—s — VAKIT 18 Ağustos 1933 i Hikâye DE Bir salkım Şırak Şırak!... Şırak!... Vurdum kamçıyı atıma, atım dört nala kalktı.. Gün doğan kö- yüne giden şosede tozu dumana ka tarak koştu.. Köy; kerpiç evleriyle, beyaz mi naresile gittikçe bir az daha ya - kınlaşıyordu. Evleri büyüdü, minare uzadı,| yerden inekler, koyunlar meydana çıktı... Atımın ayakları köyün yol | larını çiğnemeğe başladı, — Merhaba Bey!... — Merhaba Ağalar.. Köy kahvesinin önünde oturan ihtiyar köylülerle selâmlaştık. — Nereye Bey?. — Dere köye!.. — Yolun uzak Bey, gidinciye kadar gün kavuşacak.. — Zararı yok ağa, serinde daha iyi giderim.. Eyvallah.. — Uğurlar olsun Bey!. Sağlı sollu çitlerin arkasındaki köy evlerinde akşam oluyordu. Bir şarkıya başladım: “At sırtına yan geldim, “Çağırdığın an geldim, “Güzelliğini duydum, “Ben çok uzaktan geldim.,, Üzengilerin üstünde ayağa kalk tım. Bir üzüm çardağı, çardağın al- tında papatya başlı bir köylü kızı. — Kız yüzüme ne bakıyorsun?. — Kız bana bir salkım üzüm versene, Papatya büşlı, üzüm közlü kız, şardaktan bir salkım üzüm kopar. dı.. Atımdan indim. Çitin üze - rinden elimi uzatıp salkımla üzü. mü aldım. — Kız sen bu köylü müsün?, Ses çıkarmadı, gülümsedi.. İn - ce dudaklarının arasından inci gi- bi beyaz dişlerini gördüm.. — Kız sen ne güzelsin! | — Bir az yüzüme baksana kız, ne güzel gözlerin var.. Gene ses çıkarmadı.. —Ben gidiyorum'kız tekrar bu- radan geçersem, tekrar konuşu - ruZ.. — Üzümler bitmeden gelirse - niz!... — Gelirim kız! Ata atladım. At yürüdü, — Güzel kız gene geleceğim !. “AL sırtına yan geldim, | “Çağırdığın an geldim, “Güzelliğini duydum, “Ben çok uzaktan geldim.., Dere köye vardığım zaman ge- ce olmuş, sular kararmıştı, — Güzel kız gene geleceğim!.. ..z Ayni yoldan bir çok kere geç - tim. Her defasında gözlerim çar. dağın altında gözel köylü kızmı a- radr... Yok!.. Üzümler bitti, çar - dakta © yapraklar seyreldi, fakat ben, onu bir daha göremedim. #»s Burada boş bir masa var. Pek âlâ.. Sen bana bir viski getir... Garson uzaklaştı, gösterdiği ma saya oturdum. Bir yanda caz tango çalıyor, çift ler ortada dans ediyorlardı. Kimler var, kimler yok anla- i günden so: i bede yanık yaraların i ölmüştür. üzüm Yazan: İsmet Hulüsi mak ister gibi, dans eden smokin- li erkekleri, tuvaletli kadınları bi- rer birer gözden geçirdim, — Viski Beyim!.. — Bu akşam ne kadar kalaba- lık garson! — Daha kalabalıktı... güzel oldu beyim... Viskiyi yuvarladım.. Balo çok Caz durmuştu. Çiftler, çift çift masalarına dönüyorlardı.. “At sırtına yan geldim, “Çağırdığın an geldim, “Güzelliğini duydum, “Ben çok uzaktan geldim..,, İnce bir ses, arkamdan duyu - lor duyulmaz bir sekilde söyliyor- İ du... — Bu da ne?. Başımı çevirdim.. — Kız sen burada!.. — Kız, şey hanım, hanıme- i , ince dudakları arasından inci gibi beyaz dişlerini gördüm !. — Sözümde duramadım... O İstanbula geldim.. — Ben üzümler bitinciye kadar ayni yoldan çok geçtim.. Gözlerinin bakışmda gönlümü hırpalıyan bir hal vardı. Köyde çit arkasından bana üzüm salkımı uzatan papatya başlı kız, şimdi, ondüle saçları tuvaletinin açık bı- raktığı beyaz omuzlarına dökülen zarif hanımefendi idi. — Burada görüşeceğimizi aklı- | nıza gelirirmiydiniz?. — Asla... Fakat ne münasebetle siz İstanbulda, bir baloda,. — Teyzem İstanbuldadir, beni yanına aldırdı.. — Neiyi.. Gözleri birdenbire bulandı.. — Ne fena... Ben bunları hiç sevmiyorum... Köyüm, küzel kö- yüm!,... Göz kapakları kapanır gibi ol. du.. Kivırerk kirpikleri arasından birer damla yaş süzüldü. — Teyzemin yanına gideyim.. Geride bir masada kırk yaşla - tında bir erkekle bir kadın oturu- yordu.. »... Atımın gemine asıldım.. Atım durdu.. Üzengiler üzerinde ayağa kalktım.. On iki on üç yaşlarında papatya başlı bir kız çocuğu çar- daktan üzüm koparıyordu: — Kız bana da bir salkım üzüm versene!.. — Vereyim ağa!... Elinde kocaman bir salkım ü - züm, çitin üzerinden atladı. — Al ağa!.. — Kızım senin ablan var mı?, — Vardı ağa, İstanbula gitmiş- ti orada ince hastalıktan öldü. Küçük elleriyle atımın yüzünü sevdi, ben de onun ipek saçlarmı okşadım.. Atım başını önüne eğmiş, yavaş yavaş yürüyordu.. ——. Ağır bir tayyare kazası Varşova, 17 (A.A) — Syena cıvarında uçuşlar yapan bir as- keri tayyare, motörüne, arız olan bir sakatlıktan, az bir yüksek- ! likten düşmüşlür. Yere çarpan layyarenin molörü patlamış ve pilot muallim diri diri yanmıştır. Hastaneye kaldırılan pi'ot tale- tesirile Tayyareciler | surette kabulü Paris, 17 (A, A.) — Havas Ajansı bildiriyor: Dün, Paris şebri, dünya düz hat üzerinde mesafe rekorunu kırmış olan tayyareci Rossi ile Kodos şere- fine büyük merasim yapmıştır. Saat 16,30 a doğru Josef lö Briks tayyaresi, arkasında yedi tayyarelik bir şeref maiyeti ol- duğu halde, Parisin üzerinden 300 metre yükseklikte uçmuş ve balk tarafından alkış'anmıştır. Rossi ve Kodos lö Bujeye in- mişler ve orada başvekil M. Da. ladiye hava nazırı M. Rot, bir çok zevat ve büyük bir kalaba hık tarafından karşılanmışlardır. Başvekil verdiği bir nulukta Kodos ile Rossi ve tayyare ya: pıcısı Belciyoya hükümetin teb- riklerini ve bütün milletin hay- ranlığını bildirmiştir. Kodos ve Rossi, hava nazırı ve belediye meclisi reisi M, Fi- ko ile beraber açık bir otomo bilde ve sokaklardan gittikçe he- yecanı ve alkışları artan halkın ortasında ağır ağır geçerek be- lediye binasına gitmişlerdir. M. Heryo Bulgaristan seyahatinde iken Sofya, 17 (A.A.) — M. Heryo Başvekil M. Muşanof ve kongre murahbasları gazetecilerle bera- ber Bulgaristanın bazı şehirlerini bu arada Plovdiv'i (Filibe) ziya- ret etmişlerdir. M, Heryo bu şebirde Lamartinin şark seya- batinde oturmuş olduğu evi 2zi- yaret etmiştir. Belediye reisinin “hoşgeldiniz, sözlerine cevap veren M. Heryo bu seyahatinin Fransa ile Bu garistan (o arasindaki münasebetleri o kuvvetlendirece- ğinden şüphe etmediğini söyle- miş, Plovdiv ve Sofya belediye reislerini gelecek sene Lyon şebrini ziyarete davet etmiştir. —— Hissi iptal İLondrada yeni bir madde keşforundu ! Londra gazeteleri hissi iptal için yeni bir maddenin keşf olunduğu- nu haber vermektedir. Yeni mad. denin adı Evirpon dur. Mu madde sayesinde hastalar bir çok ıztıraplardan kurtulacak « lardır. Çünkü evirpon koklanmı- yor, vücude şırınga ediliyor ve o- tuz saniyede tesirini yapıyor. Virpon, yirmi beş biri hasta ü- İ zerinde tecrübe olunmuş ve çok iyi neticeler vermiştir. Evirpon sayesinde bir hasta dört saat beyhuş alabilmekte ve i bu yüzden bir zarara uğramamak ta ve uykudan uyanmış gibi uyam maktadır, ———— Amele seyyahlar Çekoslovakyadan © şehrimize gelen Prens Marya vapurile 500 kişilik bir amele seyyah kafilesi gelmiştir. Bu amele seyyahlar, rıhtımda * Çekoslovak tebaasının birçok kimseler tarafından kar- nlanmıştır. Seyyahlar emirlerine verilecek hususi vagonlarla Bul- garistan, Yugoslavya ve Avus- turyayı dolaşarak memleketlerine döneceklerdir. dostane | ' Nasıl Güzellik i Paris şehrinin parlak bir | za Kraliçesi Oldum TE İ Fıtraten şen değilim. Hattâ bir az “melânkolik,, im ... Durup du - rurken gülmek itiyadım yoktur. - | Kendimi tebesüm etmeğe zorlıyor- dum.. Eğer güzel tebessüm ede- mezsem Monmatrin varidatı aza - | lacakmış!.. Dunuk şehirde İspanyol tavırlı Kübalıları seyrediyordum.. Bun - lar zaif zaif şeylerdi. Kim bilir belki de hararet bunları böyle $13- kalaştırmıştı. Günü güçlükle ge- girdim.. Akşam olunca belediye şerefi - mize bir galâ ziyafeti verdi. Elbi- de nerede olduğu görünmiyen bir orkestranın nağmelerini dinliye - ları kameriye gayet güzeldi. nizin serin akşam rüzgârı gündüz. kü harareti unutturuyordu. Her ta rafta amber kokusu vardı. Gal - vestonu hemen hemen unutmuş - | tum... Bu güzel amber kokusu içinde / Kübalılarla dansettim. o Ziyafet İ biterken Mis Küba geldi. Onu bir az endişe ile bekliyorduk. bu- lunduğumuz Santiyago şehrinde çok güzel gözlü kadınlar görmüş- tük Bu memleketin kadınlarında güzel cihet gözleri idi.. Mis Kü- bavı görünce rahat bir nefes aldık. Gözleri olsun, şahsı olsun çok âdi idi. Mis İtalya, Mis Kübanın bir ra- kip olamıyacağını görünce adeta İ sevindi. Gülerek: Adli — Ne tuhaf şey, o kadar kıy» metli çiçekleri olani bu memlekette i bula bula bir vahlya mı bulmuş - lar!.. Dedi. Acaba neye bu kızı seçmişler?. Bu, güzellik müsabakalarında gö- / rülebilen bin bir muammadan biri idi. i ramak abestir, Bu seçmelerin mif- tahı daima bir ticari esasta bulu- nur, Ziyafet bitti. Sonunda bir çok i tabancalar atıldı. Kübalılar, se - vinçlerini böyle ızhar ederlermiş. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse bu tabanca sesleri beni epey ür - kütü,. Nihayet Santiyagoyu, pembe ve meriyeleri, gürültülü çarşısı ile | terk ettik, Verakrüze doğru yol l almağa başladık. | © Verakrüz Meksikadadır. Artık ! Amerikaya gelmiş bulunuyorduk.. i Bizim leyli mektepte rakabetler şiddetlendi. o Mis Belçika, Miş İ- talyaya ve bana, kamara bölmesi- nin arkasından dinlediği bir hikâ- yeyi haber verdi. | Mis Ispanya ile Mis Almanya i konuşuyorlarmış.. Bunlar birbir - lerinin lisanlarını pek te anlama- makla beraber kimin dünya güzek lik kıraliçesi olacağını münakaşa ediyorlarmış. İçlerinden biri soruyormuş: | —Mis İtalya mı?. Öteki cevap veriyormuş: — No!. Ve bu mükaleme devam ediyor muş: Mis İngiltere mi?. Not. Mis Fransa mı?. No!. Mis İspan' ya mı?. Ya!.. Mis Almanya mı?, Sil. Böylece mükâlemeleri devam e semi değiştirdiğimden konsolosun İ yüzü gülüyordu. Bir asma bahçe- | rek yemek yedik.. Bizi oturttuk - | De-| Bunda romantik bir cihet a- | mavi evleri, palmiye ve defne ka. | a Raymonde Al diyormuş. Onlarla alay Bunda haklı idik, fakat biz lar kadar gülünç değil mi Meksikadaki kadül “Meksikö,, da “Verakrüzr ğ | dar giderek Meksikalı rekif almamız teklifi karşısında Hususi bir tren bizi firenk” | dolu tepeler, saman evli köyl yah domuz sürüleri ve sivri ! bölükleri arasından Me d | payitahtma doğru götürdü. | yarısı tren durdu. Hizmet İ zenci, Avrupa güzellerini gö azmetmiş olan bir sürü ada fından trenin kuşatılmış oldi haber verdi. Yazan Pijamalarımızı giyerek pencerelerinden göründük. kit bir alkış tufanıdır koptu” kat bu kalabalık insanların 8* endişe verecek gibi parlı Bir çok lisan bilen Mis İtaly* tiği ibareleri edişi Bunlar endşemizi azaltacak “ih yette değildi. Süvarinin biriği İtalyaya göz koyduğunu kabi ba söyliyordu. Bir başkası kızı beygirle kaçırmak için $ı ile münakaşa ediyordu. Mis Belçikaya gör koymuşi”" caba gözlerini bize dikmiş © adamların elinden kurtula! mi idik?. Pek güç bir geçit atlatıy&i Galveston nizamnamesi mut genç kızlar bakire olmalı v£ tercüme larında analıkları bulunmalı buki Meksikalıların düşünceği bam başka ıdı. Nasıl uyuşul di.. İş gene uzun bir müzaki halledildi. Sürüyü idare ile sürüye göz koyanlar # uzlaştılar ve yolumuza devi tik.. İki saat sonra ikinci b kuşatması. Bu sefer alışmıştık. Ti / ediyor, asla endişe duymuy” | İnsan hiç bir zaman kendini | seye kaptırmamalı. Biz, yedi | kızdık. Yedi muhtelif mill sil ediyorduk. Hiç birimiz İdına tasallut edildiğini göl Analıklarımızda buna şahit © lar. i oMeksikoya bize taaruz ei İden vardık.. Hazrlanmak oi saat müddetimiz vardı. sonra yedi milletin bayrak” bezenmiş sokaklarda arabs laşacaktık., Çok yorgunduk. Bu y€! güzelliğimizi iyice darbe! Buna mukabil milli ve bey” düzgünlere müracaat pr Vİ in LELE ELA e mii SETTE rupa milletinin Meksikode$ messilleri ve ileri gelenler 5 bir salonda bizi bekliy* i Bize, kollarımızın zorla | yük çiçek demetleri verdile"i aşağıda heyecan içinde İ m i konda gözüktük, bir alkif i dır koptu.. En çok: “Viva Fransya!.,, DiY€ yorlardı. Belki de hey na öyle geliyordu. ! Nihayet Mis Meksika İ Yüzünün hututu gayet m” Fakat yüzünde sinirden gi me görülen esmer bir ki” rada da güzellik kıraliç€* kaktı,