re l zel, Eğlenmiye hakkı da Muydu?. Kocası kör olduysa bun- l Genclik ve Edebi Müsabakamız Gençler için açtığımız o edebi Müsabakaya devam ediyoruz. Müsabakamıza en çok 15 mıs- talık bir manzume, yahut 800 ke- meyi aşmıyan bir hikâye ile işti- fak edebilirsiniz. Bu hafta müsa- dakanm (5) inci hikâyesini ve Nanzumesini neşrediyoruz. gel Kör Yazan : Nevzat Hayart Onun mavi gözlerinden artık seden yoktu.. İri gözlerini çer- $€veliyen sürmeli uzun kirpikle - tinden bahsedenler artık susmıya Mecbur olmuşlardı. Çünkü feci yı takip eden ameliyat bu Sözleri fazla görmüş ve hayatı #örmemek için ebediyyen kapa - Muştı. Evin artık eski neşesi kal - Mümış, onun yerine derin bir sü- kün çökmüştü... Oturdukları oda mangalda kaynıyan çaydanlı - Ün çaldığı matem: ıslığı olmamış olsaydı, kimse yoktu denilebilirdi. Köşede, koltukta oturan doğruldu: — Ayten, burada mısm, dedi. Ayten Nejadın karısı idi. Bu #enç kızla bir sene süren uzun bir tek onları en nihayet biribirine bağlamıştı. Aytenle Nejat, çok mes'uttular, biribirini çok seviyor lardı. Fakat Ayten sulanan gözle Nejat “ni silerken cevap vermiye çalıştı. | — E... vet, buradayım, Nejat, “yebildi. Nejadın ölgün sesi duyuldu: — Ne o Ayten, ağlıyor musun? Ayten şimdiye kadar yanımdar Ayrılmadığın halde bugün hiye « zaktasın? Gel Ayten gel gözleri: #örmüyorsa, ellerim de tutmuyo mu?, — Nejat, şekerim beni niye böy '€ müteessir ediyorsun?. Senin Yanında durmak, senin için nasıl ir saadetse, benim için de ayni. >» Nejat geliyorum, dedi, ve git- # # 5 P Kânunusani ayınm soğuk bir 8ünü idi. Nejadın arzusunu yerine #etirmek için Ayten giyindi, ve ejadın koluna girerek yavaş ya- VAş yürümiye başladılar... Neja - , arasıra suallerine maruz ka - Ayten, bu suallerin kimine ce- Vap veriyor, kimini de duymama; Uiğa geliyordu.. Geldikleri yoldan “öndüler.. Nejat, Aytenin elin Verdiği kemanı aldı. o Kemannı Sıkardığı sesler o kadar hüzün &- Verdi ki, sanki keman ağlıyordu. A>ten Nejadı o kadar ihmale baş- İammıştı ki, komşular bakmamış ol: | *a&5li fena olacaktı. O gün Ayten, gene çıkmamış - w ki, Necati ile karşılaştı. Necati Aytenin gezmek için çıklığını öğ- İenince, ona sinema teklif etti. U- fak bir tereddütten sonra, kabul » derek Necati ile Beyoğlu sihema- an birine gittiler.. Filmi gör- dükten sonra Necati, ne zaman laşacaklarını sorduğu zaman Ayten, düşündü. Daha gençti, gü - yok Sobada yanan odunların çıkar- Gurbette akşam Gurbette yalnız geçen ilk akşamın Ruhumun her yerini w Akşam, bütün Hüznüyle, y İçimde kine benzer hir gök duygu belirdi. pederi | lacıklarının çıkardığı sesten yağ- " murun devam ettiği anlaşılıyordu. j Necati, resimlerinden bazılarını İ göstermek için yukarı çıktı. Ay * ten, gelirken ıslanan mantosunu kurutmak için sobanm yanına git- ti... Oda kapısı vurulduğunu du - yunca seslendi. “kk Bütün hislerim çoştu, kudurdu deli, gibi Benliğimi kaplarken Yalpızlığımın yası Gönlümü baştan başa hicrenm seli, gibi Yıkarak ileriiyor; bu ilk gurbet akşamı. ŞUKRU HALİL GG — Necati, işi resmiyete mi dök- da kendisinin ne suçu olabilirdi. | tük, demin beni kollarınm ara - bu düşünceleri müteakip iki gün sonra buluşmak üzere ayrıldılar. Necati, Nejadın mektep arka - İ sında sıkarken şimdi kapıyı vuru yorsun, öyle mi7, Dedi ve giderek kapıyı açtı. Fakat, gördüğü man- zaranım dehşetinden dona kaldı. ve beraber mezun olmuşlardı. Ne- Bu Necati değil, : > E kocasıydı.. Ya - jat Ayteni almadan evvel Necati i 3 Z.ŞA talip olmuş ve bu talebi bazı se - rabbi bu hakikat miydi, yoksa ha beplerle kabul edilmemişti. Nejat, | Yal mi?. Kocası bu. Nejat, Ayten. i evlenmeden Necati onlara gider — Sen beni sevdiğini söyliyen di. Fakat evlendikten sonra Neja da gitmemeye ve kalp ağrılarını istedi söyliyemedi ve bir yığın körletmiye çalıştı.. Nejat ameliyat halinde düştü. Ayten bayılmıştı, olurken, Necati de annesini kara | Necati gördüğü manzaradan fena topraklara gömmüştü. | halde korktu.. Nejadın kalbini ve de tam vaktinde gelmiş a ei viii esiri lerdi. Fakat, yağmur yağmıya baş onşunun UÇ lamıştı. Şemsiye almak için Ayte- | kızı Beliga idi. Onun düştüğünü ni Necati kendi evine götürdü. Ka ük mir b ii pıyı açarak, dar antreden ufak bi: ayışlar arasında evden bir odaya girdiler. Necati sobayı yak. ! cenaze çıkıyordu. Birkaç gün son- tı, Aytene yaklaşarak onu kolla rile kendine çekti. Ayten itiraz et- mek istedi, fakat gitgide skafan| yel neşe saçan, hereksin gıpta etti- bilekleri arasında itiraz edemedi | ği bu yuva böylece sönüp gitti. ve kendini bıraktı.. İ Nevzat ilayati daşı idi. Ayni sırada oturmuşlar ra bunu ikinci bir cenaze takip etmişti. O da Aytendi.. Bir yıl e-| i ve arkadaşlarına müteşekkirdir .. Ali Enver İstik âl lisesinde talebe gecesi Geçen haftaki müsamere çok güzel oldu, « ençlerin muvaffakıyeti takdire lâyıktı: Temsil veren talebe bir grup halinde terdiler. Yalnız eserde bir kaç ki- şi rolünü iyi ezberlememişlerdi. Onlar da arkadaşları kadar mu - Çarşamba gecesi İstiklâl lise « sinde mutat talebe gecelerinden beşincisi yapılmıştır. Evvelâ ta - lebeden Esat Bey şiir ve kafiye mevzulu bir hasbihal yapr.s1$ mek- tebin ilk kısım talebesi şair Faruk Nafiz Bey (O(numaralar) isimli manzum piyesini temsil etmişler - dir. Küçüklerin muvaffakiyetleri dakikalarca alkışlanmıştır. Bilâ- hare İhsan Celâlin idaresindeki mektep cazı güzel parçalar çal - mıştır. Talebeden Orhan Efendi bir şiir okumuş ve akademi tem- sil grupu Nusret Hasnanın (Ah şu gazeteciler) isimli eserini ü - çüncü defa temsil etmiştir ve bu temsil cidden mükemmel oldu. Gençler makyaj ve jest itiba » rile büyük bir muvaffakiyet gör bep kalmazdı. Bilhassa Mümtaz Zeki, Mustafa Niyazi muvaffa - kiyetle rollerini oynadılar, Nus - ret Hasna da (Kemal Behzat) ro- lünde her zamanki tiplerinden bi- rini yarattı, Gençleri ve rejisörle- rini tebrik ederiz. Mükâfat kazananlar Geçen haftaki bilmecemizi doğru halle. | denler arasında Beyoğlu ikinci mektep be - İ sinci senıftan 62 numaralı Fahrettin, Bagin Aziz Bayler birer kitap kazanmışlardır. He- diyelerin! matbaamızdan aiabüirler, dığı alevler etrafa kızıllık veri - | yordu. Camları kamçılıyan su dan | sen burada ha... Hem söylemek! vaffakiyet göstereydiler piyese | fevkalâde demek için hiç bir se- ilmi tetkik Kadıköy lisesi talebesi bak” triyoloji hanede faydalı | bir gün geçirdi i Baktriyoloji hanede bir talebe grupu Kadıköy lisesinin 9 üncü sınıf B. şubesi arkadaşları başlarında kıymetli muallimleri Adem Nezir Bey olduğu halde Pendik baktri- yolojihanesini ziyaret etmişler - dir. Talebe baktriyolojihanede bü - yük bir samimiyetle karşılanmış ve kendilerine lâzım gelen tafsi - lât verilmiştir. Talebe muhtelif hayvanlardan kan alma ameli - yelerini gördükleri gibi tek höc - reli hayvanların yaşayış tarzları hakkında baktriyoloğlar tarafın - dan çekilen filmler talebeye gös - terilmiştir. Baktriyolojihane müdürü Şefik Bey talebeye bir hayli ameli iza - hat vermiştir. Talebe kendisine | Baba ile oğul Baba — Oğlum, düşün ki ya - em sen de benim gibi bir baba o- lacaksın! Oğul — Ya kız kardeşim? Baba — Kız kardeşin de annen gibi bir ana olacaktır. Oğul — Desene babacığım, kız kardeşime gün doğacak, bense İ Marmara çırası gibi yanacağım. Yeni bir piyesmiş ! İbnirrefik Ahmet Nuri Bey Da- rülbedayi rejisörü Ertuğrul Muh - sin Beye rasgelir ve sorar: — Yunanlı aktörün yahudi kı - zını kaçırmasma ne dersiniz? — İnenmayın efendim! Bu mo- İ dern bir piyesin Meyerhold usulü başlangıcıdır. Galiba birinci per - de tam olarak dışarıda geçecek, | ikinci perdeye sahnede devam e « i dilecektir. Sıhhat dersinde Muallim — Nezle sari midir, değilmidir? Talebe — Saridir efendim! sıl ispat edersin? Talebe — Efendim, demin he- sap dersinde ben bir (o aksırdım, arkam sıra baktım ki bütün sınıf aksırmağa başladı! Galatasaraylılar ziyafeti Galatasaray klübü sile ziyafeti Kurban Bayramının birinci günü akşamı yanl 8 NI- san 1988 Çarşamba günü akşamı, Tokatii- Yan salonlarında verilecektir. Muallim — Sari olduğunu na -| | süyük Adamlar | Pastör - Pasteur (1822 — 1895) On dokuzuncu asrm ilim ve tababet âleminde en büyük şöh - retlerden biri de Pastördür. Pastör tababet, ulümu tabiiye sahasında yeni bir ufuk açmıştır. Pastörün çocukluğu ve gençliği Pastör 1822 senesinde Frans Konte departımanında Döle ka- sabasında doğdu. Pastör zengin bir aileye mensup değildi. Fakir öir ailenin çocuğu idi, Babası Na- polyon ordusunda çavuşluk etmiş İ bir adamdı. Lise tahsilini bulun - İ duğu sahada tamamladı. Bir müd- det sonra Parise gitti. Yüksek mu- allim mektebine girdi. Orada ulü- mu tabiiye tahsili yaptı. Pastör. yüksek muallim mektebinden çı * karken ilk keşfini de vücuda ge - tirmişti, Bu keşfi yaptığı zaman 26 yaşında idi. İlk keşfi “cisimle- rin billârlaşmış şekillerile kimye- vi hassalar arasında bir münase- bet bulunduğuna,, dairdi. Pastör mektebi bitirdikten son- ra Dizon lisesine muallim tayin edildi. Fakat, bu kuvvetli kimya- ger lisede kendi mesaisi için lâ - boratuvar bulamıyordu. Nihayet onu İstrazburg Darülfünununa müderris muavini tâyin ettiler. Pastör burada bütün gayretile ça» lışryordu. Buradan sonra da Pa « riste yüksek muallim mektebine İ tayin edildi. Fakat burada da baş» Ir başına tetkikatta bulunmak i- çin serbest bir lâboratuara sahip olamadı. Çünkü henüz müstakil bir müderris değildi. Bu zamanda Pastör hususi bir lâboratuar tesis İ etti, Çalışmağa başladı. Maarif nazırmdan lâboratuarı için tahsisat istedi. Fakat maarif nazırı bütçeden bir santim bile sarfedemiyeceği cevabını verdi. Pastör bu mütevazı Lâboratu - arda çalıştı, bir müddet sonra dersleri terketti, Mikroplar hak» kında tetkikatta bulunmak için imalâthanelerde tetkikatta bulun- du. Pastörün keşifleri Pastör 26 yaşında ilk keşfini yapmıştı, Bundan sonraki mesai - sinde ipek böceği hastalığını keş- İ fetti, 1872 de sari hastalıklar hak- kındaki keşfi yaptı. Tavuk kole « rası, Şarbon hastalıkları hakkın- daki keşiflerini de 1885 senesine kadar tamamlamıştır. Pastör ku - duzun aşı ile tedavi edilebilece « ğini de keşfetmiştir. Pastörün mikroplar hakkında- İ ki keşfi tababeti altüst ettiği gibi İ (kendi kendine tenasül) nazari - yesini de reddederek tabiat âle » İ minde yeni bir ufuk açmıştır. | Pastör enstitüsü 1888 de Pastörün şöhreti dün » | yayı tutmuştu. 1888 de kuduza, şarbona karş: kat'i devalar bulan Pastörün namına Pariste “Pastör enstitü,, sü açıldı. i ölümü Pastör hayatın son demlerin- de büyük hürmete mazhar oldu. 70 inci yıldönümü büyük mera « simle tes'it edildi. Pastör 1895 te (73) yaşında ölmüştür,