19 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

19 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 Kânunuevvel 1932 Ağır cezada yeni bir muhakeme şanmsraa urun unmmenens sne sas Bare €ce yarısı vurulan şoförü öldüren kim? rgada bir kavga—Kaçan ve kovalıyan— sesleri—Komiser Mücip Beyle bekçi— p | iki türlü ifade veren şahit ! ç tanbul ağır ceza mahkemesi, hi öğ — sonra yeni bir muha- ladı: Bu sene, üç A- Zecesi, Kadırgada Taşçılar- Palit Efendinin kahvesi önün- ka seför Nuri Efendi... Ö- hi vw Komiser Mücip Beyle Adil ağa... Bu ölümden do- ti, hakeme edilenler.. Davaya İz; toför Nuri Efendi, 6 gece bi- iş iş, Hüseyin Efendi ismin- ağ rabasile birlikte kahveye Naş gelmiş, kahvenin önünde by İliği bir kaç kişi arasında İsşinş 9 Dikran Efendiye “ver a- emiş 0 sışaramı yakayım!, al dan “bende e 3 almış. Kızmış, bir tokat , Dikran Efendi de ona bir “ atmış. Yumruk O yumruğa ler, Nuri Efendi, bu aralık başlıyan kavga ettiği a- kuvalamış. Derken düdük; Xi, bağrışma, iki'el silâh,. Vuran kimdir ? İticede Nuri Efendi vuruluyor or. Şimdi mahkemede Mü- Beyle Adil ağa, bu işten dola- | Mühakeme edilirken, araştırılır * Nuri Efendiyi vuran kim?, atan yalnız bekçi mi, yoksa Nile de kurşun sıkmış mıdır? irinci wi komiser Mücip Bey; vak ' An Kumkapı merkezin- ağ Simdi, Eminönü: merke- pe o s6rguya çekilince, şun- | söyledi; 0 Benim bu vak'a ile bir alâ- i * yoktur. Hiç silâh atmadım.. gece vazife dolayisile devre çık ,Sim.. Kadirgada bir kahvenin e hüla açık bulunduğunu bekçi | İk ve Mustafaya ihtar ettim.. | 1 Wada merkezden polislerin | Sm gördüm.. İkinci komiser | iç“ Beyle karşılaştım. Derken | Besleri > iyünlüL- Mürinlaği | b tabanca, benim kideğil,| dilinkidir. Bekçi, kendisini sadedinde kurşun sıktı- i taklamıyor. Ölen Nuri, #ar- (tuş, Okoşuyormuş . O Bekçi b demiş.. Nuri, kama ile bek- ; etmiş ve bu emada| uş. Bekçi, hastahane kapı» | h, *silâhını teslim etti. o Vak'a| '» “de bir bıçak bulundu. | ümirerden sonra bekçi iz Bey, bekçi Adil ağa. Ör Yy ağı pen nediyeceksin?. 5 Beyim, ben Kumkapıda çavuş mahallesi bekçisi» Pıkara adamım. Hakkımı ik, "müdafaa edemiyeceğim .. “<4 Yabası bir vekil arıyorum.. | be Ak'a nasıl oldu?. a Yümurum. Bir şey diyemem. | te *kilin gelse de sen ayrıca' iğ V. #receksin.. Söyle! İ Yekilim gelmeyince, ifade lim sorguya çekilmesine a maç. Ölenin annesi terzi Von, Efendinin karısı Saffet H., : idi. Ona soruldu .. diyeceksin, ne istiye- N Bam? ; r Bta diyeceğim, istiyece- Ni, Hangisi bu işin faili ise, bağ ii ine düşsün, cezasi- Dosyadaki kâğıtlarda yazılı o - lan şeyler, gözden geçirildi.. Son- ra bekçi tekrar sorgu karşısında kaldı: — Sen cevap ver bakalım, vak- 'a nasıl oldu?. —Vekilim yok, amma... Peki söyliyeyim... Ben, iki el silâh at- tm. Kaçan şahsı (o korkutmak maksadile.. — Sen silâh attıktan sonra ka- çan şahıs yere düştü mü?. — Görmedim! — Peki, Mücip Bey orada mı i- di?. — Onu da görmedim! . —Mücip Beyi ne zaman gör- dün?. — Vak'adan yirmi dakika sonra | merkezde... Bir şabide göre » Şahitler?. Bunlardan yalnız Hü- | seyin Efendi gelmişti.. O gece ş$0- för Nuri Efendinin yanında bulu- nan akrabası.. Nuri Efendi, bu za- tın ağabeyisinin üvey oğlu imiş.. Hüseyin Efendi, o gece Nuri E- fendi ile yanyana kahveye doğru yürüdüklerini, Nuri (Efendinin kahvenin önünde duranlardan bi- risinden sıgarasını yakmak üzere kibrit istediğini, onun vermediğini ve bundan kavga çıktığını, ikisi - nin yumruk yumruğa geldiklerini! anlatı, devam etti: — O adam kaçtı. Nuri arkasın- dan koştu.. Sonra birdenbire Nu- ri geriye döndü. o Peşinden bekçi geliyordu.. Nuri, artık başını kur- tarmak için eve kapağı atmak te- nk lâşında idi.. Halbuki bekçi iki bu- İ Yirmi dördü beş geçtiği hal-| çuk adım kala, ona arkasından | kiye şehirlerinin imarı etrafında kurşun sıktı.. Sağ taraftan.. Sol ta- raftan, bir buçuk adım gerisinden de polis elbiseli birisi ateş etti. — O, polis elbiseli birisi bura- da maznun mevkiinde bulunan şu zat mıdır?. — Belki evet, belki hayır!.. — Bu nasıl söz? . — Tanıyamam.. O mudur, gil midir?. Bir şey diyemem!.. — Öyle amma, sen, istintak da- | iresinde “komiser (o Mücip Bey de bir el silâh attı,, demişsin?. Açık- ça böyle söylemişsin! — Kat'i diyemem!.. Hüseyin Efendi, Nuri Efendi- nin elinde kama bulunduğu da! doğru olmadığını ilâve etti. Bazi noktalar etrafında Mücip Bey, ayağa kalktı: — Ben, vak'a gecesi sivil gezi” yordum... Bekçi, polis elbiseli biri» sinden bahsediyor. Bu da benim vaziyetime uymuyor !.. Müddeiumumi Ahmet Bey sordurdu: — Vazife esnasında imişler . . . Resmi giyinmiş olmaları icap et- mez miydi? — Sivil gezmeğe müsaademiz vardır.. Civarda bazı hırsızlıklar oluyordu, ki bunları kolayca mey- dana çıkarabilmek için, sivil do - laşmak faydalı oluyordu. İcabm- da vazife esnasında da sivil giyi- nebiliriz. — Kendisinin o gece sivil oldu- ğunu nasıl ispat edecek?. — Şahitler var.. Bekçiler, po - üsler... Bekçi Adil ağa, gene söz söyle- Muhlis de» | Ankara, 18 (A, A.) — Tasarruf haftası dolayisile Milli müdafaa vekili Zekâi Beyeefendi bu akşara radyoda şu konferansı vermiştir: Muhterem dinleyicilerim; ge çen sene gene bu vakit milli ta- saruf ve iktısat cemiyetinin böyle | bir tasarruf haftasında verdiğim bir konferansta küçük tasarruflar | rın ne büyük bir kudret yaratabi- | leceğini Fransadan da misaller getirerek izaha çalışmıştım, bir İ iki milyon lira iken şen günlerde 28 milyon Türk lirasını bulan milli bankalarımız nezdindeki milli tasarruf mevduatnıda bu mevzuda çalışmanın ne kadar müsmir ve parlak neticeler ver- mesi müsait olduğunu sarahate» göstermektedir. o Şüphesiz Gazi Türkiyesinin cümhuriyet feyzile | yaptığı milli tasarruf bundan iba- ret değildir. Milli mücadeleyi ta- kip eden seneler zarfında bugüne kadar melekette vücuda getirilen umran ve terakki eserleri hep mil li tasarurf sayesindedir. Hiç bir memlekete borçlanmaksızın ya pılan bu işler dişten: artırılarak vücut bulmuştur. Bu baliği muhakkak bir milyar Türk lirasını da geçecek derece- dedir. Milli mücadelede işgal al- tında düşman tahribatına maruz kalân garp vilâyetlerimizin ve Trakyanın yeniden imarı için şe- hirlerin ve köylerin âdeta yeniden tesisi derecesinde vücude getiri- len hususi emakin inşaatı milli ta- sarruf mahsulüdür. Ankara, İstanbul ve diğer Tür- | masruf faaliyetin nakdi baliği ge- ne hususi ve resmi bütçelerinin tasarrufu ile temin olur muştur. İnşa ve istimlâk edilen dev- let demiryolları için devlet mües- sesatı ve devairi için, fabrikaları için tahsis edilen paralarla milli bankalarda ve devlete ait banka- larımızda vatandaşların ve dev- letin yarattığı sermayeler bu kabil dendir. Kezalik memleket (o ihti- A di: — Ben, vazifem dolayisile silâh | attım.. Üç defa “dur!,, emrime it- lat etmiyen adam, hırsız mıdır, ca- i sus mudur, katil midir?. Ne bilir- idim! Etraftan düdük sesleri.. Şahit Hüseyin Efendiye düdük çalınıp çalmmadığı soruldu.. Şu cevap alındı: — Hayır!.. — Orası aydınlık mı idi?, — Tamamile.. Çünkü Halidin kahvesi daha açıktı.. Bol aydınlık vardı etrafta... Başka şahitler... Bunlar, çağırıl- mak üzere muhakeme, beş Şubat pazar günü on üç buçuğa bırakıl- dı... Asker elbisesi satmaktan beraet İstanbul ağır ceza mahkemesi, asker elbisesi satmakla (maznun elbiseci Atıf, Leon, Nazif, Zekeri- ya, Artin. İsak Efendilerin muha- kemesini bitirmiştir. Müddeiumumi beraetlerini is- temiş, mahkemede haklarında be- raet kararı vermiştir. yacmı temin etmek gayretile her gün artan milli fabrika ve mües- seselere yatırılan milli sermayeler bu meyandadır. Muhakkak denilebilir ki 10 se- | nedir memleket kendini varidatı ile idare etmiş, tahakkuk ettirdiği ! medeni ve içtimai islahatı kendi emeği mahsulü ile vücude getir miş üste de her sene devlet vari- datile milli irat hasılından ekalli yüzer milyon lira tasarruf ederek yer yer demin arzettiğim tesisatı yapmış imaratı vücude getirmiş görünen milli sermayelere vücut vermiştir. Bu milli tasarruftur.. Acaba daha evvelleri bu gibi milli tasarrufları neye yapmıyor- duk diye kendi kendimize soraca- ğımız suali hal için uğraşmıya- lım, İmparatorluk masraf bülçe- lerinin 25 milyon altın lira radde- sindeki parasının muhakkak yarı- sının ve fazlasının düyunu umu- miyeye, saraylara verildiğini dü- şünmek devlet varidatınin ne yol- larda sarf edilmiş olduğunu gös“ termek için kâfidir. Bu paraları her sene nereye sarf ederlermiş, nasıl alırlarmış da yetmezmiş ve borcumuz dai- ma eksilmez artarmış. Bu anlaşıl- mış bir faciadır. Milli irada gelince, o Türklere medeniyet ve inkişaf hakkını ta- nımıyan insafsız ve yabancı bir zihniyetin bukuku düvel kitapla” rına bile geçirilecek kadar açığa vurulan istismar hırslarının de- mir çemberi içinde sıkılır ne ka- nı ve ne canı varsa alınır başka diyarlar onların bizdeki bankala- rı, müesseseleri, âsmiryolları, va- purları, acentaları, komisyoncu- ları,tüccarları tarafından faiz ve temettü namı altında hesapsız kazançlar olarak gönderilir, bize de posası kalırdı. Bukadarını hasta adamı yaşat- mak için bize bırakırlardı. Türk köylüsü kuru ekmek pahasına ça- lışacak ve mesaisi mahsulü onla - rm kursağını dolduracaktı, İnkılâbı yapan bugünkü Türk nesli işte bu artıkla büyüdü. Da - marlarımızda kurutmak istedik - leri kanı canlandıran hıncımızla yaşadık. Arkamıza dönüp bakın: ca 10 senedir yaptıklarımız çok - tur, çünkü canımız yanmıştır, hı - zımız pektir. 10 senedir bir mu - harebe meydanında çalışır gibi heyecanlıyız. Bu sahihden ge - niş ve büyük bir iktisadi mücade - le sahnesidir. Hâlâ dünkü gibi Büyük Gazinin Akdenizin bütün medeni ocihazlarma kavuşmak kumandasının altında aynı enerji ile çalışıyoruz. Kumandan odur. Türk milleti o, Türk milletidir. Şimdi işsizlikten tutuşan bu istis - mar âlemi bir zaman ne müte - hakkimdi. Yer yüzünün büyük bir kısmı onun müstemlekesi idi. İnsanlık nümayişleri yapar gibi esir ticaretini kaldırırken öbür ta - raftan dünyanın bir milyar küsür halkına esir muamelesinin en ağır tatbikatmı reva görüyordu. Se - verde bize ne dememişlerdi? Ço - cuklarımızı mektepte okutmamı - zabile razı dağillerdi. Spor yap - Sayıfa 9 Tasarruf haftası münasebefile 198108 500808 Ny GA AN Milli Müdafaa vekili Zekâi Bey bir konferans verdi ihtiyacımızın, hiç olmazsa belli başlılarını memleketimiz de kendimiz temin edeceğiz. Artık haraç vermiyeceğiz mak Türk çocuklarıma yasak ola « caktı. Daha neler demediler. Lozanda insanlığın bütün bak « larmı ana ırkın çocuklarıma tanı » mıya mecbur oldukları zaman bi - le hırslarından titreyenler görül »« müştü, Onlardan biri bir murah » hassımıza bütün bu haklar için is « rar ediyorsunuz. Onları siz de tanıyacaksmız. Fakat bir kaç sene sonradan sizinle görüşeceğiz, o zaman da siz bize paranızı is - tikraz etmek için yalvaracaksınız. Ve bu aldıklarımızı iade etmeğe: gene siz teklif edeceksiniz. O za - man yeni şeraiti görüşeceğiz, di - yordu. O zamankiler belki de Lazanı bu ümitle imzaladılar. Hâlâ böyle baykuş zihniyetli ber « hayat mıdır? Artık hiç zannet- mek istemem.. Çünkü akıl ve in - safın (Oher (yerinde (hâkim olması zamanı gelmiştir, mülâha « zasındayım. 929 danberi dünya buhranı sebebile Akvam Cemiye « tinde umumi vaziyeti tetkik eden mali ve iktisadi komiteler bilhas - sa son zamanlarda bir çok ente « resan broşürler neşrettiler. Bun - lara nazaran: 1 — Dünyanın nüfusu artmak « ta, iptidai maddeler ise daha çok artmaktadır. 913 senesine naza - ran 925 te umumi nüfus yüzde beş artmış ve 925 senesine nazaran 929 da da yüzde dört çoğalmış - tır. Bu nüfus tezayüdü Amerika ile Asyada ve Avrupanın Balkan yarım adası kısmında Polonyada, Çekoslovakyadadır. Balkanda Türkiye, Bulgaristan, Romanya, safta gelir. 2 — İptidai maddeler, Asya i - le Amerikada çoğalmıştır. 3 — Amerika gibi Asyada da istihlâk kudreti artmıştır. Daha da artacaktır. 4 — Amele ücreti, Avrupa ve Asyanın ziraat memleketlerinde çok azdır. 5 — İptidai maddeler “dünya « sında sanayi amelesinin evsaf nok sanlığını ücretin azlığı telâfi et - mekte ve evsaf naksanlığı güv geç tikçe azalmaktadır. Bugünkü şekil ile esasen tek - nik o kadar tekemmül etmiştir ki, ameleden beklenen dikkat ve in « tizamdan başka bir şey değildir. Bunu asker kabiliyetli yani disip « line milletlerin herkesten iyi ya - pacağı ise muhakkaktır, Öyle ise daha hızlı çalışaca - gız. Milli iktisadımızı bütün memleketimizde kendimiz temin edeceğiz. Çünkü bunları yapmı - ya muktediriz. Artık haraç ver - miyeceğiz. Halk fırkası Manisa kongresi Manisa, 18 (A. A.) —C. Halk fırkası vilâyet kongresi mesaisini bitirmiş ve yeni idare heyetini Yunan, birinci seçerek dağılmıştır. “hi mi Manisa halkevinde Manisa, 18 (A. A.) — Halke- vindeh ayrılan bir heyet Çakmak ve Köveçler köylerine giderek köylülerle konuşmuşlar ve hasta- lara bedava ilâç vermişlerdir. ge amy

Bu sayıdan diğer sayfalar: