Sm a pi “çük Fatma derslerine çalış- Sok sevmezdi... Onun için zorla sınıfı geçti ya.. Ne n > Tarih dersinde (zaif) aldığı Ann, du. , ii Fatma da az çok derse! sa başlamış ve oldukça da i İr gün annesinin çok işi vardı. Hal Bitmek mecburiyetinde i - ie buki o gün de Fatma ile i derse çalışacaklardı. Ar ük Fatmayı yanına çağır- — kk Kazım, benim çok işim var.. ama geleceğim.. Öğleye ka ali boş oturma, dersine çalış. : ince dersini tekrar ederiz. az mı?, Oluş ânneciğim, ama bana Ma veni sen de dersine else) de sana para veririm, Ma 25 kuruş isterim. *k âlâ, ben de sana 25kuruş Sim, Ama çalışırsan, a, esi kapıdan çıkınca küçük A pençereden bakmağa N Ves m ee küçük Neclâ da atma, Fatma... Aşağı gel de — ; K Olmaz. Annem sokağa git- xe derse çalış dedi.. Canım, annen sokağa çık Mereden bilecek?, Ben sokakta iken ir. Sonra fena olur. Yle ise bizim balkona gel, i Selirken görürsün.. He ie Bidiverirsin., lur., . we üzerine iki küçük öğ- * Oynadılar... Küçük Fat- va ben yakında geleceğini m eve koştu. bu ya,, O içeri girdi... Nan de geldi. Kı- Ny Mi Ya, Fatmacığım, derse | €si ona tatilde ders veri. | enin. Mumu — Vallahi su gibi LEŞ an » neciğim. — Aferin yavrum.. — Anne haydi ver bakalım 25 kuruşu... — Bu söz üzerine annesi birden bire kaşlarını çattı: — Verdim ya kızım. — Vallahi vermediniz anneci - ğim.. — Yavrum, sen dersine çalışma İ cı dükânı açılmış... .ALA Y.. Ki Baklava .. Baklava. Nasrettin hocanm hiç parası yok İ muş.. Olur ya... İnsanlık hali... i Bir gün çarşıdan geçerken, birden bire ne görsün. Yeni bir baklava" Ahali kapışa kapışa baklava yiyor.. Yüzlerce müşteri giriyor, yüzlerce müşteri çıkıyor.. Fakat Nasrettin hocada para yok ki o da girsin ve yesin. O gün yutkunup geçiyor... Er- tesi gün gene oradan geçerken da- kikalarca (o baklavacının önünde durmuş.. Yutkunmuş, yutkunmuş.. Ne yapsın, para yok ki girip yesin. Nihayet bir gün bir ahbaba git- — Evet dersine çalışmak için kitabı açsaydın, 25 kuruşu göre » | cektin, Çünkü parayı kitabının a- rasina koymuştum. Iki çocuk arasında Çocuk — Yahu sizin işinize be- nim aklım ermiyor. Kız kardeşin benim erkek kardeşim var diyor, sen kız kardeşim var, diyorsun... İki kardeşin sözü birbirini tutmu- yor ki.. miş: — Allah aşkma bana bir az borç para ver,, Ekmek param yok demiş.. Ahbabı, hemen Nasrettin hoca- ya istediği kadar para vermiş. O da koşa koşa çarşının yolunu tut- muş. cakları titremeğe, gözleri karar - mağa başlamış. Hazır cebinde pa ra varken, hemen dükândan içeri girmiş... — Tart bakalım.. Yüz dirhem baklava demiş.. Hemen samsa samsa ağzına atıp yutmağa başla- mış. O esnda, bir az evvel borç al dığı ahbabı dükânım önünden ge- çerken Nasrettin hocayi görmez mi7. — Yahu.. Nasrettin hoca.. Ek mek param yok dedin.. Şimdi o- turmuş baklava yiyorsun, bu nasıl alameti Ledi Smit ? Cenubi Afrikada (Boer muha- rebeleri zamanında meşhur olmuş bir şehir vardır. Ledi Smit olan bu şehir ismini nasıl aldı. Leydi ve madam Smit te isim olduğuna göre bu şehri herhalde bir kadının kurması lâzım. Bu bir İngiliz ceneralinin karı- sının ismidir. Bu kadma ait ismin bu şehre konmasındaki sebep de şudur: Napoleon zamanında meşhur bir İngiliz cenerali vardı. Bu İn- giliz İspanyaya gitmiş birkaç mu- harebe yapmış, nihayet ölmüştü. Yanında yavrusu bir kızdan başka kimsesi yoktu. Bu kız babası ö- lünce bir İspanyolun yanında kal- dı ve “İJuena Maria de Dolores de Leon.,, ismi verildi. Kız büyüdüğü zaman İngilizlerle Fransızlar ara- sında harp vardı, Meşhur Vaterlo muharebesi oluyordu. Kız bu nu haber alınca gönüllü olarak İn- giliz ordusuna girdi. Babasının in- tikamını almak için uğraştı. Bu esnada bu mıntakanın kuman- danı kıza âşık oldu. Onunla ni - şanlandı. Nişanlandığı gün binba şılığa terfi etti. Muharebede ya - rarlığı görüldüğü için kaymakam oldu. Irkla gönderildi. Ve nişanlısını br rakmadı. Orada da ceneral oldu. Boerlerle (o yapılan muharebede kocası ölünce madam Smit idare yi eline aldı. Bu koca şehri zap- tetti. İşte 6 tarihten itibaren bu (Ledi Smit) oldu. Cenubi Afrikaya miralay -| iş7. Nasrettin hoca hiç lâf eltında kalır mı?. Hemen yetiştirmiş: — Param olmadığı zamanlar baklavalara bakıp bakıp yutkunu- yordum. Şimdi, elhamdülillah pa ram var.. Param varken de yemez sem sonra ne zaman yeyeceğim?. Ne için esneriz ? Durup dururken esner misi- niz? — Hayır... Esnemek sinir lerin yorğunluğunu ve iyi istira- bat etmediğini gösterir, Az uyuyan insanlar daima esnerler. Yorulan sinirlerin esne- mekle yorgunluğunu gidermek için uğraşırız. Sabahleyin yataktan kalkanlar esnemez. Fakat gece yarısına meye başlarlar. Mamafi esnemek saridir. Kar- şımızdaki bir insan biz de esnemeye başlarız. Bunun için muzipler kalabalık bir meclis- te biraz esnemeye başlarlar. Bu esnemek ikinci, üçüncü, beşinci- ye derken bütün salondakilere sirayet eder. Baklavacınm önüne gelince bar 7 - VAKIT 7 Ağetos 1933. — Hayvanların en | iyi dostu küçük- lerdir. Işte re- simde gördüğü- nüz küçükler kuşla ve köpekle kadar uyumayanlar hemen esne- | €sneyince İ ne güzel ahbap- ük ediyorlar Nasraddin hoca borç veriyor Nasrettin hoca, bir sabah yata- ğının içinde oturuyormuş. Dışarı çıkacak ama parası yok. Çocuğu para ister, karısı yemek pişirecek | para ister.. Tam bu sirada kapı ça lınmış, hocanın karısı kapıya koş- ei m — Kim 67. De — Hocanın arkadaşlarından bi- risis. Buyurun... Hocanm arkadaşı yukarıya çık- mış, bir de bakmış ki Nasrettin hoca yatakta oturüyor.. — O maşaallah.. Keyf yerinde ! Hocam... Hoca — Ne yapalım.. İşte biraz İ istirahat edelim.. Misafir — Hocam, sizden bir ri- cam var. Çok parasız kaldım.. Bana bir kaç kuruş borç veriniz.. İnşaallah gelecek hafta size veri- rim.. Hoca, yatağından çıkmadan : Peki.. Olur... Demiş... Şurada cübbem var. Cübbenin iç cebine bak.. Misafir hemen cübbeye bakmış ceplerini karıştırmış, hiç bir şey yok.. Şu heybeme bak, demiş. Hey- beye bakmış, hiç bir şey yok.. Velhasıl odanın her tarafını a- raştırmış, hiç bir şey yok.. Misafir nihayet — Hocam hiç! Doktor ne için nabza bakar? Biraz rahatsızlandığımız zaman doktor çağırıyoruz. O da: — Merbaba.. Demeden elini uzatır bileğimizi tutar ve vabzı- mızı arar. Biraz bakar sonra dilini çıkar, öksürüyor musunuz? Bir yeriniz ağrıyor mu diye sorar, | — Ne için evvelâ nabzı tutar? Hayatın esası (kalp) tedir. Kal- bimiz durursa ölmüş oluruz. O- raya giden damarlarımızın en büyüklerinden birisi can damarı nabızdır. Nabız kaç defa atarsa ona İ göre o adamın vaziyeti anlaşılır. | Çünkü nabızın tabii insanlardaki atışını biliriz. Bu fazla veya eksik atarsa o adam tabii vaziyette değildir. Yani hastadır. Meme emen bebeklerde nabzı dakikada 130 defa atar. 3 ya- şındaki bebekte 110 defa atar. daha büyüklerde 60-70 arasında dır, İşte doktorlar gelir gelmez İ hemen nabza bakarlar. Bir da- kika içinde kaç defa attığını anladıktan sonra işe başlarlar, nabız hayatın aynasıdır. bir yerde yok... Deyince: Nasrettin hoca cevap vermiş: — Yahu odanın dört bir tarafını aradın.. Hiç bir yerde metalik bu lamadın. Ben sana parayı nere» den bulup vereyim.. Demiş. Z | Ez AGUSTOS B. Bu haftaki bilmecemiz heceler den müteşekkildir: yor — lı — aç — ı — de — sin— | : İler — tep — mek. | Doğru halledenlerden 150 nku- MA iki — on — ün —lül — ey —! yucumuza hediye vereceğiz. Hediyelerimiz için şeker, biskül ! kitap, kart postal vardır. Hal varakalarma isimlerinizi ve adreslerinizi ookunaklı yazarak “Çocuk sayıfası muharririne,, gön- deriniz.,