Vakıt'ın edebi tejrikası: 28 Way Bg yy Gönü! tuzağı nı Selğrmzi , > Sakın yapraayımz.. Ona kat- 'Yyen darılmadım. Belki de bugün | Bidecüğimi unutmuş, gezmeye çık- Miştır. Çok selâm söyleyiniz. Hilmi bey haykırdı: | — Haydi Günay, vapuru kaçı» | acakin. Ayrıldılar, Hilmi beyle Neizhe Günayın koluna girdiler, Yürüdüler. Vapur “lim üstünde bekliyordu. Pek ka. balık değildi. Girdiler ,yan kamaranın kapı açtılar., — A... Burası çiçek içinde. Ar- kadaşların seni buraya kadar dü- tünmüşler... Günay kaşlarını çattı: — Deniz kazasından sonra gön *rilen ayni beyaz karanfiller. unları kim yolladı?.. Hilmi bey güldü: , Canım her beyaz karanfil biribirine benzer, Bunları arkadaş Arın göndermiştir. Hareket zili çalmıya başladı. | Nezihe ile Hilmi bey vapurdan Siktelar, Vapur kalktı. Biraz sonra, bilet kesmiye ge- ** memura Günay sordu: -— Bu çiçekleri buraya kim ge- “Cİ, biliyor musunuz?. Adam çiçeklere baktı, bir ka - | i Tasli) alarak kokladı, sonra ser -| Sem sersem söylendi: — Her halde ben getirmedim | rmefendi!. | —— 19 — | kadar göreceğim i Yeldiğini tasavvur #demezsin an » Sin; — Seni ne Ana kız, biribirlerine sarılmış. r ,merdivenleri çıkıyorlardı. Ar- kadan Saim beyle Alp, eşyaları yi klenmişler, ağır oğur çıkıyorlar. k, Kapının önünde durdular. Sa- bey anahtarı aradr. Evvelâ ce- inin ,şonra pantalonunun cep » ine baktı, Yoktu, Sabırsızlandı. — Anahtarı kaybetmedim ya! | Hepsi güldüler, Saim bey dai. böyleydi. Vapurda biletini, ev- Paketini, dışarda anahtarını kaybeder, aranır dururdu. Günay: — Baba, dedi, yeleğinin cebine baksana, a Anahtar oradaydı Kapı açıldı. Günay, yemek odasının aydın» karşısında © şaşaladı. Odaya ışık doluyordu. Her köşede çi. ler vardı. Bir müddet antrede ayakta dur- W. Sonra derin, rahat bir nefes aldı, N >— Ne olsa insanm evi hiçbir © benzemez!, yı, Sanki uzun, tehlikeli bir hasta tay kurtulmuş da, yeni yeni ya. iyilan kalkmış bir hasta halinde Yer, — Anneciğim evimi çok be- endir! evimi İçine rahat ve huzur doluyor « Şişli, memnundu. Sokuldu, oyu aldı: — Burada misafire benziyor - şu mantonu çıkar bakalım. E Çıkaracağım.. Yemeği bera- | * Yiyoraz değil mi?. du, — Ben mağazaya kadar git - x Yüzüm... Seni gelip (vapurdan â için, gece nöbetini al. *m.. Onda gelirim. Hoş sizde bu tece, naatten evvel yiyemezsiniz. İzzet mi Şapkası kaptı ,çıktı. — Ne iyi çocuk! — İyi de söz mü kızım!. Bu | ay bizi hiç yalnız bırakmadı. Bi- liyorsun Günay, sensiz bütün bir ay geçirmek bize çok güç geldi. — Bana da anne.. Hem sizi, hem de odamı göreceğim (geldi..| Gidip soyunayım, elimi yüzümü yr kıyayım. Dar koridoru geçti OOdasma! girdi. Kapıyı kaparken kendi ken- dine söylendi: — A1... Odam ne küçükmüş!.. Ben daha geniş sanıyordum!.. Du- | var kâğıtları da çok çirkin.. Biraz | para biriktirebilirsem değiştiririm biriktiremezsem bozar, badana yaptırırım. Beresini çıkardı, yatağın üze » rine attı. Elbisesini çıkardı. Et - rafına göz atıp, gayri ihtiyari ban- yo odasının kapısını aradı.. İçini çekti, Dışarı çıktı. Bir kır laç genişliğindeki hamama gitti. Yüzünü orada yıkadı: “Ne yapa - İm, her yerde o konfor bulunmaz,, | Kapıyı araladı, seslendi: — Anne sıcak su yok mu?. — Var kızım, ısıttım. Mutfağa gel,al.. (Devamı var) Bir sandal âlemi Çapkının biri kızların sandalını devirdi Yeniköyünde oturmakta olan Manoel Efendinin 18 yaşındaki kızı Domna yanında üç arkadaşı ile dün akşam bir sandala bine- rek gezmeğe çıkmışlar. Güle eğ- lene Kalendere gelmişler. Kalen- der gazinosunun önünde sandalla dolaşıken Trabyadan doğru bir sandal gelmiş ve kızları kuşkul- andırmadan kızların sandahna yanaşmış, içinde Macar Leonida ismin- de biri bulunan sandalla kızla- rın sandalı bir müddet yanyana durduktan sonra Leonida kendi sandalından işi cıvitarak kızlara lâf atmıya başlamıştır. Ve Dom- nayı zorla kendi sandalına almak istiyerek kızların sandalına olanca kuvvetile yüklenmiştir. Bu esna- da kızlar Leonidanın uzanan kollarından kurtulmak için san. dalın öbür tarafına hep birden kaçtıklarından bütün siklet o ta- | tafa yüklenince sandal devrilmiş kızlar denize dökülmüş ve ferya- da başlamışlardır. Bunun üzerine etraftan derhal yetişilerek denizde bocalıyan kızlar kurtarılmış ve gözü dönen Leonida yakalana- rak hakkında muameleye baş- lanmıştır. İki hırsız Dün sabah saat 5de Arap camiinde Yelkenciler caddesinde Demir oğlu Alinin dükkânına kilidini kırarak sabıkalı Fethi ve refiki Hasan girmek istemişlerdir. Hırsızları bekçiler görerek ya- kalayacakları sırada Hasan taban casını çekerek birkaç defa bek- çinin üzerine ateş etmiş, fakat tabancanın patlamadığını görün- ce bıçağını çekerek hücum et- miştir. O esnada devriye gezen nö- betçi polisler yetişmiş ikisi de yakalanmışlardır. | lanarak vücudunun muhtelif yer- Bir kayıkta 14 kişi Hepsi akıntıda denize dökülmüşler, toplanmışlar Cuma günü saat8de Kuruçeşmede oturmakta olan vatman Salih ve arkadaşı elektrik şirketinde me- mur Ömer Efendiler ailelerile | beraber 14 kişi bir sandala do- larak gezmeğe çıkmışlar. Bunlar tam Arnavutköy akıntı boyuna gelince, yanlarından geçmekte olanŞirketibayriye vapurlarınıdan birinin dalgasına tutulmuşlar. Zaten kâfi derecede yükünü al mış olan sandal dalgaya tutulun- ca bir ceviz kabuğu gibi suların üzerinde oynamağa başlamış. Bu tehlikeli vaziyet karşısında feryada başlıyan iki aile efradı ayağa kalkarak birbirlerinin boy- buna sarılmağa şaşkınlıkla bir- birlerile helallaşmağa kalkmışlar dalgalar arasında bucalamakta olan sandal bunların ayağa kalk- ması yüzünden muvazenesini büsbütün kâybetmiş ve alabo ra olmuştur. Sandalcılar deniz- de bocalâamakta olan çoluğu ço- | cuğu, adamları Arnavut köyünün | o müthiş akıntılarından kurtara- rak sahile getirmişlerdir. Yalnız içlerinde küçük bir çocuk fazla- ca su yuttuğundan civar eczaha- nede ilk tedavisi yapılmış ve ahvali sıhhiyesi düzelmiştir. —— 705 altın meselesi Geçen gün Gümrükte yaka- lanan birinin üzerinde 105 altın bulunmuştü. Bu para harice sevkedilirken yakalanmamıştır. pasa adamı olmadığını farkediyor İzmirden İstanbula gelen birisi- naenaleyh bu O kaçakçılık değildir. Herkes yanında bir mikdar para taşıyabilir. Her ya- nında fazla para çıkan kimseyi