12 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

12 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— mma Muharriri : Pitigrilli — 12 Pol Pot bu papasın hikâyesini biliyordu.. Bu papas pek meşhur- du. Verdiği ilâçlarla birçok hasta- ları iyi etmişti. Müşterileri gittik- çe artıyordu. Papas son zamanlar- da o kadar işi ilerletmiş, gayri (Aşk Arayan Adam, mamanasannna onan emanmda0s000 san00nn KN sün asnsünmnz0üös000mEEĞNUNGİ kA 008 AGANA NURA 9A 001000 Tercüme eden : fa, a “Haberle Lİ Ta Mum söndü! Kadın erkek 25 Alevi 4 kabili tedavi diye doktorların iz- harı aczettikleri bir kaç hastayı i- yi ederek o kadar meşhur olmuş- tu ki, etibba cemiyeti müdahale etmeğe karar vermiş, onu mah- kemeye sevketmişti. Mahkeme, papası mahküm et- mişti. Papas bidayet mahkeme sinde kaybettiği davayı istinaf et: miş, orada ise, müddeiumumi ola- rak, karşısında Mösyö Klintonu bulmuştu. Pol Pot bu hâdiseyi ha- tırlıyordu; — Peki amma, dedi, papası biz- | zat siz mahküm ettirmediniz miy- di Mösyö Klinton?, — Evet, amma, Kanun sarih idi, yı tababetin memnu olduğunu siz de pek âlâ biliyorsunuz.. Mecbu- ren,. Mösyö Klinton meçburen!,, Bi- dayet mahkemesinin noktai naza” rını müdafaa etmiş, mahkümiyet tahakkuk etmişti, Papasın mahküm oluşu, onun halk nazarında daha ziyade sevilme- sinden başka bir şeye yaramadı, Ve papas eskisi gibi, yalnız daha fazla tedbir alarak, hastalarını ka- bul etmekte devam etti. , Mösyö Klinton, genç hâkime: — Şimdilik, dedi, Allaha ısmar- | Papas beni bekliyor . .Lum-| bago için harıkulâde bir ilâç bili- yormuş.. Ha... Ne de budalayım .. Affedersiniz, hep okendimden tim. O Şimdi ne yapıyorsu- Düz?. Artık meşhur oldunuz. Mah kemede yaptığınız hareket Süveyş Di elli Sİ rm me ye tarihi bir Pol Pot kederli bir tebessüm ile: 2 Müddeiumumi © bey, dedi, Yapayım diye boşuna yorul- maymız.. Tarih, benim ee ; verdiğim günden itibaren başlamış değildir. Ben, istifa etmekle ada- let ve mantık devrelerini açtığını zannedecek kadar budala bir a. 'dam da değilim. — Sırası gelmişken haber vere- | yim. Şu istifanıza sebep olan da- ne yapayım... Diplomasız icra- Sekiz güne, yani tefrikanın İ 20incisi çıktığı güne kadar i gelen cevapler içinde doğ- j'uyu bilenlerden 50 kişiye : £ hediyeler vereceğiz. Na Si Zilli zllik ELİN Müddeiumumi, her O ihtimele karşı ve bir fikir serdetmiş olmak için: — Fena bir noktai nazar değil, dedi.. us — Ben... Pol Pot hayretle sordu; — Yal. Ne yapacaksınız baka- lım!.. Kararın tashihini'mi istiye- ceksiniz?, Yoksa tastikini mi?. — Bilmiyorum. Henüz evrakı tetkik etmedim. — Allaha ısmarla | dık Mösyö Pot. Müddeiumumi merdivenleri çı- karken, Pol Pot konuşuyordu. . . . | “Martine iyi bir hâkimdir,, Fakat | | şüphesiz bu heyeti hâkime, kararı | tasdik için teşkil edilmişti. Evet Martine iyi bir hâkimdi anma, ö- tekilerin hepsi hebennaka idiler ve müddeiumumi Klinton, O yalnız tün adliyenin en geri kafalı, en hınbılı idi.. Pol, tekrar apartımana dönerek | pencereden başımı çıkardı ve ses» lendi : — Piyer!.. | Sanki onun sesini bekliyormuş .gibi, küçük bir çocuk hemen ce- vap verdi.. — Efendim?. — Buraya