9 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

9 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e. Vakıt'ın edebi tefrikası: Ayyy yy Seleğ772i — Bininiz, yolda anlatırım. Şimdi Günayı otomobile doğ -| Pu itiyordu. Günay bindi, otordu. tomabil yol aldı. Günay sordu: — Nereye gidiyoruz?.. Ne ko - Duşsak nafiledir. Beyhüde konuş - Muş olacağız Bülent. Mektubunuz | âfi geldi. Bülent omuz silkti: , > Mevzuu bahsolan ben deği- Un, sizsiniz. Neden hayatınızda bir erkek olduğunu benden sak - arsinz? Günay yerinden sıçradı. — Ne erkeği? Ne İnkâr etmeyin, nişanlı imişsi» niz, — Siz delimisiniz? — Hayır, değilim... O uzun boy h, gözlüklü, peşinizden ayrılmı - Yan genç kimdir? Günay kahkahayla güldü... Son- | ta ciddileşti. — Ne hakla bunu bana soruyor- sunuz? Tekrar etti: — Nişanlı olduğunuzu neden benden sakladınız? — Nişanlı değilim. O genç ni - şanlım değil. Çocukluk arkadaşım. O Şişlilidir.. Onunla evlenmek aklımdan bile geçmedi, geçmez de. Siz onu nereden biliyorsunuz, Bülent heyecanlı bir sesle hay - kırdı: — Çünkü sizi seviyorum. Uzak- tan yakından sizinle alâkadar o - İan şeylerle alâkadar oluyorum. — Aşkmızın garip tezahürleri var, Kaçıyorsunuz, sesiniz çıkmı - Yor, unutuyorsunuz... Böyle şeyler söytemeyim; Böğ Yalnız ve mütemadiyen sizi düşü hüyorum. Hayatımın yegâne ümi- “isiniz, İstanbulu geçmişlerdi... Tenha bir yerde otomobili durdurdu. Günayın yüzüne öyle derin bir şefkat, öyle büyük bir muhabbetle baktı, ki, genç kız başını önüne iğ- di. — Öyleyse neden beni bıraktın ! Bülent.. Artık iş işten geçti. | — Sevişmekiçin iş işten geçmez. | Bülent kızın elini tuttu ve öpme” #e başladı. Günay elini çekti: — Aileniz rahat mı? — Bana itimat et Günay. Günayın da arzusu buydu. Ada-| Bin rüyası hakikat oluyordu.. Mek- tubu, Bülendin onu yüz üstü bırak- Masını, her şeyi unuttu. — İtimat et Günay, istersen me - dut oluruz. Ve coşkun, samimi anlatıyordu: — Eğer itimat eder ve beklersen ”< kadar mesut olacağımızı tasav- Yar edemezsin. Seni seviyorum “ünay,.. Hayatta sade gülmek için Yaradılan dudaklarından, güzel Bözlerinden başka hiç bir şey be -! Bi alâkadar etmiyor. | Yağmur, bardaklardan boşanir #ibi yağmakta devam ediyordu.. Bülent kolundaki saate baktı — Yediyi geçiyor, dedi, seni is- tediğin yere bırakayım. — Bize gidelim, yukarı çıkarsın. | 34 1g yy yy “A İ İzzet win; 'itimat etmek lâzım. Günay o tatlı gülüşile tebessüm elti; . — İtimat ediyorum.. Lâyik de - ğilsin amma, itimat ediyorum.. Fakat yeşil bakışların karşısın - da eridi: — Sözümü geri aldım Bülent, I darılma. Otomobil geri dönmüştü. Günay: -—— Şehzadeden geçmelidik, de- di. — Yol uzar. Fazla geç kalma. - Ne vakit görüşeceğiz? Bülent bir otomobile çarpma tehlikesi atlattı, sonra dedi ki: Seni kız kardeşime taktim e- deceğim. Yarın gece hep beraber Uyatroya gideriz.. — Kardeşiniz kaç yaşında? Bülent biraz duraladı. — Bizden büyük, evlidir. — Annem belki izin verir. — Sakın beraber gideceğimizi söyleme. — Neden? — Benim seni gece tiyatroya gö türmeğe ne hakkım var. Muvafık düşmez... Hele bir kere resmen ni- şanlanmağa karar verelim. Sonra. — Ben anlamıyorum. Mademki evlensceğiz, neden söylemiyelim? — Bana itimadın var mı yok mu Günay? Eğer benden şüphe edi - yorsan o başka... Günay fazla ısrar etmedi: - İstediğin gibi hareket ede - ceğim. —Saat sekiz buçukta tiyatroda buluşalım olmaz mı? Peki. İlk defa bir yalan söy » İerve çıkârim; (Devamı var) Fenerbahçede Dalyan soka - ğında oturan Madam Todori dün akşam, elinde lâmba olduğu halde evde dolaşırken elindeki lâmba kazaen birdenbire düşmüş ve dö- külen gazlar hemen alevi almış - tır. Dökülen gazlardan bir kısmı ne yapacağını şaşıran kadının entarisi üzerine dökülmüş ve entari de a - levi almış. Alevler içinde (kalan İ kadın canının acısından haykıra haykıra evin içinde koşmağa, çır « pınmağa başlamış. Nihayet bu haykırışmaya yeti - şenler Madam Todoriyi ıstıraptan kendinden geçmek üzere bulmuş - lar ve hemen evden ellerine ge - çirdikleri bir kilime kadıncağızı sararak evvelâ onu alevlerden kurtarmışlardır. Bu işi bitiren yardımcılar yere dökülerek alev alan gazları da İ söndürmüşlerdir. Madam Tedori Zeynep Kâmil hastahanesine kal- dırılmıştır. ——— İki ortak Eyipte Camiikebir caddesinde bir hâdise olmuş ve bu hâdise as - ker cigarası satmak yüzünden çık- mıştır. Yanarken kurtulan kadın Sinema haberleri Yeni mevsim için |! İ | hazırlıklar . Meşhur artistlerin boyu | ve ağırlıkları Fransız film şirketleri bu mev- | simds 85 film çıkaracaklardır. | O Bunlar arasında Mari Glerinin İ “Kolej de Venüs,, , Viktor Margri- jin meşhur romanından alınan “Erkek kız,, Mari Bel ile Şarl Bu - vayenin “Başka simalar!,, , Alfons | | Dodenin romanından alınan “Sa - | fo,, ve meşhur operadan alınan | | “Sevil berberi,, filmleri bulunmak- | tadır. $ Dolores del Riyo'nun kocası | Cedric Gibbons dekoratörlüğü bi- | rakmış, sinema rejisörlüğüne başla | | mıştır.İlk filminde başrolü, Tarzan filminin kahramanı, Johnny Weis muller oynamaktadır. $ “Caz şarkısı,, filminin mümes- sili Al Jinson Varner biraderler şirketile yeni bir konturat yapmış- tır. Bir müddettenberi sinemadan ayrılmış clan Jolson yeni filminde karısı Ruby Keeler ile beraber oy - nıyacaktır. $ Bir sinema mecmuası meşhur | | yıldızlardan bazıları hakkında şu malümatı veriyor: Marlöne Dietrich: 54 kilo 400 gram ağırlığında, saçları kumral, gözleri mavi renkte, boyu bir met- re 65 santimetre, 27 Kânunuevve - lin birinde doğmuştur. Miriam Hopkins: 47 kilo 600 gram ağırlığında, boyu 1 metre | 57 santimetre, doğduğu | tarih 13 ! Teşrini evvel, mavi gözlü ve kum- j ral saçlı. | O Ricardo Cortez: 79,5 kilo ağır. | AŞK DELİSİ &—>— HÜKÜMDAR -—S0— iğ Kerbelâ vadisine hemdert olan I Bizimle gelen, Beytile Bağdat seferine çıkan Hafız Paşa, Diyarıbekire yakım bir | sahrada ordusunu kurmuştu. Ha - fız Paşa, Diyarıbekirden Bağdat | üzerine hareket ettiği gün, yukarı- daki beyti söylemiş, ve Şah Abbas ordusunu kati surette mağlüp etme ğe azmelmişti. | # 5 Bir akşam üstü, orduya doğru » üç süvarinin atlarını görüldü. Süvariler ,atlarını çat - latacak kadar hızla sürüyorlardı. Hafız Paşanın askerleri, hiç bek lemedikleri bir istikametten gelen bu süvarileri alâka ile beklemeğe başladılar. Süvariler çadırların önlerinde atlarından indiler En önde duran bir genç yeniçerilerden birine sor- du: — Bu kimin ordusu?. Yenişeri, teklifsizce konuşan gen ci baştan ayağa