23 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

23 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayıfa 8 Ye e a a ei (Aşk Arayan Adam Muharriri : Pitigrilli Tercüme eden : fa, De ve Bereket versin Seligman yetiş » | diye isim taktı. Zira, bu Yunan vü, yeni bir turne teklif etti, Na-| genci dahi kadınları sevmezdi ve polide on beş, Romada otuz, Vi - | köpeğinin kuyruğunu kesmişti . yanada otuz, Budapeştede on beş Pol, bu delikanlıyı sevmiyor - ve Belgratta on beş gün geçirile - | du. Sebebi de Jutta ile alâkadar cekti. orada öğrendiği bir kelimeyi Jut- iaşa tekrar etti: —- Srze moje! Bu kelime “kalbim!,, demekti. | olur gibi görünmesi idi . Belgradı duyunca Pol, Evvelce | ve a * Parise dönmüşlerdi . Bir sabah Pol, Juttaya almanca bir mektup uzatarak sordu: — Nedir şu? Jutta mektubu okudu ve an - Temz, sinekler uçuşuyor | lattı: Gazetelerde hararetin otuz dört| dereceyi bulduğu yazılı. Herkes caketlerini çıkarmış, atmış, Paris| yanıyor. Polile Jutta yeni bir | yahate çıkıyorlar. Trende Pol, Juttaya dedi ki: — Hoşuma gidiyorsunuz! — Bana: “Seni seviyorum!, desen daha hoşuma gider. AD Bunu yirmi yaşımda iken söylerdim. — Ben de yirmi yaşını geçtim amma, henüz seviliyorum. ia Kadınlar ebedi çocuklar - Ve ilâve etti: — Ön dört ay var ki, sevişiyo - ruz. — Rica ederim ayları sayıp dür - mea. Uğursuzluk getirir. Tıpkı ku - mar oynarken para saymak gibi. Gittikleri şehir, alelâde bir say- fiye şehri idi. Pol ile Jutta sayfiye- ye gidenlerden mümkün mertebe | uzak yaşamak istiyorlardı. Fa - kat hemencecik etrafları sarıldı. Bir gün sonra, yollarına bir fotoğ - raf objektifi çıktı ve resimlerini çekti, Genç bir kız yanlarma s0 - kularak el yazıları ile bir kaç sa - tır yazmalarını rica etti. Sayfiyede bulunanlar kendile- rini takdim ettirdiler. Biraz son - ra kendilerinden bir fukara perver cemiyeti namına bir öyün verme - Sayfiyede bulunanlar < kadar dünyada sıkıcı mahlük tasavvur edilemez. Otelde oturmak kabil değildir. Önünüze gelen, kendi - sini, sizinle her hususta samimi telâkki eder. Bir gün Pol ile Juttanin bulun - dukları otele bir şair geldi. Vak - tile “Sabun köpükleri, , isimli bir mecmuni eş'ar neşretmiş olan bu şairin bir saati vardı. Fakat anahtarını kaybettiği için müte - madiyen başkasının saati; saatini sorar- tir. Fakat buna mukabil i bir amel olan “üst bap temiz mek, bir parça yıkanmak gibi te- şebbüslerde bulunmazlar, sa - kallarını koyuverirler ye sevgi - liler tarafından reddedilirler, Maamafih, bu şair, dokuz şi - İr perisinin isimlerini ayrı ayrı sa - yabiliyor ve hepsinin hususiyet - lerini biliyordu. Mukayyet kafi - yeli şiirler de yazıyordu. Fakat bu meziyetlerine rağ - men, kur şampiyonluğunu, koca - man bir bavul ve küçücük bir kö - pekle bir gün otele çıka gelen bir — Berlinde Vla film şirketi bizim iki üç güne kadar oraya geleceğimizi haber almış, bir film yapmamızı teklif ediyor. Derhal işe başlayıp bir ayda biti - receğiz. Zira, filmin baş ar- üstlerinden biri olan Paskal biraya kadar Amerikaya kadın, bir palyaço ve bir hassa zabiti. Zabit rolünü Paskal ya - pacak. — Ne dersin? — Ben kabul etmek taraftarı - yım. Pol, bir telgraf çekerek kabul ettiğini bildirdi Üç gün sonra, Berlinde, (Pal - yaço) isimli büyük sesli filmin provalarına başlamışlardı. Jutta, stüdyoda yapılmış olan canbazhanede ilk defa ata bin - diği gün gençlik zamanını hatır - hyarak gözleri yaşardı. Kendi » sine hassa zabiti ünuforması ile hürmetkâr bir surette mendilini uzatan aktör Paskal'a — Kuvvetli lâmbaların tesiri" Diye göz yaşlarınm sebebini giz - ledi . Bir ay sonra film bitmişti. Fa - kat bu yorucu çalışma, Polün si - nitlerini bozuyordu. o Stüdyodan çıkınca gözleri kKamaşıyor, ku - Jakları uğulduyordu. Jutta ise, yorulmak bilmiyor, güzellik mü - esseselerine, bedii jimnastik sa - lonlarına devem imkânını da bu - luyordu . Doğrusu bu asırda, kadınlar, bu kadar müesseselere rağmen,. gençlik ve güzellikleri - ni muhafaza edemezlerse, pek çirkin ve pek ibtiyardırlar, de - mektir . Jutta, günden güne genç - leşiyor ve güzelleşiyordu. Hattâ bunu, sarışın Paskal da kendisi - ne söyledi ve: — Siz, dedi, Aynada angel - diğim en enteresan şeysiniz! Sonra ilâve etti: — Kocanızı seviyor musunuz.? — Kocam değil ki... — Ben bir kaç hafta sonra A - merikaya gidiyorum. Siz hiç Amerikaya gittiniz mi? — Hayır.. Hiç gitmedim. Aktör, bütün dünya kadınla - tı, ve bir sahnede oynarmış gibi İma Ka hafifçe kımıldata - — Sizden Amerikaya, bir ha - tıradan daha az mühim bir şey götürmek istiyorum , Hoşuma gidiyorsunuz . şını salladı 1 müştü . gözlerle b Otomobil sahibinin Ankara caddesindeki kazaya gidecekmiş . | Mevzuu bilhassa bizim hayatımız | üzerine yapılmış. Bir at cambazı | ve korucu Hüseyin Yınca meşhur gözlerile Juttaya bak Dedi. Jutta gözlerini ondan ayırmadan baktı. Sarı saçlı ba - Fakat Nöele yaklaşan akşam - lardan biri, Jutta, stüdyoya her zamankmdan daha yorgun dön - Pol, ona, istihfamlı tı. Jutta itiraf et - | leştirildiği için her iki kollej mü - VAKIT Ağır cezada uhak i A e iğ terla ediimiş ait karar verilecek Bir müddet evvel Ankara cad- desinde bir kızın feci surette ölü mile neticelenen otomobil kaza- sından dolayı, tüccardan Emin Vâfi Beyin muhakemesine dün İstanbul ağır ceza mahkemesinde devam edilmiştir. Dün, ehli vukuf dinlenilmesi bitmiş, müddei umumi Kâşif Bey Emin Vâfi Beyin ceza kanunu - nun 455 inci maddesinin son fıks rasına göre cezalandırılmasını i5- En iyi aileler çocuklarının na- | musunu vikaye edecek kimselere ehemmiyet (o vermiyorlar. Za:| manımızda, on iki yaşında kızlar | yalnız sokağa çıkıyorlar. On üç yaşında sigara ve koktey içiyor- lar, on dört yaşında korteye baş- ıyorlar, on beş yaşında birer âşık ları vardır. Bir kâhya kadının bunların yanında işi ne? Anala- rına kitap mı okusun: Büyük an - eleri ile iskambil mi oynasm? Fakat (Obunun olabilme - si için de bir aile ocağı ister. Hal- buki artık aile ocağı da kalmadı. Nezih bir muhitte yaşıyan kendi- ni bilir adamlar kalmadıktan sonra kâhya kadının yüzü-- kim bakar. Diyeceksiniz ki: “Vazife- nizi diğer cihetten görünüz. Evi idare ediniz. Metrdotele emir ve- riniz, yemek listesini tanzim edi- niz. Bu vazifede namuskârane bir vazifedir.,, Doğrusunuz O mösyö, fakat artık iyi yemek yemesini bi len de yok... Eski tantananın tadı damaklarında kalmış olan ailele- rin meteliği yoktur. Cemiyet ha- yatının uğradığı tahribatı fakrü sefalet gittikçe büyütmüştür. Son içtimai hudutlar yıkılmak üzere- dir. Şimdi her işi az çok gören bir hizmetçi çok bile.. İdare prensip- lerinin altüst olmadığı bir devir- de evleri idare eden kâbya ka - dınların yeri mi var? Bakınız va» ziyet o hale gelmiştir ki ben bile bir izdivaç talebi karşısmda ka - Imca şerefimi ayaklar altma ala- rak bu talebe cevap yazmıya kal- kıştım. Zaman bizlerde bile eski içtimai terbiyeyi söndürdü. Sor - dum: — Gazeteye vermiş olduğum ilânı okumadan evvel izdivaç et- mek biç hatırınıza gelmemiş miy- di? Kadın kızararak cevap verdi: — Henüz matmazelim efen - dim.. Zavallı kırkını geçinceye ka - temiştir. Iddiadan sonra müdafaa yapıl mış, mahkeme, kararını bildir - mek üzere, muhakemeyi başka güne bırakmıştır. Maktül çoban Çoban Mustafa muhakemede Silivride Celâliye köyü civarın da Çoban Mustafayı öldürmek - ten suçlu korucu Hüseyinle Nuh » çe'nin muhakemelerine, dün İs - tanbul ağır ceza mahkemesinde devam edilmiştir. Dünkü davada birçok şahit din lenilmiş, bazıları, maznunların aleyhinde söylemişlerdir. Bunlar arasında bir süvari mübaşirle ö - len Mustafanın karısı Saniye H. yardır. Saniye H., Hüseyinin üstünde kan lekesi gördüğünü iddia etmiş, maznunlar, bu şahitlerin kendile- rine karşı bitaraf hareket etmedik lerini ileri sürmüşlerdir. Davacı varislerin vekili, Mus - tafanın kullanılması yasak olan dum dum kurşunile vurulduğunu kaydetmiş, bunların nereden ele geçirildiğinin ayrıca tahkikini is- temiştir. Muhakeme, şahit çağrılması ve tahkikatın tamamlanması için kal mıştır. dar kız kalmış olduğundan ade- ta bir nevi mahcubiyet hissedi - Otobüsler İzmire yordu. Bir an sustuktan sonra sö- züne devam etti: — Ben feda edilmiş nesle men subum. Tam evlenecek yaşta iken harp zuhur etti. Bütün erkekler cepheye gittiler. Ailemle (küçük bir şehirde oturuyordum. Sulh im zalandığı zaman otuzunu geçmiş» tm. Artık belediye evlenecek ka- dınlarınm koca arayıp buldukları baloları vermiyordu.Zaten gençlik tenberi yüzüm erkeğe benzer, bir az soğuk tavırlıyım. Küçük kar - deşlerimin çocukları bana “Tey - ze,, derlerdi. Aile içinde benim yalnız teyzelik edeceğim ve fazla bir şey olamıyacağım kanaati var dı. Halbuki insan ihtiyarladığı za man bile kalbinde bir sevgi, bir muhabbet emeli vardır. Ben kal - taşınıyor ! İstanbulda işliyen otobüsçüler buradaki kazancın son günlerde azaldığını görerek otobüslerini İz- mire götürmiye (başlamışlardır. Son hafta zarfında beş otobüs gö- türülmütşür. Bu ay zarfında 10 o- tobüs daha götürülecektir. Bura - dan giden otobüsler İzmirde Reşa- diye — Konak hattında işlemek- tedirler. eee en Ramis otobüs istiyor Ramisliler, bir mazbata yapa- rak Belediyeye vermişlerdir. Ra- misliler Sirkeciden Ramise otobüs işletilmesini istemektedirler. Bir! i müddet evvel bazı otobüsçüler bu | hatta müsaade verilmesi için Be- lediyeye müracaat etmişlerdi. Be- lediye son müracaat üzerine tet- kikata başlamıstır. —iğim— Amerikan koilejleri müdürü Rober Kollej müdürlüğüne gel- diğini yazdığımız M. Pol Mozo kız ve erkek kollejleri idaresi bir- şeyden mahrum yaşamıya mecbur oldum, Ailemin efradı büyük fe - lâketlere uğramıslardı. Evvelâ va- lidem öldü. Sonra pederimin işle- ri bozuldu. Fabrikasını kapamıya mecbur oldu. Ağabeylerimin va * ziyeti güçleşmişti. Onların üzeri - ne yük olamazdım. O vakit “Kâh- ya kadın,, olarak bir yere girmi- ye karar verdim.. İste mesele bu. Günün birinde sizin ilânmızı o - -İ kudum ves. © Evlenmek istiyen Kadınlar © tam evlenecek iken harp çıkmıştı a | bimi öldürmiye muhabbet denilen | > Kânunuevvel 1932 Yazan : Perri P.zaBi nes e mensub Yüzü kıp kırmızı oldu. Meki ba cevap verişini bir arkad: tazyıkına yükletiyordu. kalbinde son bir nisbette bulu” mak emeli uyanmıştı. Görmüş # çirmiş bir adamm gölgesinde şatonun yüksek dıvarları kas da ömrünün son günlerini $ mek istemiyordu. İşte bu Bu sözleri söylerken büyük doğruluk ve safdillik gösteri” du. Kapı kapı dolaştığı halde türlü iş bulamayan bir nevi metçi hali almıştı. Bir zama” oda hizmetçiliği, çocuk ğı gibi isler yaplığını da ağzmnd” kaçırıyordu. Evet! O bir ekmeğini yiyebilmek için katlanmamıştı. Nihayet içini ti ve dedi ki: — Bu vesilelerde ender lür. Meselâ bir ecnebi, henüz binde parası olan bir ecnebi Ex vt & < ia cek te ondan bir kaç para cağız bir vakitler Fransada ' hat eden Alman kadınlarına bi met eltim. Onlar pek çok hizi isterler. Fakat madunlarına of iyi muamele gösterirler. Amt” kalılarla yaşaması ise gayet âdeta imkânsızdır. Yaşayışlar!” da hiç bir ıttırat yoktur. Bunl3” hepsine İngilterede tercih ederi” İngilterede aile hayatı baki yel” mıştır. İnsan onların yanında v & * lunca ev içinde yaşadığını hi diyor. Fakat acaba bu uzun #öf” <ek mi? Onlar da... j — Ya Fransızlar? diye set dum. j — Fransız kadınları ile ge$, mek imkânsız? Onlar bu tesiri ile çok asabi olmuşlar» küçük bir meseleden kavga çi rıyorlar. İşte buhranın hizmetçiler yi” fından ne suretle tefsir edildi güzel bir misal.. Ben, iktisadi yi rana, ahlâki buhrana rağme” ve güzide muhitte yaşamış v koca bulmak arzusuna kapıla” kadının hareketini düşünüy” hareketi âdeta büyük bir manlık telâkki ediyordum. 3 * # Eski nazırm kızı ile ayni devam etti. (Evlerin mu fikadanı neticesinde Parisin sinde berisinde yükselmiş kışla yarı asma bahçe iv yüksek binalardan biri... Eski zıtın kızıburada oturuyordü" £ Eve ilk girdiğim zaman “/ bir huzur hüküm sürdüğünü nettim. Filhakika beni bir ” çi karşıladı ve şapkamı bas” £ mu büyük bir nezaketle sl £ buçuk semiz olan “eylenecii t hoş davranmak için ne mü“ se yapıyordu. İngiliz usulü edilmiş olan apartmanda mız olanlarda görülen bi müşahede ediliyordu. F İenilmeyen anda sorular ” sual işin foyasını meydan*” , dı: df — Ne için bu kadar ©“ yf arzusunu besliyorsunuz ** — Niçin mi?. Pek basif"yf, nız kalmak istemiyor müebbeden muhabbetsi??, # lir mi?.. Tam üç senedir

Bu sayıdan diğer sayfalar: