19 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

19 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bi I al . Lehistanda son günlerde gü - Tünç bir muhakeme cereyan et- miştir. İki köylü ellerinde bir şemsiye olduğu halde mahkeme - ye baş vurmuşlar. Biri hakime anlatmış: — Efendim, bu şemsiyeyi ben | kahvede bırakmıştım, Se İm | bulmuş. Bana teslim etti. Halbu- ki bu mösyö de şemsiyenin ken- disine ait olduğunu iddia ediyor. eri de ayni iddiada: — Efendim, şemsiye i Ben kahvede lake Hâkim meseleyi iyice tetkik edebilmek, şahitler celbetmek i - .çin muhakemeyi başka güne te- hir etmiş. Fakat akşam üstü tam mahksmeden çıkacağı sırada yağ mur yağdığını görünce mahke- meye bırakılan bu münazaalı Mei almış. Evine gitme- en evvel bir kahveye uğramış, kahveden çıkarken klasiğe yerinde yeller estiğini ' görünce pek müteessir olmuş. Fakat ya - prlacak başka bir iş olmadığı için gidip hemen bir şemöiye satın almış. Mahkemeye getirmiş. İki davacının muhakemesi günü cel - bedilen şahitler kendilerine gös- terilen bu şemsiye ile iki köylü- nün alâkası olmadığını söyleyin- <e hâkim ikisini de cezayı nakti- ye mahküm etmiş. Horoz ötünce .. Ka Fransız o darbımeseli vardır: “Horoz ötü i A marka ünce bir yalan owbBunü anlatan beye zevcesi şu suali sorar; — Öyleyse horozlar neden sa- bah karanlığında öterler? — Gazeteler o sırada basılır da ondan... p İ | UR — Bug istediklerimi getirir mi hiç ? Hatünun ölümü İhtiyar bir köylünün karısı hastalanmış. Köylü doktor filân bilmediği için hemen köy ilâçla- rma başvurmuş, fakat karısının iyileşmediğini o görünce köyden geçen bir hekime başvurmuş: — Dektor efendi, bizim karı hasta yatıyor. İlâç ettim, para et- medi. Ama elimde avucumda şimdi beş para yok ki sana vere- yim. Gel hele bir gör. Eğer sayen- de karı iyi olursa da ölürse de gelecek aya paranı veririm. Doktor köylüye acıyarak gi - dip karısını muayene etmiş, bir ilâç vermiş, fakat ilâç yapılınca - ya kadar kadıncağız dünyaya gözlerini yummuş. Bir müddet sonra gene ayni köyden geçen doktor ihtiyar köylüye başvura- rak muayene parasını istöyince köylü: — Olur sey ld . seni; Oğlanın boyu ne kadar eee — Evsel, şimdi de ben onun eski sibiselerini Siyiyorum. Onlar da öldüler Muallim bey derste talebesine jimnastiğin faydalarını anlatıyor. du: — Sıhhatiniz için jimnastik- ten iyi bir şey yoktur. Jimnastik insanın kuvvetini arttırır, haya « tını uzatır, Talebeden birisi sordu: — Evet muallim bey ama bi- zim ecdadımız jimnastik ne ol - duğunu bilmezlerdi ki!.. — Bilmezlerdi, işte onun için hepsi ölmüşlerdi ya. — Peki hekim efendi, demiş, Ben sözümde (durmıya hazım. Ama sana bir sualim var: Bizim hatun senin sayende mi öldü? — Yok ne münasebet? Ecel | ün kendimi ne kadar fena hissediyorum yarabbi !.. | Çahnan mendiller Yerli mal Her tarafta yerli malın kıyme- tini, sağlamlığını, zarafetini gös- teren ilânlar görüyoruz. Bu me - yanda ağızdan ağıza ilân yapan | tacirlerin çenesi bütün neşriyata, tabelâlara, afişlere faik görünü- yor. Dün Mahmutpaşadan geçer- ken bir işportacı bağırıyordu: — Hanımefendi, hanımefen - di!.. Şu kumaşların zarafetine