ine imami e a. e m nd * ve başında... i Sayıfa'8 (Aşk Arayan Adam Muharriri : Pitigrilli Tercüme eden : fa, —1) — Azizim, mes'udum. Saadet nedir biliyor musun?. — Müddeti mütehavvil bir tek kini binefsihi! Anlat bakalım. Kör yatağ tmıştı. Pol 1 i ör yatağına yatış. Pol urun 5 Teli mi, uzun anlatlı, Arasıra soruyordu: — Uyuyor musun?. — Hayır, uyumuyorum... Anlat. ; — O halde dinle.. Bir cambaz- banedeyim.. Bundan elli sene ev- velki n , bugün de öyle olan | ir cambazhanede.. Bi çocuk gibi sevindim ve alkışladım bütün numaraları.. Nelerde neler anlatmakla biter şeyler değil., Sor ra, sonrası kafamda, bir beyaz tü perde arkasından görünüyor gib müphem. kapıyarak düşünecek olsam, gözümün önüne | p de yürüyen, çemberler i- çirden siçriyan, bisikletler de pe- rende atan cambazlar hep birden geliyor, kulaklarıma muzrka ve| tirampete sesleri do) Bir ta- raften bir fil, bir 5 d leri ile bir demir mal rak tavana doğru yükss'en bir j2- pon cambazı. Başında silindir bir sapka ile ilerliyen ve önüne gele- | ne sebepsiz tokatlar atan bir pal yaço.. Uyuyor musun?. — Hayır. Anlat.. ,, 77 Sonra o.. Bu sefer harıkulâ- de güzel bir süvari elbisesi, par- ak çizmeler, siyah bir tayör ile Gözlerimi ip üz — Altın sarısı saçlarını meyda» ma çıkaracak bir vazıyette yana a- tılmış biz sapka ile değil mi?. Hep böyledir zaten,. Anlat. — Gayet iyi bir biniçi.. Altın- daki st Offenbah'ın bir bestesi ile bemahenk olarak.. Hoffmann hi - hikâyelerini biliyor musun?. Bü- yük anrem, ben küçükken piyano- da çalardı, ,, — Ben büyük annemi tanıma: rm. — Bunların besteleri harıkulâ- de güzeldir.. Meselâ bak ii sece, ey aşk gecesi, sermest oluşla rımıza gülümse!,,, — Sonra?, — Sonra, oyun bitince locasına koştum.. Her halde komik © idim galiba.. Bana güldüğünü h b atırlı - yoru Sonra, arkamı inin) . Bir hizmetci kız elbisesi. ni değişlirmesine yardım ediyor . du. Pudra kutuları, dudak boyala» rı, atılmış elbiseler, kamçılar ara sma dine ve metafizike öt kitap. lar buldum. Bir duvarda © filozof. ların, bir duvarda da palyaçoların 'resimleri vardı. Bunların kimlerin resimleri olduğunu sordum. An. lattı: “Şunlar, dedi, bir palyaço o- lan Schelling'i istisna edersek fi. lozoflar ve sunlar da, bir filozof olan Charlet müstesna - palyaço « lar,, Brovnizr ismini taşıyan has- tci bir köpek bana hav- k hezaketini gösterdi. Orta kolonya, çiçek, kadın ve ahır kokusu vardı. Uyuyor musun? — Hayır, Anlat. kusu vardı,, dedin?. — Gece yarısı olmuştu. Mon- parnasa gittik, içtik, dansettik . . . İki saat mi, üç saat mi bilmiyo - ruri,. Sonra onu otomobille evine | götürdüm.. Otomobil bana çok! hızlı gidiyor gibi geldi.. Başını o- '" muzuma dayamıştı. Bana, büyük annem gibi Hoffmann'ın şiirlerini okuyordu... Pol Pot sustu. Etrafına bakın- “Bir ahır kos | el "a i Bu Hâkim Akıllı mi? i , Okuduğunuz < vak'adaki ; j hâkimin ne garip bir mahlük £ * olduğunu anhıyorsi .B ğ bildiriniz : Vi lapa — Bu adam deli mi, akıl“ 2 im? - On güne, yani tefrikanın 20incisi çıktığı güne kadar alg Yy Li e yu bilenlerden 50 kişi hediyeler vereceğiz. simler.. Bazı hayvanlar karanlık- larda yaşamağa alışık oldukları i- çin renksizdir. Körün evindeki eş ya da öyle idi. Kendilerins bakıl- mıya bakılmıya : renklerini kay - betmişlerdi. Levi sordu: — Ey sonra?” — Sonrası. Gidiyorum. Çünkü gündüz oldu.. — Benim