Geçenlerde çıkan “Bizim iste- “ diğimiz edebiyat,, adlı kitabım, İ bir kere daha söylediğim gibi, bir değeri olduğu için değil, mevzuu bahsettiği mesele ehemmiyetli ol- İ duğu için davanın lehinde aley - i hinde söz söylenilmesine fırsat verdi. Bizimle birlik olmadıkları - © nı söyliyenleri karşılıksız bırak - © mamak, davanm bana emridir. ç Türk edebiyatı zaman zaman , Ç hayatın gidişini takip etmiş, haya- hi ta uymuş, samimi ve canlı devir- ler yaşamıştır; zaman olmuştur ki “hayatla bağlılığını kaybetmiş, ha- £ Ç vada, kendi kendisine köksüz ve 2 cansız bir varlık hali almıştır. ği Halbuki edebiyatm hayata uyma la lâzımdır. Türk içtimai varlığı mühim bir değişiklik geçirmekte - ir Türikyede cümhuriyetin ku - » ruluşu yalnız devlet şeklinin değiş- mesi demek değildir, siyasi deği - şikliğin yanımda daha büyük bir , değişiklik vardır. Türk (yaşayışı “artık Osmanlı imparatorluğu za- Omanmdaki gidişini ogödemez; © Cümbhuriyet, yeni bir hayat ve | e i değiştirmektedir. Devlet idaresi u- iğ) sulünde, devletin halkı görüş ve| ii © anlayışında, hukukta, iktısatta ve başk» sahalarda yeniye, ileriye, © iyiye doğru bir değişme vardır. © Türk edebiyatı, canlı ve sürek” © elabilmek için Türk yaşayış - “daki değişikliği görmeli, onu gör 'termelidir. Edebiyatla hayat ara- “smda br bağlılık bulunmasını is - Biyorum. Türk inkılâbı, son asır - da yalnız Türkiyenin değil, dün - yanın da en büyük ve en değerli - hâdiselerinden biridir. Dünya ölçü “senin Türkiye içindeki büyüklü - inü ayrıca işaret etmiye lüzum ı kökleştirmek yolunda seferber malıdır. Bu, bizim hayati mese- “lemizdir. © Sanat, kütle üezrinde tesirli o- an, kütlenin duygu ve düşüncele- istikamet çizmek (kudretini n, mühim bir içtimai varlık - nkılâbı kökleştirme yolunda hiz- te çağırdım. o Müarızlarımızm bir türlü affedemedikleri bü- kabahat! bellibaşlı malzemesi his ve İdir. His ve hayal (o edebiyat için iyi malzeme sayılamaz, 'dayaniksız harcın yerine fikir nsurunu koyalrm, dedim. Türk &- ebiyakı ferdin. ruh haletini, duy - hayattaki büyük ilerleyiş, kasırgasiyle, Türk içtimai Iğının umumi görünüşüyle u - yakından alâkası olmıyan, da, tek başına bir garip söy - n ibaret bir edebiyat vü - debiyat mevzu olarak ferdin kütleyi almalıdır, onun se- yaşımı, yaşayışı söyleme- heyecan hamlesidir. Bu atılış, iler- | leyiş Türk yaşayışını her sahada © sünde ehemmiyetli olan bu badi -| Böyle olduktan sonra Tür- | â- | münasebet mevzuu O bahsedilme - İnkılapçı edebiyat düşmanlarına cevap! halkı sevmek, sevdirmek, ona u - mut vermek, kuvvet olmak hede - | fini gütsün, dedim. İşte muarızla- rımızı köpürten cinayet! Türk edebiyatının inkılâbı kök! : nicilik Bulgar sabah geliyorlar zabitleri bu! me —- VAKIT 3 Temmuz 1933 ————— —ğşğğ —ğğ Galatasaray — Fener Atletizm maçından evel Fenerbahçe, iyi bir Atlet ekipine maliktir Türk — Bulgar süvari zabitieri arasn- | dn yapılacak binicilik müsabakalarma işti rak eğecek Bulgar zabitleri bu sahah sent İ 4132 de sirkeciye vasıl olacak konvansiyonel treniyle şehrimize gelecekler ve merasimle karşılanacaklardar. Süvari binleilik mektebimizden bir heyet dün Bülrneye giderek misafirlerimizi oradan | karşılamışlardır. Evvelce de yazdığımız gibi, bu sabah aramızda görmekle çek memnun olacağınız leştirme yolunda çalışmasını söy - | Bulgar heyeti bir mirülayın kumandasında lerken inkılâbın karakterini de çizmek lâzımdı. Bu karakter Cüm- huriyet Halk fırkası programında apaçık gösterilmiştir, dedim ve fırka programını tahlil ederek e - debiyatın Türkiyeyi orada çizilen hedeflere götürme yolunda nasıl faydalı olabileceğini » gösterdim. Ağaoğlu Ahmet ve Peyami Safa Beyleri sinirlendiren asıl sebep yoksa bu mu?. Kendilerinin dışın- da kaldıkları bir fırkanın adının bahse karışması mı onları huysuz” | landırdı?. Ağaoğlu Ahmet Bey, bizdeki e- debiyatım “Muhitten ve hayattan mücerret, açık havada kendi kendisine yaşıyan, olsa ol - sa yazanların ruhi haletlerine ve hislerine tercüman olan bir eşy,, olduğunu biliyor, başka memleket. ilerde “Memleket ve halk hayatile yakından alâkadar,, bir edebiyat bulunduğunu biliyor, Rus, İngiliz, lesveç, Norveç, hatta realist mes - leğe mensup Fransız ve İtalyan e- diplerinin, bu yolda çalıştıklarını biliyor, onları beğeniyor, fakat /” bizim kendimiz için böyle bir ede- biyat istememize tahammül ede - miyor! Bu mantıksızlığı, muhalif muharririn yaşıma mı, ihtiyarlığı - na mı vermeli? Mazur mu görme“ li? “Bizim istediğimiz edebiyat,, i- simli kitapta Türk inkılâbınm ka- rakterini Cümhuriyet Halk Fırka- sı programında gösterildiği şekil * de işaret ederken iktisadi devlet- çilikten bahsettim. O kitapta dev- letçi edebiyat lâfı yoktur, ve ede- biyatla devletçilik (Oarasında bir miştir. Ağaoğlu Ahmet Bey, ma - kalesinde “Risalenin müellifine göre bir romancı bir aşkı tasvir €- derken aşkın devletçilikle alâka - dar olduğunu mutlaka gösterecek tir. Ve saire..,, şeklinde bazı tu - hafirk bile sayılamıyacak cümle - ler sıraladıktan sonra “Gel de biz de kâşifler ve mucitler olmadığını iddia et!,, diyor. “ Bir adamın söylemediği sözü söylemiş gibi göstererek hükümler yürütmek dilimizde ağır bir keli - “İ meyle tavsif edilir. Ben Ağaoğlu Ahmet Beyi bu yaşından sonra o yola dökülmüş görmek istemem. Onun için diyorum ki (O Ağaoğlu Ahmet Beyin bahsettiği risale her halde benim kitabımdan başka bir risale olacak; çünkü benim ki- tabımda bu yolda bir düşünceye İİ imkân verecek tek satır bile yok - tur ve Ağaoğlu Ahmet Bey de bun ları uydurmıya kalkışmamıştır. Gerçi bugünlerde bu yolda bir düşünceye imkân verecek başka bir risale de çıkmadı ama... Peyami Safa Bey arkadaşımız, bizim istediğimiz (edebiyattan bahsederken bunun “Iptidai bir özleyiş,, olduğunu söylüyor, “Bu iptidai özleyiş, herhangi bir aki - denin değil, muasır bilgileri ve fi- . | kir hareketlerini iyi takip etmemiş olmak gibi bir ihmalin ar dur,, diyor. “Kendi içtimai seyrimizi hesa- muallâk, | 14 zabiten mürekkeptir. Bizim slvari zabitlerimizin komşu ve dost Bulgaristan yaptıkları seyahatte ken - dilerine gösterilen hüsnü kabul ve alâkanm memleketimizde de Bulgar zabillerine karşı aynen göslerileeriine hiç şöpbe yoktur. Müsabakalar. Önümüzdeki cuma ve pa- zar günleri, hazırlanmıya başlanılan "Taksim stağyormunda yapılacaktır. Misafirlerimize "Hoş geldiniz, diyoruz. Almanya toprak istiyor Prague, 2 (A.A.) — Sosyal de- mokrat bir gazetenin yazdığına göre, Goerlitzde söylediği bir nu- tukta M. Bruckuer, Çekoslovak- yaya ait olan Libern şehrinin Al-| manyaya verilmesini istemiştir. Ayni zat ikigün sonra, Ak manyanın Hlucin arazisini almak lüzumundan bahsetmiştir: Bu gazete, yüksek bir alman memurunun bu sekilde beyanat vermesini şiddetle protesto etmek: te ve makalesini şöyle bitirmekte- dir: “Böyle beyanat, avrupa sulhü- nü tehlikeye koyar.,, ba katmıyarak iki üç komşu dev - letin edebiyat siyasetini — hem de hiç anlamadan — hudutlarımız içine sokmak istiyenlere hiç far - kında olmadan yabancı telâkkile- rin âleti olmamalarını tavsiye,, e diyor. Memleket dışmdaki muasır bil- gileri ve fikir hareketlerini iyi ta- kip etmiş olan Peyami Safa Bey, memleket içindeki inkılâp hareke- tini de takip etmiş ve onun yüksek İ manasını anlamıya çalışmış olsay - dı değerli muharriri bu .davada yanıbaşımızda görecektik; bu, bi- zim için bir zevk olacaktı. Fert ve cemiyet komplekslerinin birbirinden müstakil, basit, hattâ, birbirini nakzeden mefhumlar o - lup olmadıkları münakaşasile va - kit geçirip iskolâstik ilim yapmak- la meşgul olan Peyami Safa Bey Cümhuriyet Halk Fırkası progra - mını bir kere olsun okumak için de beş on dakikasını verseydi Türk in kılâbınm mânasını anlamamışoldu ğunu görürdü. “Bizim inkılâbımız İslâm iskolâstiğinden kurtulmak - tır.,, diyor. Bu bizim inkılâbımızın | bir tarafıdır, fakat inkılâbrmız| bundan ibaret değildir. İnkılâbı - mızın bizim edebiyatta bulunması- nı istediğimiz vasıfları da vardır. Peyami Safa Beyin san'at ve ga- ye başlığı altında ve bu mevzuda yazdığı ikinci yazısı beni sevindir- di. Zira arkadaşımın fikirlerini karanlıkta bırakan ve kendisini bu loş havada kör bir irtica içinde gös termek tehlikesini ihtiva eden ilk yazısına cidden üzülmüştüm. Bu ikinci makalede söyliyor ki “milli yetperver, inkılâpçı bir san'atm doğmasını en çok özliyenlerden İ biri de,, kendisidir. “Türkiyede de milliyetperver, cümhuriyetçi, halk- çı, ilâh... gayelerimize göre bir e debiyat doğmasını,, diliyenler ara sındadır. Bu makalesi gerci “iste * nilen bir edebiyat, başlıklı yazı - sında söylediklerinin izahı değil - Vedat Abut B. Önümüzdeki cuma günü Kadı- gı Z göreceğiz. Gallasa; bahçe klüpleri . bu sefer de atle - tizm sahasmda karşılasacaklar. Galatasaraylılar arasında bir çok şampiyonların “bulunması bu temasın ehemmiyetini daha ziya - da artırmaktadır. Bu müsubaka - lar münasebetiyle Galatasaray at- letizm kaptanı Vedad Abut Beyin (Yakıt) e yazdığı düşünceleri tak- tim ediyoruz: Geçen cuma Fener — Kurtuluş maçını gördükten sonra atletizm hesabına büyük bir sevinç duy - dum: Bize kuvvetli bir rakip do- guyor. Fenerbahçeyi Kurtuluşa karşı temsil eden takım Fenerbah- çenin şimdiye kadar çıkardığı en kuvvetli ve ilerisi iç - beklenilebilecek unsurlardan Mü - v rekepti. Ziya, Tevfik, Cihat, Ateş İb- rahim, Hilmi gibi tanınmışların yanmda Sadri, Füruzan, Nijat, Müfahham, Fikret ve Manol gibi sivrilmiş atletler ve çalışmlarsa Necdet, Bedii, İhsan, Nâzım gi- bi yetişenler göze çarptı. Yalnız sürat koşularında Fenerlileri zayif bulduk. Bunu Hilminin antren - mansız ve Füruzanın da formda olmasına atfetmeliyiz. Yukarıda bize kuvvetli bir ra- kip doğuyor demiştim. Galatasa- Türk - (Baş tarafı 1 inci Sayıfada) Şmit — Şirinyan maçı o kadar heyecanlı olmadı. Romen asabi ve atılgan oynıyor, Şirinyan ağır ve durgun görünüyordu. Netice - de 8—6, 3—6, 2—6 gibi bariz ibir farkla maçı Şirinyan kaybetti. Suat — Botez maçı ise çok he- yecanlı ve güzel oldu. Bunda manzara diğerinin aksi idi. Suat atılgan ve seri oynıyor, Botez bir az yavaş, fakat dikatir davranı - 00001006 BAN 020 8 AE 4180 5 1 AE EAA dir, hattâ onlardan başka şeyler * dir; ama ne olursa olsun imana ge len adam bizdendir, onu sayarız, severiz, Birinci yazısının sonundaki tav siyeye gelince: Üst perdeden ko - nuşan Peyami Safa Beyin sesinin tonu, eskidenberi kendisinden işit- miye alışık olduğumuz bir tevazu; noksanı, yahut ferdiyetin ifratı e - dasıdır, buna bir diyeceğimiz yok; lâkin savurduğu siyasi küfürler ağzma yakışmıyor, Hem bunla ne lüzüm vardı? Refik Ahmet Romen müsabakaları ray ve atletizm için bunun ne bü- yük bir kazanç olduğunu bizim kadar kimse takdir edemez. Ne zaman karşımıza (bizim ayarı mızda bir takım, yahut bi- zim şampiyonlarrımızdan biraz aşağı bir az yukarı atletler bulursak Oancak ö zaman meş- ru bir rakabetin doğurabilece- ği güzel dereceler meydana çıka - bilecektir. Atletizmde muvaffa - kiyetin sırrı başka başka klüplere vaya milletlere mensup ayni kuv- vette atletlerin mücadelesinde, çe- kişmelerindedir. Futbolda da öyle değil mi? Fe- nerbahçeyle görünüşte rakip, fa - kat bir bakıma da el ele vererek Türkiyede futbolu ileri götürme - dik mi?. Son senelerdeki atalet müstesna, bir vakitler mill? takımı bile bi - hakkın inhisarlarına alan bu Gala- tasaray — Fener kombinezonunun aldığı güzel neticeler, kazandığı maçlar, memleket sporuna az mı şeref getirdi? Memnunum, çünkü hayalimde yakın bir istikbalde ki Galatasary — Fenerin atletizm rakabeti can - lanıyor. İşte ancak o vakit atle - tizmi kurtarmış olacağız.. Gele < cek hafta Fenerbahçe ile bir atle- tizm maçı yapıyoruz. İki klübün baş başabuilk temasları atle- tizm için unutulmaz bir tarih ol - malıdır. Fenerbahçeli atletlere samimi bir hitap: Biz size nisbetle daha olgun, daha eskiyiz.. Unutmayınız A e yeni doğarken Galatasarayın ye- di sıfır, on sıfır gibi neticelerini bir kaç zaman sonra Fenerliler gü- zel galibiyetlerle unutturmuşlar - dır. Sizde de atlet arkadaşlarım gi- bi, benim gibi yalnız sporu düşü - nen ve şerefli bir mağlubiyeti ko- lay bir galibiyetten ziyade alkışla” masını bilen sportmenler var. Son- ra unutmayınız ki bizimle müsavi şanslarla müsabaka yapacağınız gün pek yakındır. Belki gelecek mevsim, belki iki sene sonra... Galatasaray Atletizm kaptanı Vedat Abut "2.1111 EEAEU EEAENEEEENE NER EA ERENER RAE EEE yordu. İlk seti 6 — 2 Botez kazandı. Çünkü Suat asabi ve heyecanlı ,idi. Fakat diğer setler Romenin aleyhine oldu ve Suat cidden kuv- vetli ve şimşek gibi vuruşlariyle rakibini yorduktan sonra ç maçı 7-5, 4—6, 4—6 kazanarak al- kışlandı.. Umumi neticeler Üç günlük müsabakaların umu- mi neticeleri Romen takımına lehinedir. Şirinyanın formu yerin- de olsaydı müsabakaların hemen hepsini kazanabilecektik. Bunun- la beraber üç günlük neticelere gö- re sinkl müsabakaları bizim tenis- çiler lehine bitmiş sayılabilir. Çünkü son zamanlarda ciddi bir inkişaf ve terakki gösteren Suat ayrı ayrı iki Romen tenisçi- ! sini de yenmiş bulunmaktadır. Bik hassa Romanya ikincisi olan ve beynelmilel bir şöhreti bulunan i Botezi yenmesi büyük bir muvaf- fakiyettir. Kendilerini tebrik ede- Tiz. Romen misafirlerimiz yarm memleketlerine döneceklerdir.