kaçakçı diye yakalamak kabil olmadığından bu zat ta bırakıl mıştır. —im—— Kamalı zorba Şehremininde karako| yanında- ki evde oturan seyyar canbaz Ibrahim ( Efendi ile © metresi Bedriye evelki gece yarısı saat 1,5 da tramvay ile evlerine dönerlerken Köprü © üzerinde tramvaya binen Mehmet isminde biri Bedriyenin yanına sokulmak istemiş tabii buna Ibrahim Efen- di mani olmak isteyince, birden- bire tepesi atan Mehmet Ibrahi- min gırtlağına yapışarak dövmek istemiş, fakat İbrahimin şikâyeti üzerine Mehmet yakalanarak ka- rakola sevkedilmiş ve üzerinde bir kama çıkmıştır. l Polis bu kamalı zorba hakkın- da takibata devam etmektedir. ŞEvelki gün saat 13te Çenberli: taşla Vezirhanı caddesinde4?nu- maralı ArnavutFaikın kahvesinde kumar oynamakta olan Ömer, Salih, Şevki, Aziz, Nevzat, Halil ve Âli ismidneki şahıslar cürmü meşbut balinde yakalanarak hak- larında takibata başlanmıştır. ŞEvelki gün saatl3de Büyüka- dada, Dilde gezen Sami on metre- yüksekliğindeki bir yardan yuvar- lerinden ağır surette yaralanmış ve baygın bir halde Cerrahpaşa , bastanesine kaldırılmıştır. —m— Limanda sis Dün sabah saat yediye kadar limanda sis olmuş ve bir çok | avpurlar hareket etmemiştir. Zİ AŞK DELİSİ HÜKÜMDAR —44— — Arkadaş, diye gürledi. Yas naşma.. Halbuki Selman, bu hareketi kahraman Rahimin omuzunu ok « şamak için yapıyordu. Mehmet i «| şin farkında idi. Ordunun hangi paşaya ait olduğunu bilmemekle | beraber, Selmanın pek de Abaza du. Rahim, pot kırdığını çabuk an. ladı. Gülümsiyerek: — Ağzımız çok yandı, Tekin olmamak gerek.. Selman, bu yeni arkadaşların hallerinden sevinç duyduğunu giz- lemiyordu. Onları çekingen halle rinden kurtarmak için: — O halde, dedi müjde.. Çadırın etrafma bakındı. Söy- lediklerinin duyulmasından kor - kuyormuş gibi yavaş sesle: — Abaza paşanın günü yak- laştır. Rahim, sevinçle ileri atıldı: — Yoksa siz Abaza paşanın a. | dedi. Yazan: Niyazi Ahmet — O paşada Abaza paşaya teslim olmuş, Karaoğlan kaçmış... — Karaoğlan şimdi sağ mı?...| — Aslan gibi.. ,Selmanın seviheceğini zanne « den Rahim, her sorulan suale müspet cevap veriyordu. Fakat, son cevabın onu s#evindirmediğini | gördü. Selman, garip bir hal al »| i mıştı. Gözleri dalmış, birden mah» | zun'armışlı Bir asker, ikinci defa çadıra gelerek, Selmunı şimdi Murtaza paaşnın çağırdığını haber verdi, | Selman, Mehmetle Rahime çadır. da beklemelerini söyledikten son» ra, süratle oradan uzaklaştı. Murtaza paşa Selmanı görmez: — Nerdesin evlât, dedi. En roühim günümüzde kayboluyorsun Tayyar paşadan şimdi adam geldi. Hazırlıklar ikmal edilmiş. — Ne vakit hücum edilecek?, — Yarın sabah erkenden.. — Abaza da askerleriyle gelis görür damı değil misiniz?. İ — Bu saatte ordu da paşanındır.. — Sonra ne olacak?.. — Yarın sabah harp olacak. — Kiminle?.. — Mehmet paşa ile.. Rahim, bir türlü anlıyamıyor - du. Yoksa bu adam deli Abaza diyor, hem de Abaza paşanm en büyük düşmanı olan, onu ele ge « çirmek için İstanbuldan Könya sahralarına gelen Mehmet paşa ile harbedeceğiz diye, biraz evvel söylediklerini unutuyordu. Selman da söylemek istediğini anlatama - dığını farkediyordu: — Bu ordu, dedi, Murtaza pa- şanın ordusudur. Selman, Murta « za paşanın da vaktiyle Abaza pa- şa üzerine sevkedildiğini, on bin askerle Karahisara geldiğini, ora- da da ordusuna birçok sipahi ilâ- ve ederek Abaza paşa ile kanir bir cenge giriştiğini, fakat Abaza. nın daha kuvvetli çıkarak Murta - za paşayı Karahisar kalesine sıkış» tırdığını, en niahyet Murtaza pa- şanın Abazaya teslim olmıya mec- bur kaldığını anlattı. İki arkadaş, hikâyeyi adeta ne- fes almadan dinliyorlardı. Rahi - min bir türlü akir almıyordu. On bin askerle elde edilemiyen bu A- | baza paşa nasıl adamdı?.. Koca| bir hükümete kaç kişi ile karşı ges| liyordu?. Onu kimse sevmediği halde ,nasıl oluyor da her girdiği harpte muvaffak oluyordu? Bir - den Mehmede döndü: — Mehmet, dedi, hatırlıyor mu- sun Karaoğlanın sözelrini... Belki bir gün gene o bu hain psşanın hak kından gelecek.. Selman, Rahimin sözünü yarı » da kesti: — Kim, kim?.. diye sordu. Rahim: — Yoksa sen, Karaoğlanı ta- nıyor musun?.. — Hangi Karaoğlan bu?.. Rahim, gözlerini yumarak, | kaşlarını çattı. Zihnini toplar gibi düşünüyordu. Sonra hatırlıyama - mış gibi: — Tayyar paşa mı np, bir pa-| miydi?.. | nin yanında bulunmuştur. Bi. | Hem Abaza paşanın günü azaldı yormuş. Tayyar paşa da sol cena. hı işgal etmiş.. Mehmet paşa ordu su yarın akşam hücuma hazırla « nıyormuş, biz sabahtan hücum & deceğiz.. — Mehmet paşadan adam gel. di mi?.. Murtaza paşa, helecarla: — İşte, dedi. Bizi bütün meras ka düşüren de odur ya.. Gönder « l diğimiz adamlardan ha'â haber | İ gelmedi. Yoksa Mehmet paşa bi- | | ze inanmıyacak mı?.. — Belki inanmaz.. Abaza pa şanın kahpelikleri çok oldu. Bizi de Abazanın yardakçısı belledi « ler, Murtaza paşa, Mehmet paşaya mukavemet etmenin dğru olmadı. ğına kanidi. Tayyar paşa ile uzun uzadıya görüştükten sonra karar - | larn vermişlerdi. Her ne pahasına | olursa olsun Abaza paşadan ayrıl. | mak, onun tahakkümünedn kur - tulmıya karar o vermişlerdi. Buna muvaffak olmak çok güçtü. Kur « naz Abaza paşa, artık her ihtima. li göz önünde tutuyordu. İki pa sayı da sağ ve sol cenablara seys kettikten sonra kendi askerlerini onların arkasına bırakmış, . rı onar binden fazla askerleriyle iki ateş arasında bırakmıştı. i Bu, çok tehlikeli vaziyetti. Ya ' ilersiyle harbetmek veyahut geri | kaçmak icap edecekti ki, her iki. | sini de yapmak mümkün değildi, Tayyar paşa ile Murtaza paşa i » lersiyle harbetmek niyetinde de « gildiler, Geri kaçmak ise mümkün / olamayınca silâhları Abazaya çe virmek icap edecekti. Netice ii olmasa, bunu yapacaklardı. a Selman, Rahimle Mehmedi p şaya söylemek istedi: j — Paşa, dedi, benim çadırı yolcu var. o Nereden geldi söylemediler. Akşam erkenden yas ralı bir arkadaşları ile geldiler p Arkadaşları ölmüş.. Abazaya düş. man olduklarını çekinmeden söy » lediler.. İkisi gözü yılmaz erlere benziyor.. Paşa birden atıldı: il — Abazanın adamları olmasın? — Yok, yok.. Abazz Paşanın 5 adamları ile çarpışmışlar.. Arka. şa varmış, onunla berabermiş.. — Sonra?.. daşlarını da onlar yaralamış. “ (Devamı var) z