İ © mi gördüğü gün arkamdalâ - sa elbisem vardı... Bana baya - Je gördünüz mü?.. vi Lâcivert Elbise — Yok yani benim böyle oldu- Yazan : İsmet Hulüsi — Giy de o da görsün, biz de ğuma bakmayın.. Saçlarımı düzelt- | görelim.. tireyim, traş olayım, ayakkapla - rımı boyatayım.. Hele lâcivert el- bisemi giyeyim.. O zaman ne de- | likanlı olurum. Benimle evlenmeğe | can atmıyan kız kalmaz.. «- Siz hiç beni lâcivert elbisem- — Bir gün giyeyim de görün!.. — Hemen bundan bir kaç sene “evvel, Divanyolunda bir kıza rast gelmiştim. Hem öyle şunun bu- nun kızı değil ha, bugüne bugün babası tapu dairesinde hatırı sayılır bir memur... Ne di- “ yordum... Ha işte okizbe- âşık olmuştu, Araya adamlar koydular., Şu kızı al dediler.. Am- ma bakma... Bizi açmaz.. Ben da- ha başka türlü isterim.. Alacağım kız; sazdan, sözden anlamalı... , — Yok, sazdan sözden anlayan beni ne mi yapsın?.. İş öyle değil. lâcivert elbisemi giyeyim.. lan siz görün!. ». y tam kırk © yaşında e di. Bekâr yaşıyordu. Evlenmek P © arzusuna daha yirmi yaşında iken ” © kapılenığr! Fakat bir türlü iki w- pe © Gunu bir araya getirip evleneme - mişti.. Maliye tahsil şubesinde bin ku: | İl | görmeyi ruş maaşlı memurdu.. Bin. kuruş | “diyip te geçmeğe gelmez. Zammı “ile beraber tam kırk lira eder.. Eh | e kırk lira ile'de bir karı koca gül Yı kırk, tam evlenecek çağ- ı Bir sene daha geçecek olursa iş daha güçleşecekti. Kırkla kırk bir arasındaki yaş farkı, pek otuz dokuzla kırk arasındaki (ofarka benzemez. Otur dokuzda uzun yaşlı derler amma, kırk bire ayak bastı mı ihtiyarlık takınır., insana sıfatını ». 5 * Milyoner Forda çuval çuval . Para veren Allah, Sebati Beyden evleneceği bir kadını mı esirg cekti?.. Nihayet onada istediğ verdi: Kendisinden on beş yaş küçük bir genç kız... Eli yüzü düzgün, şöyle böyle o- kuması yazması var.. Sazdan söz - den de anlamaz değil. Üç sene ut dersi almış.. Hem a- lafıranıga hem de alaturka çalıyor, | hattâ Sebati Bey, bir kaç akşam &vvel evinin önünden geçerken o içerde... Utla, Çarliston çalıyor- muŞ... Sebati Beye bu uttaki şarkı öy- | le tesir etmiş ki.. Bir lâhzede çalı - nan parçayi ezberden iş arasında bile bazen hafif sesle tekrarlıyor.. “Garson bira getir,, “Garson bira getir,, Arkadaşları ikide bir söyliyor - lar: — Sebati Bey sen şu kılrk kıya- feline bir çeki düzen ver... ğın kız seni beğenmiyecek.. — Kim demiş hele ben lâcivert | meğe ve meseleyi elbisemi bir giyeyim., Alaca - | — Yok, her şeyin bir vakti var- | dır.. » * » Ha bugün ha yarın derken ni- | kâh için kararlaştırılan gün de | geldi... Nikâh dairesi Sebati Beyin ar- i kadaşlarile dolmuştu. Hepsi, İraz evvel lâcivert elbisesi içinde ! karşılarına (o çıkacak olan damadı bekliyorlardı. Saat tam on birde kız tarafı geldi. Ufacık tefecik, kap kara bir kız, her hal - de gelin o olacaktı.. Yanında çar- İ saflı altmışiık bir kadmla, paça- ları kırk santim genişliğinde pan - talon