—— — 7 — VAKTT 7 Temmuz 1933 “ ——- 1 7” — e — fili “Şeytan İşi, Büyük hikâye - Yazan: Hüseyin Rahmi - Basan : | Kitaphanesi - 1933. ibrahim Hilmi sini , Eserleriyle tanıdığınız ve kem Ni NR” uzaktan yakınlık duyduğu- 8 kimselerin hususiyetlerine gir- aral? Neyi iz; dışardan heybetli bir s€- uns Velit, içinde görülen meşhur a- M yakından beşeri zaafları gö- i ün önüne serlince gözünüz » *aki ehemmiyetini kaybeder !,, ler, Ben bu hükmün yanlışlığı - kari ir kere de Hüseyin Rahmi Bey- rafa, ıştıktan sonra anladım. O - söle ağıt üstüne geçmemiş fikir- zall,» nüktelerini işitmek, bilhas - *ateresan şahsiyetini safha saf- &Anımak benim için ehemmiyet. | biz zevktir; Hüseyin Rahmi Be- "everim. Fakat büyük muharri- rşı duyduğum sevgi ve say- Yalnız onun temiz ve kibar siyetini yakmdan tanımaktan i gelmiyor. Kendisile görüş ” zevkini kazanmadan önce de da karşı âyni bağlılığı duyar - on Tim, ! i Hüseyin Rahmi Bey, bizim i leketimizde edebiyatın geniş- | aliil, tabakasının yaşayışmı mev - “olarak alması, kütle için kütle - j hayatını yazması, Zimgeldiği fikrini ilk kabul e - nlerin ve eserleriyle bu davaya | köşelerinde kalmış daha birçok es: | bulunanla - | ki yeni yazıları, hikâyeleri, ro -) Başında bir muharrirdir. Onun | marları vârdır. Bunlari kitap ha “ “1 kütüphanemize hediye ettiği | ser okumayan yeni nesle ve ede - tiltlik kitap abidesinin teme- | biyat kütüphanemize bir hizmet o- bu güzel ve öz düşünce teşkil | lur. Yalin güzel yardımda ir Ye t İn ini Dans | Ni nizel Seda Vand: söylemesi | Istanbul Hüseyin Rahmi Bey, halkçı bir | muharrirdir, halkın muharriri yani bizim muharririmizdir. Hü - seyin Rahmi Beyi bunun için se - verim, r, Üstadın, bundan beş yıl evvel “VAKIT,, te tefrika edilmiş olan “Şeytan işi,, isimli eseri, son gün- lerde İbrahim Hilmi kütüphanesi tarafından kitap halinde bastırı - ıp çıkarıldı. Beş yıl önce müsved- delerini lezzetle okuduğum “Şey - tan işi,, ni bu sefer kitap halinde yeniden okudum. Mahalle, İstanbulun pek canlı ve hususi bir köşesidir. Hüseyin Rahmi Beyin son çıkan eseri, İs- tanbul mahallesini bütün canlılığı ve bususiliğiyle gösteren bir güzel büyük hikâyedir. “Şeytan işi,, n- de günlük vak'aların İstanbul ma» hallesindeki tesirleri, bu | tesirler arasında bir ihtiyar İstanbul ha * nımının tipi tek başına yaşıyan kimsesiz gizli zengin hanımın komşularının muzipliği yüzünden nasıl çıldırdığı pek meraklı ve canlı bir şekilde anlatılır. Hüseyin Rahmi Beyin gazete Refik Ahmet v, Matmazel Sedanın bir raksı ji Uzak sanatkârr Madmazel i “a Vanda isimli bir genç Hanrm, A Zünlerde Berlinden şehrimize ir. lktmazel Seda Vanda, Bakü > Küçük yaşta oLondraya | ve bedii raks (tahsili - | tanbulda güzel sanatlar akademisi Gar - ! heykeltraşlık kısmına devam et - te da, “rada Miss Jaon sik dansları tahsil etmiştir. Matmazel Seda Vanda Alman- ya, Holanda, Fransa ve Dani « markada süvareler vermiş ve tak - dir kazanmış bir sanatkârdır. Matmazel Seda, bir aralık İs- SAN ATLA Resim Resim ölüyor mu? Fransa timsalini yapan san'atkâr ne diyor? Resim sanatınm geçirdiği buh- ran, Fransada san'at mahafilinde münakaşaları mucip oluyor. Bir Fransız san'at (omecmuasının bu mesele etrafında açmış olduğu an- | ketten ve bu ankete verilen cevap- lardan geçen haftaki san'at sayı - famızda bahsetmiştik. Fransanın timsali olan Maryan heykelini - yeniden yapmakta o - lan heykeltraş Pierr Poisson, an - kete şu cevabı veriyor: İ o “Resim ölmemişse bile bulun- duğu halden muztarip görünü- yor. Bu, sanırım ki artistlerin mev- zulara karşı duydukları titizlikten dir. Ben en ziyade işlenmiş olan mevzuları tercih ederim, Bunlar en iyileridir. Ve bana Abras bele- diye dairesi için bu Maryanı si - pariş ettikleri zaman derhal ka - bul ettim. "Eserimin bidayette mahalli tahsisi buydu.,, Bir mevzu, bir oprogramdan başka bir şey değildir. Bu progra- mı tatbik etmek, hizmet etmek de mektir. Sanatın muztarip olduğu nokta işte budur: Bir işe yarama- mak! Bilhassa kendi şaHisiyetlerini i- fade etmeyi düşünen büyük ortist- lerimiz yetişmiştir. e Bunlar dahi idiler, Fakat herkes dahi lamaz. Dehası olmıyanlar orijinal olmak için mütemadiyen, çırpını- yorlar. Bugünkü manzara budur. Artistin içinde kulunduğu şart- İ lar onu hoş bir rüyayı tahakkuk İ ettirmiye sevkedemez, “Ben atöl- yemde kalacağım, sanattan başka bir şey düşnümiyeceğim!,, der, fa- kat bunu herkes yapamaz. Bunun için dahi olmak lâzımdır. Biz, benlik fazlalığmdan, te - vazu noksanımdan muztaribiz. Halbuki insanm her sabah, deha- ya malik olması güç bir şeydir. Güzel sanatlar mektebinde ta - lebe, görmiye ve hissetmiye sevke- dilemez. Orada ancak kopya et - mek öğrenilebilir. o Gençlerimizi yanlış ve sahte bilgiyle yetiştir - dik. Bazıları tamamen bilgiyi in - kör etmiye kalktılar, Sanatın istikbalini bu yolda a- ramak lâzım olduğu kanaatinde - yim: Hizmet etmek, faydalı olmak ve sadece “insani, ye avdet et - mek.,, Resim sergisi Galatasaray lisesi konferans sa- lonunda tertip edilen resim sergisi bugün saat on dört buçukta açıla- caktır. ——a— Temsil şubesinde imtihan İstanbul Halkevi temsil şubesi talebesi eylül aymda umumi imti- hana tâbi tutulacaktır. Evin temsil şubesi tarafından | Denningin mektebinde başla- | miş ve heykeltraş İhsan Beyden | okutulup yetiştirilen gençler sade Bir müddet OCenevrede | ders almıştı. s enstitüsünde çalışmış, | bundan üç sene evel sanatkârlar | Matmazel de sabık Petresburg im - | birliğinin alay köşkünde verdiği lk tiyatrosu dansözü A -| bir müsamereye de iştirak ederek| eserleri hakkında 4, Mdra Nikoleyevanın nezdin - | yaptığı bedii rakıslarla seyircileri- sene kalmış ve ahenkli klâ- | nin takdirini kazanmıştır. iş Seda, | rol etütlerinden © değil, ayni za- manda eserlerini temsil ettikleri muharrirler ve bu muharrirlerin umumi malü - mattan imtihana tâbi tutulacaklar- dır. Musiki Johann Valsı, bütün tekâmül ve güzelli- ği Joh. Strauss'a medyundur, Üs- tat ruhunun coşkun . eşesi ve alu - şı ile ona hususiyet ve mâna ver - miştir. Strauss'un sayesinde vals, yalnız dönmek. arzusunu tatmin eden ale lâde bir dans havası olmaktan kur tuldu ve yükseldi. Viyanalı sana'tkârın yarattığı musikide, gizli bir sihir vardır. O- nun bir valsı çalmırken, bütün göz ler neşe ile parlamıya başlar. Her keş yerinden zıplar ve sunduğu sa- adet ve neşe ile kederler dağılır. Dönen çiftler “arasında fısıltılar başlar. Ve kalplerin sırlarını niha- yet dudaklar ifşa eder. Ebedi sev- gi ve sadakat yeminleri edilir. Renk, hayat, aşk, ahenk, coşgun ve sönmiyen neşe.. İşte Strauss'un musikisi, Straus 1827 de Viyanada doğ - du. Babasının ısrarı üzerine bir | müddet ticaret mektebine devam etti, Fakat ticaret dersleri kendi - sini hiç alâkadar etmedi; hattâ fe- na halde sıktı. Bir gün mektepten kurtulmak için profesör ders anla- tırken yüksek sesle şarkı-söylemiş ve mektepten koyulmuştur. Bu hâdiseden sonra Strauss bü- i başladı. Dev adımları ile ilerliye - rek, ilk konserini Sperr ismindeki Kafe Dansant'ta verdi. Büyük ve devamlı muvaffakıyet ilk konserde başladı. Genç keman cının eserleri alkış tufanlarile kar- şılandı ve tekrar tekrar çaldırıldı. Ağızdan ağıza dolaşan Strauss is- mi az zamanda bütün Viyanaya yayılmıştı. Artık, Sperr'in Kafe Dansanında, o çalarken boş bir yer bulmanın imkânı kalmamıştı. Hergün yeni yeni eserlerile hal kı coşturan bu ateşli san'atkârı din lemiye yalnız dans meraklıları kor mıyor. Bruckuer ve Vagner gibi as rın büyük musiki dahileri de geli yordu. Üstat, kendi memleketinde ka - zandığı muvaffakıyeti Rusyada, Almanyada ve Macaristanda da e! de edebildi. Ayni akış ve heyecan la karşılanarak ayni kuvvetle se vildi. Ona bütün dünya meftundu,. Artık herkes ismini anarken ker disine “Vals Kralı,, diyordu Eserlerini büyük bir kolaylıkla yazardı. Daha doğrusu düşünbez- di bile. O nağmeler kendisine do - ardı. Meselâ bir çok valslerini ye mek yerken lokantanın yemek lis- | tesi üstüne aceleacele çizivermiş - tir, Onun için eserlerinde ufak bi | sun'ilik hissedilemez. Bunlar tabii. berrak bir su gibi gönüllere akar En fazla çalınan ve sevilen eserle - ri: Meşhur “Mavi Tuna,, valsı, “Vi yana ormanının maceraları,, “Şa - rap, şarkı ve kadın,, “Bahar sesle ri,, “Sabah yaprakları, “Şark gül- leri,, “Viyana Kamı,, “Sen ve gene sen,, ve ilâh., dır. | Strauss operetler de yazmıştır . | i Bunlardan ikisi hiç bir tiyatronun Büyük san'atkâr, | ticaret mektebinden kovulmuştu tün kuvvetile musikiye çalişmıya | R S8 Sirauss şarkı söylediği için oyun plânmda eksik olmıyan öl « İ mez şaheserlerdir: Fledermans'la Zigeunerbaron Viyanalı tipini ta « mamile yaşatan siyah saçlı, sevimli, bir centilmendi. Ga- yet şık giyinir, kadınlara çok hür- met ederdi. Ağzından hiç bir gün sert bir söz çıkmadığını söylerler. Fikirlerini ekseriya ince nüktelerle anlatırdı. san'atkâr, Ev hayatını çok seven üstat, | 1861 de muganniye (Jetty) ile ev- lendi, İlk karısının ölümünden sofi ya (Dittrich) isminde diğer bir mu ganniyeyi aldı. Fakat geçimsizlik yüzünden çabuk ayrıldılar, Niha « yet güzel dul (Adele) son ve çok sevgili zevcesi olmuştur. Straus yorulmak nedir bilme « di. 74 senelik hayatın sonuna ka dar, bitmiyen bir nese, sönmiyen bir ateş kemanının seslerinde yük- seldi. Viyana şehrine kıvrak valslarile yeni bir ses ve neşe vsrön Strau - sun coşgun bir mizacı vardı ve dal ma kendisini dinliyenleri coştur- muştur. Celile Enis Tiyatro Halkevi büyük bir eser hazırlıyor İstanbul Halkevi temsil şubesi | tarafından “İnkılâp senbolu,, isim- li büyük bir eser hazırlanmakta < dır. İnkılâp Senbolu, Darülbe- | dayi sanatkârlarından M. Kemal Bey tarafından tertip edilmiş altı tabloluk güzel bir eserdir. Mütareke yıllarının acı hatıra « ları ve Anadoluda yeni bir Türk | hükümetinin kurulması, bu esere mevzu teşkil etmektedir. Halkevi temsil şubesi, bu eser için yeni elbiseler ve dekorlar yap Konservatuvar mu» Ştotser Bey Darülbedayi bale hocası Celâl Bey, bu eserin balelerini (o hazırlamaktadır. M. Kemal Bey de eserin umumi pr tırmaktadır. | allimlerinden Ferdi İ eseri bestelemiştir. valarını idare ediyor. Temsil şubesi sanatkârların « dan yirmi beş genç bu eserde almaktadır. rol Provalara hararet ve faaliyetle devam edilmektedir. Eserin teme silinden evel umumi provası da « vetliler huzurunda yapılacakır,