E yük Hikâ e: 7 | ei erkek, Tekin Alple Demir by bulda oldukları © zaman, n yüzlerini haftalarca » Biri dışarı gidecek ine mektup yazmak ak » ötek; rar Pari Meselâ biri, j m Odaya: “Merhaba, Sel Öteki de kısa bir: Mazlard, m” derdi. El bile sıkış- İş lesini i vene ee e. rr, okumuya koyu - bişi öleki slinde ne iş daş Zin ;,. © meşgul olurdu. Bir sa | j Sitte, gat, keyiflerince vakit ge-! İş aba > Bir ahbap ziyafetinde, z r mecliste, saatlerce konuşmadıkları çok » Yalnız falan veya fi- a, şöyle uzaktan biri- “a yak ayni hükmü ve Üni, “kalâ, budala, trraşçı bi- Yi nlerlerken, ayni gülümse! Derler. Tekin “ Alp, d and, an bahsederken: “Dos-! y üç ircan, Tekin Alpten 4 dr, mea: “Candan arkadaşım- | ve ezdi. Onlar sahiden dost! id, ftılar, Biribirlerini sahi- j ötekinin ri di J r rlerdi. 4 © halde biri, öteki için ken ; Bize atmıştı. hr. *.» Üy Alp, ufaktefek, zayıftı. İş, "e iriyarı şişmandı. Ufak. ği am kurtardı. an birkaç sene evveldi. » Hani bilirsiniz ya.. *i er vardır; insan o sene- “'amak,,o senelerden bah- m ? umumi harp senelerin- e Mahedecek değilim. İkisi de Pİ iii bitirmişler, terhis e- | Ya i. Demircanın hayatını, | Ky Alp Boğaziçinde kurtardı. Kaynar vardır. Cepheler - ! ” üşlerdir de, burunları | ti, amıştır. Sonra İstanbu- * Eriten ölmüşlerdir. Nk Ea burun- : an bitirmişler, İstan- m şlerdi. Demir Can, bo- ka i girdi, Kendini akın- l Mi Si i Ni İl ii Tekin Alp hemen a- a Yüzücü de değildi. Az « Güç belâ De - i kurtardı. w bundan ne o bahseder, vi İkisi de naziktir, Bi- Minnet koşmak istemez. 1 * #4 lir ç Alp, ufaktefek, zayıftır. NE Can, iriyarı, şişmandır. Fa- Alp, kendini , Demir yerine koymuştur. “de, *Sânmı kurtarmak, ona San vermek demek değil eN ikinci bir | İ başlamak demektir. V İiyarı Demir Can, Tekin (0 Klan üdür. Ama, Tekin Al- Bika, le, Demir Can çocuk - p ; sene. evvel, Boğaziçi M kı doğan bir çocuk... N b; e düşmüş, dişleri ta - Na “, sişman bir çocuk... yel bir tosun! | senenin her birini p ep, Alp kazandırdı. Her ge a «ana Tekin Alpe borç- V Alp daima bunu dü-| dağ buna mukabil De 3 * mükâfat, minnetarlık| İ | Karakedi musa NakledenSelâmi İzzet € Zeçmezdi. Bazan bu -) İİ — Kadın | falan gibi şeyler istemek için de- gil; sadece keyif duymak, iftihar- la göğüs kabartmak için düşünür. Bunu düşünmekten sadece mane vi bir haz duyar. Demir Can operatördür. Hem de | meşhur öperatördür. San'atkâr - dır: İyi kesip biçer. Muvaffak o - lur. Tekin Alpin işi gücü yoktur, ! parası vardır. İnsan oğluyla ne ka İ dar iftihar ederse; oo da, Demir Canla o kadar iftihar eder. Demir Canın muvaffakıyetlerin-| de, biraz da onun hissesi yok mu? | Bir kadın, Demir Canm iriyarı en- damına, kapılardan sığmıyan bo - yuna bosunu beğenerek baktığı| zaman, Tekin Alpın yüreği, sanki beğenilen kendiymiş gibi, hop! e-' der. Çarpıntıya yakalanır. Demir | Canın iştahla yemek yemesi, bol bol gülmesi, sıhhatli olması içine zevk verir. Yaradıcmın duyduğu zevki duyar. Demir Canın evinde olduğu ak-! şamlar, etrafa bakınır ve düşü - nür: — Bu oda, benim sayemde bu be | ceki halini almıştır. Bu elektrikler yanıyorsa, bütün bu eşyalar bur - da, yerli yerindeyse, şu genç ka dın şu koltukta oturuyorsa, benim sayemdedir. Çünkü bir yaz günü, boğazın akıntılı sularına kendimi fırlatıp attım ve koca bir vücudu kurtardım. i Güzel bir kadın, tatlı bir ışık, gece, iyi döşenmiş bir salon.. Bun- lar da ne?, Ya, Demir Can, hayata yeniden kayuştuktan beş sene son ra &vlendi. Karisiyle mes'ut bir ö- mür sürüyor. 1 air ” > Nikâhları bir kışgünü Boğaz- da kıyıldı. Etraf bembeyazdı. Her yer donmuş, hatta yalı boylarmda, sular bile donmuştu. Her yeri kar kaplamıştı. Gelin, beyazlar içinde, sanki kardan bir heykeldi. Ne güzeldi. Fakat Tekin Alpin kalbine bir sıkıntı geldi. Kar erir değil mi?. Bir an saf ve temiz olan şeyden; birkaç zaman sonra bir yığın ça - mur kalır. Ama karı koca mes'ut oldular. AŞ er Mere İŞ SAOR 7 Leningrat'ta Türk takımı bugün ikinci maçını yapacak Geçen hafta Moskovada yapr lan ilk futbol maçını Türk takımı 7 — 2 kaybetmişti.. Gelen haber- lerde verilen tarihlerde bir yanlış" ftık yoksa takımımız bugün Lenin gradta ikinci maçını yapacaktır.. Uzun boylu tahinlere girişmekten ise, bu maçta daha iyi bir netice almamızı temenni ile iktifa etme- yi tercih ediyorum.. Giresunda Giresun, 24 (VAKIT) — An- karanın Çankaya futbol takımı buraya gelerek dün Giresun spor futbol takımı ile karşılaştı. * Maç çok heyecanlı oldu. İki taraf ta kazanmak için çok çalış tılar, Fakat maç ikişer sayr ile ve beraberlikle bitti. Sporcularımız Leningrad, 24 (A.A.) — Türk sporcu heyeti dün buraya gelmiş ve istasyonda merasimle karşılan- mıştır. Heyetin vürüdünda Türk ve Sovyet milli havaları çalınmıştır. Cevdet Kerim Beyle Leningrad terbiyei bedeniye reisi M. Durmac- kin birer nutuk teati etmişlerdir. Öğle üzeri misafirlerin şerefine bir ziyafet verilmiştir. Bu ziyafet | fevkalâde samimi bir hava içinde geçmiştir. Fransada bisiklet yarışı PARİS, 24 (A. A.) — Bisik- letle Fransa turunun 27 inci mer - halesini Şpayher (Fransiz kazan mıştır. o | İkinci İtalyan Guerradır. Tek başına yarışa girenlerden İtalyan Martano, üçüncüdür. Beynelmilel tasnif neticesi şu » dur: Fransa: 444 saat 32 dakika, 50 saniye; Belçika: 445 saat 53 da - kika, 46 saniye; Almanya: 447 sa at, 53 dakika, 46 saniye; Alman- ya 447 saat, 13 dakika, 14 saniye; İsviçre: 448 saat, 45 dakika, 33 sa niye; İtalya 449 saat, 51 dakika, . Bu saat miktarları her memleke tin sekizer kişilik ekipinin birin - ci, ikinci ve üçüncü gelenlerinin Yuvalarına, saadet (alabildiğine doluyordu. Aldoğu kocasmı sevi - yordu: Aslan gibi, tam erkekti. Kocasına hayrandı: İşinde muvaf- fak oluyordu. Mes-uttular. Güle söyliye yemek yiyorlardı. Ayrıla - cakları zaman öpüşüyorlar, buluş tukları zaman öpüşüyorlardı. Ko - cası eline gazete alacak oldu mu, güzel dudaklarını büzüyor, ince kaşlarını çatıyor, yordu.. Dedim a, sevişerek evlen - mişlerdi.. di. Kıymetli eşyaları, o kıymetli, bir kedi, hortumunu uzatmış bir İ fil, kol kola girmiş bir kızla bir | <dip te reçetesi yapılmıyan veya hastaneye yatırılmayan tek bir ma- lâl veya malül ailesi olmadığı gi-! bi def'atle tahakkuk ettiği, veç-| ya girdi. hile Türkiye hudutları işleri ciddiyetle takip ne bir meslektaşımız ve ne de bir | vermiyen umumi merkezimiz mü - © |tecavizleri cümhuriyet (o müddeiu-.İlacak ki aşabi bir hareketle kol - erkek., Belki bilirsiniz, bütün bu eşyaların tozunu almak hizmet - çilerin aklından bile geçmez.. Günlerce, öteye beriye el bile sür- mezler... Fakat, yirmi gün sonra bakarsınız, biblolar yerlerinden oynamışlar, Fil hortumunu duvara uzalmış, çiftler arkalarını dön - müşler, kedi ta uca gelmiş.. (Devanu var) şımarıyordu; | Gazetenizin 22 temmuz 933 tarih- “Beni yalnız bırakıyorsun ama... |li nüshasında cemiyetimiz hak- Çalışacak olursa, yanında oturu - kında intişar noksanlık dolayısile aşağıdaki i- zahatımıza, muhterem gazetenizin Amma.. evleri çok iyi döşeliy- | bir sütununda yer verilmesini de- rin saygılarımızla ricalarız efen- biblolari vardı: Sırtını kabartmış | dim: şehit yetimi mevcut değildir. mesafeyi kaç saatte yaptıklarının yekünudur. Turu kazanan Şpayher, 4395 kilometrelik 23 merhaleyi 147 sa- at SI dakika 37 saniyede yapmış- tır. Harp malülleri cemiye- tindeki hadisenin izahı Harp Malülleri Cemiyetinden: | eden malümattaki Merkezi umumimize müracaat İ doğru Şahın karşısına gelerek yer- 5 l — VAKIT 25 Temmuz 1933 — . HÜKÜ bid'ui Kübra, Kara ciğayin bir tokatı ile ayakları altıma serilmişti. Salo- nun her tarafında birer kapr açıl- dı.. Her kapıdan birer muhafız ortaya atıldılar. Hiç etrafa bak- madan yere serilmiş kadmın ya - nına geldiler ve onu yerden kal - dırdılar.. Henüz salondan çikma mışlardı ki diğer bir kapı hızla a- çıldı. Bir kaç muhafızın arasın - da de cüsseli bir adam göründü. Bu, Muğravdı.. Muhafızların ara- sında ilerlerken baygın bir halde taşınan Kübrayı gördü. Dikkatle baktı.. Kadın tanımıyordu. Bir - denbire garip bir his içini kapla” dı. Bu, Tamara olabilirdi. Ta - mara aklıma geldiği anda ileri atıl- dı. İki adımda muhafızların önü- ne gelmişti. — Kimdir bu kadm.. Hangi hayvan bunu bayıtmış?.. Diye bağırdı.. Kara Çiğay Han Şahın odası na girmek üzere idi. Çınlıyan bu gür ses onu yerinde mıhlamıştı. Topukları üzerinde geri dönünce Moğravın ateş saçan gözlerile kar. şılaştı. Muhafızlardan biri Kara Çiğay Hanı göstererek “Bu kadı - nı bu hale koyan odur..,, demek is- tedi. Muğrav ayni sert (o hareketile Hana döndü.. Karaçiğay Han, o ande saray- da en nüfuzlu bir adamdı. Üste lik kumandandı. Şah Abbas, en tehlikeli harplere, milletin, mem- leketin mukadderatı mevzuu bah- solduğu yerlere onu gönderirdi. Muğravın o etrafı muhafızlar sarmıştı. Biri omuzundan yaka- lıyarak götürmek, çekmek istedi. Karaçiğay da emir vermişti: — Götürün bu #erseriyi!. Muğrav, omuzundan yakalıyan muhafızı belinden tutarak arka « daşlarının üzerine fırlattı ve yum ruklarını sıkarak Karaçiğay Ha- nin üzerine yürüdü. O vakite kadar odasından, dı- şarıda cereyan eden hâdiseleri sü- künetle dinliyen Şah, kapının ö» nünde belirdi. Muhafızlar selâm durdular. Karaçiğay (Han top- landı. Muğrav, ayni (o vaziyette duruyordu. Bu esnada salonun ni- hayetinde bir koşuşma duyuldu. Vezir, uzun cübbesinin etekle - rini sürüyerek koşuyordu. Etraf- taki gayri tabiiliklere bakmadan, lere kadar eğildi. Öyle (durdu, Şah Abbas: — Söyle dedi ne var?. — Mirza Nâsır ortada yok. — Kız?. — O da yok. — Maksut?.. — Maksut ta yok... Şah Abbas fena halde asabi- leşmişti. Karaçiğay Hana döndü: — Çabuk kapılara adam sas dahilinde | edilmiyen | AŞK DELİSİ MDAR Yazan : Niyazi Ahmet Daha yerine oturmamıştı. Zili çaldı. Muğravı getirmelerini em - retti. Muğrav muhafızların ara- sında Şahın huzuruna (o çıkarıldı. İ Şah Abbas muhafızlara dışarı çık» malarmı emretti. Odada yalnız kaldılar. Bir müddet ikisi de sus- tu. Şah Abbasın karşısında sual sorulmadan kimse söz söylemeğe cesaret edemezdi, Muğrav, bunlara (o ehemmiyet verenlerden (değildi. En nihayet kendisi de Gürcistan krallarından biri idi. Asil bir aile idi. — Şah, dedi. Demin salonda gördüğüm kadın kimdi?.. Şah Abbas, Muğravı baştan a - yağa kadar süzdü: — O seni alâkadar etmez. Fa- kat sen cevap ver. Tamarayi kim kaçırdı? Muğrav bu sualin manasını an ıyamamıştı. — Nereden?.. Diye sordu. — Nereden olacak, dan... — Tamara şu ande sarayınız- da değil mi? — Şu ande olmadığını söyledi- ler. Emir verdim. Kaçırmağa te « şebbüs edenler nerede ise yaka lanacaklar... . Muğrav helecanlı ve Şah Ab bas asabi olmasaydı. Kalm duva- rın arkasında kendilerini dinliyen Cücenin çıkardığı korku nidasını duyarlardı. Cüce, emir verildiği- ni duyar duymaz (o yıldırım gibi merdivenleri inmeğe başladı. Alt demir kapıdan çıkınca, doğru Mir- za Nâsırı bıraktığı yere geldi. Mirza Nâsır, bir şeyler mırılda- nıyor, dualar okuyordu. Tamara göz kapaklarını kımıldatıyor, şaşkın şaşkın etrafına bakınıyor « du. Maksut, simya âliminin etek - lerinden çekti: vaktimiz yok. Şah emir saldı. bütün kapılar tutulacak. Yakala” nırsak, bizi affetmezler.. Mirza Nâsır hayretle kaldırdı: — Kaçacağımızı ne biliyorlar? — Odaya gelmişler; bizi bula- mamışlar, — Peki, nereden kaçacağız?, başını Sonra: — Sen, Tamarayi misin? Bu esnada, Tamara, tamamile | gözlerini açmıştı: — Ne oluyoruz.. Neredeyim?,. Diye mırıldandı. Maksut, Tamarayi (o belinden yakalayarak kendine doğru çek» ti. Başımı kulaklarıma yaklaştır. dır — Metin olursan kurtulacağız. Fazla bir şey söylemeden oda- fak bir müsamahaya bile cevaz Kanunları, nizamları ve Tür-| mumiliğine tevdi etmek suretile kün çok temiz ahlâkını örnek tu | bu yoldaki vazifelerini de hüsnü i- tarak çalışan ve bu uğurda en u -| fa etmiş bulunmaktadır. , |lamıyordu. Hâlâ bön bön i yordu. Mirza Nasır da bu vaziye- > vaziyetimiz çok tehlikelidir. Tamara bunlardan bir şey an - tin tehlikeli olduğunu anlamış o- larını gerdi; Maksudu dan çekti, omuzun (Devamı var) sarayım» —Detab; biz saniye deşbedecez ii Maksut, bir müddet düşündü. taşıyabilir Yalnız, şu kadarını söyliyeyim ki, © ii gi ş # / * g b. 5