Dünyanın hal Ingilizlerle Bolşevikler — Zehirli gazlara karşı *# rımsaklı yoğurt — Caponların konturat kâğıdı a Yahudiler günde altı simit yiyecekler! f | o Memleket Haberleri o | p KARAKAN” © Aydının güzel ve faydalı Tarla komşuları bir müessesesi Memleket hastanesindeki yatakları çoğaltmak lâzımdır Sınır kavgası yüzünden kan çıktı Balıkesirde Konakpınar nahiye- sinin “Taş,, köyünde kanlı bir va- ka olmuştur. Hatip İsmail Efendi ile Mehmet Çavuş oğlu Mehmet köyün biraz i- lerisinde Bağtepe (o denilen yerde İİ karşılaşıyorlar. Burada her ikisi- Aydın memleket hastanesi sıhhiye hekimleri Aydın, (VAKIT) — Memleket hastahanesi, Aydının iftihar ettiği bir müessesedir. Aydınımızın gü- zel bir yerinde, şimendifer güzer - gâhındadır. Halka pek çok hiz - metler eden bu müessesemiz hak- kında malümat edinmek © üzere hastaneyi ziyaret ettim. Büyük bahçe kapısmdan içeri © girerken muhteşem bahçesi, ötede vazifele- ri peşinde koşuşan beyaz önlüklü hasta bakıcıların, beride müracaat eden hastaları sıraya koyup lâ- zımgelen müşfik yardımlarile kli- niklere sevkeden memurların faa- liyeti göze çarpıyor. Bundan on sene evvel 50 ya - takla açılan bu müessese ilk za - manlarda bir tek doktorla idare edilir bir dispanser (halindeyken bugün hükümetimizin verdiği e - hemmiyet sayesinde hariciye 26. dahiliye 36, hususi 4, nisaiye 10, © göz 6, zührevi 10, hapishane 4 ve karantina 6 olmak üzere 100 yataklı bir hastane haline getiril - miştir. Bu şubelerin birer mütehassıs ve kıymetli doktorları olduğu gi - bi bunlardan başka bir (röntgen, » bir de bakteriyoloji lâboratuvar - ları vardır. Hastanemizin mühim bir derdi vardır ki, oda emrazı zühreviye kısmıdır. On yataktan ibaret olan bu kısım hastaları isti- © aba kâfi gelmediği cihetle ekseri- — ya hafif hastaların tedavisi ayak-| Muşta tutulan eşkiya Muşta Vali Mitat Beyin çizdiği program dahilinde eşkıya tarama - işine devma edilmektedir. Şimdi- ye kadar bu havalide doksan üç şaki tutulmuştur, Bunlardan üçü o geçen sene Van postasını soymuş — olan en azılı kimselerdir. İnsana inme indiren ot Son zamanlarda Alâiyede muh- “telif kimselerin vücutlarınm yarı- “sına uzunlamasına inme © inmiş, © bunların o havalide yetişen ve fink otu denilen nebatı yiyerek bu ha- le geldikleri anlaşılmıştır. Bu otu © yiyip te bu suretle hastalananlarm — vücutlarındaki yarım felç bir iki © ay sonra kendiliğinden iyi olmak- “tadır. Fink otunun kimyevi tahli- e tâbi tutulması kararlaştırılmış e bu ottan muhtelif kimyahane- ere gönderilmiştir. p ta yapılmaktadır. Tedavisi hafta- lar süren hastalıklı bir insanım gündelik tedaviden sonra serbest! bırakılması hastalığı başkalarına da sirayet ettirmesi ihtimalini ço- ğaltıyor. Hastane baş hekimine bu ciheti hatırlattım, memlekette (100) mukayyet umumi kadın ol- duğunu, ve bunlardan ekseriya hastalananlar bulunduğu gibi ha rçten de gelen hastalar olduğu - nu, yatak kâfi gelmediğini, bu ya- İtak derdinin bazan diğer kısım - larda da olduğunu ve nitekim ni- sal şubesine ait hastaların dahili- yede yatırıldığını söyledi. Vilâyetimizin 250 bin nüfusu vardır. Hastanemiz Aydından baş ka Muğla, Isparta, Denizli ve Bur- dur havalisinden gelen hastalara da melce vazifesini görüyor. Bu itibarla müessesenin 100 yataktan 150 yatağa çıkarılması, zühreviye kısmının belediyece bir dispanser yapılmak suretile 40 yatak temi - ni, bilhassa bu şubenin muztar vaziyeti karşısında pek yerinde bir himmet olacaktır. Bu ehemmiyeti gerek vilâyet. gerekse sıhhiye müdiriyeti takdir ederek meşgul olmaktadırlar. Bu günlerde içtima halinde bulunan belediye ve vilâyet meclislerinin umumi sıhhatle alâkadar olan bu meselede yüksek o muavenetlerini esirgemiyecekelrine o şüphe yok - tur. O.S. İzmir müzesi müdürü İzmir Müzesi Müdürü Kantara- ğası oğlu Salâhaddin Bey Maarif Vekâleti tarafından bir takdirna- me ile taltif edilmiştir. Maarif Vekili Dr. Reşit Galip Bey, yolladığı takdirnamede, Sa- lâhaddin Beyin İzmirin eski tari- hini aydınlatmak hususunda gös- terdiği semereli faaliyetlerden tak- dirle bahsetmektedir. Gümrük mütehassısı İzmirde bulunan Amerikalı güm rük mütehassısı M. Haber Frayn İzmir Ticaret Odası Reisi (Balcı Zade Hakkı Beyi ziyaret ederek gümrükler hakkındaki fikrini sor- muş, Hakkı Bey de kendisine iza- hat vermiştir. Mütehassıs İzmirde- ki tetkikatını bitirmiştir. Cumar- | tesi günü Ankaraya gidecektir. nin de tarlası vardır. Aralarında tarla sınırı meselesinden ihtilâf vardır. İki hemşeri sınır meselesi- ni konuşuyor ve daha ileri giderek den büyük yaşta bulunan İsmail Efendiyi sopa ile dövüyor. Fakat iş bu kadarla kalmıyor, İsmail E- fendi evine dönünce meseleyi ka- rısma, karısı da oğulları Mehmet ile Ahmede anlatıyor. “Çavuşun Mehmet babanızı tar- lada dövmüş,, diyor. Biri on yedi, diğeri on sekiz ya- şında olan bu iki genç babalarının dövüldüğünü duyunca çılgına dön müşlerdir. Hemen oracıkta elle- rine geçirdikleri bıçaklarla koşa koşa Bağtepe mevkiine gidiyor ve bu sırada başka birinin bağını tı- mar etmekte olan Mehmedi yaka- İ lıyor, bir hayli dövdükten, bir çok yerlerinden yaraladıktan sonra kaçıyorlar. Çavuşun oğlu Mehmet tam se- kiz yerniden yara almış olmasına rağmen beş altı saat kadar yaşa" mış, vaka mahalline gelen Nahiye Müdürüne vakayı tafsilâtile anlat- tıktan sonra ölmüştür. Katiller bir kaç saat sonra sak- landıkları yerde yakalanarak Ba- hkesire getirilmişlerdir. Müddeiumumi Salih Zeki Bey bir gün evvel Tasköye gitmiş ma- hallinde tahkikat yapmıştır. İzmir nufus dairesinde bir yolsuzluk İzmir nüfus dairesinde bir yol- suzluk meydana çıkarılmış, Vilâyet ! idare heyeti tarafından iki kişi tev kif ettirilmiştir. ir Üsküplü Etem Efendi isminde biri Bucada Dramalı Hafız Tahir Efendi isminde bir muakkibe ver- diği 14 liraya mukabil yeni bir hü- viyet cüzdanına sahip olmuştur. | Bu yeni nufusta, 22 yaşlarında» ki Etem Efendi 42 yaşında ve De- nizlili olarak gösterilmiş, (Buca Kaymakamının imzası taklit edil- miş, nüfus dairesi memurlarından Zeki Efendinin de beş liraya mu- kabil yardımı olmuştur. Yugoslav tebaalıların nüfusa kaydı işinde mesele meydana çık» mış, yapılan tahkikatta, nüfus cüz- danında müdür ve başkâtibin im- zalarının bulunmadığı tür. Vilâyet idare heyeti tahkikatı derinleştirmiş ve memur Zeki Ef, ile muakkip Hafız Tahir Efendiyi tevkif ettirmiştir. Adanada bir kaza Adanada şoför Davut ve şoför | Recebin idarelerinde bulunan iki kamyon son süratle giderken Da- vutlar çiftliği civarında biribirleri- ne çarpılarak devrilmişlerdir. Müşterilerden (Hüseyin karısı Hasibe hafif surette Ahmet karısı Emine ağır surette yaralanmışlar- dır, Her iki kamyon şoförleri de ya- kalanmıştır. görülmüş- | İstanbulun şu kenar semtleri yok mu, vallahi buralar pek ö- mür, pek can yerlerdir vesselâm! Bakınız bu kenar semtlerin bi- rinde dinlediğim yeni bir muha - vereyi size de anlatayımda siz dinleyin! (Ayşe Hanım, Fatma Hanım, Hayriye Hanım, Binnaz Hanım Reşid» Hanım, Melek Hanım ) Bu hanımlar, bayramın dör - düncü günü kenar (semtlerdeki ' eX ! bayram yerlerinden birinin bir kö- kavga ediyorlar. Mehmet kendin- | şesine çömelmişler, kiminin elin - | de sigara, kiminin elinde bir de- met taze soğan, muhabbeti kayna- tıyorlardı. Derken, bir aralık söz ortalığın haline döküldü ve Fat - ma Hanım surdu: Fatma — Ayol, dünyanın te'- rar karışmıya başladığını sana kim söyledi?. Ayşe — Ne bileyim ben?. B; - | lar! zim bitişiklerin damadı gazetede okumuş! Sözde İngilizlerle Bolçe- viklerin aras: açılmış Bolçevikler | İde şimdi ceniiyete arzuhal vermiş- ler! Hayriye -- Hangi cemiyete?. Ayşe — Avrupada mı, Ameri - kada mı, Çini maçinde mi, ners - | deyse onların bi: cemiyeti varmış, can! muh ebe istiyenler önce bu cemiyete bi- arzuhal verir, ben fi lânla muharı be edeceğim, müsa - ade ediniz, dermiş; sonra cemi - yet izin vevi:se muharebe başlar - mış! Hyariye — Şimdi ne olacak, ce dun kız?. Reşide — Evvelsi gün Şu i hanım teyzem söyledi, o da > vayda iki efendi konuşurken gi miş, Alamarlar artık eski s€” ri sepetle»i, konturatları tani | yorlarmış; bunlar ( kâtibiaöi tasdikli değil diye yırtıp yırtıp yorlarmış!. i Melek — A.. Üstüme sağlık! Bunları yırttıkları için ra töhmetli düşmezler mi?. Fatma — Ah, bizim ev olacak karı olmalıydı da kon! kâğıdını yırtıp atmayı onlara termeliydi. Alimallah yok Alamanların yakalarından da onları abukat abukat, kap? pı süründürürdü! Hayriye —- Deme öyle ki | anlaşılan Alamanlar, sizin ev hibinden daha eli bayraklıyr Reşid» — Geçen akşam bizi ki kahvede duymuş: Alaman! içinden şimdi (Fitler) diye biri çıkmış, bütün ortalığı obiribir fitlemeğe başlamış! İ Binnaz — A... Onu ben de döl dum, hattâ Alamanyadaki yah lere Je hamursuz yemeyi bu ad yasak etmiş! Melek — Ay, yahudiler 8 Bümursu » yemiyecekler miymi$ Binna? — Hayır, yemiyi ler, hamursuz yerine oOğünde simit yiyeceklermiş! ? l Fatma — Altı simit te nesi? Binnaz — Ne bileyim ben işi” miyet izin verecek miymiş seaba? j Alamanyada isimlerine altı sindi miş bile! Eğer demiş O topunuza tüfeğinize güveniyorsanız işte de- miş, buyurun, hodiri meydan! Binmna — Topa, tüfeğe ne ha- cet a kardeş, şimdiki muharebe - ler topla tüfekle olmıyacak, gaz- le olacakmıs! Iki taraf da karşı karşıya geç'p biribirlerine gaz sr- kacaklarmış?. Öyleyse bunlar mu- hakkak uyuz olmuşlardır. Bizim bildiğimiz, gaz uyuz kedilere sı -! kılır ayol! Binnaz —- Öylesi gaz değil kar- deş, havagazı sıkacaklarmış! Reşide — Havagazları o kadar | bolsa biribirlerine (o sıkacaklarına getirsinler de şu bizim mahalle nin karanlık sokaklarına bir iki havagazı lâmbası yapsınlar! Melek — Ama o havagazları zehirliymiş, kimin üzerine bir! Ayşe — Vermiş bile ayol, ver - jler (Antisimitler) denilen altı ! deş varmış. Yahudiler bu altı #7 mitleri s»vmezlermiş. Altı simit de şimdi tutmuşlar, ceza olm) üzere hamursuz yerine her yi dinin günde altı simit o yeme! karar vermişler! Biraz öteden bunu duyan Y' bir simiti — Kimler yiyecek gunde bu altı simidi bahayım” Binnaz — Yabudiler?, Simitçi — Ben biliyorum on” rr, benim tükkenim Balatta Onlar, gumle altı simit değul, | cak bi simit yerler. O da, hani, midun tenesi altmış paraya İl deye! Osman Cemal 4 Bir çiftlik yüzünden 6 İköylü aleyhine açılan da İstanbul dördüncü hukuk m | damla düşerse onu zehirler, öldü. | kemesinde, dün Bakırköy ci rürmüş! Reşide “-- Bir şeycik olmaz. Sar: | neli Osman Bey tarafından | mısaklı yoğurt sağ olsun! Zehir « lenen köpekleri görmüyor musu - nuz, iki kaşık sarmsaklı yalatımca d'riliveriyorlar. Melek — Ayol, muharebe ye * rinde, zavallılar sarmısaklı yoğur- du nereden bulsunlar! Fatma — Bellerinde matraları | yok mu, auharebeden evvel orla- ra doldursurlar, su yerine onu iç - sinler! Hayriye — Aman susun hanım- lar, başka 'ökirdı kalmadı o mı?. Muharebe ifını bırakın da biraz da dünyanm tatlı tarafından açın! Ayşe — Dünyanın tadı kalmış mı ki, tatlı tarafından (açalım? Söylediklerine obakılırsa (oşimdi her taraf çorba gibiymiş! Reşide —— Galiba bu çorbanm altını da Alamanlar körüklüyor - larmış!. Fatma —- Onu da kimden duy- yoğurt | daki Kotranya çiftliği sahibi KS mış beş köylü aleyhine açılan vanın tetkikine devam olun” tur, Evelce de yazdığımız gibi, man Bey, Şamlılar ve Aya köyleri ahalisinden altmış b€$ se şinin kendisine ait yerlere mü sl halede bulunduklarını iddiSİğİ mektedir. Muhakeme, tapud3” 4 getirtilmesi | sarruf senetleri kalmıştır, İki taraf vekilleri ve dava len köylüler, mubakemede bulunmuşlardır. Kırklarelinde Kırklarelinde kahvede dört kadaş iskambil oynarken b Gi / dan Yakup oyunu kazanın ki üç arkadaşı kızmışlar, ar? w da kavga çıkmış, neticede ye üç arkadaşını da bıçakla mıştır.