i o biliyer musun?. © — Nasıl bilmem.. Suat, şeörün kolunu tuttu, şiddetle sıktı.. — Dinle, dedi, sen bu civarı Evin arka tarafında ne var? — Bir sürü bostan var.. Eğer o- radan kaçmak istiyorsanız yolu biliyorum.. Yalnız memurlar var - sa karışmam. . — Başka çıkar yol yok. . Suat Matmazel Luize bir şey - ler söyledi ve pencerenin kepenk- lerini itti, bahçeye ( atladı, genç kızı dışarı aldı. Soför pencereden çıkarken sormuştu: — Silâbmız var mı?. — Hayır otomobilde kaldı.. — Demek otomobiliniz var?. — Buradan iki yüz metre ka - dar ilerde... Şoför sevincinden âdeta Sua - dm boynuna atılacaktı: — O halde, dedi.. Kurtulduk .. Haydi arkamdan geliniz. Üç gölge koşmağa başladılar .. Tam bir bostana girecekleri sıra - da, biraz ileriden, bir çalılık ara- sından bir tabanca patladı ve bir | Harikulâde Aşk ve Macera Romanı My Kadınlara Hâkim ME akleden şoför: — Sakın durmayımız, koşalım.. Diye fısıldayarak ileri atıldı .. Fakat Luiz bitmişti: — Ko.. şa... miyorum... Bit- tim.. Düşeceğim.... Suat onu hemen kollarına al- dı. Her halde çok kuvvetli bir a « damdı kine'de olsa ağır olan bu yükle gene koşabiliyordu.. Şoför önden koşuyor ve “Dikkat, çukur var,,, yahut “Bu taraftan, diye yol gösteriyordu.. Fakat Lâtfi peşlerine düşmüş, onları yakından takip ediyordu .. “Onun geldiğini kaçanlar da du - yuyordu... Lâkin birbirlerini gör - miyorlardı, gece çok karanlıktı. Lütfi her halde sadece görmedi - ğinden değil, onları diri diri ya- kalamak için artık ateş etmiyor - du, yalnız, öteki arkadaşlarına da haber vermek için mütemadi - yen düdük çalıyordu. Suadın kolunda Luiz şimdi ba- | yılmıştı.. Belki de ilk atılan kur - | sunla yâralanmıştı.. (Suat, onu kollarında tutuyor ve koşuyordu.. Amma, nihayet o da bir insandı, artık son gayretini sarfettiği bel- liydi. Hattâ bir defasında düştü, fa - kat büyük bir gayret sarfederek | kalktı... Zira karanlıktan sesler geliyordu: — Bu taraftan çocuklar.. Biraz sağa doğru geliniz, neredeyse ön- | liyeceğiz.. Kaçmakta devam e - derlerse, ateş ediniz. . Suat aklından: — Mahvolduk: Diye düşündü.. Şoför sordu: — Nerede otomobil?, — Daha elli metre ötede .. — Ha gayret.. “No. 4 na bir gölge çıktı ve kuvvetli bir ses: — Eller yukarı! , Diye bağırdı.. Şoför de durmuş- tu. Bununla beraber (o okkalı bir küfür savurarak cebinden taban- casını çıkarmış, gölgenin üzerine doğru yürüyerek: — Açıl, yakarım.. Diye bağırmıştı.. Gölge açılaca- ğı yerde o da onun üzerine doğru yürüyünce, şoför, üstüste üç el silâh attı.. Gölge önce durdu, son- ra, sallanarak yere yıkıldı. . Şoför, hırçın bir sevinçle hay - kırdı: — Haydi ileri ahbap.. tamamladım.. Silâh seslerine (o arkadan silâh | sesleriyle cevap vermişlerdi. Şim- | di orası âdeta bir meydan muha - rebesi halini almıştı, .Her taraftan tabanca atılıyor, düdük çalmıyor- du.. Suat tekrar dirilmişti. Şoförün yanında koşuyordu.. Nihayet, iki bostan arasından Odarbir yola çıktılar.. Biraz ileride, otomobilin gölgesi görünüyordu. Şoför: — Kurtulduk!., Diye haykırarak (otomobile doğru koştu. Fakat bir gölge, o - tomobilin gölgesinden sıyrılarak: — Hayır, dedi, yakalandmnız. Şoför, tereddüt etmedi. Derhal silâhmı onun üzerine çevirerek iki defa ateş etti. Adam inliyerek yere yıkılmıştı.. Suat, bütün bu olan biteni ar - bk bulanmış bir beyinle görüyor- du.. Sarfettiği gayret neredeyse onu da bayıltacaktı.. Kapıyı aç!.. Dedi.. Şoför otomobilin kapısı- nı açtı.. İçeriye genç kızı yerleş - tirdiler.. O zaman Suat geniş bir nefes aldı, ve basamakta duran şoför kıyafetli delikanlıyı, son kuvvetiyle iterek yere yuvarladı . Gaza basarak ,ok (gibi gitmeğe başladı.. Suat, yolun düz olduğunu bil - diği için fenerleri yakmadan gidi- yordu.. o Böylecebiraz gittikten sonra, ikinci geniş bir nefes daha aldı ve kendinden memnun bir halde güldü. Fakat tehdit edici bir ses, kulağının dibinden: — Eğer beni de beraber otomo- bille götürmemekte inat edersen | vallahi yakarım, İ Deyince, birdenbire şaşırmış, ve başını çevirince de sağ şakağınm dibinde bir namlu görmüştü, (Devamt var) Herifi *A Suriye kaçakçıları Hudutlarımıza kaçak eşya sok- mak istiyen Suriyeli Ali Edip oğ- lu Süleyman, Hanruş oğlu Selim ve Şaban oğlu Harsla kendilerine yardımda bulunan iki kişi Dörtyol yakınlarında kayıklariyle yaka- lanmışlar ve şehrimize getirilerek ihtisas mahkemesince tevkif edil- mişlerdir. Kayıkta bulunan iki mavzer, üç VAR. ” Pa) > A A neler öğreniliyor ? Profesör Pikar'ın nakleden # W. Gayur ein İP (Elde edilen fenni neticeler hakkında "i sün on iki aönda de profösörün verdiği malümat Şu halde nerede olduğumuzu | inmiş hem de fevkalâde hüsnü ka biliyorduk. Muntazaman devam ediyorduk. Glâsyeli ve kar- İı bir dağ kitlesi üzerinden geç « tik. Bu defa önümüzde Lombar - diya vardı, İhmekliğimiz Adriya- tiğe kadar sürüklenmememiz lâ - zımdı. Sekiz bin ilâ yedi bin met- reye indiğimiz sırada bir uğultu duyuldu. Baktık altımızda bir tay- yare daireler çizerek dönüyor bi- zi karşılamıya hazırlanıyordu. Bu sırada kamaramızm dahili tazyi - kini azaltmak için bir musluk aç - tık. Yüksekte iken kamarayı aç- mak istiyorduk, Sonra bunun için dahili ve harici tazyiki müsavi kılmak lâzımdı. Tazyik farkı a - zalmıya başladı, Dahili tazyik düşüyor. Harici tazyik fazlalaşı - yordu. Dahili ve harici tazyikleri gösteren hususi barometre gittik- çe azalan kıymet farklarını göste- riyordu. Cıva sütunu bir taraftan iniyor, öte taraftan çıkıyordu. Nibayet bir sıra geldi hemen hemen fark kalmadı. Artık kama- Ta tamamen açılsa bir tehlikeye maruz kalmıyacaktık. İki sütunun ayni seviyede olduğunu görünce hariçle münasebeti temin için bir mantar açtım kamaranın pencere- lerini tamamen açtık, bağımızı çı- karıyor. İtalyanın lâtif hararetini duyuyorduk. 3900 smetre ve güneş içinde bulunuyorduk, Al tımızda İtalya ovasınım manzara- sı yayılıyordu. Tekrar bir tayyare bize doğru geldi.Bu tayyare pilotunun Desen zans deniz tayyaresi üssü bahrisi şefi miralay Beranskoin olduğunu sonradan öğrendik. Tayyare etra- frmızda dönüyordu. Tayyaredeki- lerle selâmlaşmıya muvaffak ol - duk. Nereye ineceğimizi farket - mek için takip ediyor. Bunun telsiz le üssüne bildirmiş ve lüzumu varsa imdadımıza koşulmasını bil dirmişti. Miralay üssülharekesine döndü. Yavaş yavaş sahasşının yakınına geldik. Uzun halatı ko - yuverdik. Sahadaki adamlar ko - şuşuyorlardı. Bereket versin he - men hemen rüzgârı yoktu. Gördü- ğümüz bir küçük göl gayet sakin di. Ağaçlar gölceğize aksediyor - du. Şu halde rüzgâr yoktu. İnmi - ”| ye devam ettik. İtalyanları gör - düm, İtalyanca bilmem yalnız şu kadarını söyliyebiliyorum. — Prego tenere la corda . İnsan Fransızca bildi mi İtalya» da da derdini anlatır. Meğer böy- le İtalyanca söylemiye lüzum yok- muş. İlk gelen bir Alman İsviçreli idi. Lisanımıza vâkıf biri yanımı» za geldi. Ve emirlerimizi köylü- lere tebliğ için tercümanlığa baş- ladı. Bir sıra biraz fazla inmiş | kama ve muhtelif eşya, kayıkla bir | belki de fazlaca safta atmış olaca- Böylece bir yirgi metre kadar | Jikte tutulup ellerinden alımmış-| gız ki balon yükseldi. Tekrar sü - daha koştular. Şimdi, artık dü -| dük sesleri azalryordu. Galiba iz- | İerini kaybetmişlerdi. Şoför, sevi- © nerek: — Biraz gayret daha. Geliyo- ruz. Diye arkadaşına cesaret verdi. ; ve, slm bir adım atacak hali . İlki adım sonra durdu.. Tam bu aralık, karsıları - tır. — Otomobil kazası Galatada Emekyemez mahalle- sinde oturan Osman, Galatada Okçu Musa caddesinden geçer- ken, soför Muhddinin otomobili çarpmış, yaralanmıştır. Şoför ya- kalanmış, Osmanm tedavisine başlanmıştır. pabı çekmiye mecbur olduk. Ni - bayet çarpmadan yere vardık. Ka- mara yere yattı. Balon inmiye de- vam ediyordu. Etrafımızda akas- yalar ve hiç te hoşa gitmiyen di - kenli otlar vardı. O vakit sepeti başka bir tarlaya naklettirdim. Balonun boşalması içiri kapak a - çıldı. Çıktık. Balon bir çayır öze rine yatırıldı. Hem gayet iyi yere inmiye | bule mazhar olmuştuk. . : Size başka tafsilât vermiyece - ğim, Yalnız elde edilen fenni ne- ticeler hakkında bazı tafsilât ver- mek isterim. Biz (seyahatimizde Kozmik inşiar görüp takım kavis elde ederek büyük bir vüzuhla unizasyonu ölçebildik, Suudumuz- dan bir kaç gün evvel Alman pro- fesörü Regener kaydedeceği bir â- leti olan bir sonda balonu 28000 wetre irtifaa kadar kullanmıya muvaffak olmuştu. Vaktile buna müşabih tecrübeler yapılmış fa - kat netice elde edilmemişti. İşin mümkün olmadığı kanaatinde i - dim. Profesör Regener muvaffak oldu. Şüphesiz ki iki neticeyi mu- kayese için elde (bulundurmakta büyük bir fayda vardır. İttisa nok tai nazarından iki netice (16000 metreye kadar birbirine muntabık tir. İptidasında © küçük bir fark | vardı. Fakat evvelki gün Alman profesöründen bir mektup aldım. Bu mektupta, bütün tashihatı yap- tıktan sonra bizim elde ettiğimiz neticelere vardığını bildiriyor. Şu ile 28000 metre arasında kaydetti güler de doğrudur. Bu tevafuk Regener'in 16000 ie 28000 metre arasında kaydetti- ği neticeleri tevsik eden bilvasıta bir delildir. Şu suretle 28000 met- re irtifaa kadar kozmik şuaların derecei kesafetini vüzuh ile tanıt- mıya yardım etmiş olduk. (Alkış- lar). Nihayet diğer âletler kulla - nabildik, bunlar alâka verici fakat garip neticeler verdiler. oGeyger tüpleri her ferdi kozmik şuaı bil - diren âletlerdir. Tüpün içine her şua girdikçe bir büyültücü âlet vaşıtasile kuru bir sada duyulu - yor, Şuam adedi bile tesbit oluna- bilir. Eğer tüp yerde ufki konacak olursa şakuli konduğu zamandan fazla şua alır. Yükselince bu fark müşahede edilmiyor. Böyle evve - lâ amudi sonra ufki ölçüler aldık. Her iki vaziyette alınan şuaların miktarı ayni idi. Bu hâdisenin se- bebini henüz ispat edemedk, Şüip- hesiz kozmik şunların nazariyesi tamam olmak için bu cihet te izah edilmelidir. Bunun için Mösyö! Koznis tekrar yükselmemiz isti - | yor, Eğer yeni bir suut için lâzım olan kredileri elde edebilirse tek- rar ve daha doğru ölçüler alaca - ğız bu ölçüler hem şuaların isti - kametini hem de her biri tarafın - dan husule getrilen şualara taal: lük eder. Diğer cihetten bilinmesi © arzu edilen bir nokta da kozmik şua - ları içinde kano şualarınm bulu- nup bulunmadığıdır. Kanov şua - ları yere kadar gelmez şu “halde bunları yüksek atmosfer dahilin- de ölçmek icap ediyor. Fakat Ka- nov şualarınm istikameti şimal miknatisi grupu tarafından inhi - raf ettirilmektedir. Onları o gidip Kanadada şimal miknatisi grupu yanında aramak lâzım gelmekte dir. Bazı kimselerin mütemmim noktai nazarından bu taharriyat ile alâkadar olarak Kanadanın şi- 16000 metreye çıkınca İ larsa hem daha emin © Zelze 12 adada müthi tahribat yap” ATİNA, 25 (Hususi) Tv zele bilhassa Nisiros ve © adalarmda büyük tahribat? £ biyet vermiştir. Radostan i len telgrlara (göre den en çok hasarata uğ” 4 tanköy sonra Nisiros 2“ Diğer adalaradaki ha: azdır. Adalar ahalisi, 78 tekerrürü korkusile kırls! leri geçirmektedir. Radosta bulunan İtal) gemileri, zelzelenin en çok bat yaptığı sdarala gitmiş" Zelzele neticesinde İst Nisiros adalarında 32 XV 300 kişi de yaralanmıştır: İSTANKÖY, (On iki da) 25 (A.A.) — Evve olan zelzele şehrin eski P yıkmış, harap etmiştir. 3. kadar enkaz altından 74 ö” yaralı çıkarılmıştır. a mahallelerinde zarar ve hemmiyetsizdir. di Yaralılar Rodos hasta” gönderilmişlerdir. Gayrimübadilleri” 4 istihkakları Gayri mübadiller namın* büslerde bulunmak üzere ya giden heyet reisinin malümata göre, mevcut “fi imza edilmedikçe yenide” teczii mevzuu bahis olmıy*” ,' İtfa işinin eylüle kadar d€* , ' deceği zannolunuyor. MN kâleti eldeki bonolar itfa © ten sonra da bono veri gi p rinde değildir. Vekâletin £ ” asma göre gayri mübadillefi” ya kalan istihkakları bono ile malların satılarak bedelleri” 4» kit vakit dağıtılması daha j fıktır. z malinde 17000 metre memiz için lâzım gelen min edeceklerini ümit (Alkışlar) Bundan sonra profesör ( seyahati esnasında alınm$ . | fotografları sinema perdesi d de göstermiştir ve sonund © tir ki: j — Madamlar Mösyöler harriyatm faydasına lar bu seferimizin ği nı belki soruştururlar. N ransı uzatmak istemiyorü”” kat ümidimiz tayyareleri” meseleleri hal için yakımö? v4 tosferden istifade etme!” Tayyareler 16000 metreyö © iş pi İ « gi de üç defa fazla süratle lardır. Bü (suretle Nİ Paristen kalkan biri akf0”. yorkta bulunabilecektir. henüz yapılmamış olmasi sebeplerden ziyade psik“ bepler içindir. Benim üs dur ki yaptığım yükseli$ seklerde ölüm şuar denil€”, am mevcut olmadığını 1*.. ve bir adamın kapalı bir ” da 16000 metrede yaşıy?” meydana koymuş oldu imşaatçılara cesaret Böylece hava seferlerin€ "gf tosfere olan umumi 8 7 dırmak ümidini besliyofiğ. ği Bundan bir kaç seneye Ke tosfer dahilinde büyük ” yapıldığma şahit ol niim. (Uzun alkışlar). SON | |