ÜZEL Fotoğraf Fotoğraf mucidinin yüzüncü yıldönümü ey maz Fotoğrafın icadı, matbaanm i- Sdma benziyen bir inkılâp vücu - getirmiştir. Her gün daha fazla tenişliyen ve büyüyen halk kütle- in ihtiyacma cevap veren fotoğ- Kârleke sanatını icat etmiş olan N “epsin ölümünden sonra geçen | "üncü sene bu temmuz aymda yor. İl; Fotoğrafın mucidi Jozef Nise - » Niyepstir, Yüz sene evvel li - i pürafi sanatının icadı, bu zatın *vkalâde dikkatini ocelbetmiş ve | ipünlerin teksiri tecrübesini yap - Usul bulmıya çalımıştı. 1813 te | Mimlerin teksiri tecrübesini yap - *, birçok güçlüklerle karşılaşmış İ 1822 yedoğru tecrübelerinde Mivaffakıyet baş göstermişti. Papa yedinci Pi'nin cam üze - | ing tesbit ettiği ve ışıktan bozul - Şvacak bir hale getirdiği resim, & dikkati celbetmişti. 3 ey- 1824 te kardeşi, mesaisindeki Mvaffakıyetinden dolayı kendi - iş bik etmiş, taş, bakır ve cam| , Sine hak çarelerini elde etmek itlerini kuvvetlendirmişti. Ni - Mer 1824 te kalaydan bir safha ü ke resim çıkartmıştı; 1827 de Y yerine bakır kullandı. 1829 İy Dagerle ortak oldu, birlikte ça- Mya başladılar. üNitefor Niyeps 1833 temmuzun ölmüştü, bu ölümün yüzüncü h dönümü münasebetile Avrupa Bir yıldız geldi Matmazel Evelyn Holt muharri - rimize neler anlatıyor ? Alman sinema yıldızlarından tay zel Evelin Holt Çar Ferdi- Sy vapurile İstanbula gelmiştir. Yilg t maksadile buraya gelen Miniz Pazartesi gününe kadar şeh- bii de kalacak, bir teganni kon- M,recektir. “atmazel Holt dün kendisile üzen, gazetecilere şunları söyle Siir, san'at âleminde muhtelif fotoğ - raf sergileri tertip olunmaktadır. Bu sergilerde fotoğrafım tekâmülü | hü gösteren tarihi resimler de teş- i hir olunuyor. Pariste “Bravn,, isminde bir fo toğraf san'atkârınm tertip ettiği sergi tarihi kıymeti haizdir. Bu sergide kâğrt üzerinde pek vazıh görülmiyen resimler, Dagerin iyot buharlarile esmerletilmiş gümüşlü bakır plâklar üzerine çektiği fo - toğraflar, klorür dor'la tesbit edil- miş plâklara balmumulanmış bez- İler, negatif bir klişeyle elde edil - miş kâğıt üzerine pozitif geçiril -| miş resimler vardır. Bunlar mev -| cut nümunelerin en eskilerinden - dir. Burada teşhir olunan resimle- rin mühim bir kısmı son yüz se - nelik tarihi vak'alara aittir, Son zamanlarda güzel sanatlar arasında sayılmıya başlanan fotoğ raf sanatının mazhar olduğu tekâ- mül, cidden dikkate lâyık bir va- ziyarettedir. Kübizm ve sürrealizm gibi bazı sanat cereyanlarının fo- toğrafa tatbik edildiği bile görü - lüyor. Avrupa sanat mecmuaları, sanatkârane fotografçılığa ait re - simlerle doludur. İktibas ettiğimiz “L'art vivant,, mecmuasının son sayısında yeni ve mükemmel fotoğraf eserleri ara - sında neşredilmiştir. resim, fransizca | “<— Tatil müddetimden istifade ederek bir seyahate çıkmıtşım. Tür kiyeyi de görmek istediğimden bu raya geldim. Sinemaya altı yıl evvel başla - dım. Bugün hususi bir mecliste bu- lunuyordum. Bir rica üzerine şarkı söyledim. Oradâ sinema © rejisörü M. James Bauer sinemada muvaf- fak olacağımı anladığı için beni| Sa esim İtalyada San'at ne halde? Şarl Kunstezler, fransızca Jö - süvi partu mecmuasında san'atmın bugünkü vaziyetine dair bir makale weşretmektedir. Mu- harrir bu makalesinde diyor ki: “İtalyan rönessansı, İtalyan $in- dika teşkilâtmdan ileri geliyor. Mıntakavi, milli ve enternasyonal bütün sergiler, bu teşkilât tarafın- dan tertip olunuyor. Sanatkâr, halkla ancak teşkilât delâletile te- mas ediyor ve temaslar, sergiler vasıtasile husul ( buluyor. Sonra sanatkârm eserleri modern san'at müzelerine giriyor, Bu müzeler İ- talyada çok büyük bir vüs'at ka - zanmışlardır. Artist en büyük şe - ref olmak üzere, nihayet adake - mi azası oluyor, Akademisyenler; bütün merasimde âyan meclisi a « zasından evvel, sefirler ve nazır - lardan sonra geliyor, Hükümetin bu himayesi, sanat- kârm bütün ömrünce devam edi - yor. Acaba bu himaye (kendisini bir disipline tâbi tutmak dolayısi- le san'atını biraz boğmaz, onu bir az yolundan alıkoymaz mı?. di - yeceksiniz; bugünkü hakikat ve İ- talyan san'atınm gözönünde olan inkişafı, buna bu suali “Hayır!, cevabile karşılamak imkânını veri yor.,, Ressamlar şehri Bir zamandamberi bir ressam- lar şehri vücüdü getirmek istöğin - de bulunan Fransız san'atkârları, son zamanlarda bu fikrintat- bik edilebilmesi için teşebbüsle- re geçmişlerdir. Bunlardan bir grup Uvaz nehri kıyılarında inşaat yapmayı düşünmektedirler, Fran- sız san'at gazeteleri, bu fikri hara- retle karşılamaktadırlar, Beaux - arts gazetesi bu işin cesur müteşebbislerine maddi re- fah getirmekle beraber yeni bir il- ham menbarda olabileceğini ve belki yeni bir mektebin ortaya çık- masına vesile teşkil edeceğini söy- lüyor. Kadın ressamların sergisi Pariste Şanzelizedeki Mezon| dö Frans'da asri kadın san'atkâr- lar cemiyeti tarafından bir resim sergisi vücuda getirilmiş ve milli terbiye nazırı Mösyö Anatol dö Monzi huzurile açılma merasimi yapılmıştır. Fransız kadın ressam larmın vücuda #etirdikleri sergi, Paris sanat mahafilinde hususi bir alâka ve ehemmiyetle karılanmış- tır. Yahudi san'atkârlar Hitler rejiminin O takibatından kurtulmak için Almanyadan kaç - İ mış olan yahudi ressam, profesör ve gazeteciler, Fransada bir teşek- kül vücuda getirmeye çalışmakta - dırlar. Almanyanın en büyük res - samlarından sayılan yahudi Maks Liberman da bunlar arasındadır. ertesi gün stüdyoya çağırdı. Sine- maya bu suretle başladım. İlk za- manlarda stüdyoda kendimi çok yabancı hissediyordum. Oradaki fazla aydınlık, kalabalık ve mu - vaffak olup olamıyacağımı kesti - rememekten doğan bir endişe beni çok sıkıyordu. Fakat sonraları, ta- bit, alıştım. Sesli ve sessiz filimlerden ben NATE Musiki Ö MOZ A VAKIT 23 Haziran 1933 mem R ER, ART Yedi yaşında iken eserler ibdama başlayan ve hayatında yalnız bir kadını seven san'atkâr İtalyan İ 1756 da Salsburgda, musiki is- tidadı bütün dünyayı alâkadar ede cek, hayretlere düşürecek kadar harikulâde bir çocuk doğdu. Ye- i di yaşımda Avrupanın büyük şehir- lerinde verdiği piyano konserleri ve kompozisyonlarile şöhret bulan pek gençken saraydan asraya da- vet edilen, hararetle alkışlanan, Markiz de Pombadurun ve İngilte- re kraliçesinin iltifatını o kazanan bu dahi çocuk, Mozarttır. Onda tecrübeli ve hâkim bir sanatkâr - dan beklenilen olgunluk vardı. Ha- fızası o kadar kuvvetliydi ki bir kere dinlediği bir konser parçası- nı tekrar yanlışsız yazabilirdi. Ilk operasını İtalyada on iki yaşındayken besteledi. Ondan ev- vel, Oratorium, Viyanada dirije| ettiği bir mese piyano ve keman| notları yazmıştı. Büyük sosyetelerin içinde bü - yüyen Mozart, mükemmel bir ka- valye, flörtü seven hafifmeşrep bir adamdı. Her tarafta kadın iltifat- ları dinlemiye alışan bu sanatkâr, hayatında yalnız bir tek kadın | sevdi: Aloysia Wever, Bu aşktan sonra, san'atta erişilmez yüksek- liklere çıktı; en parlak eserlerini ibda etti. Aloysia zeki, kurnaz, cazibeli bir kızdı. Güzel sesile operada bir | mevki ve şöhret yapmak istiyordu. Kenrli şöhret ve istikbali için Mo - zartın yüzüne gülüyor, seven bir kız rolünü yapıyordu. Kalbi ateş- le dolu âşrk bunları anlamıyor, sev gilisinin saadeti için birçok plân - lar hazırlıyor, onu Italyada “Pri - madonna,, olarak bir operaya yer- leştirmek istiyordu. Meseleyi du - yan Mozartın babası buna mâni oldu. Ve büyük sanatkâr, acı göz- yaşlarile Aloysiadan ayrıldı, fa - kat bu kuvvetli aşkımı asla unuta- madı. Mozart Paris seyahatinden ve birçok meslek (mücadelelerinden sonra içinde büyük bir hasretle A- Kübik mi ubik mi, Derç ettiğimiz resim, son Za - manın şöhret ve rağbet kazanmış ressamlarından Fernand Löger'in bir tablosunun resmidir. Fransız - ca, Cahiers d'Art mecmuası son sayısında bu ressamın sanatına ve eserlerine uzunca yer ayırmış; mec mua, sanatkârın uzun müddet kü- bistlerle beraber çalıştığını, fakat onun kübist olup olmadığının bir İ türlü kestirilemediğini söyliyor. Ressamın eserlerinden olan yuka - | riki tabloyu da dercettikten sonra soruyor: “— Fernand Löger kübist mi - dir?,, Fransız mecmuası, bu suali cevapsız bırakıyor; acaba bizim sa ederim, Çünkü sesim | müsaittir. Bu mesele üzerindeki münakaşalar elân kapanamamış - tır, Her iki nev'in de bir çok taraf- tarları vardır. İstanbulu filim çevirmek için çok müsaait buldum. Eğer imkân bulursam eylülde tekrar geleceğim ve şarka âit bir filimde oynıyaca- ğım.,, losiaar bulmak için Münihe gidiyor Orada Aloysia büyük operanın müğanniyesi olmuş, şöhret kazan- mıştı. Artık Mozarta iltifat etmi « ye ne lüzum vardı?. Alkış sesleri- nin şımarttığı muganniye ona lâ - kaydane arkasını döndü. Mozart © zaman zahiren ıstırabını sakla - maya muvaffak olmuşsa da bu acı kalbinden hiç çıkmamıştı. Nihayet, ilk ve son aşkı olan Aloysianm kardeşi “Konstanza,, ile evlendi. 18 inci asrın büyük üstadı Mo- zart, şöhretini en fazla operaların- da kazandı. Klâsik musikinin di « ğer sahalarında da, yenilikler, öl- yarattığı halde, asıl dehasının kuvvetini operalarında göstermiştir. mez eserler “Die Entführung am den Serail,, (Saraydan kaçış) isimli (operası, bugünkü alman operasmın bir tes meli sayılabilir. Üstat, bu eserle ye ni bir çığır açmıştı. Mevzuu Tür- kiyede bir sarayda geçer. Diğer bir şaheser operası “Fi - garonun izdivacı,, dır. Muhtelif da lavereler döndürülen “Bo Marşe - nin bu eserinde yaşatılan tiplerde hiç mübalâğa yoktur. Sahnede tıpkı hayatta oldukları gibidirler. Bu eser, ilk defa oynandığı za « | man büyük muvaffakıyetler ka « zanmıştı. “Cosi fan Tutte,, ve “Don Ju « an,, operaları da ölmez, nazirsiz e- serlerdir. Göte, Donjuanı dinledik ten sonra “Faust'un musikisini Mozart yapmalıydı,, demişti. Ustadın son yazdığı Zanberflö- te operası semboliktir. Bu eser de diğerleri gibi, Avrupanm bütün sahnelerinde temsil edilir ve halâ hararet ve kuvvetle alkışlanır. Zahiri bir neşe içine gizlenmiş olan bir ıstırapla yükselen Mozart, dehasının en kıvılcımlı zamanmda insanlara değer biçilmez hediyeler bırakarak ölmüştür. Celile Enis değil mi ? Raşit Rıza tiyatrosu Raşit Riza ve arkadaşları temsil heyeti geçen cumartesi günü Uzun köprüye giderek bir temsil vermiş» İ ler, ve ertsi sabah Edirneye dön - müşlerdir. Heyet şimdi Edirnede Maarif bahçesinde temsillerine ds vam etmektdir.