler cevapverme z İ den derhal kapıya yüklenmişler. | i Ve afallıyan kadınm üzerine hü » cum etmişler. Bunun üzerine güç | halle kadıncağız bu zorbaların e - lan girmiş. — Kara oğlan mı? — Evet serden geçti.. Herkes hayretten dona kalmış- tı, Kumandan ne yapacağına bir karar vermemişti. Abaza Mehmet | Paşa maiyetile kalenin önünde be lirdi, Herkes yerlerine çekildi. Kumandan, Paşanın önüne ka- | du. Bir daha seni yalnız bırak m. ' balığın etrafa koşuştuğunu' görd HÜKUMDAR Yazan : Niyazi Ahmet müyördu. Dışarı çıktı. Bütün ka- pılarda iki misli nöbetçi bulundu. rulmasını emretti. Bu esnada Er- | zurum kapısından şu haber gel» a i mişti, — Husrev Paşa ordusu bütün kapıların önüne askerini yaydı. Bu esnada Kara oğlan Rahim- ile Gülinin yanına gelmişti. i Gü'i Kara oğlanı, Osmanını gö- rünce gözlerine inanamadı. Bir deli gibi çılgınca Kara oğlanın. boynuna sarıldı, hıçkırıkla ağla » mağa başladı.. Kara oğlan, vefakâr Gülisini | bağrına bastırırken: ü — Artık kurtulduk Güli, diyor- mıyacağım.. Me. | — Bir yere gitmiyeceksin değil mi?. i — Gitmiyeceğim Güli, hep be- i raber kalacağız. 5 Rahim, iki sevgiliyi yalnız bir rakarak odanın dışarısında beklis yordu. Dışarda müthiş bir kala- Sesler büyük bir uğultu halinde yükseliyordu. ig Kapıdan Kara oğlanı çağırdı: — Kara oğlan, dedi. Dışarda hazırlıklar var. o Çıkamıyacağız galiba. ! ; | linden kurtulmuş ve soluğu kara - | dar giderek yerlere kadar iğildi. Kara oğlan kalelerin hiç taksi- I matını bilmiyordu. yn ğ tay müdürü ile beraber diş kapı» © ya kadar geldiler. Ayrılirken ba- İ bam müdür beye: “Sg Cuma günü kızım Ayse lin metörü ile ilk ei birlikte yaparız olmaz mı?. Dedi. — Emredersiniz paşam... ç Köşkte cuma günkü gezintiye ait bazı hazır'ıklar yapılıyordu. En güç, en ince şeyler Eninle, be- nim üzerime dönüyordu. Bize verilen Vazifeleri munta- zaman taksim etmiştik, En so - ma mötörde çıkarasağımız eğlen - <eler kalmıştı. Ri tamamiyle bittikten sonra al çıktık. Şimdi her ikimiz Keğmelleri neşelendirecek eğ -| dönel, OY düşünüyor, bul - diği w kâğıtlara not ediyor - çöz bt Dünür bitti. Şimdi her bir rami eki ge, e i : a motör riktımda bu - unacaktı, tabii davetliler daha ev vel çağrılmıştı. Enin geç vakit e AP ON ve gidiyordu. Yi yar kadar geçirdim: in sabah seni davetliler- liğe $a ör“e beklerim Enin, dedim, ay bilmem neden hiç uyu- Ttk yarından sonra On'ar büsbütün be- , Denizde gezerken IN görünen sular ü- le: beli lirdi. Motürünüün ee ya sularla mücade'e sini eskimiş, yıpranmış, ihtiyar bir o. tanı olacak, yahut... O... eğ kıvırcık kumral kirpiklerinin göl. Sesi altında bir çok gençleri ken. ine esir eden, aşk yaratan yeşil Birer ikişer binmeğe' başladık. (Devamı var) M. Heriyonun makalesi Paris, 2 (A.A) — M. Heryo, bü gün —Ağnece economigue et Fi - hancier-— de Sovyet ittihadına ait bir makale neşretmektedir. Bu makalede M, Heryo Ukray - nayı baştan aşağı dolaştığı, hiçbir yerde, hattâ kendisine haber veri- len Alman köylerinde bile kıtlığa mit bir ize tesadüf etmediğini yaz- maktadır. Açıkça görünen şey, diyor, şarka doğru yayı'mak arzusuna dayanan Hitler propa - gandasıdır. Hattâ bu propaganda bugün Sovyet ittihadında Alman- yaya karşı duyulan ve efkâra hâ - kim olan şiddetli asabiyetin sebe bidir. barla AL Mahküm olanlar Gümrükteki sekizinci | ihtisas mahkemesinde yeniden iki karar verilmiştir. Kokain satmaktan ve içmekten maznun ve mevkufen muhakeme - leri görülen Leon Behar, Şakir, Hasan Efendiler hakkında karar verilmiş, Leon Behar bir sene hap- se; Şakir dört ay hapse ve 500 lira para cezasına, Hasan iki ay hap se ve beş yüz lira para cezasına mahküm edilmiş'erdir. İm ğmmie TEŞEKKÜR Merhum pederim Nemli zade Hamdi Beyin vefatı dolayısiyle büyük kederimi tesliye lütfiyle teşrif etmiş ve tetfin merasiminde hazır bulunmuş o'an bilcümle ehib ba ve eviddaya ayrı ayrı teşekkü» re bugün seyahatten avdetim do- layısiyle imkân bulamadığımdan Evet o