sanı 1937 e kapalı geçebilir. Kaç kere A Şirin dönmüştü. d n mehtapsiz geceyi ter - derdim, Gece nöbetçileri a- » Osforla nişangâh tanzim €- ta 400 metreden he - isabet ettirirler. Mardan is - i sİvarında devriyeye çı - koi, * arkadaşım... Mülâzim Ni- y dan; cümlesini tamamlama - 7, zar. Bum! hai ldarın başından yirmi Perin 8 Aşırı geçen kurşun $i - aş narında çeliğe çarptı. U- üğ bir silâh sesi aksetti. oni de bakıştılar, Pathan maz- Soba: CA 7 Tarassut kulelerimizle böy- yakalamaları boşuma gitmi - Dedi, — Gördünüz mü, tahsildar? Ör nişangâhlardan bahse - i Y a değilmiş. : eeli başını salladı: Asıl canımı sıkan Başa Ali- âvdetinden malümatları oldu- bize bu tarzda bildirmeleri. Dresden onunla mutabık i Bu işareti alınca istih - fevkalâde ihtiyatla sokul- lüzum geldiğini anlar. bağl ... Nikolson, gidin Su- Gi söyleyin, feneri yaksın. Bin ği Tip » OP avluya indi. Roberts: ” Niran... Y anlatmasıdır. Asildar itiraz etti ği > Şüphesiz... Lâkin onun ini şimdiden £ bildiklerine BU ss. Binaenaleyh, civarın olmadığını ona haber ver- iyi. ... Bundan böyle i beklemediğimiz zaman- bire nöbetçi fısıldadı: Yüzbaşım. ..« Üç yüz metre m. ... Taş kümelerinin ği ... Yavaş yavaş ilerliyen ORAYI gördünüz mü? le tahsildar mazgallara lar. Pathan nefer iyi gör- kaya parçası yerde « Niyordu. Bir dakika duru- 1 yavaş yavaş, ihtiyatla N haykırdı: Kayikin bu Başa Ali. Ta . **« Deve derisinden ör- Myo, Sarılmış, sürüne sürüne yol e: Geceleyin görülmeden İçin iyi bir usul! Bu ge- ilk etmesi tehlike ko- 4 delâlettir. Zırhlı © Möbetçilere haber vere- X v SİİR ir da aşağıya AN n — gok sürmedi. Bi Mi, ara, ğ Ni a ray tebrik etti. Da- © sarılı duran deveci Mz Yı ii Biyi. setim, bu örtü - sadık tap, “Ya a rr Seli kere hayatı- Allahım inayetile, ka- » Berikiler taş Sfenks konuştu j o Mawrice de Cobra'nın Son Romanı: >> Evet sfendim., Tel mâniaları | Sy, Yndi, yüzbaşım.... Milim mazgallar boyunca yü ! Saamilii” “yagini deklare bira De 17 parçalarına kurşun atacak kadar müsrif değildirler! — Maamafih, saat bire doğru Tudi Kana tarafından silâh atıl dı. Bu sana hoş geldin demek mi idi? — Ha, ha, ha!Evet.... İki el attılar,... O vakit yolun yüz met- re açığından kıyafet değiştirme- den yürüyordum. Bileğimden ha- fifçe yaralandım. Bu ihtardan dolayı Allaha şükrettim ve he- men taş oldum. —Sende ihtiyar bir kartal tec- rübesi var, Lâkin bileğinden daha kan akıyor. Yarayı yıkamalı. Deveci aldırış etmedi. Böyle hafif bir sıyrıntı ona vız geliyor- du. Derhal raporunu verdi: — Yüzbaşım Abra Kehi'lerin yanında sekiz gün kaldım. Hatta- Togha'nın ihtiyar #mollası kendi kabilesi eşrafıma vaız verdi. On- ların yanında çok nüfuzludur. Ak- şam namazından sonra konuşma- larına kulak verdim. Abra Kehi- ler hoşnutsuzluk (gösteriyorlar, Onlar Amanullaha pek sadıktır» | İar. Hamdi Han senin kıralının | gizli himayesile Kâbil tahtına ha- kikaten göz koyarsa Abra Kehi- Akrebin kuyruğu zehirli olduğu nasıl malâm ise bu da öyle şüphe- sizdir. , — Lâkin Pekâlâ bilirsin ki haş- metlâ kıral, impartor ne Kâbil emirine, ne de Hamdi Hana ta- rafgirlik etmek fikrindedir. Biz tamamile bitarafız. Başa Ali dilini hafifçe üst üste şaklattı. Bu İngilizlerin O bitaraf- lığına pek inanmadığına işaretti: | — “Senin memleketin gesi menfaati mevzuu bahsolunca hiç bir dostum bir rakip tarafından ve takbel şekli idare tarzı için da- layım? — Aslanı korkutmak istiyen çakalın başka bir aslanın müttefi- kiyim diye övüneceğini unutuyor» sun, Kâbildekilerin daha kolay maneviyatını bozmak için Hamdi Hanın gizlice bizden yardım gör- mekle övünmediğine emin misin? Başa Alinin bu itiraza aklı yat- ti: — Belki hakikati söylüyorsun. Maalesef Hamdi Hanın çıkardığı şayianın tesiri gecikmiyecek ve sanırsam iki aya kadar hudutta harp başlıyacaktır. Başa Alinin getirdiği “haberleri teferrüatile kaydetmek vazifesini tahsildarma tevdi eden Roberts emirberine gece dürbününü getir- mesini söyledi. İstihkâmın damın- dan etrafı iyice görmek istiyordu. Emirber döndü: — Yüzbaşım dürbünü bulama- dım. Roberts kalkıp odasmı nafile araştırdı. Bir gece evvel devriye- Ye çıkan Nikolsonun ondan dür- bününü aldığını birdenbire hatır- ladı. Nikolson dürbünü odasında unutmuş olmalıydı. (Devam var) asama A SAA Sabıkalıların işleri Tarabyede Dere içinde Koço- nun evine sabıkalılardan Laz Hasan girerek eşya çalmış, ka- çarken yakalanmıştır. $ Sabıkalılardan Salih Pangal- tıda Ergenekon caddesinde Meh- met Beyin kapısına anahtar uydurmak suretile girmeye te- tşebbüsetmiş isede yakalanmıştı | ler hep birden ayaklanacaklar..... Sayıfa 5 Komşularımız arasında Fransanın Suriye- den çekilmesi | Türkiye ile Fransa arasında- ki itilâf da Fransanın Suri: yeden mandayı geri alma- sını tacil edecek 930 senes'nde Ingitere bükü- metile Irak kralı arasında imza- lanan ittihat muahedesi netice- sinde İraktan İngiliz mandası | kaldırılmıştı. Fransa bükümetide buna imtisalen mandayı Suriye- den kaldıracağını bildirmişti. Ahiren Cemiyeti akyama İra- kın âza olarak kabulü esnasında Fransız âyan âzasından M. Be- ranje tarafından buna dair be- yanalla bulunulmuştur. Bu be- yanata göre Suriye şekli idare- sinin tebdili hakkında yapılan letkikat yeni birşey değildir. cağına kail olmak doğru değil dir. Çünkü Suriye meselesi Irak meselesine benzemez. Fevkalâde karışıktır. İngilizler Irakta her türlü istirahat ve asayişi temin edebilecek bir krallık tesis et- mek mebâret veya saadetine nail oldular. Halbuki Süriyede kral Feysalın nüfuzuna benzer birşey yapılamaz, Suriye Lübnan, Cebeli Diruz vesair müçlemi hükümetlerden müteşekkildir. Bunlar başlı ba- şıma ayrı ayrı idare sistemi ka» bul edecek memleketlerdir. Harp- tanberi idare tarzları hususunda birçok tecrübeler yapılmıştır. M. Ponsot zekâ ve büyük sab- rı neticesinde Şamda meşruti bir hükümet teşkil etti. Fakat inti- habatta ifratperverler mandanın imbasile tamamile müstakil ve milli bir hükümetin tesisini ileri- ye sürdüler. di ha sağlam esaslar ve matlup teşkilâtı deruhte edecek ehliyet ve kabiliyetli bir hükümet bul mak Jâzumdır. Bununla beraber mandanın kaldırılmasmdan evel bazı devletlerle ibtilâf halinde kalan meselelerin de tasfiye €- i dilmesi iktiza eder. Netekim | son zamanda Türkiye ile Suriye arasında şimendifer hatları gü- zergâbinın o tesbiti Türkiye ve Guriyelilerin o emvali hakkında Törkiye ile Fransa arasında itilâfnameler imza edilmiştir. Bu hadise mandanın bir an evvel kalkmasını intaç edecektir. Ruslar Yunanlılar- dan tütün alıyorlar Atina gazetelerinin verdikleri malümala göre, 29 teşrinievvel günü, bir Sovyet komisyonu, zi- raat bapkası umum müdürünü ziyaret ederek, kendilerinin Yu- nan tütünlerinden 2 milyon ok- ka kadar mal almak salâhiyetile geldiklerini söylemişlerdir. Komisyon tütün bulunan yer- leri gezmek arzusunu göstermiş- tir, Sovyet heyeti, alacakları tü- tünlerin derhal bedelini ödeye- miyeceklerinden, bir kısım pa- ranıp, yökletmek işi bitinceye kadar kısa vadeli borolarla öden- mesini teklif elmektedir. Bu tek- lif, banka tarafından kabul edi- lecektir. Zira, Ruslar, evvelcede ile mal almışlar ve bo- ödemişlerdir...— İşliyen Yara Milli Roman —2— Fakat Nihalin ocâk âzalığı be- men yalnız müsamere günlerin de meydana çıktığı için, mektep idaresi genç kızın bu hevesinden doğan ibtilâfı anlayışlı bir söküt ile örtüvermişti, Nihalle Cevadın çabuk bir iz- divaçla neticelenen tanışmaları işte bu veslelerle başlamış ve sevişmeleri de muhtelif aşk mer- | balelerini pek çabuk atlamıştı. Cevat her şerden evvel mem- leketinin yarınını düşünen bir gençti. Onun kafasının içinde yarınki yeni ve bambaşka Türk vatanı ve Türk cemiyeti bütün cazibeleri ve zenginlikleriyle ya- şıyordu. Bu âlemin içinde Türk kızlarının çok büyük ve ehem- miyetli bir yeri vardı.Genç adam bu senelerde, Ocağın kendi kal- Yalnız bu değişikliğin yarın ola- | bine yakıcı bir haz ve heyecan veren faaliyetleri arasında, genç bir kadın veya kızla başka türlü meşgul olmıya fırsat bulamıyordu. Bu yüzdendir ki onun istikbale bakan gözleri evvelâ, Nibalin zengin yüzünde durmak lüzumu- nu duymadan rubuna ve seciye- sine çevrilmişti. Niballe daha fazla meşgul olması, bulunduğu muhitte ruhunun yaptığını farz ve kabul ettiği dönemeçleri, iğ- rilikleri düzeltmek ve onun, ya- rınki Türk âleminde alması lâzım gelen yeri hakkile doldurabilme- sine çalışmak içindi. Genç muallimim, genç erkek- lerle olduğu gibi, genç kızlarla da fazla meşgul oluşu muhitte hiç bir şüphe uyandırmamıştı. Seciyesinin sağlamlığı böyle bir şüphenin uyanmasına en tabii ve kuvvetli engeldi. Çok tatlı bir konuşması vardı. Gerek O- aile top- d berkes sözü ona birakmak için samimi bir tema- yül gösterirdi. O söze başlayınca heyecanla- nır, biraz çukur ve siyah göz'e- rinde cazip ve sibirli parıltılar uçuşmağa başlar, dolgun ve es- merce yözüne hafif bir kırmızılık yayılırdı. O en afaki mevzuları | bile istediği şekle sokmak ve bilhassa söylerken karşısındaki- leri sıkmamak, bilâkis onları da kendisiyle beraber heyecanlan- dırmak sırrına vakıftı. Genç kızlar bilhassa orun edebiyat musahabelerinin tirya- kisi olmuşlardı. O bazan salo- nun her köşesinde akis'er bıra- kan, biraz mübalâğal, fakat suniliğe kaçmıyan bir abenkle şiirler okurken genç göğüsleri zevkli bir ürperme dolaşırdı. Hulyalı ve hatta marazi rublu genç kızlar onün ağzından, has- sasiyetlerine biraz vabşi gelen, Namık Kemalin ve Fikretin şiir- lerini dinlerken bile hep aynı zevki duyarlardı, Cevat, bu zaıf- | larından istifade edip, o benüz yumuşak ve şekilsiz ruhları, bi- rer pervane gibi, kendi içinde duyduğu ateşin etrafında uçuş- turmayı yanlış bulmazdı. O ka- nidi ki tecrübesiz ve kararsız gözlerin önüne her hangi bir mevzuu olanca ciddiyetiyle he- men koyuvermek maksadı elde etmek için çok defa doğru ve çabuk geçilir bir yol değildir. Nihalde Cevat için beliren aşkın tohumları bu musahabe- lerde genç adamın sözlerinden onun kalbine serpilmişti. Fakat bu sevginin Cevatta başlaması başka türlü olmuştu; ge, ç kızla | Yazan: Necmettin Halil daha sonraki (esadüflerinde onun İ daima içe bakmıya alışmış olan gözleri bu laze ve zengin yüzde bir iki takıntıya uğramıştı. Başka bir tesadüfte bu du- rakların kendince de bissedile- cek kadar devamlı olduğunu genç adamda farketmiş ve bun- dan tuhaf bir sıkıntıyla beraber İ bir utanma da duymuştu. Fakat neye yarar? Gözü bağlı ve patavatsız çocuğun atığı ok- lardan biri ona da değmişti. Hassasiyetini başka bir sahada işleten genç adam, faaliyetini heyecanı içinde bu değişi duy- mamışlı bile! Başka bir gün umumi ve he- yecanlı bir içtima sonunda, sa- atlerce uğraşan, çırpınan, SÖZ söyliyen ve yorulan Cevat, göz“ lerinin Nibalin yüzünde dinlen- mesinden giz'i ve kuvvetli bir haz duydu. Artık ok değdiği yerde tesirini iyiden iyiye gös“ termiye başlamıştı. Bir kece Ni- hali kendisine bir hayat ve ga- ye arkadaşı olarak düşündü; bu tahayyül sonraki gecelerde ve günlerde de devam etti ve dai- ma güzelliğe meftun bir san'at- kâr rubu taşıyan genç muallim açıkça anladı ki kalbinin bakım- sız kalan bir köşesinde, okun değip çizdiği yerde yeni bir ta- hassüs filizi çiçek açmak üzere- dir. Bir kaç ay sonra, Nihal kolej- den meznn olunca anlaşıp evlen- meleri ani ve sessiz olmuşlu. Cevat bir idealist imanile Niha- lin ruhunda o sezdiği.. boşlukları | dolduracağına ve pürüzleri dü- zelteceğine inanmıştı. Nihalin babası olan eski sefa- ret müsteşarı, Cevadın mubitin- de uyandırdığı alâka ve mubab- beti görerek, bu izdivaca hemen razi olmuş, damadının ve dola- yısile kızının istikbalini parlak görmüştü, Sonraki senelerin ovak'aları, mütareke ve istiklâl harbi çalış- maları İhsan Beyin bu tahminin- de haklı olduğunu ispat etmiş, | Cevadı meklep ve ocak kürsü- sünden Millet Meclisi kürsüsüne çıkarmıştı. Turan, Cevatla Nibalin evle- nişlerinin ilk yılında doğan biri- cik çocuklarıydı. Babasının bün- yesindeki kuvvetle annesinin yü- zündeki bazı güzellikleri almış ve bupları kendinde ahenkdar bir tarzda birleştirmişti. Turan'n doğduğu gece küçük aile için yeni ve emsâlsiz bir saadetin başlangıcı olmuştu. Nibal bu hararetli izdivacın mabsulünü, dokuz ay en tabii *şerait içinde, karnında taşımıştı. i Bu dokuz ayın her anı, bilhassa i genç baba bamzedi için, bir tabayyül vesilesi olmuştu. Gece- leri en şefkatli bir erkek duy- gularile karısını okşarken bu tahayyüllerini samimi ve biraz da çocukça bir heyecanla ona da anlatırdı. Nihalin, doğacak yavruyu resim gibi güzel bir kı olarak beklemesine mukabil içinden hep bir erkek ço babası olmayı temenni etmişti Çünkü yetiştirmeyi tahayyül et- tiği güzel eser için bir erkek çocuğu daha müsait buluyordu. Fakat karısını kırmamak şikliklerle, bir öylerdi bm tasavvurlarını, bazı ufak deği- kız çocuğa da Geni İl. gd ça | #