kadar süzdükten | sonra: — Hafız Paşanın., Cevabını ver | di. | Bu cevap genc adamı memnun | etmişti. Yüzünde sevinç izleri be - lirdi. Arkadaşlarının yüzüne işi - miz oldu der gibi baktıktan son - rai Şimdi Paşayı görmek istiyo ' lığında, boyu 1 metre 85 santimet- re, doğduğu yer ; Vilna, tarihi 7 Temmuz, Elâ gözlü, siyah saçlı, Frederic March: 77 kilo ağır - lığında, boyu 1 metre 85 santimet- / re, elâ gözlü ve kestane rengi saç- | . Doğduğu tarih 31 Ağustos. Bu malümatı veren mecmua yıl dızların hangi senelerde doğduk - larını bildirmiyor. Bu, yıldızların yaşlarını gizli tutmalarından olsa gerek!.. ———— Parasız müşteri / | Evvelki gece aşçı Ömerin dükâ- i nında yemek yiyen seyyar üzümcü Mehmet, yemeği yedikten sonra! çıkıp gitmek istemiş, Dükkân sahi- bi para! diye tazyik edince kafası kızan Mehmet beş parasının olma- Idığmı ve daha ileri giderse hakkın- | i dan geleceğini söylemiştir. Buna mukabil Ömer polise müracaat et- i miş, Mehmet yakalanmıştır. —ağakmmız Sokak ortasında yeme- gini yiyen hamal Balık pazarında manavlık eden Necatinin dükkân; önüne evvel - ki gün hama) Mehmet gelerek yazma mendilinden yarım okka ekmek, bir kâğıda sarılı peyniri I çıkarmış, kaldırıma dizdiği neva- lesinin yanına çömelerek kendisi- ne âlâ bir ziyafet çekmiş ve çıkım- dakileri şapur şupur temizlemiş - Ötedenberi kaçak olarak asker | tir. cigarası satan Ali ile Sait isminde | biri satış meselesinden uyuşama - | bir Bundan sonra manav Necatiden karpuz almış onu da Necati - İlan Yeniçeriler durakladılar ve bi- ruz, dedi. Yeniçeri, müstehzi bir bakışla delikanlıyı bir daha baştan ayağa kadar süzdükten sonra: — Paşayı göremezsin, dedi. Söy liyeceğin varsa söyle... İ Delikanlının birden yüzü kıp kır mızı kesildi. Asabiyetinden titri - yordu âdeta.. Gözlerini Yeniçeri - nin gözlerinde gezdirdi. Yeniçeri, gencin bu asabiyetinden zevk du - | yar gibi elini kuşağının arasına sı * kıştırarak ağzımı buruşturdu. Olmaz, Paşayı göremezsin... de- mek istiyordu. Delikanlı, kollarını gerdi. Ça - dırlara doğru bir göz attıktan son- ra, başını arkadaşlarına çevirdi. | Beni takip edin, der gibi işaret et - ti. Daha ilk adımı atmamıştı ki Ye- niçeri önüne geçti. — Hey.. diye bağırdı. Fakat delikanlı onu dinlemedi. İlerlemek, istedi. Yeniçeri, süratle elini kılıncına götürmüştü. Deli - kanlı daha süratle davranmış, kı - | lıncını çekmişti. On beş adım ka - dar ileride duran Yeniçeriler ko - şuştular, O vakite kadar hâdiseye seyirci kalanlardan biri, arkadaşma ses - lendi — Kara oğlan.. Vaz geç.. Ellerini kılınçlarına götürmüş o- ribirlerine baktılar. Önde duran Yeniçeri, Kara oğlan.. diyenin yü- züne baktı ve ; sürdükleri ü 94544 — Yazan: Niyazi Ahmet rasından biri, arkadaşlarını” iterek öne doğru çıktı. Kara Oğlanın göz lerinin içine baktı, baktı ve son - ra birden: — Osman.. diye boynuna atıldı. — Benim, Eyüp.. Tanıyamadın mı?., Kucaklaştılar. Yeniçeriler ağız - ları açık seyrediyorlardı. — Neredesin, Osman.. Biz seni öldü biliyorduk.. Kara Oğlan, gülümsedi: — Öldük, dirildik.. Karilerimiz hiç şüphe yok ki, bu kişinin Muğrav, Kara Oğlan ve Yadigârdan başka kimse olmadık larını anlamışlardır. Üç arkadaş Karaciğay Hanın askerleriyle çar- pışlıktar sonra kararlarını vermiş- ler, Türk hünkârından yardım is - temek için yola çıkmışlardı. Ha « fız Paşanın, Bağdat üzerine yürü - düğünü duyunca da doğru buraya gelmişler, Hafız Paşadan yardım istemeğe karar vermişlerdi. Yadigâr, Kara oğlanın uzun müdet vakit geçirmesine kızıyor - du, Günlerce orduyu aramışlardı. Şimdi, boş. sözlerle oyalanmağa mâna var mıydı?. — Kara Oğlan, diye bağırdı. Haydi Paşaya gide''m, vaktimiz yok.. Yeniçerilerden biri Hafız Paşa - ya haber vermeğe giti. Biraz son * ra geldi: - Paşa sizi bekliyor.. diye ha - ber verdi. ee Üç arkadaş, Hafız Paşanın çadı- rma girdiler.. Çadırda Paşanın ku mandanları bir tarafa dizilmişler - di. Kendisi yüksek bir sedirde o- turmuş, yanında yaşlı bir zat otu « ruyordu. Paşa, ikide bir bu yaşlı zata başını çeviriyor, bir şeyler soruyordu. Bu meşhur müverrih Peçevi idi.(1) Hafız Paşa, yiğit - | leri güler yüzle karşıladı. Ne iste - | diklerini sordu. Kara Oğlan: — Biz, dedi Kürcistanın kahra- | manlarından Muğravın elçisiyiz. Muğrav hünkârdan asker istiyor, diyor ki: Asker göndersin, Şah Ab bas ordusunu mahv ve perişan e - a derim.. : “id Hafız Paşa: şi € — Çok iyi bir fikir.. Fakat düşü | neyim, şimdi bir cevap veremiye » ceğim.. Cevabını verdi. (2). *”4 , İkinci gün üç arkadaş gene Ha - fiz Paşanın çadırında toplandılar, | Peçevi, gene Hafız Paşanın huzü - runda idi, (Devamı var) (1) Müverrih Peçevi burada geçen bütüm muhavereleri tarihinde zaptetmiştir. (CE 2, Bayıfn 403). Fakat Feçevi biraya gelenlerin Mazravın adamları olduğunu, söylüyor, Ba, kahransınlarımızın kendi aralurında verdikleri bir kararla yapılmış, Muğrav, ismini gizlemiş, ve kendisinin Muğrav tarafından gönderilmiş bir elçi aldağunu söylemişti, Moğrav bundan bir kaş #y sonra Gürcistandan Hafız Paşaya ikinci bir böyet göndermşitir. — Bunun imkânı yok. Bunu bil- | Basın babanla annene söyleme... Aâmamile serbest kaldığım zaman Bunu ben söylerim. Günay endişelendi: dr Neden? Hani her şey düze >> Düzelecek.. Çürkü ben isti -| Yorum, Fakat arada bircok mani il Beklemek, sabırlı olmak ve tır, mışlar. Ve nihayet işi ağız dalaşına | nin gözü önünde iştiha ile yer - çevirmişlerdir. ken kızılca kıyamet kopmuştur. Biribirlerine sövüp sayan bu sa- Zaten dükkânın önüne gelerek tıcı ile alıcı biribirlerine kızarak | sellemehüsselâm çöken hamala kı- Idi | gırtlak gırtlağa, yumruk yumruğa | zan Necati, hamalın bu sefer dük - , gelmişlerdir. Kavga esnasında za- | kânın önünü yerde karpuz çekirde bıta yetişerek sokak ortasında kav- | ği ile berbat ettiğini görünce onun ga eden bu iki ahpabı yakalamış: | üzerine saldırmış, fakat yakalan - ! mıştır. — Ne dedin?, Diye sordu. Öbürü: — Kim Kara oğlan?. Sualini sordu. (2) Peçevi diyor ki! o Huzurunda enlis idim, Muğravın arrlarını sandolar, Açık bir / Usanla her şeyi söylediler. Hafız Paya mer > hum bir garip meşrep devletlü idi Çek sims tini yemilyaz ve binihiye litfün görmüşüz ve Delikanlı: ilâ yazdığım hâkikattir. Garaz ve Dühtam elikanlı: iz i değildir, Allahi tana şabidi haldir, bantarı — Kara Oğlan benim, dedi. asla katl bir cevap veremedi, Rica ettiler, ne Tam bu esnada Yeniçerilerin a- | giderem, ne gitmesem, dedi, |

Bu sayıdan diğer sayfalar: