Dil Köşesi verasrara sanan van aneen sen vaser Dilimizin güzelleşm büyüyüp esi için .. Dil inkılâbının manası — Dilimizin geçtiği tekâmül yolu — Acıklı manzaralar Geçen kış İstanbul radyosunda bir sıra Konferans verei Refik Ahmet Beyin bu senn da çârşamabaları radyoda muntazam kahleranslar verdiğin! yazmıştık, Mefik Ahmet Bay, tik konferansını dün Akşam vermiştir. Konferansın mevzon “Di Mzülkân büyüyüp güzelleşmesi,, kl, Günün meselesi olan dü bahsi hakkında etraflı bir Mai «lan bu konferansı & » sağıya dezönliyoruz; Hanımefendiler, beyefendiler, Son zamanlarda ortalıkta bir dil lâfrdır gidiyor; dilimizi sade- | leştirelim, dilimizi yabancı keli « melerden temizliyelim, - dilimiz söyle olacak, dilimiz ( böyle o-| lacak, kitaplarımız.” “değişecek. filân filân ve filân!, diyor »« lar. Gazeteler, geçenlerde bu işi alaya alan kimseler bile olduğunu yazdılar, böylelerinden acı acı şi- | kâyet ettiler. Gazeteler bu şikâ - yetlerde şüphesiz “haklıdırlar, | Etrafında münakaşalar, müzake | reler yapılan dil bizim kendi dili- mizdir, türkçedir. İstenilen şey de bu dilin büyüyüp güzelleşmesidir. Aki başında bir insan hiç ken - disile, kendi - dilile, hele böyle Yüksek ve temiz bir maksat karşı» sında alay etmiye kalkar mı? Bu ne ayıp şeydir, değil mi? Dil meselesini günün bellibaş- | İ: mevzuları arasına sokan hâdise, sanırım ki bu sonbahar başında İstanbulda Birinci Büyük Dil Ku- | Yultayının toplanmasıdır. o Pek yüksek bir duygunun; yerinde bir düşünçenim» doğurduğu o büyük | toplantıda dil işinden anlıyan en yüksek adamlarımız “ tetkiklerini söylediler, herkesin maksatta bir olduğu görüldü, bu maksada eri- şebilmek: için hazırlanılmıya ka - rar verildi, Türk dili tetkik cemi « yeti yapıldı, Bu cemiyetin esaslı surette çalışmıya başladığını da son günlerde gazetelerde okuyor- Sunuz. Dilek bu kadar temiz ve k, dileğe ermek için verilen karar bu kadar kuvvetli olduktan e bu cemiyetin muvaffak o * Jacağı tabiidir. Bundan şüphe e - dilmemelidir. Ancak düzeltilmesi gap dil bizim dilmiz olduk - sonra pek güzel an- ee ki . bu iş de sade kişiyi, bir cemiyeti alâ - £den bir iş değildir. Benim çin çalışıldığını © görürüm de ben durur mü p Biliniz için muyum? Siz kendi fak olmamasina nasıl sa bu işte bizim lâ za da öylece imkân ki ar ee hem de pek yak — alâkadar olmamız lâzım : iştir. gelen bir imkân yok- Türk dili tetkik cemiyeti, baş: | ladığı işi elbette onun maksadına erişebilmesi için hepimizin bu işe canla başla sas | rin rılmamiz ve çalışmamız lâzım « dır. Efendim, yapılmak istenilen şey nedir? Niçin yapılmak isteni- liyor? Bu sualin cevabını verebil- mek için arkaya bakmak, geçmiş me dönmek ve uzaklara, uzakalra kadar gitmek lâzım- e dır. Bu sözümle sizi günlerce © Girecek ikin ağırlığı altı « na | istediğimi s n l mayınız. e im, arkası başaracaktır ve | Nemet önü, geçmişi, gelmişi, hepsini ya- rım saatin, işte birkaç dakikası da bu sözleri söyleyinceye kadar geçip gitmiş olan yarım saatçiğin içinde söyleyip bitireceğim. Yo - rulmıyacağınızı ummak istiyo - rum; bu benim için bir teselli o » lacak. Efendim, artık bilmiyenler bil- di, uyuyanlar uyandı, yerli yaban- ci herkes öğrendi ki Türk milleti, yer yüzünün en eski, bir milleti - dir. Öyle bir millet ki, dünyanm medeniyet ve kültür kaynağı olan Orta Asyadan çıkarak her tarafa yayılmıştır. Bir millet ki dimağı büyük © vapurların önlerindeki kuvvetli projektörlere benziyor, dolaştığı yerlere taşkın, coşkun ışık çağlıyanları boşaltıyor; dün- yanın ilk devirlerindeki O haşyet verici karanlığı insanlığın alnın - daki bilgisizlik ve iptidailik le - kesini siler gibi silip temizliyen birmillet... Böyle yüksek medeniyetler sâ- hibi olan bir milletin yüksek bir edebiyata da sahip olacağı tabii- dir. Zaman, Türk edebiyatının en eski devirlerine ait eserlerden bi - ze pek az şey bırakmış olmakla beraber Türklerin en eski zaman larda en ince ve yüksek hisleri en kuvvetli şekilde söylemiş ol - duklarını görüyoruz. Gerek bi - raktıkları edebiyat eserleri, ge - rek büyük dil bilgiçlerinin esaslı tetkikleri gösteriyor ki yer yüzün- de pek eski zamanlardan beri ya şayıp sürüp gelen, başka başka yerlere dağılan Türk kollarında €sasta bir olan büyük bir Türk dili vardır. Bu dil, sağlam, hem kelime, hem kaide yüzünden zen- gin, her ihtiyacı söyliyebilen, baş- ka dillere kelimeler veren büyük bir dildir. a Yer yüzünde âlimlerin okuya » bildikleri yazıların en eskisi Su - merlerin milâttan 4000 yıl evvel yazmış oldukları kitabelerdeki çi vi yazısıdır. Mezopotamyaya Orta Asya - dan gelmiş olan Sumerlerin diline ait gramer, İügat ve yapılan lisan mukayeseleri gösteriyor ki Su - mer dili — türkçenin en eski şe - killerindendir. Garpli âlimlerden muhtelif kimselerin ve bu arada bilhassa Stephan Langdon'un ve bizim memleketimizde de kıymetli üs - tat Ahmet Cevat beyin çalışma - ları bu hakikati kuvvetlendirmiş- tir, Bunlardan başka Türk dilinin en eski yadigârları hakkında Tok Yo Darülfünunu profesörlerinden Shiratoni ve Macar âlimlerinden #met tetkiklerde bulunmuşlar, en eski Gin tarihlerinde Çinlile - komşuları Türklere ait bazı kelimeler bulmuşlar. nn kendisinden pek ü- Gi ığu kıymetli tarihçimiz terbiye enstitüsü tarih mu - allimi Hüseyin Namık bey bu hususta birinci dil kurultayında ç. iü dü iy © mmiyetli bir tebliğde bulun - muştu. Milâttan evvel Anadolu- da büyük bi, , İzle» daa de hatırlıyarak daha de « kın de «| virlere geçe lim. Da a yı — İM <0 ğe iğ M. Troçki Kopenhag yolunda Kopenhag, 23 (A.A) — Troç kinin saat l4te Esbjerg'ye gel- mesi beklenmektedir. Troçki, Eksprese binecek olursa, saat 22,10da Kopenbag'da buluna- caktır; Nerede oturacağı henüz malüm değildir. M. Troçki çekiniyor! Napoliden geçerken Praga va- purunda M, Troçkiyi ziyarete gelen Italya gazetecilerine mu- maileyhin kâtib, M. Troçkinin hiç kimseyi kabul edemiyeceğini ve hiçbir beyanatta bulunamı- yacağını beyan etmiştir, Bütün seyahat esnasında M. Troçki ve karısı vapurun kamarasından bir yere çıkmamışlardır. Yemekleri" ni bile kamarada yemişlerdir. Etrafında bulunan adamları dai- ma kamaranın kapısı önünde nöbet bekliyerek kimseyi içeri sokmamışlardır. e — —— ———— —— virlerde Orta Asyada türkçenin şimal lehçesi, cenup lehçesi, şark ve garp lehçelerinden mürekkep karışık lehçe olarak üç kısma ay - rıldığını, milâttan sonra doku - zuncu, onuncu ve daha sonraki a- sırlarda Türkler islâm dinine gir- dikten sonra şimal türkçesinin Hakaniye lehçesi, cenup türkçesi- nin de Oğuz lehçesi ismini aldı - ğını biliyoruz. Şimal lehçesi, yani Hakaniye türkçesi daha sonraları on dördüncü asırda Cengizin oğ- | lu Çagataya nispet edilerek Ça - gatayca ismini aldı. Asyadaki bir | çok Türk kollarınm dillerini bu umumi isim altında toplamak mümkün oluyor. Oğuz Türklerinin garba doğru yürüyerek Anadoluya yayılmala- rr üzerine eski cenüp lehçesi, ya ni Oğuz lehçesi bir taraftan Kaf- kaslarda, İranın bir kısmında, | - rakta ve Elceziredeki Türklerin konuştukları Azeri lehçesi, öte taraftan da Anadolu ve Rume - Ündeki Türklerin konuştukları garp lehçesi, yani Anadolu lehçe- si olmak üzere iki kısma ayrılı - yor. Grameri esaslı, kelimeleri çok, kelime yapmak kabiliyeti zengin olan türkçe böyle kollara ayrılıp hazinesini dağıtırken zaman za - man acıklı manzaralar karşısında kalıyoruz, Zaman oluyor ki bu. güzel, canlı, kuvvetli dil ihmal ediliyor, İranı işgal eden Selçukiler, yeni tebaalarını hoşnut etmek için bir taraftan onların kendi dillerinde ARAL EAA AKYAKA ASE KRALINA vam ediyor. ripe şu suali soracağız: SANAN li Hitler ihtiyar Mareşala kafa tutuyor ! İstediği zaman meclisi dağıtabilecef bir kabine teşkilini istiyor A AL A A ——— Aşk Arayan Adam——. Bu hakim deli mi, yoksa akıllı mı? “Vakıt,, ın müsabakalı tefrikası. Bilen” lerden 50 kişiye muhtelif hediyeler (Vakıt) gelecek hafta (Aşk Arayan Adam) ismindeki eseri tefrikaya başlıyacaktır. Bu eserde bir (hakim) vardır. Bu hakim bir davada verilecek karar üzerine iki arkads” şından ayrılıyor. Maznunun beraeti taraftarıdır. Yanında iki mahkeme azası ise bu maznunun mahkümiyetini iltizam edi" yorlar. Reis akalliyette kalıyor. Fakat ekseriyetle verilen makkümiyet kararmı tefhim ederken arkadaşlarına mahke- me salonunda şiddetle hakaret ediyor, sonra İstifasını ve rerek hakimliği terkediyor ve bir sergüşet hayatına giriyor» Bir taraftan da arkadaşları ile alttan alta mücadeleye de“ Bu hakim tipi büyük bir maharetle tasvir edil- mişt'r. Fakat eseri okurken bilhassa ilk safhalar* da birçok kimseler bu adamın bir dâhi mi, yoks4 bir deli mi olduğunda zaman zaman mütehayyıl kalır.Eser fevkalâde eğlenceli,fevkalâde istifadelid.? Biz eseri tefrikaya başladığımız zaman (Vakıt) karile- “ — Bu romanın kahramanı olan hakim de li midir, yoksa akıllı mı ?,, Karilerimizin yirminci tefrika çıktıktan sonra o güne kadar elimize gelmiş olan cevapları içinde tetkikat yapacağız. Tasvir editen hakim hakkında verilecek “akıllı, yahut “deli, hükmüne göre doğru cevap vermiş olanların isimleri ilân E edilecek ve içlerinden elli kişiye ha .mükâfa IB nacakfr.“* Berlir, 23 (AA — Hitlerin bu gün öğle vakti reis'cümhur Hindenburga tevdi edilecek o'an cevabı, patlâmenter bir'kabine- nin teşkili için müşarünileybin ileri sürdüğü: şartların 'tamamen reddini natık olacaktır. Oldukça uzun o'an bu cevapta konuşmalarını serbest bırakıyor- lar, bir taraftan da İran şairleri - ni himaye ediyorlar, İran lisanı Türk devlet adamları tarafından korununca alıp yürüyor, bir ara- İik resmi dil haline bile geliyor, Türk oğlu Türk şairler eserlerini acem dilinde yazmıya kalkıyor- lar. Türk dilinin Türk elinde uğ- radığı bu ihmalin azabı asırlara kadar sürmüştür ve hâlâ onun fe- nalığını çekiyoruz. Anadoluda Selçuk hükümda - rmı mağlüp eden Karaman oğlu Mehmet Beyin yüksek atılışi ol - masa idi kirabilir bu hal herelere kadar varacak! Karaman oğlunun işe karış - ması Türk dilini tekrar devlet ve ordu lisanı haline getirdi. Esasen | halk, öz dilini konuşuyor, onu söylüyor, çalıyor, onunla gülü - yor, onunla ağlıyordu. Konuşma dili olan türkçe bu müdahaleden sonra yazı dili olarak da kullanıl: mıya başlanıldı. Fakat iş işten geçmiş, acem aşısı bir kere kana karışmaştı!, © ileri sürülmüş olan şartlardan bi- rer birer bahsedilecek ve Hitle- rin bunları ne gibi esbaba mebni reddetmekte olduğu sarih “bir tarzda izah o'unacaktır. Hitler, bilmukabele - Hindem- burgun vaktile M. Fon Papenit yaptığı gibi icabında Rayiştağı feshedebilecek bir riyassticüm- bur kabinesi,, teşkili tavsiyesinde bu'unacaktır. Reisicümhurun cevabı Berlin, 23 (A.A) — Riyaseti cümbur müsteşarı M. Meissner'in Hitler'in dün akşam sormuş öl- duğu suallere cevap teşkil eden mektubu münasebetile Re'sicüm- bulun Hitler tarafından bir “Ri yaseticümbur kabines”,, teşki ini derpiş etmemiş belki parlâmen- lo esasına müslenit bir kabine teşkilini istemiş olduğu beyan olunmaktadır. | Hitler, nasyonal sosyalistler |. komisyonunu, fırkanın Reisicüm- | bur tarafından ileri şarlı muvacehes vaziyeti sürülen 5 | senelik kon ftar fevzi olu” tesbit eden ve müteakiben şartların parlâmenler bir bi met teşkilini imkânsız bir getirmekte olduğunu beyan bir muhtıra tanzimire etmiştir. i Bu muhtıra, yarın Reisicüni” ra takdim edilecektir. | Hitlere itimat etmiyorl#” Berlin, 23 (A.A.) — A balkçıları o frkasının fikir neşreden Correspondance : tesi bu fırkanın Hitlerin # yabi tinde teşekkül edecek bir neyi hiç bir veçhile tasvip yeceğini beyan ettiğine ri ğer gazetelerde çıkan habe” tamamile asılsız olduğunu * maktadır. Digi Halkçılar fırkası, milli tv küz esasına müştenit bir ye müzaberet hususunda yelini as'a değistirmemiştir” p Hüsnü Bey bugü” geliyor Bir müddet evvel Kar9* e vilâyetlerinde bir teftiş 0 tine çıkmış olan inhisarlar şeh müdürü Hüsnü Beyin bugü gifi rimize gelmesi heklenilme' içki düşmanlar” cemiyeti . , içki düşmanlerı ui