AKIT'ın Tefrikası : 27 3 MAYIS > Yani ne demek istiyosrun?. » $ormak için mi buraya gel- iç Hayır, bunu değil, başka bir ayy geldim.. Ne yapmak in? >> Bunu sen bana değil, asıl ben Ya ağ Sen ne yapmak fik- ? Ba sual Safayı çok sarstı. Oda- sinirli sinirli dolaşma - ! Pisladı. Karısı, hayretle ona pe sesle haykırdı: y i seninle anlaşmalı - b Anlaş mamız lâzım. | man soğuk bir sesle muka- iz ben seni anlasam.. ala iskemleyi karısının yanına sanlı ve hiddetli olduğu gö - i > : e az kaba düşerse kusura N > Banu bilmeme lüzum yek. yn ben kanun adamı da pi Araya kanunu neye karıştı - km Meseleyi aramızda hal- iap Eer ortada yalnız biz olsa DM oldu. air genç kız ievkif edildi. Bı seyi alt üst etti.. d #efer karısının her şeyi an- hülcüm ediyordu. Fa- EN Neriman hiç bir şey anlama - Yaş inin bütün bütün ayrıl - insan gibi: deği İkimizden biri rüya görüyor, diy, Sen rüya görmediğine ka - Pim, Şu halde ben rüya görüyo- * Sözlerinden hiç bir şey an- LO Safanın kaşları çatıldı: — EZ i ün musun ?. Bu sözünü de anlamadım. yet Safa Bey, kalın ve ha| ide başka bir maksadın var.. hu, İryacaksın.. Yalnız sözle-! di İygak Ben avukat değilim, bi. 2 bu dediğini yapmak kabildi. Öyle bir şay oldu, ki artık i benzansar sur asamenn 0 senem “|Dilimiz GECESİ .. — Eğer zorlamasaydın söylemi» yecektim... Eğer o genç kız tev - kif edilmeseydi susacaktım., Fa kat masum bir kız yakalandıktan sonra susmama imkân kalmdaı. Söz gene karışıyordu. Dedi ki: — Safa,'aramızda bir sui tefeh- hüm var. Her halde beni tahkir etmek, küçük düşürmek istemez - sin.. —Hayır. — Kerime Hanımdan bahset - mek beni rencide etmez. Şu hal- — Bir genç kız tevkifhanede inlerken bu sözü nasıl söyliyorsun? — Canım tevkif edilen kızla be- İnim ne alâkam var?. pp Lüzim olduğunu biliyorum.. va *vvelâ Bu sefer Safa, hayretle karısı - na baktı: 7 — Anlaşılan bütün bildiklerimi Na “İş Oturdu... İtidalini muhafaza”! ye bütün gördüklerimi sen hâlâ Salışıyordu,. ama fevkalâde! bilmiyorsun. Mein sinin e — Artık muamma konuşma. Bil ğin, gördüğün nedir?. Açık söy- Safa etrafına bakındı ve sesini kısarak cevap verdi: — Kerime Hanımı öldürdüğünü hiliyorum.. Nerimanın gözleri dört açıldı... Yanlış işitmiş gibi kulak kabarttı. | Sonra, parmaklariyle gırtlağını sı- karak doğruldu: -— Ne dedin?. Ne biliyorum de- din?........ Alnından ter damlıyordu: — Eğer bu kadar zorlamasydın söylemezdim. (Devamı var) Bir Fransız romancısı Ankarayı çok methediyor On gün evvel İstanbula gelerek Ankaraya giden Fransız romancı ve gazeteci M. George Simenon ve Anlıyamıyacağım | zevcesi dün Ankaradan şehrimize dönmüşlerdir. M. Simenon perşenbe günü Rus kocanın, benim gibi bir | yaya hareket edecek, orada bir şeyi, daha açık söy-| müddet kaldıktan sonra tekrar İs- kani olup, anlama *| tanbula gelerek bir ay oturacaktır. Fransız romancı, dün bir muharri- rimize şunları söylemiştir: “.— Ankarada bir hafta kadar senin aleyhinde şahadette| kaldım, Büyük Millet Meclisinin — | hala Kanın adamı değilim, Yor e > Gibi, baktı > mn bilmiyor musun?. iz Bi sördüğümü. © y*Nİ gördüğünü mü?. a A, sözü rim, Bunu da anlamı - ? içtimalarında bulundum. Şehri fev kalâde güzel buldum ve beğendim. Haha, benim neden aleyhim | Ankara şehrinin ancak sekiz on se rene mmm Açık söY-| ne gibi kısa bir zamanda bu hale getirildiği öğrenilince hayret et - Safa ri rini — ii iğildi, &öZ| memek kabil değildir. Orada eski Salya unu görmeğe | öslupta binalar olmakla beraber tam manasile yeni bir çok binalar da var. Ankaranm pek yakmda ültra modern bir şehir olacağına kaniim. Hükümet merkezinin İstanbul - e akk baS | dun Ankarya götürülmesindeki i- © da kızıyordu. Ko- i S0 j “ a sabeti, her iki şehri gördükten son nereye getirmek İste-| -. ben de takdir ettim. Ankarada Türkiye Reisicümhu- ru Hazretlerini ziyaret etmeği fev kalâde arzu ediyordum. Fakat *efer tam yerine basmıştı. | kendileri bu sıralarda çok meşgul kıp kırmızı oldu, dudak- | oldukları için maalesef buna im - | utanmadan 5 kân olamadı. Bunun için bir müd- k Mk 90 ıncı liste ANKARA I2 (A.A) — TDT. Ce miyetinden: Karşılıkları aranacak arapça ve farsça kelimelerin 90 numaralı Tistesi şudar ii — Meşrutiyet 8 — Müdafaa 2 — Mubab 9 — Müla iŞ Ve 10 — Mü //-— hir NE 5 — Musafaha Mülhakat ö — Muwak 1) — Müsavat 7. Möahede i2 — Müjmvere 61 inci liste Tartiye: Gönül alma, suçtan korunma — Terakki; ierleyiş, yükesiiş — Teredtt: Dur rakıma — Tereffü; Yükseliş — Teremsüna: Ötme — Teressüp: Durulama ;torto — Ter kip: Birleştirme — Tersim: Çizme — Ter - yiç: Uygun bulmuk — Torsii: Alçaltm — Tasalluk; Saldırma — Terci: Kötülemek — Teselsil: Bıralınmak — Teship; Büyültmek, Teslim: Vermek » 29 uncu mektep: ifsa: Yayına — İkbal: Yükselme — İk - lim; Mava — İkramiye: Ağırlama — İkrar: Söz verme — İXUbes: Alma, çalıma — ikta - astı Ararmak — İktiran; Yaklaşma — İk- tiza; Yokluk — İlân: Bildirme — İtibar: Yer tutoa — İtldal: Orta — itiraz: Kanmamak. 33 üncü mektep: Tarriye: Geri ülma — Terakki: İlerleme, yükselme, arta — Tereddüt; Duruklama — Tereffü; Yükselme, kalkma, kaldırım — 'Te- rennüm Yırma, öteime, türkü söyleme — Te- rigüp: Terto, Durulma, dibine çökme — Ter- sim: Çizme, çizime — Terviç: Artırma, ge- girme — eirzil Alçaltma — Tasallut; Sa - taşıma — Tescili: o Kütüğe geçme — Teselli: Avutma, inandırma — Tesisök o Dizilenme, dama — Tesilm: Bırakma, verme . 39 uncu mektep: Terakki; Yükselme, ilerleme — Tereddüt: Süreksizlik, oynaklık — Teretfü: Yükselme, Terennüm: Güzel öleme — Teressiip: Torto, çöküntü — Terkip: Araya getirme, birleş - tirme — Torsim: Karşılığını benzetme — Terçiçi Değerini artırma — Terzili Alçalt - ma — Tüsallit: Arkasını bırakmamak — Tencel; Kütüke Yazmak — Teselli; Avutmak. Teselalii: Sürüp Bitime — Teshir: Arrala - mak, bağlamak — Teslim Elden «le yermek. 36 ıncı mektep; Terakki; Yükselme, ilerleme — Tereğlt; arta — Terennüra: Beremküp: Murulns, torta getirmek, birleştirmek — Terviç: Değerini artırma — Terrli; Alçalt- mma, şağılatma — Tasnllit: Arkasını bırak mama, sataşma — Tescil: Kütüğe yazma Teselli: Avutma, inandırma — Teneisül: Sü- rüp gitme — Teshir Arpağiamak — Tes- Um: elden ele vermek. 14 inci mektep: Tarsiye: Bağışlamayı İsteme, bağışlatma Terakki: Yükselme, yuları çıkın, — Tered- dit: Kestirmeme — TErifü Yülseime — Terennüm: Ftme — TeresMip —— Tortu, tor- Hain, dibine çökme —— Törkip: birleşme, kar taşma — Term; Çizme — Texviç: Sürüm verme — 'Torzil: BaYağEn aşağılama — Takallat: Sataşma — 1“: Kütüğe yazma. Teselli; Ayutma, avulnü — Teselsli: Arka arkaya — Tahir; Oyüsla aldatma, büy — Teslini; Nesneyi birine Yorma, boyun eğime 32 inci mektep: Terakki; ilerleme — Tereddüt: Kestirme- mek — Teşeffi: Yükseltme — Terennim: Yırlama, gizel wee — Teressüp: Dibine çök- me — Terkip: Birleştirme — Tersim: Çizme benzerini çıkarma — T0tviç: Yerine getir me, değerlen» — Tersi Alçaltam, çok dü - gürme — Tasallit: Sataşma — Tescil: Küs tbğe yazmak —Teslli: Avutmak — Tesar sül; Sırnlanın, uzayıp Kime — Teshir: Bü- yüleme, bağlama — Teslim: Verme, boyun eğme, 4 üncü mektep: Terakki: Yükselme — Tereddüt: Düşün- be — Teretfğ: Yukarı Sıkma — TTerennüm: Güzel söyleyiş — TeTEMSÜP! Dibine çökmek Terkip: Karıştırmak — Terim: Çizgi — Terviç: Üste çıkma — Terzi: Suç — Tesal- lüt: Bıkkmlık — Tesciii Geçeni yazma — Teselsül: Arka arsnya — Teshir isınganlık Teslim: Kendini berakmak, 9 uncu mektep: Tarsiye: Yalvarma — Terakki; İlerleme Tereddüt: Döşünme — Tereftğ: Yükselme Terenntim: Ötme — Teremsüp: Durulma, tor. ta — Terlip: Birleştirme — Tersim: Çizme Tersi: Aşağılama — Tasallit: Sarnaşma — Tesçii; Kütüklüme — Tewisül; Ekleme — Teshir: Çekme, büyüleme — Teslim: Verme Teselli: Avotana — Tervk: Geçirme. 41 inci mektep: Tarziye: Suç öğrenmesi — Terakki: Art- mak, ilerlemek, yükselmek — Tereddüğ: Duraklamak — Tereffi: Yükseğe çekmek Terenniim: Unutulmamak, anmak — Teres- sim: Keskin bukış — Terkip: Karıştırmak Tertimi Çizmek — Terviç: o Beğendirmek; geçirmek — Terzi: Aşağılamak, aiçakla - mak — Tasallit: Zorlamık — Tesçi: KU- — gerkip: Araya tüklemek — Teselli; Avutmak — Teselsül: | Arka arkaya zincirlemek — Teshir: Kendine çekmek -— Teslim: Yerine vermek, 48 İnci mektep: bunu nasıl det sonra tekrar İstanbula gelece - Taralye: Kandırma, gönlü alma — Te- 5 — VAKIT 18 Haziran 19330 —a Van Jonks'le bir gece | Gördüğüm facianm kahrama- nını takdim için biraz maziden bahsedeceğim. 1930 senesindeydi. | Nik defa olarak Ciddede, hıristiyan lara memnu olan mıntakanın kapı- smda, Dün'le dostum Dün'le karşı- laştım. Bu Asyanın cehennem gi- bi sıcak bu küçücük beldesinde se nede yüz bin hacı çıkar. Bu büyük kalabalık islâmın beş rüknünden birini yerine getirmek için Mekke ye koşar. Gelenler başka başka tiptedir - ler. Küçücük bebekleri andıran güzel Cavalılar, kırmızıya boyan - mış sakalı göbeğine kadar inen a- cemler, siyaha bürünmüş gözleri | süzgün Mısırlı kadınlar, mavimsi derili Afrikanderler çakal dişli So- matralılar, yukarı Nilin dervişleri, | güzel endamlı çerkesler, yüzü bos! yalı gençler, koleraya tutulmuş 8€- filler, milyar sahibi şerifler bu ka- Güzel stsle ötme — | Terim: Çizme — | çöllere aşağı yukarı bir milyar ka labalığı teşkil eder. Bu kümeden ber türlü pis ko - ku yükseldiği gibi züppelerin ha- remlerin, esrarı da onda münde - miçtir, İslâmiyet Arabistaan pek çok pa ra getirir, Zengin hacıların sandık ları sterlin lirasile doludur. Meselâ Seyit Rahman isminde bir Fas e - miri kendi başına iki milyon sar- fetmiştir. Fakirlerin bellerinde sa- rılı bitli peştemalın bükümlerin - de birkaç bin frank saklıdır. Her haç mevsimi bedevilerin ve vaha - | bilerin dolaştıkları bu (muazzam dar para getirir. Bu bir milyarlık servet ne olu- yor?. Bunu anlamak için Tunus ve Trablus hacılarını nakleden Bel - çük köle verdi. Ciddede oturan Av tim. Arabistan hükümetinin Av - rupalı gazetecilerle “başı hoş de - ğildir. Tesadüf edebileceğim müş- külâtı kaldırmak için geminin to - losuna eczacı sıfatile girdim. Ma - amafih bu eczacı sifatını taşıdığım müddetçe kimseyi tedavi etmedim ve binaenaleyh kimsenin ölümüne sebebiyet vermedim. Karaya çıktıktan sonra kimse benimle alâkadar olmadı. Arap re islerinden biri bana bir (daire ve hizmetimde bulunmak için üç kü - çük köle verdi. Ciddede oturan Av rupalılar altmış derecei hararete rağmen resmi elbise ve kolalı göm- lekle briç oynamak için beni da - vet ettiler. Huduttaki Avrupa kolonisi çok gariptir. Kaynar ogüneşin altında saraylarına sığınmış otuz kadar be yaz adam tasavvur ediniz.Bir taraf larinda köpekbalığı ile dolu bir de niz, diğer taraflarımdaysa adım at mıya cesaret edecek dinsizi bir aşşa rıyamayış — Terettü; Yükselme — Teren- nüm; Ezgi, söyleme — Terossöp: Çökme, tortulanma — Terkip: Birleştirme — Ter - sim: Çizme, çıkarma — Terviç: Geçirme, | #irme — Tersi: Bayağiılamak, aşağılamak Tumallüt: Sernaşmak — Tescil: Kütükkeme Teselhi: Avutma — Tesisi: Zincirleme — Teshir: Büyüleme — Teslim: Verme. 2 inci mektep: Tarşiye:; Gönül salma — Terokki: Yükse- en, İlerleme — Tereddmi: Dürakszlık — Teriftü; Yükselme, kabarma — Terennüm: Sesi dalgulandırma — Teresüp: Tortulan - ma — Terkip: Bindirme, Birbirine hağlama Tersim: Taslak çizme — Terviçi Sirümlen- Alrme, yürütme — Terzil: Yüz kızartma, a şağılandırma — Tasallüt; Üstüne varma, Wis- #iine ylklenme, dadanmn — Tesçil: Kütüğe geçirme — Teselli: Oyulama, oyalandırma Tesisi: Ardı sum gelme — Teshir: Ele ge girme, “et altma sima — Teslim; Sayarak 'apalı Hudutla AŞANLAR > kurşunla yere sermiye hazır adam- iğ larla dolu “Mukaddes toprak, © Ciddedeki Avrupalılardan siyasi memur olmıyanlar dükân açmışlar dır. Petrol, sigara kâğıdı, şemsiye | ve saire satarlar, Bazıları, dum dum kurşunları, öbüs, mitralyöz, top, zırhlı otomobil, tayyare, tor » pil ticareti yaparlar. Bunları kim - © ler alır bilir misiniz?. Suriye ve | Filistine sık sık taarruz eden be - © deviler... O akşam Over Oscanik Kompa»' ninin müdürü Van Yonks'un evin- de kumar oynanıyordu. Kumpan- ya sekiz yüz milyon sermayeli bir müessesedir. Her oyuncunun ar * | kasında beyaz gömlek giymiş bir esir bardakları dolduruyor ve si- vi nekleri (o yelpazeyle okovuyordu. Sıcak gece, uzaktan gelen gü“ © rültülerle Odoluydu. o Develerin 4 böğürmesi, merkeplerin anırması, çocukların inlemesi susamış erkek ve kadımlarm bağırması duyulu * yordu. Büyük bir kalabalık dalga halinde Mekke kapısına doğru a - kın ediyordu. <a Van Jonkes mırıldandı: — Şimdiden susadılar... Suyun h tenekesi kaça?.. Bende üç ispati | var. vi Su kondanse makinesinin Ame- rikalı mühendisi Patkinson içile * cek suyun litresinin o takriben iki buçuk franga satıldığını söyledi. iş Italyan komisyoncu Ekskizito canı sıkıldığını gösterir bir tarz - da sözü kesti: 1 — Üç ispati değil, üç kupa lâ- zım... Adam sende Medineden geldikleri zaman öyle susamış ol: caklar ki, geminin makine suyu * nun beher bakracını onlara bir & rı liraya satmak mümkün olaci tır. iğ Patkinsonun karşısında oynı - / yan Sovyet doktor kadın madam Renzinof şen bir tavırla bağırdı: 4 — Kâğıdı kesiyorum. | Löveleri topladı yarı çıplak gün zel gerdanındaki ince gerdanlığı ıslatan terleri elinin tersile sildi ve lâkayt bir tavırla: 4 — Gemideki makine suyu öl - müş hayvan dolu kuyularm suyu - na elbette tercih olunur. Kolerayı tevlit eden bu sudur. Fakat ne yap sanız mideleri şişinceye kadar bu pis suyu içmelerine mâni olamaz sınız. Düggas Dugal söze karıştı: ği — Anlaşılan o pis kuyu suyu cuz olacak... Hacılar fakir kimse « lerdir. * Bu sözlerde bir insaniyet taslanması gibi bir hal vardı. İşitenler üzerinde pek de hoş te « sir bırakmadı. Düngas Dugal bir ingiliz tebaası idi, Ciddeye şarı rk tan hacılarla dolu Blw Funela vas puruyla gelmişti. Yakışıklı, n mat yüzlü, koyu mavi gözleri pars : lak keten gibi geniş saçlı omuzlu. idi. Kendisinde garip bir rehavet bali görülüyordu. Kadınların bü « tün ömürlerince hem sevdikleri hem de nefret ettikleri tipten b ; adamı andırıyordu. Velhasıl ölü * müne kadar değişmiyecek halis bir “Jigolo,,, Top, obüs, şemsiye tica i reti yapıradığı gibi'“Büenos A; res”li efendilerin yaptıkları ticare te de yanaşmıyordu. 3 n e b e