“m8 — VAKIT 7 Ağustos 1933 Yedi Metelik Müellifi: Zsıgmond Moriez| Zsıgmond Morıcz, Macaristanın en meşhur romancı ve hikâyecisi - dir Macar edebiyatının en kuvvetli — Dört meteliğimiz oldu!.. Bun dan sonrası kolaydır. Bir saatte | Mehmet Aliile Niyazi Efendilerin | dört metelik bulduk, akşama ka - nâsırıdır. Asıl şöhreti hikâyecilik: | dar üç tane daha buluruz. Ben de| tedir. Maamafih 1921 de yazdığı: | “Periler bahçesi,, en güzel Macar | İm, belki öbür dolaplarda da var- | Tiyatro €-! dır. romanı addediliyor. serleri de vardır. Bilhassa köylü hayatını tasvir e- | çamaşırımı yıkarım, Haydi baka - Fakat öbür dolaplarda hiç den fki piyesi “aşk,, ve “yabani do rinin dibi bile çıkmıştı. muz,,'u yeni bir janr sayılıyor. Çıkardı, dipsiz çekmeceyi boy - Morıcz sefaleti tasvirde tekem - | numa geçirdi. mül etmiş bir muharrirdir. Bu va - dideki eserleri, Macar haleti ruhi- | yesini tamamile canlandırmıştır. Selâmi izzet Kulübelerde, sade hıçkırık du - yulmaz, çok kere yürekten gelen kahkahalar da duyulur. Evet, fakir fıkara, bazan, ağlıyacakları yerde gülerler. Ben, o âlemi çok iyi bilirim. Be- nim babam da o âlemin çocuğuy - du ve sefaletin içinde çırpınmıştı. O zaman bir makine fabrikasında | müyor, kimse de övünmez.. a sefalet çektiği ayni hakikat - öl ikat daha varsa,o za -| manlarda güldüğüm kadar başka | hiç bir zaman gülmemiş olmam - dır. Ne kadar güldümse, çocuklu - ğumda güldüm... Artık nasıl güle- yim, ki sonunda gözlerinden yaş gelecek kadar neşeli, kıvrak gül - mesini bilen kırmızı yüzlü şen an - nem yok... Gülerdi, gülerdi, güler- di de, nihayet boğulacakmış gibi öksürürdü, gıcığa yakalanırdı... Fakat bir gün güldüğü kadar biç gülmemişti, gülmemiştik. O gün, öğleden sonra, beraber yedi metelik aradık. Üç meteliği annem kendisi bul- du. Makinesinin oçekmesinde iki, dolabının gözünde de bir metelik buldu. Üst yanını bulmakta daha güçlük çektik. Annem terzilik eder di. Parasını makinesinin küçük çekmesine koyardı. O çekmecede daha bir kaç metelik bulacağını ü- mit ediyordu. Annem makası, yük süğü, iğneleri, kurdeleleri, düğme- leri karıştırdı. ve şaştı: — Saklanmışlar!, — Kimler? Annnem: — Metelikler! dedi ve kahkaha ile güldü. Çekmeyi çıkardı: — Gel yavrum, mademki bu me telikler saklandılar, biz de inadı - mıza arayıp bulalım. Çömeldi. Çekmeyi yere bıraktı. Metelikler kanatlanıp uçmasınlar diye korkuyormuş gibi, o ihtiyatla hareket ediyordu... Çekmenin üze- rine abanmıştı. Gülmemek kabil değildi. Ben de çömeldim. Aradrk. Çek - menin içindekileri yere boşalttık. Metelikler yoktu. Birden aklıma geldi. — Anne ben meteliklerin nere de olduğunu biliyorum. — Nerede? — Aynalı dolapta. — Aha çabuk bakalım. Küğktrk, çoktandır aynasız olan, | aynalı dolaba gittik. Ben üç gün ev vel, dolapta metelik görmüş, aşır - mak istemiş, cesaret edememiştim. Annem bir metelik buldu. — Dur, dedi, şimdi para bulaca- ğız. Babanın cebinde vardır. Dıvardaki çivide babamın elbi - | sesi asılıydı. Annem bir cebine e - lini soktu. Bir metelik çıkardı. Gözlerine inanamıyordu. — Tamam, dedi, oldu. Kaç me - teliğimiz var? Sayamıyoruz artık... | üç, dört, beş... Beş! İki ta- | Bir, iki âzım ... İki metelik nedir ». Beşi var, iki daha buluruz! Bütün cepleri aradı. Bir metelik daha bulamadı. Annemin yanakları al al olmuş- tu. Ona çalışmak yasaktı. Hasta o- luyordu. Fakat bu çalışmak değil - di. Bir insana para aramak yasak edilemez! Akşam oldu. Ortalık kararacak |” tı. Babam yarın temiz gömlek isti- yecekti. Halbuki yıkamak kabil | değildi. Safi su, yağ lekelerini çı - karmıyor. Birden annem elini alnına vur- du: — Ben de ne budalayım! Ken - di cebime bakmadım. Kendi cebine baktı. Bir metelik vardı. Altıncı metelik. İkimizde hararetleniyorduk. Bir metelik eksikti. — Senin ceplerine bakayım, bel ki bir metelik vardır. Benim ceplerimde metelik yok - tiye Gece basmıya başlamıştı, elimiz de altı metelik vardı. Olmasa da © lurdu, işe yaramadıktan o sonra... Yahudide kredimiz yoktu. Komşu larımız da bizim kadar fukara idi. Herhalde onlardan bir metelik is - tiyemezdik ya.. Parasızlığımıza, Oo sefaletimize kahkahayla gülmekten başka çare miz yoktu. Bu aralık bir dilenci geldi. Dua edip para istedi. Annem, gülmekten adeta sarhoş oldu: — Ne diyorsun be adam! dedi. Yarım okka sobun almak için be - İ nim bir meteliğim eksik, bütün gün aradım bulamadım. Dilenci, sakallı bir ihtiyar, hay - retle baktı: — Bir metelik mi dedin? — Evet, — Ben vereyim. — O da ne, dilenci veriyor! — Bırak vereyim kızım, benim bir meteliğe ihtiyacım yok. Meza- rımı kazacak bir kazmaya muhta- cım... Ve benim elime bir metelik sı - kıştırdı, teşekkürler etti, gitti. Annem: — Çok şükür, dedi, haydi koş.. Fakat birden sustu, sonra gül - dü, kahkahalarla güldü. — Tam yedi meteliği bir araya getirdik, şimdi de çamaşır yıkaya- mam, Gece oldu, lâmbada bir dam la gaz yok. Gülmekten gıcığa (o yakalandr. sadaka mı bir | şeyler yoktu. Hele dolaplardan bi- Polis Haberleri ” Bürdekiz araladı Dün gece saat 24 te N Necati Bey caddesinde Dobrica bi | rahanesinde içki içmekte olar Mehmet Ali ve Niyazi Efendiler ile | Küçükpazarda oturan Sadık ara İ sında bir kavga çıkmış Sadık, | | başına (o bardak atarak hafif rette yaraladığından yakalanmış « | tur, Hem tabanca, hem bıçak ! İ Dün gece silâh aramasında De- mirkapıda Osmanın üzerinde bir tabanca ile bir biçak çıktığından yakalanmıştır. i Bir mintan yüzünden Dün Beşiktaşta Şenlik dede ma ballesi karakolu (sokağında 146 numaralı hanede sakin (Mustafa| i oğlu Süleyman ile Beşiktaşta kü çük hamamda oturan Kadri ara - sında bir minlan yüzünden kavga | etmiş ve biribirlerini yaralamış - lar, her ikisi de yakalanmışlardır. Tramvay beklerken... Dün saat dörtte oturan Mehmut oğlu Osman Kara- Kasımpaşada köyde tramvay beklerken sabıka- Işlardan Saim ve Sedat tarafından bir saat, bir kalem ve2 lirasınm çalmdığını iddia etmekle suçlular | , yakalanmı lardır. Sokak ortasında bir cinayet! (Baş tarafı 1 inci sayıfsda) su- | | | sizliğin İminim.. Dedikleri gibi kadere ken- İ makyaj yapıyorlardı. | “| yaj yapayım mı? Doğrusu içim is- Bu muhavereyi kafası dumanlı o lan Sadettinin dayısı Galatalı Meh met ile diğer arkadaşı da işitmiş - ler, aşağı inerek; — Bu adama da ne oluyor, sin buradan demişlerdir. İ Dayak lâfına kızan sabıkalı Sa- dettin dayısının kendisini koruya- cağına emin olarak hemen 30 san- tim boyunda olan saldırmasını çek miş, İhsanın üzerine atılmıştır. Ih- san saldırmayı görünce hemen kaç mıya başlamıştır, git- | Evden anbarın önüne kadar ko- şan İhsana anbar önünde sabıkalı- nın dayısı yetişmiş ve İhsanı kolla- rından tutarak kaçmasma mâni ol muştur. Bu sırada İhsan kaçmak istemiş bir köşede duran küfeler üzerine yuvarlanmış, nihayet gözü kanlı sabıkalı yetişerek elindeki bı çağı İhsan sol koluna saplamış - tır, Yere düşen İhsan ellerini kaldı rarak daha fazla vurmamasını yal varmış isede esrarkeş saldır- masmı Obusefer Oİhsanm tam kalbine saplamıştır. Bıçak darbesi ni yiyen İhsan kanlar içinde yere düşmüş, Sadettin de bıçağının ka- nmı pantalonunun dış tarafıma sil- dikten sonra: — Temizledim herifi.. Demiştir. Sadettin etrafına bakma, bakına evine gitmiş, etraftan yetişen polis ler yaralıyı hemen Balat hastanesi ne kaldırmışlardır. Saldırma kal - bine derin saplandığı için yaralı İh ! san biraz sonra ölmüştür. Katil Sa | detin evinde yakalanmıştır. | Sadettin cürmünü itiraf etmiş: | — Evet, dayım vur dedi, ben de | vurdum demiştir. Müddei umumi - | İ lik ve zabıta tahkikata devam et - mektedir. Sadettinin dayısı ve di- ğer arkadaşı'da tevkif edilmiştir. Yaklaştım, bir kiz kire beşi sal. | ladı, yüzünü avuçlarının içine al « dı. Elime sıcak bir şey damladı. | İler?. çin kısa boylu olmak daha iyidir .. İhir annelerinin : Kandı, gülmesini bilen anamın İnziz ve mukaddes kanıydı. Nasıl Güzellik — — — Kraliçesi Oldun Şu salonda bulunanların büyük kısmı yüzleri kadar çirkin olduğunu acaba bilmiyorlar mi Yazan : “ii Raymonde Neden gittim?. Ben de bilmi - | zamsız bir genç kız görü yorum ve zannedersem bu sebebi | Elinde tuttuğu aynaya Jb bir vakit zihnimde kararlaş- | tatlı tatlı gülümsiyordu. İ aramadım. © Bana: “Müsabakaya | dının çirkinliğini bilmedi giriniz.,, demişlerdi. Bir güzellik | hayretlere düşerim. Hayâ müsabakasının o nasıl yapıldığını İ ber bulunduğum kadınlar! görmek istiyordum. | hepsi hem iyi tarafını, hen Fakat düşündükçe bu sebepler | nu biliyor. Meselâ bir “H bana pek çürük gözüküyor. Ha - vardır. Çirkin ayaklılar. yır, bende kararlaştırılmış bir dü - İ rının çirkin olduğunu bilir şünce yoktu, Hareketim görünür İ yerinde olduğu zaman: İ sebebi olmadan yapılmıştı. Esasen | yım çirkin amma ne zarari bir çok hareketlerimde bu sebep * | der, Keyfi yerinde olmazs temeli teşkil ettiğine e- | gi sıkıntıların bütün ayaklarına yükletir, Böyle beraber ayaklarının çirkin ğunu pek âlâ bilir. Ben b biraz uzun olduğunu, kalçi lüzumundan fazla yüksek nu biliyorum. Halbuki şu bulunduğum da bir çok kadınlarm kef | tanımadıklarını yahut bu dimi koyuverdim. Her ne hal ise o gün Jurnal ga zetesi idarehanesinde bulundum . Hem de öyle bir zihniyetle ki... Kendimin neye gittiğimi araştır - miyor, başkalarının gelmiş olma - | larına sebep arıyordum, Beni bü-| yük bir salona çıkardılar. (Salon yl kn | a u. Hepsi du idazlle pudra (o sürünüyorlar, | rini tasdike mecburdum. Yanımda duran açık ms lin elbiseli şu solgun kızm # biçimsiz dişleri vardı. Hiç bir | güzellik kraliçesi olacağı na düşebilir miydi?, Belki içinden: “Şimdi gü Düşündüm, acaba ben de mak - temedi Tiyatro kulislerinde çok makyaj yapanları görmüştüm. | Makyajın bir kadını yalnız uzak - tan güzel gösterdiğini biliyordum. Bir koltuğa oturarak etrafımı sey- retmeyi daha münasip buldum. Bir kaç güzel kadın vardı. Çoğu | roman... Demek ki kendisi şöyle böyleydi. Bir büyük kısmı . İ antik 'bir deyi açıkça çirkindi. o Böyleleri acaba | au dik neye güzellik müsabakasma girer- | mi sanırsınız, belki de... Kendimi methetmemekle beraber çinrkin olmadığımı biliyordum. . mezler, Kaşlarına küme kü “Gür,, saçlarım vardır. Saçlarım mel süren şu iki küçük hâ tatlı bir parlayışla ışıldar. bu kadar düzgünü hoş göl muntazam ve beyzidir. Gözlerimi | lerini elbette biliyorlardı. biraz daha geniş olsa... Maamafih renkleri höştur. Kaşlarım munta - zam birer çizgi halinde kavislenir . Ah bir kabahatim var. Boyum bi- raz'uzun.. Bu boy uzunluğundan senelerdir azap çekiyorum. Aktris olmayı çok özlerdim. Halbu ki sahnede muvaffak olabilmek i- Yüzüm İ mafih pek aptal şeylere b i diklerine göre maksatları heyeti arasında bir vazır tesadüf etmek ve onu bir sinemaya kapılanmak i muhakkaktı. / hi kızıl saçlı güzel bir kız © Acaba bu uzun boy güzellik müsa bakasında da bana zarar verecek miydi?, İçimden Bu Ey girmek bir aptal- lik imiş!,, Herkes te böyle der.. İn- san güzellik müsabakasma girmek cık.. O da benim gibi için güzel olmak lâzım gelmez mi? | datmasına kapılarak bur” Halbuki tanıdığım güzel kızlardan | miş olacak. Beni kand hiç birisi güzellik müsabakasına | tanlar ikiydi. Biri dans girmemişlerdir. Şu salonda ise za- | rüm, öteki de: “Büst, üm “Kızım güzel - | heykeltraş.. sin!,, demesinden cür'et alarak gel | - İkisi de bir olarak on P*İ miş birçok matahlar görüyordum. İyüz defa: “Haydi gidip, İçlerinde bir takımı çirkin oldu- | müsabakasına yazılınıZ!» ğu halde kendini güzel sanıyordu . | yik ettiler, Pimi sırada zayif, omuzları inti - tp 'Nafıa Vekâletinde Samsun - Sıvas hattı üzerinde kalın civarında kâin vi. ğından “500U,, metre mik'ap balâstın ihracı kapalı zari münakasaya konulmuştur. Münakasa 22- 8-933 tarihin salı günü saat 15 de Ankara'da Nafıa Vekâleti Müsteri kamında icra edilecektir. Münakasaya iştirâk edecekleri” ba bunun derdi müs” | girdiğini söyliyerek bir homurdanıyordum : j bir nişanlısına kendini güf | termek miydi?, veririm de birinciliği alırıM EN İ roman kitabı gördüm. Haj i rerek bir şey bulmak ümidi ler. Onlar kraliçe olmak içi Onların biraz ötesinde i#“ | du. Daha ötedeki.. Hayret” i Ya şu kadife kurdeleli “| ik mektupları, “*287,5,, liralık teminatı muvakkateleri ve br de ye ait Ticaret Odası vesikalarile birlikte aynı gün ve 5# nakasa komisyonunda bulunmaları lâzımdır. Talipler münakasa şartnamelerini Ankara'da Nafıa Levazım Müdürlüğünden, Istanbul'da Haydarpaşada Lio Müdürlüğünden bir lira mukabilinde tedarik edebilirler