ba- kın, şu ipeklilerin renklerine dik- kat buyurun, hepsi yerlidir. Ya mendillerimiz, omendillerimiz o kadar (o yumuşaktır ki burnunu- zu sildiğiniz zaman parmakları- nıza siliyorsunuz sanırsmız. bu... — Pek âlâ, senin sayende iyi oldu mu? — Hayır, maalesef.. — Öyleyse benden ne diye pa- ra İstiyorsun? Ben sana senin sa- yende iyi olursa da, ölürse de borcumu ödiyeceğim (dememiş miydim ?.. Bey beni iyileşmiş görürse Haydar efendi dairede bir mendilinin çalmdığından şikâyet ediyor, bağırıp çağırıyordu. Mü- dür bey karşıki masadan seslen- is — Haydar efendi çalınan mendilini tanır mısın? — Elbet tanırım, düz beyaz bir mendildi. — Allah, allah.. Düz beyaz mendil bir tane değil ya, işte ben de de düz beyaz bir mendil var. — Bunda şaşılacak bir şey yok ki.. Zaten benim iki mendi - lim çalınmıştı. Profesör Yoldan bir kolunda içi dolu, ko- ca bir cüzdan, diğer kolunda kalın kallâvi bir baston olduğu halde vakur, ağır başlı, melon şapkalı bir zat geçiyordu. Birisi (o ötekine dedi ki: — Şu zatı tanırım, profesördür. — Ne profesör mü? Darülfü- nunda müderris mi? — Hayır, Beyoğlunda bir “Yo- yo,, dershanesi açtı. A Sabahat, içeri atsan ... daha giyinmedim, sakın > Simdi hazırım söyle buyursun ” bekleriz. esere z Bir Çinli ve piyan Meşhur Çin mandarenleri! den birisi piyano hakkında ! mütaleaları yazmış ve bir Çin # zetesinde neşretmiştir: “Garplı milletler evlerinde * salonlarının bir köşesinde bir hayvanı beslemek itiy: N dırlar. Bu hayvanın dört ay9 vardır, Bazan da üç ayaklısı del mıya başlamıştır. Ne vakit i nirse bu hayvan öttürülebilir. le alıştırılmıştır. Bazan en ziyade kadınlar — hatta cuklar bile — önüne oturunca hayvanın öttüğü görülür. Yalni dişlerine arasıra dokunmak, kul ruğuna basmak icap eder. Ss kuş sesinden daha kuvvetlidir; ! ma o kadar ahenktar değil Dişleri pek dehşetli ve pek * olduğu halde kimseyi ısırdığı #İ rülmemiştir, Hatta kaçmadığı bu hayvanı bağlamıya da ihtif* yoktur.,, Kadın düşma Viyanalı bir ihtiyar bekâr çenlerde ölmüştür. Bu adam dın düşmanlığı ile meşhurdu. evlenmemiş, hiçbir Okadına ! sürmemişti. Hatta bir kadı tramvayda bile yan yana otur ya tahammülü yoktu. Ölürken İ nındakilere şunu vasiyet etti: — Sakın beni bir kadn m zarının yanına gömmeyiniz, der ben gömüldükten sonra Y' nımda boş bir yer kalırsa or8' bir kadının gömülmesine mâdi* mak için mezarcıya (fazla p#' veriniz de bendeh sonra, gel€$i ilk erkeği oraya gömsün. ; — Nemika, sen benden b* yaş büyüksün diye bab” evlenmemize razı olmıyor. —öyleyse , beş sene deh Eli il Dİ Bir lütuf o Halit bey kayın valdesile Ö beri almıya çıkmıştı. Yolda dostlarından Şükrüye ras Şükrü hanımefendinin elini tükten sonra onun koluna gif“ Beraber oyürümiye başladı!* Mahmutpaşada Şükrü hanı fendiye bir kumaş giri nasılsa ayağı kayarak N düşmesine mâni olamadı. kadın çukurdan çıkmıya uğ ken Halit, Şükrünün kula ğildi: k — Lütfuna teşekkür birader. : E! kaldırmak Mahkemede hâkim ihtiyaf dıma son suali sordu: — Demek kocanın sana. dırmasından şikâyetci misin? — Hayır, efendim, anlat mı? El kaldırmasından de dirmesinden şikâyetçiyim. a

Bu sayıdan diğer sayfalar: