bi — Nin edebi tefrikası : (Gönül daire in İki Hanım, küçük yemek o- | Htorlarını, tâ yukarı kadar | da Ye yaklaşan lekesiz, saf | z mının koyu rengi, o-! yiye. Cilâları * gizgilenmiş; v A; ine ile dolap arası büfenin, , * çarpıkça duran yemek| “A, rengi solmüş “halının; i Saki ve püskünün ayıbını ört , İğilip sokağa bakan kadının mı ipekledi, ygusu, elli senelik mü- adire Hanımın saçlarını, in, © çok evvel beyazlatmış, Zamanından evvel kırıştır. iu L İ Tamvay cadesinden ,tramvay - Sai sesi geliyor, otomobille - | naları duyuluyor, mahalle» Seçen Yoğurtçunun boğuk se - l ktamı $imitçisinin cılız feryadı- İ Batıryordu. gdire Hanım avucuyle alnını | dı, saçlarını kaldırdı: — İ Oh, dedi, hava biraz serinle- yi tnada, kapıda anahtar gıcır Na alın bir ayak sesi işitildi. Kli, ire Hanım, pencereden çe o Ge İdin mi Saim?.. Bey, sokak kapısının yanın Asma, girmişti: ' dim, dedi, şu papuçları a- Nadi,» atayım da... ' Lig Hanım, yemek masası - AZ muşambasını o düzeltti, dı larla çatalları koymıya baş ile bii iş görüyor, hem de ko - i Ousuy ordu: > Sorma | ül ne, . va ün altı aylık bi - iç 2im Bey muhaş, Uz seneden b ebe memuruy - 5 eri, sabahtan ç adar > yılmada I Mz yemin n çalışır, h si bitkin bir. halde evine iç, ört dıvarının rahatına, ses- | avuşunca derin, rahat! alır, hayatında; İ Mu söylerdi ve b yan değildi. Ri nelerdir bekledikleri bir “ eşe nca, hayatları biraz da- | i nmiş, saadetleri arlmış - NS. Bey soyunup dökündü. Ge | Ni sal örneği kısa hırkasını, | n memnun | u söylediği 8iydi. Karısının yanına | masayı kurarken gö , Ne duraladı, 7 Bani kadın yok mu? Demir müz lecek, işleri sen mi iğ Hanim, aldırı i i i, $ etmi çi pmuz silkti: Ma 1 kadın hasta, Yı beklemeliydi, may erdi, y erken, Saim Beyin ağzı İ NG iy, yordu. Nadire Ha Süng sedi; yo, a abtan akşama ka de ey, Üstelik akşam gelin im, slerile mi meşgul ol ai N ğun kendi işi kendine İ vE biz rengi atmış, ip-| bi Zülmüş geniş, kröton | N da 9turdhr, Gazetesini Hanım, sofrayı kurdu; j otaya koydu, sonra, NU eğ gelip kocasınm Lt geldi Saim. al başımı kaldır- t: sana | i l e Pay in Rp yn Selğrmi İzzet wifi ita. | | i gidiyor, Avrupa diyor geziyordu . Gayrimübadiller k 2 7 Müge tuzağı | — Nezihe mi?.. Ben onu Avru - pada zannediyordum. — Bu yazı adada, klüpte geçire cekmiş. Öyle bir şey teklif etti, ki | söylesem ağzın bir karış açık ka -| lacak. Saim Bey, dudak ücu ile gülüm | sedi: — Şu Nezihe ne acayip mahlük tur! Aklına estiği zaman gelir. Ek seriya da, yapacak bir iş, eğlene cek bir yer bulmadı mı gelir. Bu - gün, bunun için gelmiştir... Tok, a- çın halinden anlamazmış, derler. İaze İ Anderson iki haftadır şehrimizde Onun da parası bol. Açlar halin - den de anlamadığı için, kimseye iyilik yapmak aklma gelmiyor. A - ma fena kız değildir. Nezihe, Saim Beyden yirmi yaş küçüktü, Nezihe, hayata kozsuz atılmış, fakat talii yaver çıkmış - tı. Dünyaya cılız doğmuştu. Dok « torlar, yaşamaz, demişlerdi. Ana- sr, bütün şefkatini ona vermiş, ona bakmış, onun canını kurtarmış - On ikiyaşına geldiği zaman, Ne- zihe, dört kardeşinden de fazla gürbüzleşmişti. Fakat annesi, gene onun üzerine titriyordu. Cant sıkıl masın, üzülmesin diye her istediği ni yapıyordu. Nezihe en küçükleriydi. Şımar - tılarak, nazlandırılarak büyüdü. Dünya umurunda olmadan serpil- di. Büyük ablası bir avukat kâtibi - ne vardı, Küçük ablası evleneme - di, bir köy muallimliği alıp gitti. İki ağabeyisi, Saim Beyle Rüştü Bakiki şi bİr bağ icindir dizip seci Nezihe anasının babasının ya - nında kaldı. Babası Bursada ma nifaturacılık ediyordu. Nezihenin hatırı için satıp savdılar, İstanbu- la yerleştiler , lâde güzel bir kızoldu. Bu kızı, kırk yaşında, çok zengin bir zat o- lan Ahmet Hilmi Bey beğendi. Ev- lendiler. Hilmi Bey, genç karısının gözünün içine bakıyor, bir dedi - ğini iki etmiyordu. Ona kalbini ve kasasını açmıştı. Bu izdivaç, Neziheyi bütün bü - tün çığırından çıkardı. Bol paray- la cihana sığmaz oldu. Mısir diyor Saim Bey sordu: — Ne teklif etti? . Nadire Hanım bir an tereddüt etti, sonra lâkaytleştirmaya çalıştı. ğı bir sesle anlattı: — Kabul edilecek bir şey değil! Adada canı sıkılıyormuş, Gunayı istiyor: Yazı benimle beraber ada da geçirsin, diyor. — Ben bunda kabul edilmiye « cek bir şey görmiyorum. Nadire Hanım titizlendi: — Sen çıldırdım mı Saim! Gu - mayı Neziheye nasıl bırakırsın? . (Devamı var) ongresi Gayri mübadiller cemiyetinin se nelik kongresi bu ayın yirmi ikinci salı günü saat on dörtte Halkevin- de toplanacaktır , Kongrede idare heyetinin raporu okunarak müzakere edilecek, yeni idare heyeti için intihap yapılacak- Bir ecnebi teci Türkiyeyi | buluyor ? nası — “ Yerli mallar sergisi çok güzel ,, İsveçte çıkan müteaddit gazete lerin muharrirlerinden M. Edgar bulunmaktadır. İstanbula, memle- ketimiz hakkında tetkikler yapa- rak mensup olduğu gazetelere bu tetkiklerin neticelerini yazmak ü- | zere gelen İsveçli gazeteci seyha ti etrafında şunları söylemiştir: . ! “— Her yılbu zamanlarda, Stokholmün en büyük gazetele - rinden biri olan “Social Demokra- ten,, hesabına ecnebi memleketler- de bir tetkik seyahatine çıkarım. Ziyaret ettiğim her memleket hak kında müteaddit makaleler yaz - dığım gibi ayrıca bir de kitap ya” zarım. Buraya gelmeden evvel bir ay kadar Bulgaristanda (kaldım. Türkiyede de bir ay kalarak tetkik ler yapmak fikrindeyim.. Maksa -| dım Türkiye cümhuriyetinin on yıl lık faaliyeti hakkında karilerime bir fikir vermektir, Türkiye hali- hazırda beynelmilel siyasi hayatta mühim bir mevki işgal etmektedir. Bulgaristanda (bilhassa nazarı İ dikkatimi celbeden (Makedonya meselesidir. Bulgaristanda kimin * le konuşsanız size Makedonyalıla- rın ecnebi tazyiki altında © ıstırap duyduğundan bahsediyor. Bulgaristanın içinde de Make - donyalıların kendi o aralarındaki li etme.. İhtiyar, Kara oğlanın gözünün içine bakıyordu. Bununla Güliyi düşün demek istiyordu. Bu esnada avluda atların kiş» nemeleri, tepinmeleri (duyuldu. Kara oğlan ayağa kalktı, pencere- den uzandı. Yadigâr; atları silâh» ları hazırlamıştı. Pencerede Kara oğlanın başını görünce bağırdı: — Yolcu yola gerek Kara oğ» lan? Kara oğlan, o anda şahlanmış sinirleri arasında bocalıyordu. Bu- radan gitmek Güli ile ihtiyar bas- ta babasını yapa yalnız bırak- mak ona çok ağır geliyordu. Bu baba kıza ne kadar iyilik yapmış, onlardan ne kadar fazla iyilikler görmüştü. Kaç defa yara be» re içinde nefesi bu hanın kuytu o « ile iyileşmişti. Güli ne iyi kızdı.. Onun tatlı bakışları bir hastayi zaklara gidecekti. Güliyi belki bir ler Kara oğlana çok acı geldi. Dı - şarıda atlar kişmiyor, tepişiyor, ve Yadigâr sesleniyordu: — Kara oğlan, yollar kararı yor!.. mücadeleleri memleketin inkişafr na bir engel teşkil etmektedir. Türkiye de ise tam bir sükünet vardır.. Türkiye fevkalâde güzel bir memleket.. Lâkin hiç propa- ganda yapılmıyor .Türkiye için tu- | di, ihtiyar önüne gitti. Ellerin | di: bakmadı. Göğsünü rüzgâra aç rizm propagandası . yapılmıyor . Nezihe, on yedi yaşında, harıkâ- | Türkiye için Turizm propaganda » sı yapmanız zamanı gelmiştir, zan» nındayım. Bu propaganda size çok bir masrafa mal olmıyacak çok faydası görülecektir. Yerli mallar (o sergisini ben de gezdim, Avrupa mallarından çok farklı olmıyan eşya yapabildiği i- çin Türk sanayicilerini tebrik et » mak lâzımdır. Bu nokta hakikaten çok mühimdir. Ben bu sergiyi ziya ret ettiğim zaman memleketimde açılan sergilerden hiç farklı bulma dım. Her şey o kadar güzel tanzim edilmişti. Eğer bu sergi için yalnız memleket içinde değil, dışında da Jar, Karla ) için Kara oğlanın Ki ir Mi O, ne kayalar tırmanmış, ne kor- kunç gecelerde boğuşmuş, ne uzun yollar yürümüştü.. Birden silkin- den öptü: — Baba, hiç üzülme. Allah ne kısmet etse onu bulacağız.. Dua - dan bizi eksik etme. İnşallah gene görüşürüz. öptü: lâdım. İyi günler gör.. Kahraman bir Türk gibi yaşa... lerini dişlerile parçalıyor göz yar larını göstermeden ağlıyordu. Kara oğlan ona doğru döndü. yemedi. Kahraman genç, belki ha- yatında ilk defa hislerinin çem- beri içinde eziliyordu. propaganda yapılmış olsaydı bu , Türkiyeye sanayi sahasındaki ik- tidarını bütün dünyaya göstermek için güzel bir fırsat © teşkil ede - cekti., , . Itfaiye mütehassısı İtfaiye mütehassışı, şehir itfa- iyesini daha mükemmel ( bir hale| getirmek projesini hazırlamak üze | İre İstanbul sokaklarında tetkikat | lemek istediklerini bakışları ile yapmaktadır. Sokakların umumi vaziyetini tetkik işini bitirdikten sonra, raporunu verecektir. — Fatihte yangın Dün Fatihte İstiklâl mektebi kar şısında inhisar idaresi memurların- dan Adnan Beyin oturmakta ol -İ| duğu evden yangın çıkmış, büyü « j tır. Kongrede bundan başka, cemi» | mesine meydan verilmeden sön - yetin hükümet nezdinde yapacağı | dürülmüştür. Yangının bir pence- | gâr.. teşebbüsler için yeni idare heyeti- | reye atılan cıgaradan çıktığı anla ne direktif verilecektir. özü şılmıştır. ğ kizi Güli birden ayaklarına kapan- dı, hıçkırıklar arasında : — Osman... Osman... diye inle- di. Kara oğlan, Güliyi ayağa kal» dırdı, onu teselli etmek, avutmak istiyordu. (OFakat (hislerin bu kadar coştuğu bir zamanda insan söz söyliyemez tıkanır. Fakat söy» anlatır. Şimdi Osman da Güli- ye böyle bir bakışla bakıyordu: — Kara oğlan yalçın seni bek- | liyor.. | Yalçın, onun emektar atı idi. Bir saniye, uçar gibi yol aldığını düşündü. Yeni memleketler, yeni insanlar, yeni saraylar gözü ö- nünde canlandı, — Hayyyyt.. geliyorum Yadi- HÜKÜMDAR — Evlâdım, dedi, beni merak ! < İ basını, sıcak tatlı günler geçirdiği dalarına atmış, Gülinin ihtimamı | zaklaştı. Yadigâr, kızgın, kızgın daha görmiyecekti. Bu düşünce | tehzi bir tavır takınmıştı. — Allah yolunu açık etsin ev. | “<ğim Gülim dediğini duydu. Güli, beyaz yeldirmesinin yen- |“ağa vermişti. İhtiyar Söz söyliyecek oldu. Fakat söyli « (— Yazan: Niyazi Ahmet Artık Güliyi, ihtiyar hasta bas | han odasını unuttu: — Allaha ısmarladık.. Güli... Sana oradan güzeller şallar getire- ceğim... Kara oğlan merdivenlerden İ» nerken, Güli hıçkırıyor, babası ök» sürüyordu. Toprak avluda Salihi gördü. O da mahzun mahzu; 2 ra oğlanın yüzüne bakıyordu. Ka- ra oğlan Salihi yanına çığırdı: — Salih, dedi, beni dinle.. En kek kalp derdinden şikâyet etmez. Fakat Güliyi bıraktığımdan üzü - lüyorum. Yalnız o bırakmak iste mezdim. Ona iyi bak. Ben unut- mam, gene geleceğim.. Merak et» | mesin. Kara oğlan arkaya bakmadan, kulaklarını O tırmalayan hıçkırık ve öksürük seslerini duymadan u- yüzüne bakıyordu: — Kara oğlan, sen değiştin, iyiletmeğe | yoksa Güliyi bakmak mı istiyon. kâfi idi. Şimdi uzaklara, çok w-| miyorsun?., Yadigâr bunları söylerken müs- Kara oğlan sert bir sesle: — Haydi, dedi, çok söylem (| mes, İki süvari atlarına atladılar ve yıldırım gibi Pasin ovalarına doğ- Karanlık yollar.. Sarp kaya ru atıldılar. Atların nal sesleri, Gü- Jinin kalbine bir ok gibi saplanmış» tı. Pencereye atıldı. Bağırdı? Ni — Osman, Osman... Kara oğlan hiç arkaya dönme di ğ 1 mış... Atının nal seslerine kendini “ vermiş, gözlerini yeşil di lara il da Güli, onların bir nokta kadar | göründükleri vakit Karaoğlanın İhtiyar Kara oğlanın alnından | S*Tİ döndüğünü kendisine öpü ler gönderdiğini gördü. Gene gel, € Geri döndüğü vakit babası e lerini kapamış, arkasını yanan o | #U dudaklarında tatlı bir te vardı. (Devamı var) — — aaa Bekşinin odasında hırsız! v Taksimde Şükrüpaşa apartıma - nın bekçisi Bahri Efendinin odas na hırsız girmiş, o esnada uyu» makta olan Bahri Efendinin 15 li- rası ile bir saatini ve elbiselerini çalmıştır. Yapılan tahkikat neticesinde hır sızın sabıkalılardan İzmirli Musta fa oğlu Rifat ölduğu anlaşılmış, Rifat yakalanmıştır, çalınan eşya geri alınmıştır . —ime Sebze hali Belediye Keresteciler yangın yerinde bir sebze hali yaptırmiya karar vermiş ve plânlarını da ha » i K zırlamıştı. Belediye diyor ki; “Paramız hazırdır. Plânlar da yapıldı. Bir kaç güne kadar müna kasa şartnamesini de ilân edece - ğiz.,, i Yen; halin önüne rıhtım da ya: Diye nârâ atmak için içinde bir | pılacağı için mavunalardan eşya ateş yandı. 4 vi vinçlerle hale nakledilecektir ,