Alba sözlerine devam etti: Yi hatırladıktan ve dirilttikten son a <n şiddetli zamanında aşkımı öldürmek © mecburiyetindeyiz.. Bribirimize söylenecek başka sö” n önünde gene lâkayt bir Sdiz! Hareketimizden evvel sa- Pa galerilerinde herkesle oldu- &ibi sizinle de resmen vedala- ve gideceksiniz! Halbuki ben., Vaktile sevgisi İk ayatımı aydınlatan adamın ben j le utırapla kalbimin kanadı. duyarak sizin gittiğinizi gö - Vİ Peceğim, ” ü Alba susmuştu; elinde oynadı- yi Si bir Şöp parçasını kırdı. Sinirli lan belli etmemek için, ay» € ya baktı, sonra biç lüzumu is ken pudra sürmiye başlamıştı. Ora ilâve etti: > Ayrıldığmızın farkına vara- saklar, kalabalığa karışalım! Robertsin kaşlar; (o birdenbire dı. Fakat bakışında evvelki İlikten eser yoktu. Kalkmıya ge lanan Albayı bir işaretle dur- du, öğe Hayır, her şeyi daha biribi- ii yi Z ie ne imiz, söylemedik; durumuz! »— Fakat, Edi... yemek zamanı herkes masaya oturduktan Yonra ikimizin beraber mey 5 iz ız garip olmaz mı?.. ekini li / fakap Imiyorum O zannetmeyin; , 7 Evet, hakkınız var; mika. karşı ve bilhassa Nikolsona: i Robertsin bu son sözü Albayı rete düşürmüştü; i— Nikolson mu? Biribirimizle “huşmak için Nikolsondan izin “almamız lâzım? * Binbaşı ayağa kalktı. — Bunlarin hepsini sonra izah erim. Alba, bu akşömmuhak. “ak baloda biribirimizi görmeli » ew Benim de size söyliyecek i im var, >— Peki, akşam © yemeğinden bir fırsatını buluruz. yıyturduğu yerden kalkmasına aye etmesi için iki kolunu Ro- ağ doğru uzattı. Çevik bir ha- dye öyle bir sıçrdas ki az kal- disini zaptetmeseydi zabi - kolları arasına düşecekti! rts, Albanın ellerini bir Bi, saniye ayuçları içinde tuttu, Yi, lerine bakıştılar.. Biribirle « A Sözlerinde, kalplerindeki mu Yel 3Y: halletmiye çalıştılar, Ey- ağar, başını çevirdi, ve tı; İstemiye ellerini bırak » Muha bu akşam.. Bu akşam sizinle konuşmalıyım. XX Yarda Kenarında ikindi çayı igili vi Masaların birinde jeneral yane prens dö Zorrenle ayy Stokese tabloların adedini ted, ordu. Mibrace diğer bir kö - dp, leydi (Hurbing) ve markiz Dohlpur civarında son nasıl vurduğunu anla- Bağ Biraz ötede de Roberts, Timan © ve Nikolson konu: yede Priman masadan bir a- alandı. Roberts arka- a avdan bahsediyordu: ii Azizim, tüfeğimin namlusu Büz ifstayiz çe: | Maurice de Kobra'nın Son Romanı: 49 Vürkçeye çeviren Fahamettim Arvay — Netice. İştö bu acıklı mazi- yım, müthiş bir keklik sürüsü! ha kalmamıştır Biribirimizi | ni dinliyorum. tavırla selâmlamıya devam ede- | Park tarafına doğru gidelim. İl l den uzaklaşmasını görerek, tees- | Yung, Frimana “Roberts nereye f lek. mihraceye karşı pek doğru | MA > Keb'telâkki etmişsin, görüyorum. 0! İ galesle aramda samimiliğe, hususi VAKIT > Askeri ve mülki i TEKAÜT Kanunu nasıl tadil edildi ? Askeri ve mülki tekaüt kanu- nunun 53 üncü maddesine dair kanun vilâyete tebliğ edilmiş vi - lâyetten de malmüdürlüklerine bil dirmiştir. Buna nazaran alelitlak ağır hapis cezasile veyahut ( hırsızlık, emniyeti suiistimal, (sahtekârlık, dolandırıcılık, o yalan yere şeha - det, yalan yere yemin, cürüm tas- nü, iftira, irtikâp, irtişa ve ihtilâs | suçlarının birinden dolayı altı ay j veya daha ziyade hapis cezasile kayboldu?,, diye soruyordu. Fri -| veya asgari haddi bir seneden a -| man da Roberts mi? Biraz evvel | şağı olmamak üzere mükerrer ha- | fundalığın arkasında madam dö| pis cezalarını müstelzim suçlarla | Nogalesle hararetli bir muhavere- | mahküm olan memur veya müteka ye daldıklarını gördüm!,, diye ce- | itlerin tekaüt hak ve maaşları sa- vap verdi, Frimanın sözleri doğru | kıt olacaklır. mu diye sana soruyorum. Bunlardan on beş seneden faz- — Hem evet, hem hayır... “Ha- | la hizmeti ola: memurun bu ka - raretli bir muhavere,, “Fundalık | nun mucibince isabet edecek ma- arkasında,, sözleri madam dö No- | aşıma ve mütekaitlerin muhasses maaşlatina (nazaran yetimlerine cezalarının icrası müddetince ma- aş verilir, Cezalarının bitmesinde ateş gibi kızmıştı; bir de ne baka- Nikolson sözünü kesti: — Edi... Sizinle hususi surette görüşmek istiyorum. — Pek âlâ... Söyle, Fredi.. Se- — Hayır, burada olmaz... Kalktılar. Tarasada oturan da- vetlilerden epeyce uzaklaştıkları zaman, Nikolson birdenbire dur - du: — Edi... Yemekten evvel bir muhavere duydum, hayret sim. | liğe işaret ediyor; bu kat'iyyen doğru değil! Tesndüfen yan yana düşmüş - tük, beraber avlanıyorduk. Tüfe- ğine bir arıza olmuştu. Onu tamir | ederken birkaç dakika konuştuk. | bu maaşlar kesilip vefetlarında gene yetimlerine tahsis olunacak- tır. Türk vatandaşlığını terkeden İşte mesele bundan ibaret! i veya vatandaşlıktan iskat olunan- Nikolsonun sükütu pek hayra | ların kezalik tekaütlük hakları sa- alâmet değildi. Roberts (tekrar | Kit olur ve bunlar mütekait iseler söze başladı: maaşları kesilir. Ancak bunların — Peki ama Fredi.. Senin bu | /ürkiyede kalan ve Türk vatan - teessürünü anlıyamıyorum. Arka- daşlığını muhafaza eden maaşa daşların o sözlerini sen pek cid- | müstahak yetimlerinden nafaka- i seni bu kadar alâkadar etmesin - kadınla birkaç söz o konuşmamın deki hikmeti anlıyamıyorum. — Fakat... Onunla hiç maziden bahsetnemiş olmanıza imkân yok | tur. Bilhassa yalnız kaldığınıza gö- re her halde biribirinize bir sey - ler söylemissinizdir! | — Aramızda gecen sözleri sa- na tekrar edeceğim. Tasavvür et! tiğin kadar feci şeyler değil.. İşte aynen şunları konuştuk: “— Ey, Alba... Kalp nasıl? “— Tamamen durgun. “— Hayat bu değil mi?.. İnsan sevişir, sonra biribirini unutur, işlerin “— Ve hiç de. biribirine düş- man olmaz. “.- Ve hiç de olunmaz!,, Bunları konuştuk. Sonra prens dö Zorenin metresi “olmadığına dair beni iknaa çalıştı. Tabii bir kelimesine bile inanmadım. O a- ralık tüfenginin tamiri bitti; geri verdim, mes'ut olmasını temenni ettim. İşte bizim hararetli konuş - mamız bu! (Devamı var) A 04 0 A NM 0 Bir Türk dostu Bulgar Teessürle haber aldığımıza gö- re Türk dostu olarak tanınmış olan Bulgaristanda (demokrat fırkasının meclis grupu reisi G, Ivan Simyonof ölmüştür. Gospotin Simyonof Bulgar baş- vekili M, Muşanolun Ankara seyahatinde kendisine refakat edenler meyanında bulunmuştur. Kendisi Türk - Bulgar dostlu- ğunun samimi taraftarı olduğu gibi Bulgaristanında kiymetli ricalinden olması itibarile ölümü bir ziyadır. lala Uğeüi Yeüsd SY ya muhtaç oldukları sabit bulunan tatbik olunacaktır. Ayni kanuna ilâve edilen se »- kizinci muvakkat maddeye göre de divanı âli veya istiklâl mahke- meleri tarafından bu kanunun mr'iyeti tarihine kadar vecahen! veya gıyaben her hangi bir suçtan | dolayı mahküm olanların, mahkü- | miyet hadlerine bakılmaksızın te- kaüt ve yetim maaşları (O heklarr bu maddenin mer'İyeti tarihinden itibaren iade edilmiştir. Ancak 16 nisan 1340 tarih ve 487 numaralı Kanunun üçüncü maddesinde işa - ret edilenler bu hükümden istifade edemiyeceklerdir. Bulgaristanda yeni | matbuat kânunu yapılıyor Bulgaristanda yeni hazırlanan mâtbuat kanunu İâyihası meclisi meb'usana verilmiştir. Hu husus. ta çiftçi parlamepto grupu reisi Göspodin Istefan Daskalof ati. deki beyanatta bulunmuştur: — Yeni matbuat kanunu lâyi- | hası üzerinde birçok tadilât ya- pılacaktır. Fakat, şahsiyeti, gile ve dini koruyacak maddeler mu- bafaza (edilecektir. & Herhalde milli blok hükümeti serbest fi- kirleri kıracak ve matbuatın ağ- zipa kilit vuracak bir kanun meydana getirmiyecektir. ———— Kopya kâğıdımı, Cigara kağıdı mı? Adliyedeki ihtisas mahkemesi, dün üzerinde cıgara kâğıdı yap- mağa mahsus kopya kâğıdı bu- lunan İzmitli Abdullah çavuşun mubakemesini görmüş, neticede | maznunu Altı ay hapse ve para cezasına mahkum etmiştir. Ken- disi, hemen tevkif olunmuştur. ii dü Milli Roman Doktor Vud evine döndüğü zaman hayli düşünceliydi. Fikir- lerine müracaat ettiği zevat sad- ra şifa verecek'bir şey söyleme- mişler, eldeki nizamnameye göre <4) müdürlük salâbiyetlerinizi kulla- | nabilirsiniz, demişlerdi. Evet, kolecin müdürü sıfatiyle bu talebeyi kovabilirdi. Fakat bu cezanın gerek diğer talebe arasında, gerek dişarıda uyandı- racağı akisleri de hesaba kat- mak lâzımdı. : Böyle eli boş olarak ko'ece döner dönmez, ayağının tozu ile, o akılsız Fransızca muallimi- nin sözlerini de dinlemiş, aynca sinirlermişti. Dertleşmek ve mümkünse bir karar bazırlıyabilmek için ikinci müdürü telefonla aradı: — Halo, Profesör Allen? — Yes, — Vud konuşuyor. Oo, doktor Vud geldiniz mi? — Evet, tahminen on, on beş dakika evvel, Bana kadar uğrr yabilir misiniz? Yanımzda kimse var ro? — Evet, Turanla konuşuyor- dum. — O halde bir dakika oda buraya gelsin. Doktor Vud Turandan talebe- nin vaziyeti hakkında malümat almak istiyordu. Turan sabahtanberi geçen ha- diseleri anlattı. Kendisile herfi» kir olanlar maalesef onbeş, yirmi kişi kadardı, Birçok ta korkaklar vardı, Fakat tabii mektep” ida- resi ceza verince: bunlarda ka» zanılacaktı, Şimdilik Rızanm ar- kadaşları gemi azıya almış gö: rünüyorlardı; Rızaya verilecek herhangi bir cezayı derhal pro- testo edeceklerini söylüyorlar ve mütemadiyen diğer talebeyi teş- vik ediyorlardı. Sadık Turan onlarla yaptığı mücadeleleri gururla anlattı, Doktor Vud onun omuzunu ok- şiyarak ağır başlı bir vaiz gibi: — Mükâfat göreceksiniz. Dedi ve g tmesi için izin verdi. Sonra Mister Allenle uzun uza- dıya kontştular, çıkılacak kapı- ları araştırdılar. Ertesi sabah Doktor Vudun en çok sinirlendiği şey o'muştu, Bütün gazeteler hadiseyi mevzu bahsederek Ko'cc © aleyhin de ateş püskürüyordu. Doktor Vud- la Mister Allen Mis Rozalindi karşılanma alarak her gazetede yazılan şeyleri herfi harfine ter- cüme ettirdiler, - Asıl iş şimdi çatallaşmıştı; Kolecin istikbali de mevzuu bahis olabilirdi. Beşler meclisinde esefle, hus- ranla» meseleyi ört bas etmek katarı verildi. Doktor Vud o gün mubterem misafir Mister C'msonu vapura bindirdikten sonra resmi maka- mata koşlu. Onlarda işi büyüt- miye taraftar görünmüyorlardı. Tali Kolece bir daha yaver ol du. Hadise bir (suu tefehhüm Yazan: Necmettin Halil tarzımız aleyhindeki cereyanlar maalesef halâ bakidir. Maamafi ! bütün bu müşkülâla rağmen va- zifemizi sadakatle yapmakta de- vam ettiğimizden ve pi er den e olabilirsiniz. Koleci- mizde coğru yola girmiş birçok genç mevcut olduğunu size tek- rar tebşir ederim. Er geç Alla- hın arzusu yerini bulacaktır. Bugünkü şerait içinde burada- ki faaliyetimizi isimsiz yapmak zârureti vardır.,, * Ertesi gün bu mektupla be- raber postaya verilen ve ikinci müdür Misler Allenin elinden ve bürosundan çıkmış olan se- nelik rapor da şöyle başliyordu: “Biz talebemizin Hazreti Isayı nümune ittihaz ederek onun sembolü olan sevgi ve ismet vasıflariyle bayata atılmalarını arzu ederiz: Bizim tahsil ve terbiyemizin gayasi, onları ruhan, fikren ve bedenen bu yolda hazırlamaktır. Onların başkalarına karşı olan mes'uliyetlerini tanimalarını ve bilhassa muallim oldukları za- man nüfuzları altında bulunan talebeye edindikleri fikirleri aşı- lamalarını isteriz.” Raporun alt tarafı bu gaye- lere vermek için talebe üzerin- de nasıl çalışıl hakkındaki tafsilâtı ihtiva pr al xXx Senenin sonu gelmişti. imti- hanlar başlarken o gürültülü ha- disenin üzerinden iki hafta geç- miş bulunuyordu. Turanın, muvaffak olacağından ve muvaffakıyetinin yalnız Ko- lecden mezun olmakla kalmıya- cağmdan artık şüphesi yoktu. Kendi memleketine ait pek çok şeyleri feda etmek babasına, ev- i velâ Amerikaya gitmek hulyasını vuku bulmuş olduğu) tebliğile | kapatıldı. Doktor Vud, müessesenin em- niyeti namına, Rızaya ceza ver» | mekten vaz geçli ve o gece A- merikadaki umumi merkeze yaz- dığı bir mektupta ercümle dedi kiz “ “... Burada umumi faaliyet ve nihayet vadini kazanmıştı. Doktor Vud ilk imtihan günü sabahı onu çağırarak kendisi için Amerikaya yazdığını ve muvafık cevap alır almaz haber verece- ğini müjdeledi. Turan o şevkle imtihanlara girdi ve muvaffak oldu. Kolec için pek güzel bir pro- paganda vesilesi teşkil eden ve birçok davetliler karşısında ya- pılması mutat olan diploma tev- zii merasiminden o sene vazge- çildi. Mezün olan talebeye diploma- ları verilirken Fransızca mualli- mi Mösyö Roje de feshedilen konturalını eline almıştı, (Devamı var) 40010008000010b400101809 0800108 0400408 11 0 000080 0010 00000 iki tercümandan şikâyet iki tercümanın şehre gelen bir kaç seyyahtan fazla para aldık- j ları belediyeye şikâyet edilmiş- tir. Belediye bu mesele hakkın- da tahkikata başlamıştır. Eğer tercümanların fazla para aldık- ları sabit olursa şiddetle ceza- landırılacaklardır. ——ae——— Bakırköyün hayvan hırsızları Ba kırköy ve civarında hayvan hırsızlığı yapmakla maznun olan beş kişinin mu hakemesi, İstanbul ikinci ceza mabkemesinde dün bithilmiş, baklarında karar ve- rilmiştir. Bunlardan Rıza üç se- ne on bir aya, Ekrem iki sene dokuz aya, Mükerrem üç sene bir aya, Hüseyin üç sene dokuz aya, Ali üç sene dokuz aya mahküm olmuştur. 29 Gine