gözlerin sahibi Benç bahriyeli... . © Fakat neler düşünüyorum... dolayı aflarmı diliyerek hürmetle rimi takdim ederim. (8126) O Nemlizade Mithat Bir kaç saattir cereyan eden hâdi- seleri anlattı. A burada ne yapıyorsunuz? Çabuk kapılar kapansın... ransın... Abaza Mehmet Paşa, emri ver- dikten sonra söylenmeğe başladı: — İmkân yek, diyordu. Onu öldürmüşlerdi.. Bir yanlışlık var. memleketimizde kurutularak ve yahut akı ayrı, sarısı ayrı olarak — Pederim, görmüşler. Kara oğlan imis.. sevkine karar vermiştir. Ticaret odası bu hususta bütün Şeyh, homurdanır gibi: — Kayıptan gelen ilham kati - kolda alarak şikâyette bulunmuş * tur. $ Evelki gece, Sarıyerde Refik E- fendinin kahvesinde oturmakta o- lan Rizeli Halit isminde birinin ü - zeri şüphe üzerine aranmış ve bir bıçak zuhur ettiğinden kendisi yakalanarak bıçak musadere olun muştur. Yumurta ihracatı Öbür dünyadan gelemez ya.. ! Sonra maiyetlerinden birine: Memleketimizin en mühim ih-| o r., alla beke e Ge raç maddelerinden biri de yumur- disini göreceğim, Dedi. 2 tadır. İstanbul ticaret ve sanayi; N ki odası, yumurtalarımızın ihracını yari ie pug ll ile şeyh fazlalaştırmak maksadı ile tetki -| vi » : kat yapmış ve bir çok ihracatçı. Şeyhi Uy memleketler gibi yumurtaların) Kara oğlan ölmüştür, diyordu.. O bir daha kendi kalıbı ile yer yü zünde dolaşamaz, * j yumurta tacirlerinin fikirlerini tes * bit ötmek maksadı ile odada bir | içtima yapacaktır. Bu içtimaa bü dir. Kara oğlanın kemikleri bile itün tacirler gelecek ve yumurta -| kalmamışaır. O, dünya yüzünde ların sarısını ayrı, akını ayrı sevk yaşamıyor. dr ağ a Paşa, son aylarda üst üs- şülecekitr. si gör Odanın fikrine göre, yumuria | ii A iki müthiş su - nakliyatı bu suretle yapıldığı tak-| ” dirde getek ambalaj, ve gerekse nakliyattan pek çok istifade edile cektir. Esasen baska memleketlerde bu suretle ihracat yapıldığından haberdar olan Erzurumlu bir tacir ide ticaret odasına müracaat ede - İ rek bunun için pasıl tesisat yapı!- iması lâzım geldiğini sormuştur. — Muhterem peder, Kayıptan | diye bağırdı. Ben gene“her düsün | düğümü yapar, muvaffak olur - dum, Şimdi bütün aksilikler üze- irimde toplanmıştır, Senin de öbür i dünyada olduğunu haber verdiğin | Kara oğ'an şeytanı hortlamış.. ; Şeyh, gülerek: i — Haydi, dedi. Sen git raha: Teşekkür tıma bak.. Evhama kapılma. Abdülfeyyaz Tevfik B. den ak! Abaza paşa, hiddetle şeyhin dığımız bir mektupla 80 yaşını yanından 'çıktı.. geçkin olan validesine muvaffakı:! (Bu, şeyhi tahkir etmekti. Aba- yetli bir ameliyat yapan operatör 78 paşa, şeyhe en küçük bir hür- Orhan ve Hüsnü Bey'ere teşekkür | metsizlikten çekinirdi. Fakat şim- İmektedir. © Jar, gözü kararmış, bir şey düşün- EN ez pe | ML a di sid in — Alçaklar, diye bağırdı. Siz Her taraf a- her vakit doğru haber gelmez ya, | — Ne yapacağız, diye sordu. Rahim: N 3 — Siz burada bekleyiniz, ben dışarı gideyim. Vaziyeti anlıya- yım, dedi.. ş Rahim, kalenin arka tarafları » na tenha yollardan geçerek çıkı. lacak yer teminine çalıştı. üm- kün olduğu kadar az nöbetçi o tarafı intihap ederek Kara oğ'an oradan kaçıracaktı. Nöbetçileri bir baskında temizliyebilirlerdi. Yaklaştığı tarafta bir kalab ğın birikmiş olduğunu gördü... Koşarak yanlarına gitti. İri” ri, baştan ayağa kadar silâhlı ri muhafızlar tarafından t. O: ç | im ismim Muğravdır. : zinle bir a'âkam yok.. İst başkadır diyordu. , — Rahim, Muğrav ismini duş ileri atıldı: — Muğrav siz misiniz, diye « du.. — Evet.. Rahim muhafızlara bu adaş i serbest bırakmalarını söyledi. Muhafızlar Rahime inan ' Rahimin, Abaza Paşanın : Muğravı bir tarafa çekerek: i — Sizin aradığınızı biliya ' Fakat o, burada değildir. — Nerededir?. — Uzakta... Muğrav, halecandan tıkan vaziyette idi. — Kimi söyliyorsun, dedi, li mara sağ mıdır?. Diye bağırdı. — Sağdır. O Kağızmandadır. Bir kilisede., İ va — Onu oraya kim gönderdi! ii — Ben... >— Sen mi?, Niçin?. Rahim anlattı: ayi