Sayıfa 6 —3 Samih kardeşimle tanıştığımız esnada gençler edebiyatta iki büyük cereyana tabi idi. Birinin alemdarı Ekrem Bey merhum idi. Sultani ve Mülkiye mekteplerin- deki talebeleri ona tabi idi. Onlar garp edebiyatını nümune ittihaz e- diyorlardı.. Bilâhare (Tevfik Fik- ret) yetişerek (Servetifünun ede- İz biyatı) nam: altında müstakil bir çığırdan gittiler. Diğerlerinin pişüvası muallim Na arkadaş- | Bu va- ci idi. Bu da tale i larını etrafına toplamıştı dinin salikleri İstanbulda ve taş. | rada coktu. Naci m. erhum da | edebi risale ne ci sreder, arkadasları da başka baska mecmua ar çıka i a ka rırlardı. Malümdur muallim Naci de üc lisan edebiyatile mes gul olur, Arapç ki Acemceden | Ben Naci merl ımdan, manlı ediplerinden meselâ ca, azerice, tatarca v beyit, bir ibare, bi Galiba bunları hiç işitmemiş, gör- | memşti l sair çağtay sairece bir z işitmedim. | Fakat muallim Naci merhum; edebiyatta meselâ son Osmanlı şa- | irleri Ragip, Haşmet, Beliğ, Fıt- nat, Vasif ve saire gibi mücerret bir mukallit değildi. o Lisanı çok güzelleştirmiş, oldukca açık yaz - mış, biraz da garp cesnisi vermiş- ti. Samih Rifat, Andelip, Müste- | cabi zade İsmet ve emsali dahi bu vadide şiirler, nesirler yazardı. Gene o esnada abdiaciz Ahmet i merhumla ve onun delâletile 'Nee tanış Âsım “üstedımla Pustım. Necip Asım tâ o va- kit Türklükten, Türkçülükten dem yurur, bu yolda makaleler yazar- dı. Daha o vakit bendeniz (Türk Dili) adlı bir lüzat taslağı karala- mıya başladım. İki sene sonra ha- | nemle beraber kitaplarım ve lügat | müsveddelerim yandı. Gene bu iki zatın ısrariyle tekrar (Türk Dili) yazmağa basladım. Bu cihet bana ait olduğu için muhlasaran beyanı bile bizi sa- detten alıkoyar. Samihle tarıştığımızda tam yir mi. yaş çağlarında idik. Ben onlar üç dört-yaş büyüktüm. Fakat o akılda, tedbirde çok yüksek oldu- gundan her harektimizi ; ederdi.. Artık biz hemen lü beraber bulunur, alemden kar; Babrâli caddesinde kitg dükkünlarında mecmua © tanzim geceli gündüz. kitapçı i idareha alar: gazete idare- hanelerinde birleşirdik, Kamil €ç vakte kadar gene * beraber | yaşardık. “İşimiz gücümüz edebi- yat, şiir eğlenmek, sakalaşmak, ârifane hayat geçirmek idi. Benim mensup olduğum nelstinde, sönr rn (Ba- dan, şuaradan, musiki üstatların - dan olan seyh Hüseyin Fahri E- | kadar fendi merhumun, ve eniştesi meş- hur Yenişehirli Avni Bey merhu- mun Âcem ve Osmanlı edebiyatı- mükemmel kü» tüphanesi vardı. Ben oradan oA- cem ve Osmanlı ediplerinin di- vanlarından istediklerimi alırdım. Beraberce tetebbü ederdik. Hatif Kelim, Saip, Nazım gibi be- ğendiklerimiz Acem şairlerinin di- na ait zengin ve vanını beraber mütalea ettik. Samihin hem zekâsı fazla, hem de hafızası sağlam olduğundan a7 İ mazdı.. Sesi de gi İf hariye) mevlevihanesinde urefa - | | fmda Türkçe ile | vakit ben daha çok mütalea ile | meşgul olduğum halde onun Fari- sisi, Osmanlı edebiyatında ihatası çok yükselmişti. Samihin her vadide müzeyyen, san'atlı, revan şiirleri herkesi mef- | tun ediyordu. Süslü düzgün nesir- leri seve seve okunuyordu. Hele sühan nükteperdazlığı herkesi kendine meftun ettiğinden arkadaşlar ken disini âdeta kapışırlardı. O vakit Muhsin merhum gibi ince ve yük- lis âzalığı, sek nedimler vardı. Bunları bazı kübera konaklarınd a görür, en in ce telmihlerini anlar ve anlatırdı. Samih o zamanın tam benam Musikiye bir üs- tat derecesinde aklı ererdi. Kendi- si de gayet tatİr tambur çalardı . Yetişkin oğlu tamburi Hatifin ve- fatından sonra artık tambur çala- madı. Samihin nesi yoktu. Onda peh- horoz, kuş, Koç eril Tavla, satranç gibi oyunlardan da anlar» dı. Fakat onlarla çok meşgul ol - #ldi. Eski kâr- bestelerden indendi. livanlık mı istersin, mı istersin. lardan, nakışlardan, bilir ve okurdu. Bir kış Beyazıtta bir kıraatha - A İbrahim E- Arap idi takımı gelmişti. Biz hemen neye Mısırdan bütün kış ve daha bir iki sene İb- rahim Efendiyi tekip ettik. Arap musikisi dinledik. Karşısında ha- fızlar gibi sallanır, Arap ağzıyla (Ah ya uyuni, ya ruhi) iye coşar- dık... Anlatmakla bitmez. Geçelim.. Sultan Hamit azıttı Meşrutiyet oldu; Türkü içtimalarda,' demiğel: lerde bulundu: Üstadım Necip A: sımla (Türk Derneği) ni kurduk.. Yusuf Akcora Bey, Türk tarihçisi merhum Arif Bey, sonraları da Ağaoğlu Ahmet B, Köse Raif Paşa hatırlı» Yamadığım bir çok Türkçüler gel- diler. (Türk Derneği) ni cikardık.. Samih Bey de gazetecilik âlemi- zade Fuat Bey gibi şimdi mecmuası- ne.daldı, Sonra ben Konyaya ma- kamı Mevlâna hizmetine gittim... Sennilui Bayı de mujtaşaızflek, veli- gezdi. - Gene birleştik. Sonra o başka Ben de betile (Mucahidini Mevle- lerle tasralarda Harbı umumi münase viye) alayını t edip umumi şan ve muhibban- ilti- avdetimde Erenkö- mesayih ve derv la Samda dördüncü orduya hak ettim.. Konyaya Vahdettin beni azletti. yündeki köşküme çekildim. Samih Bey de mazulen yanım- daki köşke geldi. Bu sefer Samih Beyin Türkçe ile meşgul: olduğu - nu gördüm. Büyük Kayınped Celâlettin Paşa bir kac lisan bir. lissniyatçı bir zatmış, Türkçeye a- it bir de eseri varmış, Samihin re- fikası hanımefendi ana dili gibi Fransızcayı bildiğinden, E ayrılığımız. müddetinde Fransızcayı ilerletmiş, Türkcülü - “e iştikak ve mukayese kısmına zihnini sardırmış. Hemen © bir sene kadar daima ai nü Türkçülükle, ç kanal olurduk. Bönim dan (Türk dili) müsveddesi” sarlamış, bu yirmi kadar sene zar- üç sene birleşir zengin mesguliyetimin neticesi olarak Türkçenin mühim iştikaklarına, kanunlarına, felse- fesine dair bir de (methal) -müş- okudukları hatırında kalırdı. O | veddesi meydana getirmiştim. Av- şinaslığı, | VAKTT Sun'i et Lâboratuvarlarda sun'i etler yapıldı Son posta ile gelen Londra | gazetelerinin verdiği malümata göre Londranın kimya lâbora- tuvarlarında sun'i etler büyük bir muvaffakiyetle yapılmıştır. Bun- lar içinde koyun, sığır, domuz, piliç etleri bulunuyor. Tecrübeler evvelâ küçük bir mikyasta başlamış, daha sonra muvaffakiyet elde edildikçe iş büyütülmüştür. Bundan böyle yet verilecektir. Tecrübeleri muvaffakiyetle ya» pan zat, doktor Karell namında bir kimyagerdir. Bu ihtira, bilhassa İngiltere gibi gıda maddelerini hariçten istihsale mecbur olan muhitler- de büyük bir ehemmiyetle kar- şılanmaktadır. Bu münasebetle Deyli Ekspres gazetesi şu malümatı veriyor : “ Halihazırda Almanyanın fabrikalarından biri tahta mo: | tozlarından şeker istihsaline ça- lışılmaktadır. Bunu İngilterede de yapmak mümkündür. Yavaş yavaş insanlar tabiatin mahsul- lerini, taklit değil, fakat icat | edecektir. Bu yolda kazanılacak | muvaffakiyetlerin hududu yok- tur. “Yakında İngilterede etin her türlüsünü sun'i olarak istibsal Bir miras taksimi yüzünden (kardeşini parçaladi Devrek, 10 (Hüsusi Dir- gene köyünden Pirnebi oğlu Mehmet vavuş, kardeşi ömeri miras meselesinden dolayı par- çalıyarak öldürmüştür. Vak'a şu suretle olmuştur : Bir gece geç vakit komşusun- dan eve dönmekte olan ömer pusuda bekliyen kardeşi Mehb- met çavuşun ateşlediği av tü- feginin saçmalariyle yaralanarak yere düşmüştür. Katil yerde ya- tan yarah kardeşinin üzerine saldırarak elindeki bıçakla za vallının vücudunu parçalamıya başlamış ; kafasını ve ayaklarını vücudundan ayırmıştır. Bundan sonra soğuk kanlılık- la cesedi vak'a yetinden 15 da- kika kadar. uzakta bir derenin içine gömmüştür. Katil yakalanarak o Adliyeye teslim edilmiştir. | a Bükreşte bir yangın | Bü sreş, I1O(AA) — Mütaş bir yangın Buğdanda Yaş şeh- rinde büyük değirmen fabrikası- m harap etmiştir. Hasar, otuz milyondur. | a at SASA rupanın bu ilme dair malümatınr Zeyda- nın Arap lisaniyat ilmine kurduğu yeni esaslar ile (Elmüzhir) ve (El casus alelkamus) gibi eseerlerden alıştım; Samih Bey benim methalimi ke» mali im'anla okudu ve pek beğen- di. İnsanm kendi vadisine müte- allik olan şeyler hoşuna © gider. Sonra balâda arzeyledeğim veç- ör birer birer Anadoluya sıvış- tık... Mısır ediplerinden Corci (Sonu var ) Veiet Çelebi işin ticârileştirilmesine ehemmi- Bir aşk nağmesi Rihari Tün Maek şinemanında alkış tofamıdan Atrium salt nun duvarleri Wle titriyor. bu filminde di filmlerine nazaran, artist no nazarından son derecede ( lıdır. Büyük tenörun sesi, birinci kadar, imi Dr. Kapf Valter Jurmannın o bestöleri bedii güzellikleri temamen & | hür ediyor. Bütün Berlin halkı tarafından | büyük bir sabırsızlıkla bekleni- | len Bir aşk Nağmesi filmi ilk. Tauber iraesinde emsalsiz bir muvaffa- kiyet kazanmıştır. Filmin ilk iraesi gala suvaresi olarak Berlinde ( Artium ) un büyük salonunda icra edilmiştir. sonuncu Şarkıya Bu filmi yapan şirket: Bir Aşk | teshir diyor; Nağmesi ile hakikaten bir'bü- yük ikramiye kazanmıştır, Yazılar Fred Hildenbrand ta- rafındandir. Fakat kendisi proğ- râğda Herman Mueller imzasını atmıştır. Mevzuu basittir, hâtta gayet basittir. Bunnn içindir ki, halk, sevimli şahsiyetlere bir meclü- biyet hissetmektedir. O çocukluk masumiyetile çük Petra Unkelise; Barik bir yavrucak olmaktan pek © i değildir. Temsilin en muvaffak ol komiği Szöke Szakall'dır, kiler ona epeyce borçlu olf dırlar. Bir Aşk Neğmesi filminin sinemada büyük bir sükse zanacağına şiiphe yoktur. aaa Amerika ve Rusy Cenevre, 10 (A.A) — 19 komitesi, büyük meciise ver! Tauber'in bir filmi tabii evve lâ şarkılıdır. Her hangi bir ses- li filmde, oşarkı parçalarının, mevzua halel getirmeden, bu | kadar uygun olarak &onulmuş olması, nadiren vakidir. Richard Tavberi oyalnız bir muganni olarak değil bir artist olarak ta iraeye muvaffak olun- muştur » Hatta Tauber opera mugan- niliğinde bu filmde en yüksek mertebeye yükselmiştir, Çünkü son kısmında onu Toskada, Cavardossi, olarak görüyoruz ve orada seyirciler meyanında heyecandan mütevellit bir hercü | miy€ davet edilip edilmiyece merç vücuda getiriyor, bunların | bu komite karar verecektir DM a gyo Ankaradaki kostümlü balo raporu hazırinmak üzere bu M. Hymansın riyaseti alt” içtima edecektir. Devamlı | itilaf vücüde getirmiye me telifi beyin komitesi messi Amerika ve Rusyanın iştirak Evelki gün Ankarada verilen kostümlü baloda bul Hanımlardan bir kısmı ve kostümü ile birinci kazanan erkeklerden Nalbant oğlu Hıfzı B- al puanı e A Yaban malı paramızı dışarıya akıtır. Yerli malı paramızı yurdumuza dağıtı | Mill iktısat ve Tasarruf cemiy* “ iF ti 1 yal İp ariyyymyyg