9 Temmuz 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

9 Temmuz 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> Tefrikası : 53 3 MAYIS > Anlaşılıyor, hep ayni sistem. | dana yardım edeceğine, alttan al- : kurnazca müşkülât çıkarıyor - Sen, İliç günden beridir de yaptığı ih. S&nin acem kılıcı gibi, iki ya- M kestiğini anlıyorum. Artık buna 2 Si oldum. a müddet sustu ve ilâve etti: “İ —Me canın isterse onu yap. Yal MR şunu bil, ki Nahide Hanrmr s2- i karşı müdafaa için lâzım gelen gün tertibatı alacağım. Senin ha me olur, onu bilmem. , > Gene tehdit. Kendini koru il, sen çok beceriksizsin. Kar - ğin seni iyice benim aleyhime rik etmiş. Cemil Kâzım omuz siliti. Müfit etti, >— Herhalde bir avukatça İş göremiyeceğine eminim . K Neden?.. Şimdiye kadar da - senin emirlerine itaat ettim di mi?. Bundan sonra etmiyece - seesamnsrasrersasa sen | Wi .— Mektuba güvenme. Karışık arap saçi meselesidir. Biz bu çı kaç zamandır açmıya uğraşı - e... Mesele hiç karışık değil ar - & Senin için eöylenenleri oku - , Onlarda bunağın sözleri. Hiç Kiymeti yok... Uzun sürmez, İlin benden af dilersin. Ben cid- Ü konuşuyorum. Etrafa bir göz gezdirdi: « —Telefon rehberi nerede? e İşte. — Mersi, — Defteri karıştırdı. — Ne arıyorsun? — Safi Beyin numarası.. Bul - düm, Eğer beni ortada göremez - Pm Safi Beye gidip sor, o herhal- tenim nerede olduğumu bile - ir Müfit rehberi bıraktı, şapkasını onunu alıp kapıya do ü- Rğz ıp kapıya doğru yü Cemil Kâzım sordu: > Nereye? “> Safi Beyin evine gidiyorum. > Ne için? >— Sen de ağzımı açtın mı mu me bir şe soruyorsun. Bir a - | bazı şeyleri sormadan anla- Nedir. Müfie çületa, İİ 4 Süzm Cemil arkasından fırla - k'Onra vaz geçti, geri döndü. 4 oturdu: | “Nedemek istiyor?. | rim | Nü 5 .» » » kapsında Müfit Ayşeye te- etti, Kız alıal, morumordu. ; görünce pek sevindi: © © Neyi ettin de geldin. | Aşa Ne iyi ettin de burada bulun- Sana evde değilsin diye . a söyliyecek mühim bir > ye > Söyle sevgili nişanlım, mü - girip yürümiye başla - Zİ Avsesöylediz üşüim bir şey daha” keşfet - le bir şey, ki manto ile ma- <P hiç kalır. mi o menhus bahis. | biç . Sen işin farkında bile deği! | GECESİ... -— Ben başka hiç bir şey düşü * nemiyorum, — Öyleyse çabuk anlat, — İşte bulduğum şey. Ayşe, çantasından kanlı yoendili çıkarıp gösterdi. 7 Müfit irkildi ve adeta haykırdı: — Ayşe, bu mendili sakla, daha oğrusu bana ver. — Merak etme. Ayşe mendili tekrar çantasına koydu. —— Bana dünyayı bahşetsen sana | bu mendili vermem. Benim için İ büyük bir kıymeti olan bu mendili senin ne yapacağını pek iyi biliyo- rum, —— Gene çıldırıyorsun Ayşe. — Deli sensin! Müfi, ıslık çalmıya başladı. Ayşe surat ediyordu: -— Madereki Lenimle alay edi - yorsun, bundan sonra sana hiç bir sey göylemiyeteğim. —— Sabırsızlıktan görmüyor musun? — Hayır. — Canım söyle, anlat, — Bir saat evvel ve manto ile bu mendili yakıyordum, bu esna - da neyin farkına vardım bil baka- | yana. d çatlıyorum, l (Devamı var) | | VARIT Karilerinden. 431 'Türklerve şirketler Karilerimizden birisinden aldı- Zum mektupta hir şirketteki me- murlarm tasfiyesinden ve iki Türk memurunun açığa çıkarılmasn- dan bahsedilerek deniliyor ki: Size bu tensikat hakkında mal sahibinin Tiryesteden Fransızca olarak yazdığı bir mektubunun iki satırını aynen tercüme ediyorum: (Tensikat yapılırken şirketimiz- de kalacak memurların ekseriye - tini Türkler teşkil etmesini ehem- miyetle nazarı dikkate almanız ri- ca olunur.) Bu nezaketi gösteren şirketin mal sahibidir ve ecnebidir. Bi - zim buradaki adamı ise ne cevap verse beğenirsiniz: (Şirketimizde Türk memurlar ekseriyeti teşkil ederse yazıhane - mizde bir de polis teşkilâtı yap- mak lâzım gelir.) Bu cevapta müdürün ne demek istediğini tabii anlarsınız. İşte bu çirkin ve küstahça propagandasile Türk gençliğine ecnebilere karşı zehir saçan bir adamın asıl mak- sadı nedir biliyor musunuz?. Evvelâ bu adam Türklere kar- şı dehşetli bir ık düşmanlığı gü- der. Saniyen yazıhanesindeki me- mur bezirgânlar baştan aşağı kem di kardeşleri ve bütün akrabaları" dır. Türklerin ekseriyeti teşkil etmeleri lâzım gelirse bu akraba- ların bepsinin dışarı çıkmaları i- . . . Dilimiz Muhtelif mektep mual- limlerinin buldukları karşılıklar 81 inci liste 4 üncü mektep: Muyallta: Yazılım — Muğlâiri Mepa — Muksyese: Benzetme — Muktedir: > yete — Mutahalat: Uygun olma — Me - tavant: Uyma — Münafıkt 9 uncu mektep: Muğlük kapalı — Mahaveler Mukayeser Ölçmek — Muktedir; Güçlü —| Muhacıri Göç eden — Musibet: Üzüntü — Mutabakat? Uygunluk — Mitalea: Okumak Mutavaatı Uymak — Münafık: Iki yüzlü — Muvazaa; Doğruyu örlmek, Telkin; Anlatmak, smdırmak — Temaşa: Bakmak — Tomaytil; İyilmek — Temeddün: İşlenmiş, süslenmiş — Temessüle Örmek ol muş — Temettü: Kazanç — Temsil: Örnek ulan — Temdhr: Karşılaşma — Tesalşıp: Edinme — Teseyyüp! Geri bırakına — 'Tes- Umiyet: Boyun iğme — Tesviye: Beraber - Uk — 'Tühmet: Saç. Bağlamak — Telkin: Sindirmek — Temaşa: (o Bakma, &czme — Temayül: İğilme, çarpılma — Te- moğdün: İlerleme — Temessül; Miçime gir < ma — Temetti! Kazanımı, kazanç — Yem- Kapalı Hudutları C AŞANLAR —İ Kızak şiddetle sarsıldıktan sonra uçu- rum gibi bir çukura yuvarlandı.. ayni manzara idi.. Yalnız bu mın- 5 Köyden ayrıldıktan bir saat| İ sonra Finlandiya ile Norveç ara -| di kendisine tekrar kavuşmak isti- sındaki hududu hali bir noktada aşlık.. Arazi ayni arazi, manzara takada arazi turpluk ve şimdiye ka dar katetttiğimiz araziye nisbetle daha sulak ve bataklıktı. Bundan! dolayi Aslak kızağın idaresinde güçlük çekiyordu. Dört beş saat sonra bir köye sardık. Bu köyün ahalisi mukad- dema tesadüf etmiş olduğum Skoltlardan idi.. Skolt köyünde İ insan ne bulabilir? Fakir ve bit- kin kadınlar, deri ve kemikten mü. rekkep çocuklar rakı içmekten İ gözlerinin feri kaçmış erkekler... İ Bunlar troykaya hırsa bile delâlet etmiyen donuk bir bakışla bakı - sil; Bentetme — Tesadüf: Karşılama — Te- #ahüp: Bemimseme, elinme — Teslimiyet: Bırakma — Tesviye: Bir etme, düzelme — Tühmeti Sg. 48 inci mektep: Yuzalhta: Yanıltmak — Düğlükr Kapa 1 — Mukavele; o Bağlamak — Mukayeser Olçmek — Muktedir: Güçlü — Maktezi: W- yuk — Muhacir: Göç eden — Musibet: O- zünlü, kaygu — Mutabakat: Uygunluk — Mültales: Okumak — Mutavaat: Uymak — Muvafık: İki yüzlü — Muzat: Aykır. Muahaset çıkışma — Muvaffalayet: Elde ediş — Muvakkat: iğreti — Mavazene: ÖL gü — Müewese: Kurulmuş — Müküfat: Kel tuklama — Mükemeyer: Nokuansız, bitmiş— Mükerrer: Biribiri ardına — Mülâhaza: Dü- şünee — Mülkkat: Buluşma — Münmferet: Tiksinrie — Münakaşa: çekişme — Müma - naatı Esirgeme — Dünayeber Sira, Muahara; çekiştirme, çılışma — Mn - vaklınt: Silrelsiz — Muvazene; o Denkleme, bir ölma — Müessese! İş yurdu — Müküfatı Karşılık, koltulduma — Mükemmel: Bitmiş - Mülihaza: İyice düşünme — Mülâkat: Buluşma, görüşme — Mümanast: Karşı dür- ma — Münafereti Sevişmeme — Münakaşa: , Ataşman, çekişme — Münayebe: Sıralama, Teşebbüs: Yapışma, sarma — Teşci; Yeğiilik — Teşelm: Uğursuzluk — Teşek- Kül: Biçime girme — Teşhir: Göstermek — Teşhis: Ayırma, tanıma, seçme — Teşkili: Biçime verme — Teştif: Gitme, gelme — Teşrih: Açmak, parçalamak — Teşvik: İste- Kini orttarma — Tezvir: Dolandırma, yalan — Tesyit: çürütme, eğlenme, e Türk - Yunan mahke mesinde Türk — Yunan muhtelit hakem mahkemesinde on beş davaya ba - kılmış, dokuzu (o reddedilmiştir. Reddedilen davalarda hükümeti - mizden 121340 lira tazminat iste- niyordu. Bundan başka mükerrer tebliğata rağmen mahkeme harç - ları vermiyen 1700 dava da ibtal edilmiştir. Türkiye — Avusturya takas itilâfı Viyana, 8 (A.A.) — Nazırlar i yorlardı. Aslaka sordum: — Yüzü sarılı adamı bu köylü- lerden soracak mısınız?. — Hayır, dedi. Bu köyün aha- lisi tamamen komünizm fikrile a- şılanmıştır... Sovyet arazisinden j vel buradan kızakla geçti.. ri ea — VAKİT 9 Temmuz 1933 mem il İ takasında ( işimi bitirdim. Şim- yorum.. Zannedersem aramızda | çok mesafe yoktur. A ” Finlandiyalı genç — Bir mü- hendis imiş — hemen cevap ver- di: — Arkadaşınız uzun boylu, za- if, yaşlı.. Yüzü sarılı bir zat mi?, — Ta kendisi. — Şu takdirde çok uzakta ol - mıyacak.. Bundan beş saat ev - Hat- tâ kızağı durdurarak burada or - man işlerinde çalıştırdığımız Skolt ların miktarı hakkında bazı malü- mat sordu.. Memnuniyetle dedim ki: — Verdiğiniz malümata çok te- şekkür ederim. Şu halde yaptığı tamiri çabuk bitirmesi için kızak- çıma emir vermeliyim. Beş dakika sonra Aslak renle- ri kızağa bağlamıştı.. Hemen bin ii dik ve süratle uzaklaştık. y 4 gelen hafiyelerin en ziyade itimat ettikleri köylerden biri burasıdır.. Eğer başka yoldan geçmek müm- kün olsaydı buraya uğramazdım bile.. Şu gördüğünüz sefil ve mer- hamete şayan mahlüklar günün bi- rinde “Haparanda,, ve “Helsinki,, burjuvalarını işkence altında öl - dürmek ümidiyle yaşarlar.. Yü- zü sarılı adamm bir Sovyet me- muru olması ihtimali kuvvetlidir. Onu burada sorarsak takip edil- Karşı karşıya Troyka turpluk ve bataklık a- razi arasında oldukça güç yol alr yordu.. Aslakın buna sinirlendiği görülüyordu. O güne kadar ren lere karşı gayet mutedil ve müşfik davranan Laponyalı onları zorlı- yor, kırbaçlıyor, ayakları kaydike : ça dizginleri şiddetle çekiyor ,hay- vanların canlarını açıtıyordu. Bu | kadar gayrete rağmen güçlükle diğini kendiüliss > haber; yerirleri.. ilerliyorduk. Yolumuzda bir takım O vakit yakal imkân kal. | hendekler vardı. Bunları dönmek, maz.. Köyde durmıyarak tekrar yola mek icap ediyordu. çiktık.. Artık köyler sıklaşmağa başlamıştı.. Bir saat sonra diğer | dıktan sonra Aslak yol alış tarzını bir Skolt köyünden geçtik.. Ayni| değiştirdi. Ara sıra duruyor, eği sefalet, ayni manzara, ayni ra$i-| lerek yere dikkatle bakıyor. ğ tik mahlâkların donuk donuk ba- kışları. Aslak bu köyde hiç durmadı. Nedense yüzünde bir az endişe & seri görüyordum... Kendisinden bunun sebebini öğrenmek iste - dim: — Bir şey değil... Dedi.. Yal bizden şüphelenmeleri | ihtimali Inız | derek yol aldık. “Daha sonra gi bataklıklara saplanmaktan çekin - İki üç saat kadar böyle yol ak ra tekrar yerine atlıyorak ğ bazan sağa, bazan sola istikam veriyordu. Böylece yolumuzdaki bir kö oldukça açığından geçtik.. Bir çük gölün şimal sahilini takip &- den ayrılarak şimal istikametine 2 var... Eğer şüphelenirlerse avımı - döndük.. Nihayet tekrar , zı kaçırmak tehlikesi gözükür. dönerek turpluk ve son derece arr Bir buçuk saat sonra üçüncü zalı bir arazi dahilinde ilerlemeğe bir köy; bu köy bir az daha bü- başladık.. yüktü. Turp tan yapılmış sefil © Aslak kızağa tekrar sürat binaların içinde iki üç küçük ve! mişti.. Renleri durmadan kn | zarif ev gözüküyordu. Bu evler-| lıyordu. Hayvanlar fazla | de ormanda odun kesmeğe gön -| olmalarına rağmen kırbaç ali derilen Skoltları idare için gönde- | bacaklarmın var kuvveti ile rilmiş bir kaç finua memur otu -| sürüklüyorlardı. i al ei di iç Bir sıra gözüyle mütem — Kızak tamiri vesilesiyle bu - | ufk, : rada duracağım... Siz Finlandiya -| “has ve iri a ların ağzından bir malimt al -) *7i00. Searlr Uzakta, mağa çalışmnız.. re ne pol i Dedi. Kızağı, evlerden birinin | tayı işaret ederek; > ei cap eder. Halbuki bunların aza: | meclisi, Türkiye — o Avusturya mi maaşları altı yüz ve asgari iki| takas itilâfımi tasvip elimiştir. yüz liradır. Kendisi bu şirkete mütareke Talebe birliğinin gezintisi zamanında intisap etmiş, bugün| Gi La yili binlerce Hrt 'shibis yi rana Türk Talebe Birliğinden: Milli Türk Talebe Birliğinin 1 dan daha bir çok zaman istifade | davetiyelerini almak istiyen arka - etmeği düşünen adam, şirkette mümkün mertebe Türk istihdam etmemeğe azmetmiştir. 4 müracaatları. Fakat bir Türkü on para sahibi bi- le olmağa bırakmamıştır. İşte ol. | temmuz salı günü Yalova ve Ade- dukça mühim olan bu yağlı kapı | rala yapacağı vapur gezintisinin | daşlarımızın her gün öğleden son-| tık.. Ben Norveç ra saat 14» 18 de birlik merkezine | o da Finlandiyada bazı kutup ne- yakmında durdurarak renleri çöz- dü... Kızağı dingilini sözde ta *| mir ediyordu.. Evde oturan genç | bir Finlandiyalı ile zevcesi çıka -| irak kızağa yanaştılar.. Avrupalı. yı görünce selâmladılar.. Nereden i geldiğimi, nereye gittimiği sordu- İlar.. Ben gösterdikleri alâkaya | teşekkür ettikten sonra dedim ki: — Bir arkadaşla yola çıkmış - batı toplıyacaktık.. Norveç — Yetişiyoruz!... ş ? Diye homurdandı.. O anda k mem nasıl oldu.. Renler irkil lerdi. Avmı yakalamak ile heyecanlanmış olan Ir, dizginleri yana çekti. larm koşumu birdenbire Kızak şiddetle sarsıldı, sonra huk ve bataklık arasında h gelmiş olan uçurum gibi bir ç ra doğru yuvarlandı. (Devamı var) ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: