vi u Ph v Bülent genç kıaz baktı: — Demek biliyordunuz?. Kim- den haber aldınız?. Günay gözlerini Bülendin göz” İsrine dikti; >— Bana giderken mektup yaz - M3. Ya siz kimden haber aldı - Miz?, — Bana da yazmış. O kurbağa dansı şakasını benim yaptığımı an- iş.. — Çünkü benim yaptırdığımı tünnediyor.. Hattâ zan değil, bu - Ba emin, Cemal Ragıp yerinden kalktı: > Cok dedikoducu kızdı 0... ittiği isabet olmuş.. Ben denize titiyorum, beraber gelen var mı?. Meliha fırladı: — Ben geliyorum. » , Hepsi gittiller.. Kortta yalnız! Bülentle Günay kaldı. Bülent, Uzun bir müddet, ses çıkarmadan, huşmadan genç kıza baktı.. Gü SaY“o sabah, gözler kamaştıracak dar güzeldi.. Parlak saçların Serçevelediği yüzünde, gözleri ka- ifelenmişti. Boyasız kırmızı du “| aklı ağzında bir itiraf titriyordu . : Bülent elini uzattı, genç kızın | “çük elini avuelarının içine aldı . | dı ve sordu: — Nen var Günay?. Günay başını kaldırdı, sarışın | yüzüne baktı, Elini çekme- i. Bülent sordu: — Esma ne diye size mektup Yazmış? Onunla pek fazla ahbap| #leğildin.. Ne diyor?. Günay cebinden mektubu çıkar Bücle; m aaa m silketiz okudu, sonra omuzları — Biraz ileri gitmiş!.. Artık çok” oluyor. Ve gene tatlı tatlı gülümsedi: — Bunun için mi canınız sıkldı Günay?.“, , Elbette canım sıkılır.. Saade- tine engel olduğumu zannediyor .. etsin?.. Eğer nişanlı iseniz <vleğiniz.. Bundan bana ne?. Bu- Da ben mâni olmuyorum ki.. Bülent başını salladı: — Biz nişanlı değiliz.. Ben ser- ,, istediğimle evlenirim.. Sustu. Günay, dikkatla kendine hissetti, >— Günay, dedi, bana bak.. Günay başını kaldırdı. Sarar - Mist. Bülent sordu: — Bana varır mısın Günay?. Bir an, genç kızın başı döndü. zlerini yumdu. Derin bir nefes Mdr. Fakat birden bir endişe, sa- Adetini yarım koydu.. , > Esmaya bir şey vaddetmedi - İze yemin edin Bülent. >— Yemin ederim.. > Esma ile nişanlı değil miy - diniz?. — Hayır., Günay, başını Bülendin omuzu- ha dayadı.. Bülent genç kızın al - Mindan öptü... ilent usulca fısladı: aş Mes'udum Günay!,. Seni ne dar sevdiğimi lasavvur edemez Sin... Seni ilk vapurda gördüğüm tün, huyatımın kadını olduğunu *ssettim Günay, seni seviyorum!. Büyük bir aşkla, omuzunda da- Yalı duran başı okşuyordu. Fakat birden, genç kızın irikik , çeklidiğini hissetti. — Bana bağlanmadan evvl, bil. Men lâzım gelen bir şeyi söyliye - ie, di aktt'ın edebi de /rikasi; 22 yy sy yy yy Selmi ceğim Bülent.. Ondna sonra ka » rar verirsin.. — Beni senden hiç bir şey ayı - ramaz Günay.. Günay, dikkatle Bülendin yüzü. | ne bakarak konuştu: — Beni çok zengin zannedi - yordun Bülent ,halbuki ben zengin değilim. Bülent, tatlı bir tebessümle, ür- perdiğini sakladı: — Sana söyledim ya Günay, beni senden hiç bir şey ayıramaz . Hem zenginlikten ne kastediyor - sun? — Zenginliğin ne demek oldu - ğunu bilmem ki, ne kastettiğimi anlatayım. Anam, babam fakirdir. Bülendin kalbine bir ok saplan- mışlı,. Günay ilâve etti: — Babam bir ticarethanede me- mur.., Bülent, inkisari hayalini gene sakladı: — Ya!,, Bereket versin halanız sizinle meşgul!.. — Halam iyi bir kadındır. Fa - kat bugüne (Okadar benimle hiç meşgul olmamıstır. Bu sene aklıne böyle esti. Her halde hayatta ona kat'iyen güvenmem. — Halanız çok zegin, çocuğu yok.. ' — Halam gençtir.. Hayatta pa- raya çok ihtiyacı var.. Her halde onun parasına el sürmiyeceğim muhakkaktır. Bülent, bütün gayretine rağmen hissiyatını gizleyemiyordu. Günay, elini Bülendin elinden çekti, ye e yar eye GİYER Orta mektep ve lise muallimleri arasında Bu sene birçok yerlerde orta mektepler ve liseler açılacaktır. Bunun için maarif bir proğram yapmıştır. Bu proğrama nazaran Bergama, Ayvalık, Bartın, Osma- niye, Develi, Düzce, Simav, Elbiş- tan, Hopa ve İstanbul Emirgân kazalarında bu sene birer orta mektep ve Kars, Yozgat, Denizli, Kütahya vilâyetlerindeki orta mekteplerde de birer lise sınıfı açılacaktır. Lise sınıfları her sene birer ilâve ile üç senede tamam- lanacaktır. Maarif vekâleti bu sene için yeni bir musllimler kadrosu ha- urlamışlır. Bu kadroya göre orta mektep, lise muallim mektepleri müdür ve muallimleri arasında çok geniş değişiklik olmakta birçok mualiimlerin de ders saatleri de- i ir. a umum mdürü Fuat B. yarn kadroyu hamilen Istanbula gelecektir. Vekâlet ve- kilinin tasdikinden sonra derhal | tebligat yapılacaktır. Yeni kadro ile değişen muallim ve müdürler iki yüze yakındır. Yeni açılan mekteplere tayin edilen müdür, muallimler de bu kadro dahilin- dedir. Kİ li Kutba yeni bir seyahat Brest, 27 (A.A.) — “Pollux,. gemisi kumandan Habertin kutup heyetini hamilen bu sabah Brest li- manına geldi. Heyetin bütün azaları sıhhatte- dir. Kumandan Habert kara ve havanın şiddetine rağmen yapılan fenni tecrübelerin memnuniyet ve- rici olduğunu söylemiştir. ei ji ) z İzzet gm İ vunumunınsanıa sess puyssssssasseessumaanwasanmamse| iddiasiyle polis Ziya ve Raşit Efen I Süreyya Paşanın dava- | sında kara 1Sene ve . 700 lira! İNasiti Hikmet Bey mahküm oldu Serasker Rıza Paşa zade Sürey- ie Paşa tarafından, “Gece gelen | kındı: telgraf,, isimli kitabmdaki bir ya-| zı ile babası Rıza Paşadan yakı-. işık almıyacak şekilde bahsettiği ileri sürülerek Nazım Hekmet B.. | aleyhine açılan dava, İstanbul bi- | rinci ceza mahkemesinde bir müd- i dettenberi görülüyordu. Son safhada müddeiumumi Fer- | hat Bey, ceza istemiş, Süreyya Pa- şanın vekili Nazmi Nuri Bey bu | isteğe iştirak etmiş, Nazım Hikmet ve vekili İrfan Emin Beyler müda- faa yapmışlar, muhakeme karar için düne kalmıştır. Verilen karar, dün saat 14te reis vekili Ertuğrul Sait Bey tara- fından şöyle bildirilmiştir: — Muhakeme bitti. İcabı dü- şünüldü. Nazım Hikmet Beyin, | kitabında Süreyya Paşanın pederi Serasker Rıza Paşa hakkında mad- de tasrih ederek hakarette bulun- duğu sabit olduğundan, ceza kanu- nunun 480 inci maddesinin ikinci fıkrasına müsteniden bir sene hap- sine, 200 lira ağır para cezası ver- mesine, ayrıca tazminat olarak ta- yin olunan 500 Yirayı Süreyya Pa şaya ödenmesine karar verildi. Bir kayt meselesinden Bir suçluya ait kaytları çıkarır- ken, suçlunun sabıkası bulundu- diler, dün İstanbul birinci ceza mahkemesinde muhakeme edilmiş ler, neticede vazifede ihmalden 0- tuzar lira ağır para cezası verme» leri kararlaştırılmıştır. Rüşvet iddiası Hüseyin Efendi isminde birisi- ne ait tevkif müzekkeresini, rüşvet alarak infaz etmediği iddiasiyle polis Tahsin Efendi, dün Hüseyin Efendi ile birlikte İstanbul birinci ceza mahkemesinde muhakeme o- Tunmuştur. Rüşvet meselesini inkâr ediyor- lar. Muhakeme, şahitlerin çağırıl masına kalmıştır. Saat çalmaktan Tophanede bir garajda uyudu- ğu sırada şoför Yaşar Efendinin saatini açırdığı iddiasiyle İstanbul birinci ceza mahkemesinde muha- keme edilen Emin, dün altı ay hap- se mahküm olmuş, sabıkası da bu- lunduğundan, cezası yedi aya çr- karılmıştır. O kadar müddet te umumi emniyet nazareti altında bulundurulacaktır. öteberi çalmaktan Hüsnüye Hanımla İsmail Efen- | dinin evlerinden öteberi çalmak: tan muhakeme edilen Nafi ismin- de birinin | İstanbul birinci ceza| mahkemesince dün dokuz ay hap- İsine karar verilmiş, sabıkası dola- yısiyle ceza müddeti bir sene bir ay on beş günü bulmuştur. Nafi, esrar içmekten beraet etmiştir. Dolandırı n Şaban isminde biri, İstanbul birinci ceza mahkemesinde dolan- dırıcılıktan dün muhakeme edil- miş, neticede üç ay hapis, 50 lira İ ağır para cezası ödemesi kararlaş- | tarılmıştır. e A e e e va — Biz onlardan değiliz.. Onla- rım en birinci düşmanıyız. Kahvecinin hayreti büsbütün art mıştı, Korkak korkak etrafına ba — Aman susun, dedi, kimse duymasın.. Bir az evvel Abaza askerleri burayı bastılar.. Ne bul dularsa götürdüler. — Düzlüğe ne vakit geldiler? — Dün geilmişler.. Konya sah. rasına gidiyorlar... Orada harp olacakmış. Kahveciyi fazla söyletmediler... Rahim: | - Gördün mü Mehmet... Dedi. Herif bizi Abaza Paşanın ayağına götürüyor.. İl Mehmet düşünüyordu. Burada kalmak tehlikeli idi. Hiç vakit ge çirmeden Konya yolunu tutmak, Mehmet Paşanın ordusuna bir an evvel ulaşmak lâzımdı. Mehmet kararını vermişli. Bun dan başka kurtuluş yolu yoktu. — Haydi Rahim, dedi.. Atları alalım. Burası bizim için tehlike- lidir.. Rahim homurdandı: — Kanmız burada akacaksa aksın.. Atlar çok yorgun. ! Mehmet, bu dik kafalı arkadaşı na çok kızıyordu. Hiç bir şey dü- şünmeden lâf söylerdi. | — Atlar bizi ulaştırır.. Rahim.. Haydi.. | Fakat Rahim, ayni ısrarla bası- | nı çevirdi. Bu sefer: star: din — Karnım boş torba gibi, dedi.. Kasığını sıkmağa başladı. Mehmet, Rahimi bilirdi. Söy- lediğini yapmadan bir türlü içi ra- hat etmez.. Yol almazdı. | Mehmet asabiyetle elini salla « dı: — Haydi ne zıkkımlanacaksan zıkkımlan da yolumuza devam ede lim... — Sen yemiyecek misin?. — Bana karışma,. Ben atları a- lacağım. Gelinciye kadar hazır - lan.. Mehmet, kahveciye atların bağ lanacağı ahırı göstermesini söyle- | di Kahveci, Mehmedin yanına bir çocuk kattı. Ahırı göstermesini tenbih etti.. 3 Ahır epey uzaktı. Bir evin önün de durdular. Rahimle kendisinin atı orada bağlı idi. Süvarinin atı yoktu. Süvari de ortada gözükmü- yordu. Mehmet, süvarinin haber ver «| meğe gittiğini anlamıştı. Muhak-| kak kendilerini (o yakalatacaktı.. Beklemek, vakit geçirmek, canla- rını cehenneme göndermek demek | ti. En büyük tehlikeleri atlattık. | tan sonra, böyle bile bile ölmek hiç te iyi bir şey değildi. Süvari, kendilerinin arkadaşlarını nasıl öldürdüklerini de haber verecekti, | Zaten gözleri kızışmış olan Abaza | serkerdeleri söz bile dinlemiyecek ler, hemen şişliyeceklerdi. Mehmet, bunları düşünürken ev- den bir ihtiyar çıktı. Yavaş, kor- kak adımlarla Mehmede yaklaş - ti: —Evlâdım, dedi. yok mu, bize acıyınız.. Mehmet, ne olduğunu anlıyama- mıştız Allahınız m AŞK DE HÜKÜMDAR Yazan: Niyazi Ahmet dürmüyoruz.. Karanlıkta ihtiyarın gözleri bis rer ateşböceği gibi parladı. Ayak larını kuvvetle toprağa çarptı: — Öldürüyorsunuz, diye hay « kırdı.. Ben artık ölümden kork » muyorum.. O Paşanız yakında be lâsını bulacak.. Yetim, günahsız kanı bir gün gözlerine dolacak.. — Hangi Paşadan y sun baba.. Biz değiliz.. İhtiyar, hayretle M züne baktı. Baştan ayağa ka ar süzdü. Sonra müstehzi bir tavır takındı, aci acı güldü. — Yalan da söyliyorsunuz.. Ge- ne köyümüzü basacaksınız. Da- ha iki saat evvel varımızı yoğumu. zu aldınız.. 18 Ağustso 13mm ğ Mehmet, ihtiyarı ikna edemiye ceğini anlamıştı: — Baba, dedi.. Anlıyorum. Sen Abaza Paşadan bahsediyorsun... Ama biz onun birinci düşmanıyız.. — Düşmanı mı?, ; Bu kelime, © kadar içten ve o kadar ani söylenmişti ki, Mehmet, halkın Abaza Paşadan ne kadar. nefret ettiğini pek âlâ anlıyordu: — Evet dedi.. Birinci düşmanı... — Ya demin atma atlıyarak ça» dırlara doğru uzaklaşan kimdi? Ni a çin oraya gitti? Mehmet, sü ğe gitiğini za! Fakat ihtiyar tedbir almakta geçikmenin kendi- lerine pahalıya mal olai gibi aşıkârdı. dı gün süvari, buraya ne vakte kadar dö. nebilir?.. — Bir saate kadar döner.. — Konyaya giden yol neresi . dir?. İhtiyar, süvarinin gittiği istika- meti işaret ederek: — Bu yolu takip edersiniz. Sağa dönen yoldan gidersiniz. Mehmet, kahvecinin yanına kat- tığı çocuğu çağırdı: — Küçük oğlan, ata biner mi « sin?. Diye sordu. Çocuk: — Elbette.. Yaylaya hep atlâ gideriz.. Mehmet, Rahimin atını bağlı bu lunduğu yerden çözdü, çocuğun ya nma gelirdi: . — Al öyle ise bu afı.. Kah ye git. Bizim arkadaş çabuk raya gelsin., Çocuk, çevik bir hareketle ata atladı ve kahveye doğru koşturdu. Mehmet, ihtiyara döndü: — Baba, dedi.. Anlıyorum, ki siz de bizim gibi Abazaya düşman sınız.. Onun için doğrusunu sö liyeyim... Biz Mehmet Paşaya gi. diyoruz.. Bu süvariyi yolda bul. duk.. Arkadaşları bir köyü bas - ğ mışlar, eza, cefa ediyorlardı. Bi- ze de karşı geldiler.. Öldürdük.. Bu, bize arkadaş olacağını, Kon « yaya bizimle geleceğini söyledi. Bizi pusuya düşürmek istemiş. . İhtiyar fazla dinlemedi.. canla: — Öyle ise, evlât, dedi.. Ça buk olun, buradan çıkın.. Abaza askerleri çok canavar İnşaallah Mehmet Paşa bunları & mizler.. Hem ben size çok yakın bir yol göstereceğim. va bu. w ig