gel... Ve çocuk gelince: — Şu mektubu al, dedi, götür, cevabını bekle, getir.. Küçük mektubu aldı: — Yarım saate kadar gelirim, | dedi, amma, bana bir şey vadet- vada mahküm olen kadın Kari istinaf ediyor. — Pek haklı olarak.. — Dava, gelecek ayın otuzunda görülecek. o Heyeti o hâkimede Martine var, — Zeki bir hâkimdir... — Sonra Salev.. — Haniya şu pul kolleksivonu yapan?. — Evet... — Ötekiler?. — Pararis.. — Bir vilâyet gazetesine meceler yazardı, o mu?. — Eskiden yazıyormuş, bırakmış. : ea Sİ — İyi etmiş.. Aklı başka şeyler- le meşgul olmaz. — Reis de, hâkim Şvartz!. — Tanırım. Kararların tashih edilmesine hiç te taraftar (o değil- dir.. Daima mahkümiytleri ve be- raetleri tasdik eder. “Çünkü, der, bidayet hâkimlerinin aldandığını kabul edersek, istinaf hâkimleri - nin de aldanmak ihtimali olduğu- nu kabul etmek zaruretinde kalı- YIZem bil şimdi miştiniz, bir şeyler gösterecekti- niz... — Peki... Filbakika yarım saat sonra kü- sük gelmişti, Elinde bir mektup vardı. Pol Pot zarfı açtı, okudu. Hâkim Martine kendisini akşam üzeri evinde bekliyordu. Pol, kü şük Pujere: — Geç, dedi, rafına otür, Sonra bir baş ici Prem Baklan en | bir bez örttü, bir. tı ve bezi sikine A ler fırladı. Daha sonra bir deste iskambil alarak avucunda birer birer kaybetti.Ağzıdan Arşın arşın kurdelâlar çıkardı. Cep saatini mİ İsp bir havanda döğdü, bir hare. | i ketle eski şekline koydu ve niha. i yet de mutfağın kapısmı açarak içeriye, elinde bir tabakta bir pi- liç ile gelen hizmetçiye yol verdi. i Küçük Piyer, boynuna bir havlu sararken de, Pol, kütüphaneden bir lügat çıkarıp misafirinin san- dal in altına koyuverdi. r © (devami var) masanın karşı ta- | R Hâ ö mahkemeye verildi z ak : Bergamamn Kocakaya Oköyünde da ım İİ bir evde mum söndü Ayini yapılmak- . 4 : ta olduğu haber alınmış, zabıta evi 3 Deli mı, İ| basmış, kadım erkek yirmi beş kişiyi ; | bir odada sarhoş olarak yakalamış» i Akıllı mı ? £| tor. Odada dokuz şişe de rakı bulun- i Ş tur, i Okuduğunuz © vak'adaki ; EE ei Tahtacı Aleviler 4 hâkimin ne garip bir mahlük E| dendirler, Hepsi haklarında yapılan fi bad anlıyorsunuz.Bize # tahkikat evrakile birlikte adliyeye z —Bu adam dell mi, akıt. || teslim edilmişlerdir. pe Turşun köyündeki şekavet Eceabat kazasının Turşun köyün- de oturan bakkal Tatar Ahmet ağa- nın hanesine, uykuda iken pencereden dört müsellâh şahıs girmiş, uyumakta olan karı, kocayı bağlamışlardır. Şakiler Ahmet ağayı sopa ile teh- dit ederek paralarmı meydana çıkar» ması için sıkıştırmıya başlamışlardır. Ahmet ağa üzerinde bulunan (200) — Peki, müddeiumumi kim?. | lirayı şakilere vermiştir. Şakiler kadını da tehdit etmiye başlamışlar, kadın başka para olma- dığını söylemiş, şakiler kendisini döv. miye başlayınca üst katta bulunan ve beş yüz la Kıymetindeki altın ve mücevheratımı, iki kot elbise ile bir çifte tüfeği şakilere teslime mec- bur kalmış, “— bunları alıp git. | le müşteğildirler. Bu hususta lü- mişlerdir. Eceabat jandarma kumandanı ve merkez jandarma kumandan vekili Beyler vak'a mahalline giderek tah- çikata başlamışlardır. Bir kamyon kazası Malâtyaya koyun gelirip sattık- tan sonra memleketlerine dönmek ü- zere bir kamyona binen Kiyilılar ve müddeiumumilerin değil, belki bü. | Palaflar Elâzize gitmekte iken gece karanlığında yol almakta olan kam- yon devrilmiş, çaya yuvarlanmış, bir kişi ölmüş, on sekix kişi yaralanmış» tır. şoför kaçmıştır. Şoförün ehliyet. namesiz olduğu anlaşılmıştır, aran | maktadır, Yaraklar Elâziz. hastane sinene nakledilmiştir. Malatyada Türkçe Ezan Malâtyada ilk defa olarak Taş cx mide ikinci müezzin * Hafız Ebuzer Efendi tarafından türkçe ezan okun- muştur. Öteki müezzinler de türkçe ezan meskine devam etmektedirler, Adliyed: Parmak ısırma davası Çeşme başındaki kavga esnasında... Istanbul Ağır ceza mahkeme- sinde, dün çeşme başında bir kavga esnasında komşusu Sab- riye hanımın parmağını ısırdığı iddia edilen Saadet hanımın muhakemesine devam olunmuş- tur. Saadet hanım, tecavüze uğr- Yann kendisi olduğunu, bayıldı uv, baygın bulunduğu sırada dişleri kenetlendiğini, Sabriye hanımın parmağı bu aralık diş- leri arasına sıkışmış olabileceği» ni iddia ediyordu. Dün bir müdafaa şahidi din- lenilmiş, müdafan şahidi Naciye hanım, kendisinin Saadet hanımı baygın bir halde bulduğunu, sonradan sabriye hanımın par» mağını sarılı göreüğünü, çocu- gunun kendisine “ cam kesti! 5 dediğini anlamıştır. Muhakeme; başka şahitlerin —3 — ği | İe Daha düşmanla (çarpışırken, benüz İstanbul yolları kapalı iken Samihle beraber Gazi Hazretleri- nin köşküne gittik. Bizi samimi yetle kabul etti. Sohbet esnasında | ile iktifa etmek, fazla sü kit geçirmemek tarzında idi. A? karaya ilk geldiğimiz esnada k lelerimizi de getirmiş ve biti şehir içinde gayet iptidai ev! (ne ile meşgulsunuz) buyurdular, | yerleşmiştik. Samih (kitaplarımız yok. Başlıca bir şeyle meşgul değiliz.. Maarif emrinde çalışıyoruz.) dedi. Bilâhare herkes etraf bağlar” köşkler tuttu, satın aldı, O # İ görmez, rütubetli, medrese 048” Gazi Hazretleri kitaplarimızı ir gibi her oda kapısı avluyâ İstanbuldan köşklerimizden getir. | lır oda içine kadar kar, teceklerini vaat buyurdular. - Sa- mih bir münasebetle dahi Avru- pa matbuatından Türklüğe müte- allik bazı kitaplardan da bahset- mişti, O kabil kitapların celbi için de matbuat müdürlüğüne atideki tezkereyi yazdırmışlardı: Malbuat ve istihbarat müdüriyeti aliyesine Ankâra, 20 » *> 1538 “Samih Rifat Bey ile Velet Çelebi, milletin ilim ve irfanı nok- tai nazarından pek kıymetli mesa- ide bulundukları malâmu âlileri- dir. Bilhassa milletin ve bütün Türklüğün muhtaç olduğu esaslı bir Türkçe lügat vücude getirmek- zumlu gördükleri bazı kitapların Avrupadan celbi icabettiği anla - sılmıştır. Kendilerinden mezkür kitapların hemen listesini talep ve sipariş buyurmanızı rica ederim . Bu husus için sarfolunacak meba- liğ tarafımdan temin olunacaktır, efendim... Türkiye Millet Meclisi reisi Başkumandan M, Kemal İşte bu zamandan itibaren iki- miz de daha ziyade Türkçeye ça- lışmağa başladık. Ben müfredatla yani lügat toplamakla meşgul ol- dum, Samih Bey de lisanın felse- fesile uğraştı. Her sene mesaimizi artırıyorduk. Eskidenberi toplamı- ya çalıştığım halde ben henüz ge- çen sene (Türk Dili) ni bitirdim . Maamafih dil biter mi?. Ondan sonra da yani bir sene içinde bir çok kitaptan, halk dilinden, gaze- teler ve mecmualardan yüzlerce belki de bir kaç bin fiş dahi vücu- da getirdim. Durup duruyor. Kardeşim Samih de o sırf di- mağ işi, tefekkür mahsulü olan di- limizin kelimelerinin, hattâ hece- lerinin iafade ettiği mânalara ait (tasrifi huruf kanunları) adlı hac- mi küçük, fakat açtığı çığır çok büyük olan eserini neşretti. Ara- İ dan geçen seneler zarfında o risa- le münderecatını tevsi etti. Dilimizi kardeşleri olan Çağatayca Türkmence ve Azeri ile ve Uygur- i ca eski eserlerle karşılaştırdı. Dilimizin akrabası olan Macar. ca, Kalmokça, Yakutça ve saire gibi mütefavit defecede uzak o- lanlarla da muvazene etti. Daha sonraları: Türkçe, bütün dillerin anasıdır, Gibi büyük bir davayı mülâha- za etti. Bu bapta Arap, Acem dil- lerile beraber Avrupa lisanların- daki bir çok kelimeleri karşılaştır. dı. Davası gayet derindi. Burada delâil ve şevahidile yazmak ayrı- / ca bir risale vücuda getirmeğe mü- tevakkıftır, Merhum ( fitraten (O kalender meşrepti. Her şeyin iyisini bildiği ve daima iyi şeyleri aldığı halde ism., / dim. İstanbuldan taşraya 4 | mızda da artık mükellef bire” İ idik, Hava ve heves girer mahalle - evlerinden bizar hallicesini tutup herkes vagazi, elektrik, su ve sair n levazım teşkilâtını havi ettiğim hanelerde erkân min “ ay sazı ışığında çal” | M2 a L Acilen şunu söyliyeyim ki tasarruftan ve ya parasızlı i yapmazdı. Ben ne aldımsa o d lırdı, belki de fazla alırdı. gerçi ben Konyada ve İstanbu ki hanelerimi satarak kendime ! köşk, hane tedarik ettimse de i remaneti bir çok meb'uslara w vade ile Yeni şehirde evler er Hâlâ hepimiz ödemekteyiz. Bu dediğim gibi mevcut ile kan dip fikrini, hayatını ancak meşguliyete hasrederdi. Yoksa hanesinde masrafı f lerden çok ve bol idi: © Başında) | aile de bizlerden kalabalıktf” Hattâ şehirde tuttuğu haneni; ” reti bir çok köşklerin, “yeni &W | rin ücretinden fazla idi. * kendisinin Çamlıcada köşkü makla yazın oraya gider, An daki hane de gene uhtesinde rur idi. iç Bittabi muntazam kira veriri | Ve bu hanede de ailesinden bi || Jarı kalırdı. Samihi bilmiyenlği | bu haller ne kadar garip gelir, kat onca yegâne umde; Yeni j mesele çıkmasın, kendisinin Hi gündüzlü iştiğalâtı halel bull Samihin iştigalâtından ba derken belki bazı ilim adami kendi meşguliyetini düşünür, w sa olsa benimkinden biraz ziy dir) der. Evet.. Ben de — tah 1 kalmadığım halde gençliğimi raya çıkarırsam tam yarım danberi geceli gündüzlü boş >. mam, ya okur, ya yazarım.. F#” Semihin meşguliyeti' kemi ziyade keyfiyettedir. Biz de gençliğimiz de ilmi guliyetle sabahladığımız du, Hemen kırk yaşıma kads” ceyi gündüzü bilmezdim. gerek Samih, le: ii e hava ve beyan, hileli gibiyiz” Belki o benimle görüşmezden vel biraz havasile me tur, Fakat ben bildim bileli günlerce ömrünü bomboş 19. ettiği vaki değildir. Olsa benb., ileri ok si dik, . (Samihin mesguliyeti ni e dadır) diye merk ediyor” arzedeyim.. yi Velet Çelebi

Bu sayıdan diğer sayfalar: