: Eski devirlerde bir âdet vardı: | #çiler, san'atkârlar, çıraklar bir tehirde, hir muhitte iş bulamadı - İmami âletlerini top - #ehir şehir dolaşarak iş arar * Ar, nihayet iş buldukları yere ko- marlardı. Yollarda o karşılaşan smat erbabı görüşür, tanışır, bi - ribirlerine yol gösterir, sağlık ve- di. ve bu sayede geçinip giderler - lar, izinli zarfında bu hâdise *rrür etmeğe başladı.. Her se - ME baharı hülül eder etmez Av- memleketlerinin bir çokla - be işsizler şehir şehir, köy - OY, memleket memleket dolaşıp arıyor, iş bulanlar buldukları meni kalıyor, sonbaharın yağ- urlu soğuk günleri hülül ettik - ten sonra oldukları yerde baharı Yeniden bekliyorlar , Bi sene de bahar gelir gelmez ay muhacsret (o yeniden ie yacak, milyonlarca insan her alta dönüp dolaşacaktır. Yal - neler, sene bu hareketin geçen se- ü € nispetle daha geniş olaca - - gimdiden tahmin olunuyor. O - mi için şimdiden bir çok hülü » 3 > bu yaya seyyah'ara mah - lek hazırlamış, o bunların Ip edecekleri yolları göstermiş, suretle bu umumi muhaceret , Tesmen tanılar hareketler arasına girmiştir, e Yeni muhacereti doğuracak <ok sebeplerin başında işsizlik 'r, şehirlerde işsiz kalan er - Ve kadınlar, artık şehirlerin arı beslemiyeceğine kani ola - im müsaade eder etmez en yola çıkıyor, köy köy do - Gi, işler arıyor, rast geldikle- Ver İşi yapıyor ve mukabilinde V&tilen ücreti alarak yolculuğuna am ediyor, Bu ga muhaceret pp “saslı merkezi orta Avrupadır. Almanya, Avusturya, Macaristan, Çekoslavat.ya, Lehistan © gibi açleketlerde işsiz kalanlar alay Y, dolaşarak onl; bütün Avrupayı arıyorlar. Almanyanın tuttuğu bir istatis- tiğe göre geçen sene bu şekilde ppi düşenlerin sayısı 420.000 “n fazladır.. e Bu sene bunlarm Sayıyı artacağma göre saydığımız kü ler ahalisinden yola dö- z lecek olanların kaç milyona va- nı tahmin etmek kolay - laşır, ,Orta Avrupada başlıyan bu ye- Bi muhaceret hareketi İskandi - ie ya memleketlerine kadar ya- Daş bulunuyor. Bu suretle ye - ö güreket bütün Avrupayı istilâ ş €n bir mahiyet almak istidadı - 2 a Onun için bu ha - yerde nazarı dikkate alınmaktadır. Yeni muhacirlerin U ekserisi, Muğine devrinin kurbanıdırlar.. ei hâkimiyetinden evvel bul dolduran bu insahlar, iş ini alışıyor, geçiniyorlar * Iktısadi buhran yepyeni bir hareket doğurdu ese smssasi Bir çok memleketlerde işsizler yollara döküldü Bu yeni muhacirler, şehir şehir,köy köy dolaşarak ve buldukları her işe sarı- larak canlarını kurtarmağa çalışıyorlar Acaba bu yeni göçebelik, muzır ve tehlikeli bir mahiyet alacak mı ? likte başlıyan bolluk buhranı bun- ları şehirlerden sürmeğe başla - mış, bunlar da makine ve fen sürgünü olarak yollara düşmüş - lerdir. Her memleketten evel bu şe - hir sürgünlerinin halini nazarı iti- bara alan Almanya onları kolay- ca beslemek için tertibat almış ter. Onun için bu muhacirlere yol üzerinde karınlarmı ucuzca doyu- racak, onların geceleri uyumala - rını temin edecek müesseselerle karşılaşıyor ve on beş kuruşu geç» miyen bir para mukabilinde ka - rınlarını doyurup gecelerini geçi- riyorlar. Yeni muhacirler, iş namına ne bulurlarsa onu yapmaktan muka- bilinde karınlarmı. doyurarak kü- çük bir ücret almaktan çekinmiyor lar. Meselâ yolda bir bahçe sahi - binin amele aradığını görürlerse derhal onun işini görüyorlar. Ya - hut yol üzerinde tarlasını biçtir - mek istiyen bir köylü bulurlarsa hemen işe sarılıyorlar. Ve bu su - retle karınlarını doyuruyor, ve al- dıkları ücretlerle işsiz kaldıkları! ie bağlıyorğike günleri idare ediyorlar. Yeni muhacırlar mümkün mer- tebe masrafsız geçinen, masrafsız maxlar olduğum ocigi Şenal yaşıyan insanlardır. Mesken kira de beni büyük bir haz ve memnu- sr ve vergi vermiyen bu muhacir *| niyet içinde bırakıyordu. » ler ayda azami on lirayla geçin - mekle ve kış mevsimi için de bir | dunuz? kaç lira biriktirerek aç kalmamıya | Üstat müphem bir işaret yaptı. çalışmaktadırlar. Yeni muhacirler içinde dilen - yerinde bir cümle ile başladı: cilik edenler de vardır. Fakat tu tulan istatistiklere göre, bunlarm | gukları gibi buldum.. sayısı yüzde onu geçmiyor. Yüzde | karla bu bapta kat'i ve umu - doksanı ise zekâsmı, irfanmı, me- | sof bir şey söylenirse, çünkü bu haretini, kuvvetini kullanarak ma | bir ferdiyet ve şahsiyet mese - işetini kazanmıya ve her türlü is - lesidir.. raf ve sefahetten, her türlü mas *| vetle temas etiğim insanları, muh- raftan çekinerek yaşıyorlar. Bu yeni muhaceret sayesinde | mızın, Türklüğün icabettirdiği bir şehirlerde büsbütün iş bulamıyan | hılkat ve tabiiyette buldum. Ken- ve aç kalmıya mahküm olan er - | dilerine senelerce evvel bir buh- kek ve kadın nispeten iş bulup| yan esnasında küçük bir hizmette geçiniyorlarsa da erkek ve kadın- | bulunduğum insanlar bugün bile lar böyle yola dökülmelerinin | her rast gelişte bu hizmetimden bir takım mahzurları da bulundu” | minnet ve şükranla bahsediyor - ğu şüphesizdir. İlk mülâhaza olunan nokta bu yeni göçebeliğin bazı ahlâki gev - şekliklere ve tehlikelere sebebi - | insanı daima müteessir eden his - yet verdiğidir. Bu göçebelik yü - A zünden bilhassa erkek kadın mü- | gelmektedir. naşebetlerinin gayri ahlâki bir ma | mana kadar bu şokilde devam e - hiyet alması endişeler uyandır - maktadır. Daha mühim bir nokta, bu şe - | ran biraz daha şiddet peyda ede- kilde yollara dökülen muhacirle - | cek olursa bu yeni muhacirlerin (Baş tarafı birinci sayıfuda) nu takdir eder ve her vesileyle de bu hissiyatı izhar ederdi. İşte bundan dolayı hemen âile efra - dından olan etibbaya ve tıp mes- | leğine daha küçüklüğümde içim - de bir muhabbet hasıl olmuş - tu... Muhterem üstat hem söylüyor, hem bir alışkanlık yüzünden &- rapça acemce kelimeler kullan * mıya mecbur olduğu için nasıl ü - züldüğünü anlatıyordu. — Mesleğinizden memnun kal- dınız mı ?. — Meseleğimden her zaman ve her suretle, bilhassa iki veçhile memnun kaldım.. Birincisi taksi limi bitireli hemen bir sene olma- mıştı ki Trbbiye mektebinde açı - lan müsabaka imtihanma girmiş ve muvaffak olarak tedris heye - tine kabul edilmiştim.. İlk adım- da böyle şerefli bir vazifeye ka - bulüm, bilkassa kırk srkiz sene * denberi tedris heyeti arasında bu- lunmak şerefi, bu vazife dolayı - sile memleketimizin en saygılı ve bilgili gençliği ile temasım beni daima hayatımdan ve mesleğim - den memnun olacak bir vaziyete koyuyordu. İkincisi; san'atimi ic- ra esnasındaki (o muvaffakıyetim (Üstat, büyük bir tevazu ile bu muvaffakıyet kelimesini bir türlü kullanmıya razı olamıyordu) ve hizmetlerim dolayısile her taraf - tan gördüğüm muhabbet, ayni za- manda bazı eserler meşriyle sıh- hi, içtimai meseleler hakkında dikkati çekmiye, bu hususta da âz çok bir fayda teminine muvaf- fak oluşum beni gitikçe mesleği - Sonra az, çok faydalı hizmet - lerimin neticesi aileler arasında — İnsanları ve hayatı nasıl bul- gülümsedi ve cevabına bakınız ne ve hayatı ol- Bu iti- — İnsanları Bakınız, ben umumi - terem halkımızı, daima asil ırkı - lar, Bununla beraber.. Üstat acı bir gülümsemeyle: — Evet, bununla beraber, dedi, Fakat bunun ne za- deceği mühim bir meseledir. Avrupayı kasıp kavuran buh - ——e2#2s>s>2>sMMM »»wmeİew>:>:;M;MjM»>»>V>w>«',.$E»m»m»m>Ü >'<Üew> - -—-—Â.eed:ded:mım.m. << m———ğ— —— rin ümitleri hilâfına iş bulama - de son derece muzır ve tehlikeli| dıkları takdirde ne yapacakları - bir ünsur haline geleceklerinde| dır. Acaba bunlar kırlarda ve $e- süphe yoktur. hirlerden çok uzak 1ssız yerlerde Yeni muhaceret hareketi bu şe- adam soymak, kaçakçılık yapmak | kilde birçok endişeleri uyandır - ve bunlara benzer gayri meşru işlere de âlet olmazlar mı?. Bu takdirde milyonları aşan bu muhacirlerle mücadele etmek icap etmiyecek mi? Gerçi yeni mubaceret henüz bu şekilde neticeler vermemiştir, he - müz onun iyiliği fenalığına galip makta olmasına rağmen ona karşı durmıya imkân görülmemekte ve onu durdurmak vadisinde bir şey i yapılamamaktadır. Halihazırda bütün yapılagelen yeni hareketi yakından gözetle - mekten ibarettir, lere, hodbin ahlâk taşıyanlardan bazılarına da rast geldim.. Meselâ doğum dolayısile tehlike altında kalan bir kadının kurtulmasına çalıştığım sırada, kulağıma kadı- nım hayatından ziyede çocuğu - nun kurtarılmasını istiyen, başka bir kadın nasıl olsa bulabileceği - ni söyliyen, israr eden kocalara bile rastladım!.. İşte velev çok istisnai olsun bu ve buna mümasil ihmal ve kayit- sızlıklar beni çok mütcessir edi - yordu. . — Mesleki hayatınızda başı - nızdan geçen heyecanlı vak'alar? -— Meslek ve ihtisas icabı ha - yatımda çok heyecanlı hâdiselere rastladım.. Derin bir teessür, fev - kalâde bir sevinç, oldukça ciddi bir korku bu heyecan kelimesinin hudutları içindedir. o Her tabipte olduğu gibi bazı ciddi ve vahim vak'alarda ki muvaffakıyetim do- layısile duyduğum haz ve mem - nuniyet, bu sırada etraftan gör - düğüm teşekkür ve minnet beni derin bir heyecana kaptırıyordu Bazı vak'alarda büyük bir teeş « süre kapılıyordum.. Her tabibin başına geldiği gibi, çok ağır bir vak'ada muvaffakıyetim beni ne kadar mesrur ediyorsa, bazan te - davi edip şifasını ümit ettiğimiz hastanın ani bir ihtilât neticesi gaybubeti ile çok müteessir olu - yordum.. Ağır vak'alardaki hiz - metler evvelâ takdir olunurken , hastalık icabı meş'um bir sonda gösterilen muamelenin birdenbire değişmesi de esefle söylerim ki , içtimai terbiyenin az çok noksa - nını göstermekle beraber beni ge * ne ve daha çok müteessir edi.- yordu. Üstat bundan sonra böyle hâ - diselerden bir ikisini anlattı. Biri- si senelerce evvel geçmiş içtimai bir faciaydı.. Üstadı bir gün Ho- capaşaya bir hastaya götürmüş - ler.. Hasta doğurmak üzere bulu - ler.. Hasta doğurmak üzere bulu - kan geliyormuş. Kadının kocası da bir hocaymış.. Kadını bir tür - lü göstermek istemiyor, ezbere ilâç verilmesini istiyormuş. Besim Ömer Paşa çok müteessir olmuş ve hocaya: — Hastayı görmeliyim. Anlat - tığınıza göre büyük bir tehlike al- tındadır, aksi takdirde ölür, de . miş. Hoca kızmış: — Öleceğini sen ne bilirsin, Allah isterse öldürür, isterse öl - dürmez.. Demiş.. Paşa her şeyden evvel bir hayat mevzuu bahsolduğu için hocayı iknaa çalışmış: — Evet, biz de Allahın ilham ettiği fen sayesinde böyle diyoruz hoca efendi, başla msmlekette ol- sa seni şimdi zabıtaya haber ve - rirdim, demiş..... Fakat hoca hiç aldırmamış. Be- sim Paşa nihayet hastayı görme - den tedbirler tavsiye ederek Tıb. biyeye gitmiş.. Akşam üzeri ayni yoldan dönerken zavallı kadın öldüğünü ve cenazesinin kaldırıl- dığını görmesin mi?, Hocada şaş» kın şaşkın cenazenin arkasından gidiyormuş. Üstat bütün teessü rünü boşaltmış: — Nasılsın hoca... İçinden hiç bir azap duymıyor musun?, Yap- tığın işi beğendin omi?. Başka memlekette olsaydı bu cinayeti - nin cezasını şimdi dört duvar ara: ÖMER RIZA a çekerdin.. Diyebilmiş. OMER RIZA | İsmda çekerdin. En kıdemliler anlatıyorlar. N Üstat bunu büyük ve asil b d heyecanla anlattıktan sonra bir de tehdit hikâyesi söyledi. Tale « besinden bir doktoru bir hastaya götürmüşler.. Yaptığı müdahele * de muvaffak olamamış. o Bunun üzerine hastanın ailesi genç dok - torun eşyasını alıkoymuşlar : — Eğer gidip Paşayı getirmi sen başına neler geleceğini düşün diye tehdit etmişler.. Bunun üze rine genç koşarak kendisine miş, hâdiseyi anlatmış, Besim Pa: şa: — Ya, demiş... Demek ki sen dayak yemekten kurtuldun ve de mek ki şimdi asıl biz dayak yiye ceğiz.. Ve çaresiz hastanm evine gidilmiş... | 5 Üstat, zarif ve mâualı bir ed i ile hikâyesine şöyle devam etti: | — Efendim, bizim genç arka 4 daş henüz tecrübe itibarile pit memişti.. Halbuki hayatta muvaf? fak olabilmek için Fransızlı dediği gibi bütün mesele ““Yaj sını bilmek, tir.. o Eve girerken gence dedim ki; — Bak dikkat et, ben ne cağım, nasıl konuşacağım Sonra hastayı muayâne ettim, kalbi vardı. Müdahale edersek ölmesi ihtimali de çoktu.. D annesini, babasını çağırarak bi « raz sertçe bir tavırla dedim kiz — Siz niçin kalp h. i vari ken bu kızı evlendirdiniz?. <5 A i 5 — Mez Mei ağlamağa b — Ah, ah, Feyzi P, öy le söylemişti ya.. Dedi | al bir göz attım.. Tamamile di kesilmişti.. Ben sö. i ettim: zlerime - Ja — Ben Şocuğu almı sağım, fakat kadın ölebili, Bu nun için iste; i Siz | a rseniz kalsın.. Sl Bunun üzerine d ğ . h . miye ve Yala. el r Ameliyat yaptık, socuğu aldık * elhamdülillâk © olmadı... kadına da bir şe — Genç mesle) l ve ler tavsiye ni > e Memleketimizin. ifti lan istikbalin bu mağ bei nin — kendilerinin de bildiği bi — vazifeleri insanlık, ve varlık cihetiyle pek büyüktü İşte bu yüksek, insani, vatani bi mette muvaffak olmak için İ | <tmeleri lâzım gelen üç yol gi ü yorum ki bunlar tıbbın felsefi ahlâki esaslarıdır. Eskiden şehi detname almacağı zamanlar İpo rat hikemiyatı yardı ki genç tab bu gibi hususatta yemin ettirilir Bugün doğrudan doğruya etil mın vazifelerine ait felsefi b kitaplar vardı; bazı | kültelerde ontoloji ikal ji med le etibba vazifelerine vega mevzuu bahsedilir. E nim yukarıda si; iş ban size söylediğim 1 — Etibba, aliye ve | gi nm ahaliye ie 2 — Halkın etibbaya > o cl 3 — Eetibh; karşı, yi Vazifeleridir ki bu Ne san'atin icrası için en büyü sıfları cem'eder, Üstat bu bahis üzerinde z : davranmak istemiyordu. Fa konuşmamızdan anladım ki e banın ahajiye * karşı Mey şöyle düşünüyor: — Evvelâ hayata ve b (Lütfen sayılayı ti YA