> aga ders almıya ihtiya - İİ, Bar Burada başbaşa, yüz yüze, iz konuşan ve açık konuş - w hakları olan iki erkeğiz! Si- iş Madam dö Nogalesin âşıkı o- ba bilmek istiyo - ve bileceğim! > Hayır! inkâr mı ediyorsunuz? N aldandığımı ispat etmek Mektubu bana gösterin. ir berts, arkadaşının üzeri- İ ilm, münasebetinin de - elinden almak için onun zorla aramıya hazır, bir i attı, Mülâzım bir bakışla > Me durdurdu; >> Yaklaşmayın, Roberts!.. Ya h “ağınız hareketi düşünün. 1,7 Bu kâfi! Sakınmanız şüphe- li kuvvetlendiriyor. “> Haydi şüpheleriniz yerinde © “Sim?! Size gönül işlerimin he- Ni vermiye mecbur muyum? > Her şeyi bilmek istiyorsu- > ha?, Sevgilimin ismini bil kâfi gelmiyor demek?. Öyle » İşte size hakikati olduğu gibi n, Evet, madam Dönoga- de beni seviyor. Onun kocası Mafaa ederim ve hareketinin, tarafından olursa olsun edilmesine mâni olurum .. , iğ yüzüme vurmak ve- edilmez bir kadının A larını tevbih etmek için buraya geldiğimdenberi o inziva beynini- saa denecek.. Bana karşı Iğınız bu sansör rolü de ne?.. “tebit ve dar zihniyetli bir pa- da veşayetine verilen bir çocu i daha ziyade hırpalamazdı. ifemi yaparken, mafevk sıfa- i kumanda etmeğe hakkı- Yar. lr hüküm etmeğe aşklarma burnunu sok- tan menfur bir zevk duyan antik tavırlarınızdan bıktım, Her şeyi açmamı isti- işte.. Madam Dönoga- benim onu sevdiğim ka- sevdiğin yazıyor ve ben o- için boşanmasını istiye- olsonun coşması Robertsi i. Tehditkâr bir sü- nl oldu. Sonra Roberts ken ma Mülâzimin son cüm- Derinden ziyade dokun- Dudaklarında şeytani bir rma ve kızgın, tah- sesle cevap verdi: Tebrik ederim.. Benim eski alacaksınız !, RE Yorsunuz?. Dalı söylemedim, zanne- Hücum edilmez sevgiliniz #vvel benimdi. Yoo!. Rica Şi iri. Sıçramak NR de Nikolson.. Madamki candan kelimeler nd ben de sevdim.. ma teyit edi- sıkı İtemiye de hakkınız e ime be alanda her kasl;, in başkasını sevmiye hakkı | ir, Onu bütün cihana karşı | Sfenks konuştu | » ; Maurice de Cobra'nm | sal malümat edinmek fena olmaz. Nikolson! Burası klüp | Ben size hizmetimi yapayım.. Ge- Son Romanı: 21 çen sene Londrada tam beş ay o- nunla tatlı bir ömür, mükemmel bir aşk macerası geçirdim.. Koca- sını, kumardan geçinen şu mahut işçiyi ben de tanıdım, Siz de bir i- ki bin lira çarptırdınız mı? Sizin gibi ben de bu kadını sevdim.. Si- zin gibi sadakatine, iffetine inan- dım. Ne maskaralık! Yalnız, ara- mızda bir fark var.. Size benim artığım düştü!,. — Yalan!.. Yalan söylüyorsu- nuz!.. Bütün bunları kıskançlıkla, basedinizden uyduruyorsunuz .... — Budala! Bana isnat ettiğiniz İ sansör, iğrenç zevki mustantik ro- lünü sahiden yapar mıyım sanı- yorsunuz?. Efgan güneşi beynime vurmadı, aklınızdan çıkarın. Bu kadın bana çok ıstırap çektirdi, işte bunun için size o münasebet- siz bulduğunuz sualleri sordum .. Her neye malolursa olsun, sükü- tunun sebebini bilmek, anlamak istiyordum. Nihayet bunu bana anlattınız.. — Albayı sevmiş olabilirsiniz, lâkin onun aşıkı değildiniz! Ha- sedinizden övünüyorusunuz.. i — Haset mi?, Ya! Bakın öyle Roberts hızla anahtarlarını çı- | kardı ve iğilip valizini açtı. Fo- toğrafı Nikolsonun gözü önünde sallıyarak, öfkesinden kan başına sıçramış, bağırdı: — Ya bu, sersem.. Bu ne?. Im- hlaagaleyı ra va zevk coşkunluğu ile, —- — Susun!.. — Ha ha ha! İhtimal size de? Oyunun değiştiği yok. Yalnız sahne değişiyor.. & Benim zama- nımda Belgraviada ufak bir apar tımandı. Ehramlar size dekor ol- du. Bu daha şairane!. Artık, ma- damki işi kavradınız, bön aşik, düğününüze beni davet etmeği u- nutmazsınız. O gün size faydalı öğütler verebilirim. — Londrada, sivil kıyafetinde olsaydık, suratınıza yumruğu yer- diniz. > — Sizinle boğaz boğaza gel mek hoşuma gitmez miydi sanı- yorsunuz., Lâkin, bu hususi mu- ! havere bitmistir. Bugünden itiba- ren benimle temasınız vazife ica- batma münhasır kalacak. Çekile- bilirsiniz., ». 4 Ayni gün, Roberts bürosunda çalışırken, biraz evvel depolara içme suyu konmasına nezaret e | den Nikolson serin, küçük odaya girdi. Cebinden büyük resmi bir kâğıt çıkarıp Robertse verdi: — Yüzbaşım, şahsi espap yü: zünden başka bir yere naklimi is- tiyorum, istidam işte.. Lütfen onu hudut kıtaatı müfettişi umumisi- ne verilmek üzere müstacelen âit olduğu makama havale etmenizi rica ederim, Roberts istidanın kısa muhtevi- yatını okudu. Nikolson civarda başka bir kıt'aya nakledilmek i- i sin tasrih etmediği şahsi espap gösteriyordu. Roberts kalemi al dı, derhal; “Muvafıktır!,, işaretile havale etti ve başını kaldırmadan: zalı resmi değil mi?. Size de bir | — tidanız öbür gün post il > VAKIT : Bir Ifşa Eski hesap Almanya, Avusturya, Italya itilâfı sıralarında Alman- yanın İsviçreye dair bir teklifi ! Paris, 11 (A.A) — Matin ge zetesinin Cenevreden aldığı bir babere göre İtalyanın sabık ha- riciye nazırı kont de Sforza Ce- nevredeki beynelmilel darülfü- nunlar erstitüsünde umumi har- bin sebep ve menşeleri hakkın- da söylediği bir nutukta demiş- tir kiz “Almanya, Avusturya ve İtal- ya arasındaki müselleş ittifakın son defa yenilenmesi esnasında Alman erkâmharp heyeti bir harp çıkacak olursa Alman ve Italyan ordularının İsviçre top- rağında tahşidi bakkında yeni bir mukavele akdini İtalyan er- kâmıharp heyetine teklif etmiştir. “Italyan erkânıharp heyeti bu p'ânı hükümete tevdi etmiştir, fakat Italyan hükümeti bu pro- jeye ıttıla hasıl etmek isteme- miştir, Italyan hükümeti İsviçrenin bitaraflığına riayet göstermenin manevi bir vazife olmakla kal- mayıp İtalyanın menfaatleri ica- batından o'duğunuda kat'i ve resmi surette beyan etmiştir. a —— — — Avrupadan Amerikaya Hava Postaları Barselone, 11 (A.A) — Bele- diyede verilen bir kabul resmi esnasında Zeppelin balonu ku- mandanı e - yolev ile birkaç tol yabilen kabilierk bilenleri! müteşekkil muntazam bir servi- sin büyük bir eseri terakki teş- kil edeceğini ve aynı sürat hiçbir zaman Avwupa ile cenubi Ame- rika arasındaki mesafeyi kate- demiyecek olan transatlantikle- rin rekabetine aslâ maruz kal- miyecağını söylemiştir. Amerikaya harp borçları meselesi Londra, 11 (A.A) — Hariciye nazırı Sir Jbon Simon Fransa, Italya ve Belçika elçilerile görü- şerek onlara harp borçları hak- kında İngiltere tarafından Müt- tehidei Amerikaya verilen son nola bakkında bazı malümat vermiştir. Londra, Iİ (A.A) — Italya, Fransa ve Belçika hükümetleri- nin Vashingtona birer bota gön- dermek niyetinde o'up olmadık- larına dair bura mahafilinde hiç bir resmi ma'ümat yoktur, Son İngiliz notasımn muhte- viyatı bu molanın neşrine dair Amerika hariciye bazırı M. Stim- son tarafından bir karar verilin- ciye kadar mektum tutulacaktır. Altın yapmak usulü- nü bulan yalancı! Paris, 11 (A.A) — Leh mü- hendislerinden © Dunikovski'nin güya altın yapmak usulünü bul- duğuna dair iddiası hakkın- da tahkikat yapmıya hakim ta- rafından memur edilen 3 müte- bassış bu mesele hakkında ver- dikleri raporda bu iddianın ya- ibaret olduğu neticesine “ Milli Roman O yaşta vatan müdafaası uğ- runda ölmek hazin, fakat musz* zez bir nasip olmakla beraber bunu kendi oğlu için de vakitsiz ve haksız buldu. O, Turanı böy- le şerefli bir ölümden daha fay- dalı bir hayat içinde görmek is- tiyordu. Bütün bulyaları köyle bir bayat üzerine kuruluyordu. * Günler, aylar geçiyordu. Cephelerde vatan evlâtlarına birçok şerefler kazandıran harp memlekete de birçok ıstıraplar yüklüyordu. Babasız çocukların, yavrusuz anaların, erkeksiz ka- dınlarım sayısı günden güne ar- tuyordu. Turan artık kırık dökük, fakat onun ağzından çıkışı çok tatl kelimelerle istediklerini söylmiye, öğrendiklerini anlatmıya başla- mıştı. Kazanılan bir zafer şerefine | bayraklar asıldığı bir cuma günü babası onu mektebe götürüyor- du. Yolda “çocuğun söylediği yeni bir kelime babasını bu kü- zanılmış zafer kadar sevindiri- yordu. Mektebin kapısından girerler- ken asılı olan aylı yıldızlı kızı!l- lığı Turan küçük parmağıle gös- rerek sordü: — Bu ne baba? — Bayrak yavrum, — Bayrak mı? — Evet çocuğum. Birkaç gün soora da bir ak- şam üstü gök yüzünde hilâl şek- lindeki ayı gösterek: — Baba bayrak! WatElAYIŞ VE buluş Ceved badulizz bir saadet verdi ve çocuğun zekâsına çocukça bir hayranlık duydu. * Haftalar, aylar durmadan ge- çiyordu. Çanakkale zaferi bülün mem- leketi sevinçle coşturuyor, Ce- vatta milletinin seciyesi hakkın- daki imana yeni bir. hamle ve- riyordu. Daha sonra Irak, Falestin ve Suriye mag'übiyetleri, memleket içindeki açlık, sefalet ve sujisti- maller... Ne yazık ki terazinin sağ gözüne konan bir ikiyse sol gözüne konanlar beştir, ondur, yirmidir. Artık memleket evlât- ları Avadolunun kapılarına sırt- larım dayayıp dövüşmek üzere- dirler, Haftalar ve aylar durmadan geçiyor ve Turan büyüyordu. O artık evin eşyasını alt üst eden ve fırsat buldukça sokak kapısı önünden geçen köpekleri taşlı yan dört yaşında bir afacandır. * Mağlübiyet ve mülareks gün- leri,. Baştan başa ıztırap ve ye- isle dolu günler.. Cevat Körfezde ilk düşman gemilerinin dolaştığını, bayrakla ra dalgalandığını görmemek için birkaç gün evine kapanmış, yalnız Turanın bihaber ve ma- sum neşesini, yaramazlığını hü- zünle seyrederek avunmıya ça: lışıyordu. Memleket kaptanı İaybolmuş bir gemiye benzemişti; tayfalar- da isyan bomurtuları başlamıştı. lik birkaç günün şuursuz yeisi ten sonra Cevat > Yazan: Necmettin Halil zifenin yüklendiğini hissetti, Ye- isle kendi memleketinde avare o'an gençleri bu yeisin girdapla- nnda boğulmaktan kurtarmak, onlara kabil olabilen ümidi ver- mek lâzimdı. Bunun için genç mefkâreci mektep ve ev işlerini bile ihmal ederek Ocaktâki faaliyetine yeni bir hız verdi. Muhtemel odaha büyük bir felâket karşısında bir avuç Tür- kü toplu, - biribirine sımsıkı sarılmış bu'undurmak elzemdi. $ Burun için, eski sari heyeca- niyle, kendini dağıta dağıta do- laşmıya, ber yere girip çıkmıya başladı. Onua bu pervasızlığı kendisi için bir tehlikeydi. Çün- kü açılan bazı karanlık ağız- lar onun için de iftira saçmıya başlamıştı. Mütarekeyi müteakip İstan- bulda teşekkül eden hükümet de tesir sahibi olan Ocak ar- kadaşları onu, hem böyle bir tehlikeden kurtarmak, bem de faaliyetinden orada istifade etmek için, “Maarif müfettişliğiyle ve | ısrarla İstanbula çağırdılar. © bu telgraftan daba mühim ma- nalar çıkararak hemen bhazir- landı ve iki gün sonra karısı ve çocuğu ile beraber vapura bindi. Hüzünlü bir kış akşamı; va- por körfezin durgun sularını yararken, bir kavis halinde ge- ride karaltılar içinde kalan şe- hir, giden evlâdının arkasında kolları açık kalmış bir anaya benziyordu. o O gt bi iii Me bütün İli tavsif ettikleri ce- hennemden milyon kere azaplı ve hakiki bir cehennem. Her tarafta düşman bayraklarına sü- rüne sürüne esen hava ciğerleri | yakan, kavuran bir şey, bir ze- hirli samdı. Her gün yeni hadise bu cehennem ateşini rüklirordu. Bu felâket kasırgası ortasında, Cevadın en ziyade mukavemet ve kurtuluş umduğu milli birlik bu şehirde en feci bozgunluk alâmetleri gösteriyordu. Günler ve haftalar nasıl geci- yordu? Bunun Cevatta pek farkında değildi. Resmi vazifesi çok çalışmasını icap ettirecek şekilde olmadığı için bütün ça- lışma kuvvetini Ocak işlerine vermişti, Akşamları, Beyazıt civarında tuttukları iki odadan ibaret kü- çük eve derin bir sökün ihtiya- ciyle dönüyordu. Ona elem veren şeylerden biri de oğlunun bu zehirli bava içinde büyümesiydi. Tabii çocuk hiçbir şeyin farkın- da olmadan gülüp koşuyor ve afacanlık ediyordu. Fakat Cevat, istikbalini çok büyük hülyalarla beklediği o Turancığıma talüne yanıyordu. Bu yavrunun hizmet edebilecek çağa gelebileceği güne kada sezin OL bek kaka mıydı ? Bütün ümitleri, tah ayyük leri, mefküresi karanlık bulut- larla ürülürken o ümitlerin, © tabayüllerin ve o mefkürenin müşahhas bir timsali oğiu var olacak mi Bazı e ekme a avare * a mahlük manevi ez sayd