> Anlamadım gitti. Siz Sıkılmıyor musunuz? 4 a Kılmıyor musunuz? pe a, AN AANA EE sean o... rr akşam, Doktor Neşet Bey #€ne böyle bir kumar partisi heticelendi.. Aralarında ih- dan avukat Sırrı Bey halle Mirdi, ra Aya ordular. ney at Sırı Bey, on dakika iye telefonla kararın ne- 4 bildirdi. İhtilâf halledil- * verdiler, Sırrı Beye tele- devam ettiler. ertesi gün doktor, dostu rı Beyden şöyle bir kart F, aka, | kiş Merk gece vaki olan müşa. | icteti olarak yirmi liranm tezkere ile gönderilmesini D UN & iç Neşet Böy hayret ve hid Mane de karıma koştu. Oda ., > Yak ha, hal volar, ema bir k, 4, bu kadar dostumuz ol- İde iki kelime için bizden iye sıkılmıyor mu bu Hanım, Sırrı Beyin ere tanışmayı teklif telefon ile sordular, siz telefon ile bir mü. <n, hele bir dostunuz tara- ay. Yapılmış ise para alır mısı- — e Neye » Yirmi lira alırız.. Perge çaresiz yirmi lirayi pa eli Fakat bir az sonra bir iy Bu inde bir mektup ile gel- ki bir Sırrı Beyin ortağma Ün Baz vvel yapılan müşa- âYi yirmi lira istiyor. ii İçeri fon odasına gider.. | görü * birisinin telefon et- » kapının dışarısnda Aslar. : 7 Yirm; : Serik rm Ni Beş dakika , Yi dakika geçtiği tı telefon elinde, Sr X . komşuları ile toplanıp kumar ana merk ahde Bi ole İZİ Vardı. Bu ihtilâfı ancak dost- | böyle çırılçıplak dolaşmak- Asıl ben anlamadım. Siz böyle kapalı gezmekten Pahalı Bir Müşavere — Canım efendim, telefon et- YAZILAR lg -N “Jngiliz hikâyesi Geçen sene bir İngiliz gazetesi şu küçük ilânı derç etmişti: “Bana bir lira getiriniz. İmza: J. V. Smith, Bosen Stret.. Gazetenin bütün karileri bu ilâ- na şaşmışlar, fakat omuzlarını $il- kip geçmişlerdi. Ertesi gün kariler, ayni gazete- de, ayni zatin ilânını hayretle o- kudular: “Sizden istediğim lirayi yarına kadar bana gönderiniz. Bir gün- lük vaktiniz kaldı... Kariler bir saniye süren hayret- | leri zail olduktan sonra, bu ilânı| kimin ve neden verdiğini düşünme ğe bir saniye bile hasretmediler ve unuttular. Halbuki üçüncü gün ayni zat, ilânmı şöyle tekrar ediyordu: “Eğer bugün öğliye kadar bir lirayi bana getirmiyecek olursanız çok geç kalmış olacaksınız.,, Bu ilânın çıktığı ğazetenin raki- bi olan diğer bir gazete bir lira is- tiyen zati ortaya çıkarmak ve bu- nun ne maksatla yapıldığını anla- mak hevesine düşmüş, muhbirle - rinden birini yazılan adrese gön - dermiş,. Merhum Ahmet Rasimin öm - Muhbir, bir kâtiple karşılaşmış. ründe eline silâh almadığını her Liralyı çıkarmış vermiş, sonra bu | kes bilirdi.. Bir gün bir mecliste | Dünya — Aman bu sineklerden ilAllah... ... T.A NEEEEEEEEEEEEEEEEEEEE EEE EREEEEEEEEEEEEEEEEEEAEEESEEEENEREEURBENEEEEEEENNN Ahmet Rasim Avcı olduğu kumpanyanın müdürüne çıktı: — Ben sizin şirkete hayatımı miyorsanız bırakın da biz telefon | lira ile ne yapılacağını sormuş; | her kes bir şey anlatırken Ahmet | sigorta ettirmiştim.. O hesaptan — Karım ile konuşuyorum, a iki gözüm... . , Bir özür dileme Edirne yolunda vagonda genç bir kadının yanında oturan bir ta- lebe gözünü kitaptan ayırmıyor, | arada bir dışarıya bakarak nereye geldiklerini tetkik ediyordu. Çorluda, kompartımandaki iki yolcu inince kadınla genç yalnız kaldılar.. Yalnız ötedeki kompar- Lumanda iki ihtiyar vardı. Uzak- tan görünüyorlardı. Kadın bir el işi yapmağa çalışı. yordu. Bir ara, vagonun elektrikleri 6ö- ner gibi oldu... Ortalık kararırken genç yanma eğildi, genç kadının saçlarından öpüverdi. Kadın, hayret içinde birden - bire irkilerek: — Terbiyesiz, utanmaz herif!, Diye ayağa fırlıyacaktı.. Fakat genç ondan evvel fırlıyarak tepe- deki lâmbalara baktı.. Vagonun içindeki diğer lâmbaları uzun uzun tetkik ettikten sonra kadına dö - nerek; — Afedersiniz, dedi, ben lâm- balar sönüyor sandım.. Sinema Tipi Malüm ya, meşhur sinema artisti Duglâs Fairbanks ka- rısıni boşayor- muş. Onun bu bali alâkadar- ların pek ziya» de nazarı dik- katini celbedi- yor. Geçende Fa- vorili