Ümumi harbin son ? sünlerie at ii bir hatıra Mü ıtarekeden az evel : Istanbulu müdafaa eden Fazıl Fazılın tayyaresini dakikada beşbin mermi ile ateş tufanına tutan on ingiliz mitralyözü ... Onu ciğerinden ve başından yaralamışlardı; buna rağmen merhum, bir elile hücuma devam etmişti Büyük harbin son günlerinde, İngilizler mütareke müzakereleri» | ne rağmen İstanbulu havadan zi - yaret etmekten bir türlü vazgeç - miyorlardı. Bunun sebebi çok ba- sitti. Türk hava kuvvetlerinin €- lindeki en yüksek evsaftaki avcı tayyareleri bile bu ziyaretçilerle | boy ölçüşecek halde değildi. Bi - | naenaleyh, Bozcaadadan İstan - | bula yapılacak her uçuş (İngiliz tayyarecileri için yer müdafaasın- dan korunma talimi mahiyetini geçmiyordu. Fakat, İstanbul müdafaa kıt'a- sına, Fazılın tayin edildiği gün bu teşebbüs, o mahiyetini kaybetmek zaruretinde kaldı. Fazıl, yeni va- zifesinde muvaffak olmak için | kafasını yoruyor. Bölük arkadaş - larını bu maksatla yetiştirmeğe gayret ediyordu. Ve bilhassa rmer- hum tayyareci Halil Bey de bunu pek iyi elde ettiğine kanidi. O sırada İstanbul o müdafaa bölüğüne son sistem iki Foker D VII tayyaresi verildi; fakat ne ga- riptir ki müfettişlik tayyareleri verirken bunları kullanacak tay « yarecileri de &-wxberce tayin et - miş gönderz.' ”, Bunlar son gün - ! lerini yaşıyan öarbin bitmesini dört gözle bekliyen ve Türk top - raklarında ölü kalmak tehlikesin- den kaçınan ismi okunamz iki ec- nebi idi. Burada şunu da kaydet- mek bir vazifedir ki Almanlar büyük harpte Türk pilotlarma av- cıtayyaresi vermemeği bir pren » sip olarak tatbik etmişlerdir. Aca» ba kendilerinden korktukları için mi?! Şu vaziyete göre, müdafaa kı- tasının yeni tayyarelerinin esaslı hiç bir hizmet görmiyecekleri mu- | hakkaktı. Ve hadiseler bu kanaa- tin doğruluğunu tamamen ispat etti. 5 Birinci teşrin günü öğleden sonra saat bir buçukta bir İngiliz filosunun Çanakkaleden İstanbul istikametinde geçtiği haberi Ye - | şilköye verildi. İki Alman tayyareci ile pek zayıf bir tayyareyi kullanan (120 beygirlik 120 kilometre yollu Hal- berştat) Avusturyalı zabit vekili | ni ve fena bir tesadüfle o gün i- zinli olan tayyareci Halil Beyi müdafaa bölüğünün kuvvetinden çıkarınca geride kendilerinden iş beklenecek yalnız Fazıl ile Vecihi İ kalıyordu. Vecihi Ruslardan alınan Niyo- | por avcı tayyaresile düşmanı gö - | rememek vaziyetinde kaldı ve benzini bitince dönüp meydana | indi. Fazılın prensipi düşman tay - yarelerini gördükten sonra hava - lanmaktı. Fakat zavallı tayyare - si bunu tamamen tatbika imkân bırakmıyordu. Buna rağmen göz- lerini filonun yoluna dikmiş ha - valarda bekledi ve onları Ortaköy ilerisinde bulundukları anlarda bile gözünden bir dakika bile ka - çırmadı. Fazıl düşman tayyarelerinin İ şeni alıyordu. Hücuma hazırlandı. | kendisinden daha sür'atli olduğu- na kani olduğu için onları kova - lamktan ziyade yükseklerde uça Merhum tayyareci Fazıl rak yollarını kesmeği kurmuştu. Düşman tayyarelerinin mevkiini pamuk yığınlarına benziyen top - çunun ateşleri de güzelce göste - riyordu. Nihayet, İngiliz filosu Üskü « dar üzerine kıvrılırken Fazıl da Beşiktaş üstünden yıldırım gibi Bir hava harbi Üsküdara geçiyordu. İki yüz met re irtifa farkı vardı. Topçumuz düşman tayyarelerine şiddetle a- | teş ederken Fazıl da hissesine dü- ğı anda tayyaresinin gövdesini bir | topçu tapası gürültü ve sarsınlı ile delip geçmişti. Bu yara olduk- ça büyüktü. Fakat, Fazıl ikinci üçüncü de- receden saydığı bu hâdiselere «e hemmiyet vermemek azmile sal « | dırıyordu. Hücumdan evvel, Fazıl, etrafı- na son bir defa daha göz gezdir- diğini söyler. O sırada iki Alman tayyareci Haliç üzerlerine doğru uçuyorlar. Fakat düşman filosu - nun mevcudiyetini hissetmemiş vaziyetteler, Bu hal karşısında Fa- zıl kararmı vermiştir ve kendi kendine şu meşhur tabirlerile işe başlamışıtr. Fisebilillâh; iş başa | düştü. Fazıl irtifaıdan istifade ede- | rek dalıyor. Onun kastı göstere - ceği cür'etkârlikla filoyu dağıt - mak ve münferit tayyare mu- haberesi yapmaktır. Fakat düş- man filosunda göze çarpan asa - biyete rağmen kumandanm liya - kat ve tecrübesi intizamın sonu » na kadar muhafazasında mühim bir. âmil oldu. Kumandan tecrü - besiz genç adamlarının zamanım - dan evvel ateş etmemesi için ateş başlangıcının kendisi tarafından işaretle emredileceğini şart koş - muştu. Nitekim öyle oldu. Filoya iki yüz metre kadar sokulmuş bu- lunan Fazılm tayyaresine (o karşı yapilan ateş, kumanda tayyare - resinden atılan işaret tabancasile başlamıştı, Bu sırada Fazıl henüz ateş etmiyordu. On İngiliz mitralyözü Fazılın tayyaresini dakikada dört beş bin mermi ile, ateş tufanına tutmuştu. Tayyarecimiz filonun (göbeğine tevcih ettiği hücumunu, karşılaş - tığı tesanüt dolayısile sol gerideki " tayyareye çevirmek zaruretinde kaldı. Tayyaresini sola kırıyor ve henüz ateşlemediği tüfeklerini o- tuz metreye yaklaşınca bu tayyare üzerine boşaltıyor. İki taraf ate - şine devam ederken Fazıl artık düşman tayyaresile O çarpışacak kadar, sekiz on metreye kadar sokulmuştur, Artık tayyaresini keskin sola bir virajla vaziyetten kurtararak alçaklara doğru kayı - yor. Bu kayış esnasında biri ge - niş öteki dar iki vril yaptığı gö - rülüyor. Fazılın taaruz uçuşu işte bu su- retle inkişaf etmiştir. Şurası mu - hakkaktır ki Fazılın yediği yedi kurşundan ciğerlerine ve başına gelen dört tanesi hücuma ilk baş- ladığı yani cephesi filonun mer - kezine karşı geldiği zaman isa - bet etmiştir. Bu isabetler, Fazıl - da yaralanmak değil ancak gı - dıklanmak hissi vermiştir. Mer - hum “gıdıklanır gibi oldum,, der- di. Parmağını koparan ve avcunu delen diğer kurşunlar sol levyeden zorla ayırıp tayyarenin gövdesine çarpmıştır. Bu hale rağ- men son saniyede, yalnız bir tü- feği ve bir elile işine devam et « mişti. Eğer Fazil kendine hâkim olmasaydı, düşman tayyaresine çarpacak ve beraberce mahvola « caklardı. Fazılın tayyaresine o kırktan fazla İngiliz mermisi isabet et- elini tır. Fazılın tayyaresi virajla filo - dan ayrılırken motörü de kendi kendine gaz kesmiştir. Bu kadar feci bir vaziyette bu- lunmasına rağmen Fazıl tayya - resinin idaresini eline almakta gesikmiyor, fakat elindeki yara - nm verdiği ıztıraplar, göğsünden | fışlıaran hava onu bir kaç defa kendinden geçilmiştir. Fazıl bu anlarda gözlerinin her şeyi mavi gördüğünü ve gene bu anlarda ih- tiyarsız olarak tayyarenin sür'ati- ni arttırdığını ve esen rüzgârla tekrar açıldığını anlatırdı. Va - ziyetinin fenalığını (takdir eden tayyareci Ok meydanına inmek gibi aklına gelen bir teşebbüsten doktor bulunmamak tehlikesin - den dolayı vaz geçmiştir. Fazıl, meydana normal bir şekilde in - miştir. Faket tayyare ve tayya - reci de hareket eseri göremeyince her taraftan koşanlar Otayyareyi Ev kadını yetiştirmek için bir Darülfünun Buraya devam edenler bir evi nasıl mes'ut edeceklerini öğreniyorlar. Almanyada ev kadını yetiştir- | nasıl mes'ut edeceklerini izah e» | mek için yeni bir çılmıştır. Darülfünunun hedefi zevcele - re lâzım olacak her şeyi öğret - İ mek, kadınların evlilik hayatın - da mes'ut olmalarını temin et - ektir. Kadın darülfünununda ders (Talebe kırlar bir erkeğin nasıl giydiri- leceğini manken Üzerinde öğreniyorlar.) Bu yeni darülfünunun müdürü olan Her Lejeune Londra gaze - telerinden birinin muhabirine şu beyanatta bulunmuştur: “Maksadımız, son zamanlarda çok artan talâka karşı gelmektir. Zamanımızda okadmlariş ha - yatına atıldıkları için aile ve ev .işlerini öğrenmiye