ay, UN iy Pen eN Tg N ar Al. < Maşallah, bizi unuttunuz artık hanımefendi!.. a, Hayır, eşekle gezerken hep siz hatırımdaydınız.. e Pİ Şevkinin sevimli Evleri karşı kar- uğu için bu sevimli kom - çereden pençereye ah - lar, yolda tanışmış, ko- iu lari Fakat hepsi'bu ka- Ma ln ban, Beli EE di 4 #27 7 ve 4 il Aİ zy A, ia Sg. Vi ez Ne b h a 77. ( Nacak Birdile, & Şevki, bir yazıhanede olan Samiye ile ahbaplığı . rmek için çok uğraştı, pa- Samiye, yüzünde Ha-| olan bu adamla ancak #tmek istiyordu. Kim i de gönlü boş değildi; i Pak ievkizi beğenmemişti. .At Şevki onu tam sokağa İ- Bidecç, ği sırada, yolda yaka - amvaya kadar beraber gi- ! Tümvay parasını oturuyordu. , Yarar?, Samiye onun Ada ! teklifini bile kabul ettiği | sin havadan, sudan, gi- geçinmeden ayrılması - i Olmuyordu. Bün sinemaya gittiler. Tam let alırlarken Şevki eski tiye rasgeldi, konuşur - , Amiyeyi takdim etmek i - İF saniye içinde Sabri "yenin gözlerinden şimşek- * Şevki onların bir saniye ala pide bakıştıkları- ğ ini gördü. ti, Biz ha erini gördü bileti almıştı. Samiye iye: de buyurunuz, beraber mi?. Şevki hiddetinden 1, Fakat emrivakii ka- r oldu. Locaya üçü başlamadan evvel bütün mevcudiyetini ğeimiğin söyledi. Kendisi - Müzi vi İğini, kadınlara verdi - ri anlattı. Bütün vari - diği birkaç kadın uğru - “duğunu söyledi. Sami- Ve mest dinliyordu. Bir şeker almak için le-! guyorum ki. vererek | bir | cadan ayrıldığı i Yağmur (> Dayak ve kadın b e zaman Samiye Şevkiye sordu: — Bu arkadaşım sahiden çok zengin midir?. 2 Şevki inkâr edemedi: — Evet, çok zengindir. — Hakikaten kadınlara para verir mi?. — Verir. — Beş yüz liralık hediye verir- miş öyle mi?. — Evet, amma bir kabahati vardır: Hediye verdiği kadınları döğer. Samiye omuzlarmı silkti: — Her erkek, tahakkümü se - ven her erkek bunu yapıyor. — Evet ama Sabri beyin döğ- mesi başkadır... Tekme, tokat,| yumruk... hepsi var. Şevki oSamiyenin bu söze de ehemmiyet (overmiyerek dudak büktüğünü, bunu tabii bulduğunu görünce çıldıracaktı. (Samiye ise derin bir düşünce içindeydi. Tek- rar sordu: — Peki, arkadaşının hediye verdiği kadınları döğmesi çok de- vam eder mi?. — Eh.... O kadar değil. Verdi- çok ği hediyeleri geri alıncaya kadar.. Musolini ve Wil #44 Düşmanları İtalyan başvekili bir gün oto - mobille Romaya yakın bir köyden geçerken otomobil işlemez olmuş” Motör durmuş. Başvekil, otomobil tamir olu - nucaya kadar köyün sinemasına girmiye karar vermiş. Sinemada günün vak'aları gösteriliyor. Kral ve kraliçe beyaz perded» görününce halk, alkışlamıya baş - lamış. Tabii Musolini de.. Fakat beyaz perdede Musolini çıkınca başvekil kendi kendini al- kışlıyamaz ya, Olduğu yerde kal- mış. Herkes ayağa kalktığı halde Musolini yakasını kaldırıp tanın - mamak için büzülmüş, büzülmüş Etrafında yaşa horra diye kı yametler koparken yanındaki a - dam Musolininin kulağına iğilmiş: — Anlaşılan, siz de benim gibi bu herifin düşmanısınız! o Fakat selâmetiniz için ayağa kalkar g”- bi yapınız. ... Meksikada birkaç ahbap bir kahvede toplanmış. Bitip tüken - mek bilmiyen ihtilâllerden iki ta- rafa ayrılan partilerin boğaz boğa za kan dökmelerinden bahsediyor- larmış. Ahbaplardan biri demiş ki: — Allahtan şu memlekete bir veba gelse de, ahalinin yarısı has- talıktan kırılsa. Belki öteki yarısı rahat ederdi. Zengin bir zat da: — Yahut, dehşetli bir zelzele halkın yarısını “kırıp “ geçirseydi. demiş, Kenarda oturan bir müstehzi: — Bana kalırsa en âlâsı halka faşistliği aşılamaktır. Deyince öte - kiler hemen atılmışlar: — Hayır canım, o kadarına da lüzum yok. iel Davide bir çare Davit Trabzonda (satacağını sattıktan sonra vapura binmiş, İs- tanbula geliyordu. Yolda küçük vapur dehşetli bir fırtınaya tutuk du. Davit bir iki kere kustu, fakat iş bununla kalmadı. Bütün yedik- lerini çıkarıyordu. Hemen kaptana koştu, — Aman kaptan efendi, bana bir çare söyle, yediklerimi dışarı çıkarıyorum. Kaptan hemen cebinden bir çeyrek çıkardı, Davide uzattı. — Bunu İstanbula gidinceye kadar ağzında tut, bir daha kus - maz$in! dedi. — Ne olurdu, keşke arkadaşın Nihalide — Ne olurdu, keşke sen de Namığı getirseydin ! a yg yy Ayyy yg dg Biraz Da getirseydin! Şaka b Bir tahlil Ahmet Nermi bey uzun bir hastalıktan kalktıktan sonra biraz sinirli ve korkak olmuştu. Her şeyden çekiniyor, çok ihtiyatlı ha- reket ediyordu. Bir gün köşkünün bodrumun - da on iki şişe bira buldu. Anlaşr- lan hastalığından evvel almış da içememiş, kalmıştı. Biraya bayı - lırdı, fakat bu eski biraların bo - zulmuş olup olmadığını anlamıya merak ediyordu. Ya bozulmuş da kendisini zehirlerse.. Atmayı düşündü, fakat hem w- şaklık, hem seyislik eden emektar adamı mâni oldu: — Beyefendi, şişe içinde bira - ya ne olur? Dedi. Nermi bey bi - ranın bir şişesini tahlil ettirmeye karar verdi. Açtığı bir bira şişesin den bir bardak doldurarak ecza” neye şu kâğıdı yazarak gönderdi. “Lütfen bozuk olup olmadı - ğını bildiriniz.,, Eczacı bir gün sonra şu kâğıdı gönderdi: “Tahlil neticesinde beygiriniz- de pekaz şeker bulunduğu an - laşılmıştır. Orya yy yy yy yg yy rg lardan © İki arka- 8 daş arasın- da : —Yahu da- ha şemsiye almadınmı? —Nereden birader, yağ mur dan dışarı çıka- ne yaparız ? e Sk TA — Ben ancak ayda 209 lira kazanıyorum, evlenirsek — Ben 200 lira ile geçinmeye çalışırım, sen de ba- şının çaresine bakarsın ... El ve Eldiven Çapkın bir adam kendi- sine eldiven almak isti- tiyen küçük elli bir hanı- ma: —5Siz ken- dinize birel tedarik et- SENİZ.. Hırsızlar çaldı O sene o Suadiyeye musallat olmuş, bütün köşkleri zi- yaret etmişler, orada oturanlara yaka silktirmişlerdi Buna karşı Rasih beyin mü. kemmel bir âlet bulduğunu duyan konu komşu merak içindeydi. Ra- sih bey hırsızları daha kapıdan geri çeviren bu âletin gayet basit olduğunu da söylüyormuş. Bir gün üç beş komşu bir ara- ya gelerek Rasih beyi ziyarete gittiler. Meşhur âlet hakkında on dan tafsilât istediler, Rasih bey: — Efendim, bu bir hoparlör - den ibarettir. Hırsız ya kapıdan, ya pencereden içeriye girince bir gramofona merbut olan hobarlör, ayak sesiyle harekete geliyor ve “kalkın, koşun, imdat..,, diye ava- zı çıktığı kadar bağırıyor. Yalnız biraz pahalı... — Kaça?. — Bana 250 liraya mal olmuş” tu. — Çok değil. Acaba bu hopar İlörü görebilir miyiz?. — Maalesef hayır. Çünkü onu da hırsızlar çaldı. İİ Bekârlık Genç kız da nişanlısı da çıldıra- sıya sevişmişler. Uzun uzun konu- şup anlaşmışlar, gezip tozmuşlar ve nihayet evlenmiye karar vermiş lerdi. Belediyede nikâhtan dönerler » ken hanım beye sordu: — Doğru söyle Nail, bekârlık « tan ayrıldığın için hiç müteessif de gil misin? Nail sevgili zevcesinin koluna girdi: — Vallabi lokantaların yemel- leri o kadar kötü idi ki: hırsızlar