bir genç şöyle konuşu. yordu: — Birader, ben de Duglâs tipinde bir a- damım. — Neden? Sinemacılık hu- susunda mı? — Hayir, ka- rmı boşaya- cağım da.. — Öyleyse — Beyefendi evde değilim, de dedi. gelmedim diyor de. $u cevabr almış: Refik Bey avcılığını ileri sürmüş, i bıldırcinların Ül imlata fendim, patro- | bir seferde vurduğu | nla num M; Senih, lek vi elliyi bulduğunu hikâye etmişti. zattir; milyonerdir.. Geçenlerde | oAlvmet Rasim, bu av hikâyele - kendisi gibi milyoner bir dostu ile | rinden hoşlanarak bir masal uydur yeni bir iş üzerinde konuşurlarken muş, İzmit taraflarındaki bir av- patronum, bügün hiç bir vaitte| dan bahse başlamış: bulunmaksızın binlerce aptalın bi. bana 10 bin lira verir misiniz?, Müdür kaşlarını çattı, defterle. re hesaplara baktıktan sonra: — Kabil değil, dedi, sizin şim- diye kadar yatırdığmız paranın yekünu 1500.liradan ibarettir. — Evet, biliyorum ama siz bana — Sık bir ormanın içinde bir 10 bin lira vermezseniz ben şimdi rer lirasmı almak kabil olduğunu çift kurt karşımıza çıktı, hemen si. | gidip kendimi denize atacağım. söylemiş.. Dostu bunu imkânsız bulmuş ve aralarında bir bahse gi- rişmişler.. İşte bu bahis için ilânı lâhı çevirdim; ikisini birden de - virdim.. Deyince etrafındakiler kahka - i ilde İri hayı salıvermişler: AR Peki, M. Smith bahsi kazandı — Üstat olmadı... Bir atışta i- — Tabii, şimdiye kâdar sizin ki kurt vurulmaz. Bu masal ola. gibi binlerce kişi ellerinde birer lira olduğu halde müracaat ettiler, Fakat M. Smith aptalların daha fazla olduğunu, ilânı görmedikleri için diğerlerinin müracaat etmedi- ğini iddia ediyor.. — Peki, ya gene bu avda iki keyik vurdum ona inanır mısmız?. — Ha... Bak bu olabilir, buna inanırız... — Evet ama bu da yalandır. Bir kanaat meselesi Kadının birisi bir papaza baş | vurmuş, başını önüne eğerek ke - mali edeple sormuş: — Bir kadın kocasına ihanet e- derse çok büyük bir günah işlemiş olur mu pederim?. Papas, kadının saffetine ve gü- zelliğine hayran: — Ben evvelce bunun pek bü- yük bir günah olduğuna kani idim. Amma bir müddtetenberi bu kana- atim değişti.. — Ne zamandanberi kanaatiniz değişti pederim?. — Sizi gördüğüm zamandan - beri... Yeni para Üstü başı perişan, çorapsız, şapkasız, saçı sakalı karışmış bir zat yolda bir polis memuru önünde durarak şunu sordu: — Affedersin polis efendi, yeni para çıkaracaklarmış, acaba bunları perede bulabilirim? Bir çare Bir Amerikalı parasız kalmıştı. Oraya baş vurdu, buraya baş vur. | du. Hiç bir yerden on para teda rik etmek imkânı yoktu.. Yeniden bir işe atılmak için hiç olmazsa 10 bin liraya ihtiyacı vardı. Ça-| resi 2... Nihayet bir tedbire baş vurdu.. İKendisini vaktiyle sigorta ettirmiş Beyefendiye benim için o zaman kardeşime 40 bin lira vermeğe mecbur olacaksınız.. Müdür bir lâhza düşündü ve 10 bin lira vermeyi tercih etti, 8X8 -—84 İhtiyar bir kadın bütün tayyare gişelerini dolaştı: — Bana 84 numaralı bileti bu- lun... Gişelerde 84 numaralı bilet yok tu.. Arıyorlar, tarıyorlar, bu nu - marada bileti bulamıyorlar, fakat ihtiyar kadın da 84 numarada 1s. rar ediyor, başkasını almak iste- miyordu: — Peki ama sebebi ne hanım ?, Neden ille 84 numara diye tutturu- yorsun?. Diye soranlara cevap vermiyor, üşenmeden İstanbulun bütün gişe- lerini dolaşıyordu... Nihayet bul « du.. 84 numaralı bileti aldı. Ce bine yerleştirdi.. Keşide günü 84 numara kazan- maz mı?. 20 bin lira.... Bütün gi- $e sahipleri ihtiyar kadını hatırla. dılar.. Kadının 20 bin lira kazan dığını da anladılar.. Bileti astan gişe sahibi ona hay- retle sordu: — Hanım, sen İstanbulu dolaş. mış, 84 numaralı bileti aramışsım. Bu bilete piyanko döşeceğini nere- den biliyordun?. — Bana malüm oldu.. Rüyam . da.. Sonra ihaz etti; — Bir gece rüyamda 8 melek gördüm, bu8 melek beni 8 defa ziyarete geidiler.. Sekiz kere se * ne eder?. 84 etmez mi?. İşte onun için 84 numaralı bileti aldım,