ehemmiyeti vardır! Aşle hayatında sofra başının büyük ehemmiyeti vardır. Sofra başında toplanış, yalnız yemek, iç- mek için değildir. Ayni zamanda tatlı tatlı konuşmak, bu arada aile işlerini görüşüp halletmek vesile « sini verir. Hattâ, “Sofra başı, aile işlerinin en kolaylıkla nizamına konulacağı yerdir.,, denilebilir. Fakat böyle olmak lâzım ge- lirken, acaba böyle oluyor mu?. Bunun hep böyle olduğunu iddia etmek, kendimizi aldatmakla bir- dir. Bazı istisnalar bulunmakla beraber, umumiyet itibariyle, bu toplanış vesilesinden yukarda işa- ret olunan şekilde istifade edilmi- yor. Bu yolda istifade cihetini bir | tarafa bırakalım. Sofra başında toplanışların tatlı tatlı konuşma - lara, gülmeğe, eğlenmeğe, hoş bir | <> -—-— Sofranın iç aça- cak bir tarzda hazırlanması, yemeği içe sin- dirmekte mü- him rol oynar. işte böyle ha- zırlanmış bir sofra... — zaman geçirmeğe vesile teşkil et- mesi, hayli nâdir görülmektedir. Neden öyle olmuyor da böyle oluyor?. Bunun sebeplerini araş- tırırsak, önce, sofra başımın yukar- | da işaret edilen hususiyetinin he- | nüz tamamiyle benimsenmediğini tesbit edebiliriz. Sofra başı, daha ziyade yenilecek, içilecek şeylerin toplu bulunduğu bir yer olarak ha- tıra geliyor. Bundan sonra hatı- ra gelen şey de yeyip, içip sofra - dan kalkmaktır. Hem çarçabuk, | bir an evvel!, : Sofra başmın diğer fayda ve zevk taraflarının ailece benimser | mesi için kim, kimler ne yapmalı- dır?, Bugünkü yaşayışta, kadının da erkek kadar aile reisi olduğunu | münakaşası lüzumsuz bir cihet o- larak kaydetikten sonra, kadın ve can sıkıntılarını hiç değilse yemek odası kapısının eşiğinde bırakma- lıdırlar. Bu hususta başlıca rol, iradenin, nefse hakim oluşun rolü- dür. Sofra başının bir neşe kaynağı haline gelişini temin hususunda, ev işiyle erkeğe nisbetle daha ya” kmdan ve içerden meşgul olan ka- dının ihmal etmemesi lâzım gelen bir ciheti de unutmıyalım. Sof - | ranın bir bakışta iç açacak tarzda hazırlanması... Sofrayı hoşa gi - dici bir tarz: leyiş.. Bir ev ka- dını, hizmetçisi de olsa, sofrasının tanzimi ile kendisi uğraşmalıdır... Bu tanzim işi mutlaka kendi neza- reti altında görülmelidir. Bir yazısında bu mevzu üze - rinde duran Avusturyanın münev- ver kadınlarından Gizela Urlan, MODA Örme ve deriden Tarihin bir tekrarlanıştan ibe ret olduğu sözü kadar, modanm da bir tekrarlanıştan ibaret oldu - ğu söylenir. Birincisinin doğru - luk derecesini araştırmak bah- simizden hariç; fakat, ikincisi- nin doğruluğu yeni bir misalle sa - bit olduğunu, kat'iyyetle ileri sü - rebiliriz. Bu yeni misal, bu yaz Avrupada pek moda olan yarım eldivenler - dir. Hani şu yirmi beş sene kadar evvel, bizde de moda olan, par - i makları açıkta bırakan eldivenler., “Yemek ve içmek, ancak neşe ile karışık olursa içe siner ve insanı lâyikile besler.,, diyor. Bu neticeyi temin için, yukarda yazılan şeylerin hepsini yerine ge- tirmeliyiz. Rezan R. Sufrajetler İngilterede Sofrajetler bir müd- detir devam eden sükünet devresin | den sonra, şimdi yeniden harekete geçmişlerdir. Bunların harekete geçmelerinin sebebi, herhangi bir ecnebi ile ev- | lenen İngiliz kadınının İngiltere hükümeti tabiiyetini hemen kay - betmesi yolundaki kanun projesile alâkadardır. 1930 senesindenberi erkek iki müsavi hak sahibi aile | ortada olan bu projenin, son za - reisinin, ailesine mensup olanları, | manlarda kanun şeklini alarak kat sofra başının bu hususyetini be - himsemeğe, sofra başında tatlı tat- İı konuşmağa, gülüp eğlenmeğe ve bu arada aile işlerini görüşme- ğe alıştırmaları icap etiğini yaz - mak, bu sorguya cevaptır. Bun - larm da bu esası, daha önce fikir olarak kabul etmeleri lâzımdır. Kendilerinin bu alıştırma ve benimsetme işini aile saadeti - İ Me nygnu bir sofra ahengi ola- tak muvaffakiyetle başarmaları, ikisinin de her türlü can sıkıntıs- »r yenerek, güler yüzle sofra ba- Nna geçmeleri şartına bağlıdır. | Böyle bir başlangıç, sofra başında zamanının sonuna kadar | “an sıkıntısını sahiden giderir. Ailenin kadın erkek iki reisi, | ileşmesi sırası geldiğini öğrenen Sufrajetler, bunun önüne geçmek için var kuvvetlerile faaliyet gös - İ teriyor, alâkadar makamlara, na - zırlara müracaatla bunu protesto ediyorlar. şiddetle İngiliz kadınları, yirminci asir - da böyle bir tasavvurun katileşme- si çok mânasız ve yersiz olduğu ka naatindedirler. Bu fikirlerini kon- feranslar vererek, makaleler yaza- rak, Broşürler bastırarak neşetmek tedirler, Uğraşmalarının ne netice vereceği henüz belli olmamakla be raber, hiç değilse düşünülen şeyin i kanun şeklini almasını geciktirmi- ye yarıyacağı tahmin olunuyor. Bu eldivenlerin zarif olduğunu iddia etmek, beğenmekte pek cö- mertçe hareket etmek sayılmalı - dır. Parmakların üzerini örten kıs mı boydan boya yırtılmış hissini veren bu eldivenler, sıra sıra iri esans aaaaassan sanan ns sasmsmasas use en eene Geçende yapılan beynelmilel İ piyano müsabakasında dokuz ya” İşında bir kız birinciliği kazandı. İ Jüri heyetini teskil eden tanınmış musikişinaslar, bu kızın ileride bü- İtün dünyayı sanat kudretine hay» ran bırakacağını, dokuz yaşında iken bir piyano müsabakasında bi- rinci gelmek suretiyle gösterdiği şüpheye yer bırakmadığını söyli - yorlar.. En çok itibarda olan bir film yıldızı kadar alâka uyandıran ve gazetecilerin sık srk mülâkat istek- leriyle karşılaşan küçük Evi, ken- disiyle yapılan bir mülâkatta şun- ları söylemiştir; “— Piyano çalmağa, pek küçük yaşta iken başlamışım. Daha iki mekten kendimi alamazmışım!, Dört yaşında notasız piyano çalar- drm. Dört yaşımda sonra iyice çalmağı öğretmek istediler. An - nem, babam bana bir piyano mu- allimi tuttular, “Bundan üç sene evvel, Profe - sör Juliyus Volfzon, çok istidadım muvaffakiyetin, bu hususta hiç bir | | buçuk yaşımda iken, parmaklarımı | piyanonun dişleri üzerinde gezdir- | olduğunu söyliyerek, beni talebe - | ei Bu eldiven modası, yarım eldivenler şimdi #ekrarlanıyor / taşlı yüzüklerin takıldığı zaman - da, parıltılı elmasların göz kamaş- tırmâsına mâni olmadığı için elle- re geçirilmişti, Şimdi de manikür- lü, ucu sivri tırnaklı o parmakları serbest bıraktığı için tercih edilse gerek! Bu cihetlerden kullanışlı oluşu, esasını teşkil eden bu yarım eldi - ven modası, yirmi beş sene evvel rağbet gördüğü sırada, bu eldiven ler, umumiyetle örme © yapılıyor, ' üzerleri dantele şekilleri ve kabar tıları ile süsleniyordu. Şimdi hem örme, hem deriden vücude getiril- mekte, hem başka bir cihet gözetil metkedir: Şapka, blüz, çanta gibi şeylerle uygunluk göstermesi.. Hiç değilse, bunların süs taraflarile.... | meselâ, işlemelerin biçimi, rengi i- | !x.. Daha şamil olarak, şapka, biz, Bir Münakaşa canla örneklerinin her noktadan | birbirini tutması gözetilmekle be- Buu oygun düşürüş mecburiyeti, i yarım eldivenlerin hazır olarak sa tılmayıp daha ziyade ısmarlama ©- larak yaptırılması, yahut istiyenin | kendisi yapması zaruretini ortaya çıkarmıştır. Dolayısile çoğu şapka, blüz örneğine tabi olan yarım eldi- venler, adeta elişi mahiyetini al * j mıştır. Elişi eldivenler... Avrupada az çok yayılan yarım İ eldiven modası, kadınlarımızın el- lerinde tesirini göstermedi. Belki de yirmi beş sene evvelki tesire | rağmen, burada bu sefer tutmıya * cak! Eğer böyle ise, en itina ile yapı” lan örneklerinin bile zarifliği su götürür olmasına göre, isabet! Yukarıdakişap- kaile buresim- deki çantanın ve yarım eldi- venlerin bir ör- i nek olduğu gö- rülüyor. Bu hu- susiyet, bilhas- sa gözetilmek- tedir... Asb — Kadın - Erkek bahsi tazelendi ? leri arasına aldı. Onun yanında bir sene çalıştım. Bir sene sonra bir konser verdim. Bu konserin | programında (Haydnin eserleri vardı.. “Ondan sonra da bir çok kon - ser vererek, nihayet bu beynelmi- İlen müsabakaya girdim ve kazan- dım.,, Dokuz yaşındaki bir kızm bey- Bir istatistik Son hafta içerisinde İngiltere- de bir istatistik neşredilmiştir. Bu statistiğe göre, İngilerede evlenmeler gün geçtikçe ziyade- leşmektedir. Artmanm derecesi etrafında yapılan bir araştırma, nispet gözetilerek bazı hesapların tespiti neticesine varmağı temin etmiştir, Meselâ İngilterede her üç daki- kada bir çift, nikâh memruunun karşısına çıkmakta imiş. Buna mukabil, her gün boşanma işleri- ne bakan hakimin huzuruna çıkan çiftlerin sayısı da, yirmi imiş... İstatistik bu kadarla bitmiyor. Dahası var. İngilterede her daki- kada üç çocuk doğuyormuş. Bu itibarla, vaziyet memnuniyet u- İ yandıracak * derecede ( yolunda Buna yol açan, dokuz yaşında bir kızın beynelmilel piyano müsabakasını kazanmasıdır ... nelmilel bir müsabakada birincili- ği kazanması, kadm muhitlerin - de, kadınların yüksek kabiliyetle - rinin mevzuu bahsedilmesine vesi- le teşkil etmiştir. Buhususta bir kadın tarafın « dan yazılan bir makalede, kadım- ların yüksek kabiliyetlerini inkâr eden erkeklerin buna ne diyecek - leri soruluyor ve dokuz yaşında bir kızın, bütün dünyada akisler dırakan bir muvaffakiyetle elde e- derek, erkeklerin inkârma susturu- cu bir cevap vermekle mukabele ettiği kaydolunuyor. Buna karşı, erkekler de müna- kaşa kapısı açmaktan geri kalmıs Bunlardan birisi de neşr ettiği bir yazıda, bunun istisna hadiseler arasında görülmesi lâ - her halde yüksek kabiliyet gösteren erkeklerin ka « dmlardan çok olduğunu ileriye sürüyor. Küçük Evinin, beynelmilel bir müsabakada birinciliği kazanma * sı, işte bir taraftan da böyle hara» retli kadınlık — erkeklik müna * kaşalarının baş göstermesine yol yorlar. zım geldiğini, imiş! açmıştır!.