giymiş bir de erkek vardı.. Sebati Bey meydanlarda görün- müyordu.. Zaman geçti. Kız sabır- sızlandı. Yaşlı kadın lâhavle der gibi başımı salladı. Paçaları geniş delikanlı sağ kolunu yukarı kaldı- rıp, kolunun altından yana doğru tükürdü.. Saat on iki oldu. Bir oldu Se- bati Beyin arkadaşları: — Vazgeçmiş olacak artık gel- mez. Diyerek birer birer gittiler.. Saat üç oldu. — Hadi kız gidelim, bu surat- sız herif gelmiyecek., Kayinvalde, gelin, kayinbira- der de çekilip gitmekten başka bir İ çare kalmadığını anladılar.. » * : Sebati Bey ertesi sabah süklüm büklüm işine geldi... — Ne oldun Sebati Bey; dün evlenecektin; hepimiz nikâh dai- resine gitmiştik... Sebati Bey meyüs, meyüs başı- nı salladı: — Lâcivert elbisem... — Eee. Lâcivert elbisen?.. — On senedir sandıkta duru - yordu. Dün çıkarıp giyecektim... Bir de ne bakayım.. Güveler par - ça parça etmişler.. İler tutar yeri kalmamış. — Peki evlenmek ne oldu?.. Durun hele yeniden bir lâcivert elbise yaptıra- yım da evlenmeyi o zaman düşü - mürüz.. — Evlenmek mi?.. ' Selânikte bir tevkif Atına, 18 (Hususi) — Selânik kolordusu zabitanını hükümet a - ihtilâlcuyane omektuplar gönderen Pangolosçu zabitlerden miralay Zervas, Selânik valii u - mumisinden gelen şifreli (o telgraf üzerine tevkif olunmuştur. Bu ha- reket, sabık diktatör ceneral Pan galosu iktidar mevkiine getirme - ğe matuf bulunuyordu. Muhalif fırkalar, mütekait mi- ralay Zervasm müddeiumumili - lerine edilmesini tenkit etmekte ve ka - nuna muğayir görmektedir. Mu - zarı dikkatini, Venizelosun O sui kastından başka bir tarafa çevir * İ matuftur, bir | - | ber alınmış yapılan leyhine ayaklandırmak için kendi- | ğin müzekkeresi olmaksızın tevkif | e, Ğİ . haliflere göre miralay Zervasın tevkifi, efkârı umumiyenin na -| unutturmağa | | mışlır. .Esrarkeşler “Erenler bizi tedir-! gin etmeyin,, | Diye yalvarmıya başladı ! Hasan ve Sami isminde iki kişi İdün sabah şüpheli bir şekilde Top | hanede Boğazkesen caddesinden geçerken çevrilmişler ve üzerleri aranmıştır. Her iki adam da birer mişlerdir. Hasan ve Sami esrarları | İ sinden aldıklarını söyleyince he- men kahveye gidilmiş, arama ya - pılmışsa da kahvede kimse bulu - namamıştır. Zabıta Omemurları bir de kahvenin arkasındaki yan-| gın yerini gözden geçirmek iste - mişler ve bu esnada on iki kişinin İ bir arada kabaklarla esrar içtikle- | rini görmüşlerdir. Esrarcılar Hüseyin, Nazif, Ali, İhsan, Hüseyin, Mehmet, Temel, Mehmet, Şaban, Hayri, (Abbas Karakaş Ahmettir. Bunlardan Te- melin üzerinde bir hayli esrar bu- lunmuştur, Esrarcılar (o yakalanmışlardır.. Bunlardan Hayri: — Erenler, bizi tedirkin etme- yin! diye yalvarmıştır. $ Üzerlerinde esrar bulunan Hü seyin ve Saminin Boğazkesen cad- desinde Karakaş Ahmedin kahve- sinden esrarı satın aldıklarını söy- lemeleri üzerine kahvede araştır - mayapılmış fakat kimse buluna - mamıştır, Fakat kışla (o arkasında yangın yerinde Hüseyin; Nazif, 'Ali, İhsan, Hüseyin, Mehmet, Temel, Meh « met, Şaban, Sabri, Abbas, Kara - kaş Ahmet ismindeki şahıslar top- lu olarak bir esrar kabağının ba - şında bulunmuş ve derhal yakalan | mıştır . Temelin üzerinde esrar ve bir de kama bulunmuş ve cümlesi alm mıştır. Eski dost! Küçükpazarda oturan Elveda is- | mindeki kadın dün evinden çıkar- ken eski dostu Fazli önünü kesmiş ve üzerine atılarak boynundaki al- tmları koparıp almıştır. Fazlı ka - çarken zabıta memurları tarafın- dan yakalanmıştır. Kaçak çakmak taşı Beykozda Fevzipaşa caddesinde 32 numaralı Odükkânda kasap! | Kemaliyeli Hakkı Efendinin dük- kânında kaçak eşya bulunduğu ha araştırmada kaçak çakmak taşları bulunmuş - tur. Bunları eski kiracı tarafından bırakıldığı iddia edilmektedir. $ Dün Edirnekapı cami soka » ğında oturan 16 yaşındaki Ali oğ- lu Babaattin Efendinin sol gözüne taşla vurmak suretiyle hafif suret- te yaralıyan 12 yaşındaki Muam mer yakalanmıştır . $ Şehremininde simitçi Hüseyin oğlu Hasanla seyyar satıcı İsmail oğlu Hidayet ve arkadaşı Salâhat- tin arasında çıkan kavgada Hida- yet Hasanın ve Hasan da Salâhat- İlinin başından taşla yaraladığın - dan hep birden yakalanmışlardır. $ Karaköyde yersiz takımından Kigorkla Ahmât arasında 25 ku -! ruş meselesinden çıkan kavğa üze- | rine Ahmet bıçakla Kigorku kolun dan yaralamıştır, İkisi de yakalan- miktar esrar çıkınca sorguya çekil | | Boğazkesende Karakaşın kahve -| Mi Türkiye — İsveç Ticareti Isveç elçisi vaziyeti mizi müsait buluyor “Buhran dolayisile konulan tedbirli kalkınca serbest bir yol bulacaksın! Hükümetimizle İsveç hükümeti nda yeni bir ticaret mukave - apılmış, geçenlerde Ankara * avele Tem birinden itibaren tatbik yaşlanılmıştır. elçisi M. Bohemann yeni 6 Türkiye ilef a ari münasebat b mul smda ti İ şu beyanatta bulunmuştur; — Halihazırda beynelmilel ik- ısadi münasebatı tanzim eden ta- kaş ve kontenjantman sistemleri, herkesin kabul ettiği gibi, buhran dan doğmuş ve ancak onunla be raber yaşayabilecek bir takım ya" rım tedbirlerdir. Türkiye ile ihracat işinde bu sis- temler dolayısı ile ileriye sürülen dilekleri, hariçle aktedilen bir çok iktisadi mukavelelerin âmili İkt; - sat Vekilinin akılâne siyaseti saye- sinde, nazarı itibare almış bulun” maktadır. Benim imzalamış olduğum mu- kavelenin müddeti 1 Temmuz 933 ten 1 Temmuz 934 e kadar de- vam etmek üzere bir seneliktir. Bu mukavelenin diğer mukavelelere nazaran hususiyeti takas üzerine değil, tediye muvazenesi üzerine istina etmesidir. Bu hususiyet, mahsul ve kambiyo işlerinde. her şeye rağmen serbest mübadeleci kalmış olan memleketimin ticaret siyasetinden ileri gelmektedir .. Türkiye ile İsveç arasındaki ti - cari münasebatın son derece şa - Yahudi düşmanı Hitlerin Yahudi olduğu haberi yalan mı? Birkaç gün evel Viyana gazete- lerinden Oesterreicher Abendb- lott, Avusturya faşistlerinin tercü- manı efkârı olduğu halde Hitlerin büyük validesi bir yahudi kadmı olduğunu ifşa etmişti. Yahudi ailelerinin nisbi hak- kında en büyük mütehassıs sayılan doktor Diamant bu şayiayı tekzip etmiş ve yahudi telgraf oOajansına Hitlerin aslen yahudi olmadığını, mevzuu bahsolan ailenin Hültler | namında olduğunu ve hıristiyanlır ğı kabul ettiğini söylemiştir. Avusturya gazetesinin bu neş » riyatı Almanyada derin bir hiddet uyandırmıştır. Bir rivayete göre bir protesto notası hazırlanmakta» dır. Avusturyadaki Alman sefaret - hanesi gazete aleyhinde (takibat yapılmasını, ve tarziye verilmesi - ni istemiştir. Avusturya gazetelerinin birço- ğu Hitlerin yahudi olduğunu bir mesele yapmış bulunuyor ve bu nun böyle olmadığı (okeyfiyetinin ispatını istiyor. ninni İzmir limanında İzmir, 18 (A.A.) — İzmir tica- ret odası 1932 senesinde İzmir li - manına yapılan ithalâtın senelik... — bir istatistiğini hazırlamıştır. Bu -| nma 12 milyon 893.451 na nazaran 1932 senesi zarfında yanı memnuniyet olduğunu mek mübalâğa olur, Bununl# raber bu buhran zamanları! kadarı için de memnuniyeti gösterilemez. Buhran ve fi gayri tabii vaziyet geçtikte © ra münasebatın daha ziyade * şaf bulacağı tabiidir. Bunun de çalısmak lâzımdır . İD Altın esasının terki İsveç kat'iyen zararlı olmamıştır. fazla ihracat yapan bir mereli tir. Senelik ihracatının o kı” 500 milyonu bulur. Biz, altın © İ sını terkederken en büyk mii | cimiz olan İngiltereyi takip © | lsveçin, mahsulâtının yüzdü kını harice gönderen bir mem” olduğu nazarı itibara alınırs# le hareketin bizim için zaru” İ duğu anlaşılır. İktısadi bir yükselme husu#” ben Türkiyeyi diğer bir çok leketlere nazaran daha şartlara malik görüyorum. P memleketlerde nadir olan ve$* bulunmıyan lehinizdeki şunlardır: 1 — Borçların tasfiye edil I ması, 2 — Mahsulâttaki tenevvö' Bu müsait şartlara o mali ve maliyesi üzerine çöken ağ mazisi bulunmıyan Türkiy& | ran dolayısile konulan tedi kaldırıldıktan sonra iktısadi ! seliş için önünde serbest bulacaktır.,, IAmerikada ro Amele sendikaları amelenin sıra ile gr€ Vaşington, 18 (Hususi) 7 merika sanayiinin inkişaf! yolda yardımı olacağı ümit İ sanayii kontrol kanunu md | da büyük müşkülâta tes dilmektedir. Bir çok kumps yi | kanunun sendika sistemin€ veccih olan kısmılarına 9“ fet ediyorlar. Bu sistem, bir çok e G. T. ye merbut sendikal | zılmasını teşvik ediyor. BU “ bu faaliyete ve muvakkat > meğe matuf olacak (bü pri Ruzvelt plânını tam muvaf!? i larağı zaman O suya düşü i söyliyerek protesto ei r Hükümet, canla başla, müesseselerde mesai saatle yevmiyelerini tesbit etm©! şırken, bir çok karışıklıkl8” gelmektedir. Bostonda 3000 terzi Flâdelfiyada 2000 telsiz Nevyorkta 3000 şapka€” tonda 5000 iğne fabrikst.. Readingde 10.000 çams$"" lesi, Higtpontla 1000 yerdi i amelesi grev ilân m | lışma saatlerinin azalt ay yevmiyelerinin artar yorlar. / Gg firs yila tinde ve 60.635.480 hariç memleketlerden İzmir lima» | ithal olunmuştur.