için daima gece.. Levi genç arkadâşmı kapıya kadar teşyi etti. ” » ” — Bugün hava pek güzel. Pol Pot dönüp baktı.. — Oooo. Sizmisiniz Mösyö Klinton., Genç hâkim buadamın elini sıktı, ve sordu: — Müddei umumi beyin bizim aparlımanın merdivenlerinde işi ne? Klinton tubaf tuhaf. güldü. — Bize mi geliyordunuz? — Hayır, lumbago. hastalığına tutuldum, mösyö Kassu'ya gidiyo- rum, amma sakın kimseye söyle - meyiniz rica ederim, duyarlarsa fena olur. Pol Pot gülümsedi: — Evet, vakıa lumbagosu olân bir insan yarışa girerse kazana - mâz amma, bu bir derece daha terfi ederek temyiz mahkemesi müddelumumisi olmanıza mâni olmaz.. » Mösyö Klinton şapkasını çıka- rarak, boyalı saçlarından süzülen kirli terleri sildi. | Pol, bu hiç bir mâna ifade etmiyen yüzü seyre » | diyordu. Bu müddeiumuminin ha- kikaten mânasız bir yüzü vardı. . Haniya nerede ise, insan, diz ka- Pağını açıp üstüne bir gözlük koy- s2 Mösyö Kliaton'un © yüzünden daha ifadeli bir çehre elde etmiş olurdu. >> Bütün. Paris doktorlarını sezdim, en mütehassıslara müra- <aat eitim, fayda etmed:.. Elek trik masajları mr dersiniz, “Xx, şu atımı dersiniz, neler yapmadım? | Ne kadar su şehirleri vezsa, he, sine gittim Bir türlü, iyileşene d ü iyileşeme- — Ya simdi? Müddeiumumi rak: — Sizin üstünüzdeki "katta, del di, papas Kassu isimli biri amli yor.. — Evet, biliyorum.. » sesini. alçalta (Devamı var) 4104 AN 0 FA ENA 00 BG a yüne, Kumarda cürmü meşhut Kasımpaşada Bilâl kaptanın gemisinde tayfa Tabir bahriye caddesinde Hüsamettinin kahve- Meml 211 Kümumueyvel 132. ceket Hab erleri Tİ Üvesenenenmmen esma e80u84nm004508 00080000 5004010800044 mama KUBA Br 004 MEü0n e0 laman bp ba PUANA inna nane se eee Bür Maden ocaklarımızda Vaziyet günden gün | e fenalaşıyor, hükü- | metimizin alâkadar olması lâzımdır Zonguldak, 3 (Hususi) — Bü! tün ümitlerin kendisinde toplan » | dığı Zonguldak havzasında gün geçtikçe işsizlik mütemadiyen art- makta ve bu yüzden birçok ailele- | rin maruz kaldıkları müzayeka da maalesef ilerlemektedir. Burada yaşıyan insanların yüzde doksanı ! maden ocaklarının daimi ve mun» tazam faaliyetlerine bağlı olduğun dan tıpkı Avrupa ve Amerika sa- ayi memleketlerinde olduğu gibi bizde de bazı maden ocaklarının durmasile husule: gelen işsizliğin baş göstermesi bir çoklarının bü * yük: sefaletle karşılaşmasından başka bir netice ile nihayet bulmi- yacaktır. Bu vaziyetin - şimdiden | umumi piyasayı ehemmiyetli suret te sarsacak kadar vâsi olmadığı aşikâr ise de sefaletle pençeleşen- lerin, işsiz kalanların veya pey * derpey kalacakların miktarı az dahi olsa günden güne vüs'at pey» da etmesi ihtimaline binaen lâzım gelen ve mümkün olabilen iktısa- di tedabirin alınması memleket ve milletin menafii umumiyesini çok alâkadar eder, Zonguldak havza» sında bugün yüksek sermayeli şir- ketler haricinde muntazam faali- yet ve tediyat da yok dersem bü- yük bir-dert ve hakikati söylemiş olurum. Derme çatma küçük ma dencilerin ve bir iki ecnebi şir - ketinin piyasada isimleri bile yok | gibidir. Böyle aradan çıkmış veya | sıkmak üzere bulunan müessese » ler ameleye, tüccara ve devlete gırtlaklarına kadar borçludurlar. Bu ocaklarda aylarca, hatta yıllar- ca çalışıp da istihkaklarını alamı» yan zavallı amele ve memurların meydanda olan çok düşkün vazi- ! yetleri yürekler ürpertecek “kadar hazin ve acıdır. Diyeceksiniz ki aylarca pâra a- lınmıyan madenlerde amele niçin | çalışıyor? Ne yapsın? Başka yerde iş bulamıyan ve yahut kendi mev» | kiinde yüksek sermayeli imtiyaz » | k şirketi olmıyan yerli mıntaka halkı bilmecburiye madenci ve ya- hut küçük ve hiç sermayesiz bir keseci tarafından işletilen ocak- larda hayatını kazanmak maksa -| dile didinmek ıstırarında kalıyor» | sa da bunlardan da para alamı - yarak perişan oluyor. İ Meselâ, bundan yedi sekiz sene ! evvel günde bin ton kadar maden kömürü yapan Zonguldağın iki | kilometre şarkında ve sahilde Ki: ! limli madenlerinde bugün bay - kuşlar ötüyor. Belki burada bir sual hatırımıza gelecek. Acaba kömür damarları mı bitti? Hayır, re münasebet, Asri tesisata sahip sermayedar bir şirket tarafın dan imalâta başlanıldığı takdirde eyvelki miktarın birkaç misline iblâğı için hiçbir mâni olmadığını en adamları söylüyorlar. Maatte- essüf Kilimlide imtiyazlı ve faal bir şirket bulunmadığından ve E- reğli şirketi oradaki muntazam faaliyetini birkaç sene evvel ter- kettiğinden bugünkü durgun ve fe ci vâziyeti meydana geldi. Kilim- lide velev küçük mikyasta da ol- s& beş altı sensdenberi esbak ma» den müdürü mühendis Naci bey tarafından 226 numaralı Babana | (1300 amele çalıştıran Yaptığım tahkikata. nâzarân| bir iki gün evvel bu öcak ta tatili faaliyet ederek orada çalışan ame leler de boşta kaldı. Birkaç ame- İenin tamiratı mütemadiye ve ha- zırlık işlerile uğraşarak müsait bir damar buldukları takdirde yeni - den eskisi gibi faaliyete girişecek- leri de söylenmekte ise de şimdi- lik bu kuru lâflar aç kalacak boş | mideleri dolduracak kudrete de! ğil Bundan başka Kilimlide bir de çok zengin damarlı Mülâzım bey ocakları vardır ki bu da sermaye - siz bir keseci tarafından çalıştı - rılarak yevmiye beş on ton kömür istihsal ediliyorsa da burada da a- mele muntazam para alamiyor. Keseci amele çok borçludur. Gün. delik mesai müddetinin kanunen sekiz saat olmasına nazaran bu kesecideki ameleler ancak birer yevmiye mukabilinde her gün dör der saat fazlasile 12 şer saat çalı» şıyorlar. Buna rağmen zavallı a- mele aylardanberi istihkakları - nı da alamıyarak sefalette bulu - nuyorlar, Yukarda da işaret ettiğim gibi bundan evvel günde bin ton kö - mür istihsal edip ve bu bin tonu çıkarmak için de mutlaka en azı Kilimlinin çok zengin maden ocakları beş al- İtı senedenbeeri tedrici bir surette aydan aya günden güne dura du- ra en nihayet büsbütün durdu, O- radaki maden idaresi de masari * fatını çıkaramıyarak devletin za - rarını mucip oldu. Bu zarara maruz olan en ziya - de Kilimli ahalisidir. Kilimli hal - kından birçoklarile görüştüm, ge- çim vaziyetlerinin çok feci oldu - ğunu yana yakıla anlatıyorlar, Ki- İimli oldukça küçük bir kasaba olmakla beraber geçen seneye ka» dar köy olarak idare edilirken ge- çen senedenberi nahiye merkeezi yapılmıştır. o Kilimlinin mevki, manzara ve havası çok güzeldir. Şimdiki çalışkan nahiye müdürü İzzettin Bey bütün varlığı ile na- hiye merkezini imar etmek arzu * sunda ise de halen hiçbir iktisadi faaliyet eseri olmıyan bir nahiye hangi menba ve imkânlardan isti- fade edilerek ocanlandırılabilsin. Halbuki Kilimli madenleri ada - makıllı işletildiği takdirde bir çok ? kazalarımızın fevkinde umran ve irfan faaliyetine pek az zaman zarfında mazhar olması için hiç bir mâni mevcut değildir. Sinesin- de kara elmas yatan buranın is- tikbali ne zaman olsa parlıyacak: tr. Fakat gönül istiyor ki bugün- kü nesil de bu tabii s#ervetlerden istifade etsin. Bugün Kilimlide (Gelik) (Üzülmez) ve Kozlu o - cakları kadar olsun faaliyete sev - ketmek hükümetimizin yüksek him metine bağlıdır. Yani Kilimli hu- dutları dahilindeki bütün ocaklar imtiyazlı ve faal bir şirkete. veya hükümete devredilmedikçe zaval lı Kilimli kendisini ölüm yatağın- dan kurtaramıyacaktır. Ilyas Rami Bursa Halkevinde Bursa Halkevi kadın ve er- de ocağının imalâtı elli tondan dı. Bir köşede sun'i çiçekler var - dı. Duvarlarda, solmuş renkli re- sinde kumar oynarken cürmü meşhut halinde yakalanmıştır. yüz tona kadar kömür çıkarılmak suretile devam ediyordu. : kekler; için ayrı ayrı musiki dershaneleri açmıya karar ver- miştir. İzmirde Museviler Beneberil adını da değiştirecekler İzmirde Musevilerin Türlü konuşmaları, Fransızcayı ve İl rani dilini birakmaları yo! faaliyete geçen Musevi müs€ ö verleri Sulh ve teavün cemi namında bir cemiyet de esi etmişlerdir. Bu cemiyet ile Be neberit cemiyeti idare heye rinin tensibiyle Musevileri Tür çe konuşmıya töşvik etme Fransızca; ibranice görüşmekt meneylemek Üzere bir teşel vücuda getirilmiştir. Izmir Yilâyeti (Sulh ve teavö” cemiyeti) isminin siyasi bir Li naya delâlet ektiğini nazarı dik” kate alarak bünun tebdilini # kadarlâra bildirmiştir. (Sulh © teavün cemiyeti) nin- ismi (19 dım ve kardeşlik cemiyeti) "* kalbedilmiştir. (Beneberit) cemiyetine gelini İ Türklükle hiç alâkad bu ismin de: Tütkçel, ni İzmir gareteleri yasiyor. i Izmirde yeni bir cami yaptırılacaf İzmirde Alsancak mahalli balkı, maballelerinde bir cağ yapılmasını istemişler, C, H. Izmir vilâyet teşkilâtı reisi cim Muhittin Bey Evkaf u müdürü Rüştü Beyin İzmifö! bulunduğu sırada kendisiyle * mas ederek bu arzunun yerif” getirilmesini temin etmiştir. K/ rarlaştirılan: şekle göre Evli idaresi Alsancak mahallesi güzel bir cami yapbıracaktır, # Halk da Evkaf idaresinin © receği plân dahilinde yanında bir imam evi yâ caktır. Izmirde hal Izmirde mezarlık başı inde Evkaf idaresine ait üstüne Evkafça büyük ve bir bal yapi Izmir belf | diyesiyle Evkaf idaresi arasın kararlaştırılmıştır. 35 bin nüfuslu bif, kazada doktor yok Alucra husus! muhabitimizden: Her sene olduğu gibi bu de kiş şiddetle hüküm sürmü soğuk algınlıkları ve daha bii mübhlik hastalıklar baş mektedir. Buna rağmen 35 yi | nüfuslu kazamız da doktor yi tur. Her sene hayvan hastalıklif” na karşı meşkür faaliyetler tedbirler göstererek baytar” iii eren büy ie nenlerimizin bu hayati i meselesi etrafında da ehem8” yetli gözcülüklerini isteriz. .Mümta# Irmakta boğula” bir ihtiyar Bartın, 10 (Hususi) — Ora yeri köprüsünde bir kaza ol 60 yaşında bir adam ağı içe olan korkuluktan ırmağa si rek boğulmuştur. Boğulan vallı, fırıncı Mestan ağadır. j Mestan ağa, kaza 4“ ey yatsı vakti, Hacı Hatip bert Mustafa isminde isivle bsi ber Orduyerine alacak ii için gitmişler ve orada pe : kaldik. sonia “öne dönü letdir. Karanlık — iyice ? için iki arkadaş, tamir edilme, te olan köprüden ihtiya al miğe başlamışlardır. Fa Si y taraf korkuluklarını tutara > ei rüyen ihtiyar Mestan ağa 4x” birdenbire boşa gitmiş ve daşının yardımına vakit k p dan ırmağa yuvarlanmış kay” J muştur. ;