vakit bulamı - yorlar. ve kocalarma, erine, evlâtlarına nasıl (o bakacaklarını bilmiyorlar. Biz bun â fi edeceği Taleben bü ev işlerini öğretiyoruz. Onlara ko- ecnalarma nasıl muamele, onları darülfünun | diyoruz. tesis olunmuş çe Eisenachda a - j altı ay İki kursumuz var. devam ediyor. İkincisi z üç aylıktır. Her kursun 80- nunda imtihan yapıyor ve detname veriyoruz.,, Yeni darülfünun bir âile yur- dundan farksızdır. Talebeye, mavi bir elbise, be- lara küçük çocuklar veriliyor, bu İ çocuklara bakmaları, onları ye « dirip beslemeleri, yatırıp kaldır » maları isteniyor. Bu sayede nasıl bakılacağını öğreniyor. Bundan aşbka talebeye ahçılık dersleri veriliyor ve bunlara di * | | | kiş, nakış öğretiliyor. Bir hanımın kocasına nasıl bakacağını göstermek için mek - tepte alçıdan bir erkek kullanıl - maktadır. Talebe bunu giydire » rek soyarak bir erkeğe nasıl ba- kılacağını görüyorlar. Mektebe devam eden kızlar, her gün saat yedide — uyanıyor, jimnastik yapıyor, sonra kahval - tısını ediyor, o gün pişecek ye - mekleri seçiyor, yemekler'seçil - dikten sonra kızların bir - kısmı yemek pişirmekle, bir kısmı bah- çeye bakmakla, bir kısmı da eve bakmakla mesgul oluyorlar. Öğleye kadar vaki Böyle geç * tikten sonra talebeye nazari ma lümat veriliyor. Derseler çok mü- himdir. Bunlardan (o biri “evlilik hayatmın ruhiyatı,, dır. Hedefi ha- nımılara kocalarını nasıl mes'ut edeceklerini anlatmaktır. Bu dersi salâhiyettar bir evli kadın veriyor. Diğer dersler, ailenin sihhalı ve kad lık hayatıdır. Bunları da bir İ doktor ile bir muallim hanım veris yor. Yaknıda evlenmek istiyen her Alman kızının bu mektepten şeha» | detnamli olmasına ehemmiyet ve- ! rilecektir, Mİ İÇ, EE Gİ sarmakta gecikmemiştir. Fazıl bu hava harbinde sol ge- rideki tayyarenin tüfek kullanan zabitini telef etmiş ve o tayyare - İ nin pilotunu yaralamıştır. Motö - miş, vebir tapa gövdesini yarmış- | rü yaralanan bu tayyare biraz sonra filodan ayrılmağa mecbur kalmış ve bir saat gecikme ile meydanma dönmüştür, Telef olan zabitin kardeşi olan filonun kumandanı, Fazılı Gül - hanede ziyaret etti ve onun gös » terdiği harikulâde cesarete karşı hayranlığını söylerken onu tebrik etmeği de unutmadı. Artık aramızda ( bulunmıyan i Fazılın, hayat ve sayisiz muvaf - fakiyet ve zaferlerinden, yüksek bir izzeti nefse dayanan fevkalâ - de cesaretinden uzun uzadıya bahsetmeğe, onun için bir kitap kadar çok yazmağa imkân var - dır. Fakat burada kısaca şu ka - darını söylemek onu tanıyanların | bir vazifesi olmalıdır ki Aydınlı Kadı Abdurrahman (Efendinin oğlu Büyük hava şehidimiz Fa - zıl, her şeyden evvel kuvvetli bir asker, yüksek bir izzeti nefse ma- lik tam ve mükemmel, okumuş kafalı, bir insandı. Fazıl Türk tay- yareciliğinin şerefli tarihinde nü- mune olarak daima yaşıyacak bir tayyareci askerdi. Türk tayyare - çiliği Fazılın şahsında yalnız bir kahramanını değil, fakat azim « kâr ve iradeli bir hava kumanda « nımı kaybetmiştir. Şokir Hâözım (Havacılık ve Spor) Şişi Gençler biriiginde Cümhuriyet halk fırkasının hi » mayesinde olarak teşekkül Ooeden Şişli Gençler birliğinin temsil şu- besi faaliyete başlamıştır. İlk mü- samerelerini yakında verecek o lan bu teşekkül muhit gençliğinin senelerdenberi eksik olan bir ih - tiyacına cevap vererek gençliğin tiyatro ile olan alâkasını arttıra - caktır. Aymi birliğin musiki şubesi de muntazıman çalışmaktadır. Per * şembe akşamları birlik binasın * da muntazam konserler tertip e * dilerek âzarm iyi bir vakit geçir” mesi temin edilmektedir. Spor kıs” mı çok sahalarda kuvvetli ekipler çıkarabilecek bir vaziyettedir. Birincisi | şeha - | İ yaz bir başlık giydiriliyor. Bun » ! çocuklar, | * muhtelif yaşlardadır. Bu | herbiri, her hangi yaştaki çocuğa