Ispanyol asılzadelerinden zengin bir karı köcanın dilenci kıyafetinde bütün Ispanyayı gezmeleri ve bu suretle geçinmeleri imi ğin Kocam icatların boşa çıktığı- nı görünce hiddetli hiddetli ar- kamdan geldi. Arkamızda da köylüler ahmak ahmak bakıyor- lar.. Ne diyeceklerini bilmiyorlar. Fakat daha zeki ve intikam al- mağa daha hevesli olan çocuklar peşimize takıldılar. Bir kadar: “Piero!,, -kaçıyorlar- di- yerek bizi kuvaladılar. e Niha- yet takipten vaz geçtiler. O vakit bitap bir ağacım altında düşüp kaldım.. Kocam hiddetli hiddetli söyleniyordu: — Ne haltettin canım! Cebi- mizde ekmek alacak on paramız yok.. Eğer böyle yapmamış olsay- dın epeyce para alırdık.. Şimdi sabah yemeğini nasıl yiyeceğiz ?. saat Beni tekrar sarmağa başlıyan ! 'delice kahkahayı zor durdurta - rak, uzakta görünen oldukça mun- tazam bir çiftlik binasını göster- dim: — Git bakalım şuradan biraz yiyecek iste.. Ne düşünüyorsun? . Biz dilenci değil miyiz?, Elbet herkesten sadaka istiyecek ve ne alırsak onun!a karnımızı doyura- cağız!.. Dedim.. Kocam bu sözlerime itiraz ede- miyerek istemiye eve doğru yürüyor.. Eve yaklaştıkça adımları yavaşlıyor.. Nihayet eve varıyor.. Az sonra da geri yor: — Bana beş santimlik bir pa- ra verdiler. Çiftçi ancak kendi- sine yetişecek kadar ekmeği oldu- ğunu söyledi.. Maamafih gayet nazik hareket ettiler.. Her ne ise, beş santimle ancak bir lokma ek- mek alabiliriz.. Şimdi karnımızı doyurmanın çaresini araştıralım. Beni dinle... Sen beni burada bi- raz bekle, ben şimdi kahvaltı bu- Jur gelirim.. istemiye dönü» Güsti, sepeti aldı.. Dikkatle et- | rafımızdaki incir ağaçları ve as- ma kökleri arasma süzüldü., Az sonra sepeti güzel yemişlerle do- lu olduğu halde geldi... Bir kaç bisküitimiz kalmıştı... Bu bisküit. lerle yemişleri tatlı tatlı yedik . ., Mübalâğa zannetmeyiniz, oOöm- rümde bu kadar tatlı ve zevkli yemek yediğimi asla hatırlamıyo- rum.. Sevincime hudut yoktu.. 10 Meteliğe 5 seyirci Ertesi gün derede yüzümüzü ve ellerimizi yıkadıktan sonra oylu- muza devam ettik.. Az sonra ku- | rak vadi yerine hoş bir manzara kaim oldu.. Yorgun yorgun yürü- yorduk... Çıktığımız seyahati ev- velki kadar hoş ve eğlenceli bul- mamağa başlamıştık.. Bereket ver sin bir kaç evden mürekkep bir | köye vardık.. İlk defaki tecrübemiz iyi neti- ce vermemiş olmakla beraber şansımızı bir daha denemeğe ve bir konser daha vermeğe karar verdik.. Köyün meydanma var- dık.. Eski bir kuyunun kenarına oturarak konsere başladık.. Güsti, bir gün evvelki gibi şar- kı söylüyordu.. Bu sefer uydurma şarkısına vaktile Mısırda dinledi- Zimiz bir Mısır şarkısının hatırda kalan bazı parçalarını karıştırdı. Unutmuş olduğum bu şarkı ho- suma gitti.. Çocuklar henüz mek- Ga VAKIT teptedirler.. Belki bunun için, meydana zorla beş kişi toplıya * | biliyoruz. İ Bunların arasında tatlı | lekeli cüpbeli, geniş yüzlü, pantalonlu bir ihtiyar papas, bitleri üzerin- den akan bir ihtiyar çoban, köyün münevver kısmını teşkil eden ec- zacı ve birj var.. Hayretle baka- caklarma, büyük bir alâka duyu- yormuş gibi dinliyorlar. Geniş omuzlu, iri yapılı bir ka- VAKITn Avukatı eeammeüsesesasommeonasanansonna Avukata, hakime, mahkemeye git- bir kere Avukatımızdan rey alınız. Adınız saklı kalacaktır. meden, a, pulunu gönderenlere mektupla cevap verilir. Fayizini vermiyen adam? N. remzile gelen mektuplan: — Ipotek karşılığı ikraz ettiğim pa- raya borçlu konuştuğumuz faizi şim- di çok bularak vermemiye kalktı. Ne yapayım? — Borçlu tüccar sıfatında biri ise faiz mukavelesi yüzde dokuzdan faz- la bile olsa borçlu ödemiye mecbur « dın da bir taraftan yavrusuna me | me vererek diğer taraftan da ko- camm garip şarkısını vecdile din- | liyor... İlk defa olarak o ehliyeti- | mitimiz tasdik edenleri bulduk : Herkes bize bir sadaka veriyor ... İ Şişman anne bir de iri bir ekmek | sunuyor. Bu sefer başımıza gelenleri an- latmak sırası geldi.. Mükemmel İ İspanyolca bilen kocam, gayet bozuk bir lisanla ve bir türlü an- | laşılmaz kelimeler ilâve ederek | geçirdiğimiz felâketi anlatıyor ... | Bu anlatış herkesi müteessir edi- | yor. Küçücek yavrularımızı gur- bet diyarında bıraktığımızı söyle- diğimiz zaman iri yarı kadın hayflanıyor: “Ah anacığım!.. Za- vallılar neler çekmişler.. — Allah muinleri olsun..,, Böyle muvaffak İ olacağımız aklımıza gelmezdi... Sevinçle oradan ayrıldık. Uzaklaştığımız sırada kocam | bana diyordu ki: İ — Gördün mü?, Bu sefer beş kişiden elli santim alabildik.. Dün elli kişi vardı.. Bir düşün ne bü-| y'ik ziyana girdik... Hararet gittikçe artıyordu . . Taşlar ayaklarımızı acılıyor, vü- cudumuzu bir uyuşukluk kaplı - yordu.. Bir köye uğrıyarak kazan- cımızın on santimi ile sıgara al- dıktan sonra bir incir ağacı altı- na çekildik.. Hâdiselerle ( dolu seyahatimiz sürdükçe çektiğimiz en büyük $r- kıntı sıgara bulmakta olmuştur .. Akşama doğru olduğumuz yer- den kalkarak deniz yolunu tut- tuk.. Fakat yol bitmek tükenmek bilmiyordu... Saat dokuza kadar yürüdükten sonra denizi göreme- den durmağa mecbur olduk. Bi - raz tenha bir çiftlikten geçerken Siftei kadın bize yüzü gülerek su ikram etmişti. Tam uzaklaşaca - ğımız sırada da beş altı yaşmda güzel bir yavru ve mini mini kız arkamızdan koştu.. (Bir peçete verdi... Ve: “Allah sizinle ol sun!,, dedi. Küçük yavrunun bu bahşişine rağmen iyi uyuyamadım.. İnsan düşüncesiz olur da vücudu yoru- lursa mükemmelen uyur yumu- şak yatağa falan ihtiyacı yoktur. Fakat manen yorgun olan kim- seler kuş tüyü yatak üstünde bi- le rahat edemezler. Değil bizim gibi İspanyanın graniti üstünde... İlk gece tatlı bir uyku, ikinci ge- ce ondan daha güzel bir yatağı” muz olmakla beraber uyuyama - dık.. Bir taraftan taşlar, bir ta raftan dikenler bize türlü türlü zahmetler veriyordu.. Bir taraf- İ tan da suzuluktan azap çekiyor- duk.. Diğer taraftan elbiselerimiz rütubetten nemleniyordu . (Devamı var) | dur; eksiltemez. ai) Halkevi köycülük şubesi Halkevi köycülük şubesinin Silivri kazasında dolaştığını ve Alipaşa köyü ile Celâliye köy- lerinde tetkikat yaptığını yaz- miştık, Köycülük- şubesi tarafından bu köylere gönderilmiş olan dok- tor; bu civar balkınin fazla sıt- ma hastalığı olduğunu gösteren bir rapor vermiştir. Bu rapor üzerine şube bu köylülere dağı tılmak üzere iki kilo kinin ve sulfato alarak göndermiştir. Bu ilâçlar köylülere bedava olarak dağıtılmıştır. /Hapishanede büyük > bir isyan Şikago, 22 (A.A) — Şikago tribün gazetesinin verdiği bir habere göre Ontidio hükümetin- de Portspmouth bap'shanesinde çıkan isyan henüz bastırılma- mıştır. 200 mevkuf, 40 kadar gardi- yanı yaralamışlar'we rehine ala- rak alakoymuşlardır. Gönderilen askerler, hapisha- neye karşı kuvvete müstenit bir hareket yapmakta tereddüt gös- termektedir. Asilerin hapisyaneye mabsus yiyeceği, ele geçirmiş olmalarına rağmen aç bırakılmak suretile yola getirilmeleri ümit edilmek- tedir. Ahlâksız papas Londra, 22 (A.A) — Stiffkey rektörü olup gayri ahlâki hare- ketinden dolayı takibata maruz kalmış olan Davidson, azledil- miştir. Bu kararı veren Morvich klise mahkemesinin reisi olan mezkür nabiye (piskoposudur. Ayni zamanda rütbe tenzili ka- rarıda verilmiştir. Bu karar, maznuna isnat o'u- nan ablâksızlığın mevcut oldu- ğunu kabul edilmiş olduğunu göstermektedir. Kumbara Sahipleri: 29 feşrinievvel kumbara- nızı do'durma günüdür m me Kumbarası Olmıyanlar: Bu hafta içinde Iş Bankasın- dan alacağınız kumbaraya, ilk arttıracağınız parayı 29 teşri- nievvelde atınız. — Türkiye Iş Bankası— | Opera Sinemasında vanaya “0 erman mere Polonya 96 'Teşrinlevvel “Çarşamba akşamı “Opera sinemasında gösterilmiye başlanacak olan Polonya*istiklâli #lminden bir sahne Polonyalılar, uzun seneler Çar idaresinin boyunduruğu altında yaşadıktan ve her türlü işkence ve itisafa maruz kaldıktan sonra, elde ettikleri istiklâlin ne ağır fedakârlıklara mal olduğunu gös- termek için bu mükemmel ve heyecanlı filmi vücude getirmiş» lerdir. Serajevoda patlıyan ve arşidük Fransua Fredinandın ölümüne sebep olan rövo'ver kurşunu, müthiş tarihi badireyi kopardığı | zaman, Po'önya, valaninın &ür- | tulacağına iman eden büyük milli şairi Mikiyesiçin ilbamkâr sözlerinin hakikat olmasına inti- zar ediyordu. İşte, tam o sırada, Krakovda, müteheyyiç büyük bir kütlenin kudretli teşvik ve daveti, bütün Polopyalıların kalplerinde makes bulmuş ve Polonyanım sadık ev- | latlarını mütecavizlere karşı bir ölüm mücadelesine sürüklemiştir. Harp fırtınasının müthiş gir- dap ve mezahimine atılan iki gençten biri olan Jersi Miraki, düğününün arifesinde vatan aşkı uğurunda sevgilisini terkte te- reddüt etmemiş ve Kiola mınta- kasında obulunân Rus erkânı harbiyesi planlarını ele geçirmeyi istihdaf eden bir sefer esnasında ağır surelte yaralanmışlır. Yara» lanmasına sebebiyet veren bu müsâdeme, mışanlısının malikâ- nesi civarında vükubulmuş o'du- ğundan, tesadüfen keyfiyetten haberdar olan sevgilisi kendisini eve almış ve en müşfik bir ih- timamla tedaviye başlamıştır. Birdenbire gelen, bir zabit kumandasındaki közsk suvari müfrezesi, onun mevcudiyetini keşfeder. Kazak kumandanı, © nun, Rus erkânı harbiyesi plan- larını elde eden genç olduğunu görür. Planlar nerededir ? Mira- ki, bir mezar sükülu muhafaza ederek, hayatı bahasına da olsa sirrma ihanet etmek istememek. tedir. Nışanlısı Hanka, çıldıracak hale gelir. Kalbi, kin, nefret ve | busumetle dolu olduğu halde, bu letafeti bikriyenin sihri füsunu- nun mukavemetsuz tes'ri altında kalmış olan haşin kazaktan mer- hamet dilenir... hatta, sevgilisi- nin hayatını kurtarmak için, ken- di namusunu fedaya bile hazır- dır... ! kagoda açılacak sergiye me Hilekâr kazak bunu kabul * Mirakinin hayatını bağışlıyacağ” vadeder. Fakat, gizlice de © kurşuna dizmeleri emrini verif, Ölüm, esirin başı üzerine m um kanatlarını açmış, vabşi kerler, onu idam yerine sör lemeğe başlamış'ardır.... Tam o sırada, ufukta, imei gelen Polonya suvarileri haf belirir... mütbiş bir dört mk” acaba, zamanında yetişebile ler midir ?... Kılınçlar parlar.. tüfenkleri mekanizmeleri şıkırdar.. ger müthiş, korkunç bir ni inkilee ölümmüstekreh dişlerini g rerek sırıtmağa başlamıştır... Ühlanlar, mecnunane bir süf atle ilerlemektedirler, hemen men yetişmek üzeredirler... Emirler verilir, silâhlar patls” zafer sesleri yükselir... Ora işlerini bitiren Üblanlar, vali larının istiklâlini tekmil için d dıkları diğer emirleri ifaya şarları... Film, o serlavhasına sara layık Polonyalılara şeref veri bir kudrete olduktan ma teknik ve folograf itibarile de şaheserdir. . Şikagodaki sergi 1933 senesi ilkbaharında $ m ketimiz namınada iştirak içi* hazırlıklar başlamıştır. gi Verilen malümata göre b” meşgul olan komisyon i sergisi için enaz 50 bin sarfedileceğini tahmin etmişti e Ticaret odası bukadar m8*” yapıldıktan sonra bir seyyaf inin hazırlanması ve Şikapoi” da bu serginin eşyalarında” fade edilmesi için bir *” hazırlamağa baş'amışlır. çömelme Petrol ve benzin v Galli 1 Ticaret müdüriyeti pet £ benzin © fiyatlarıam karşısında tetkikata Beşi e Dün de bir çok petro! #7 leri ticaret müdüriyetine edilerek o kendilerinden yüksekliği hakkında istenmiştir. Ticaret © toplanacak omalümata bir rapor hazırlıyacaktır. iyatı” ma" (“3 ödüriye” o m mele ER az PE poz a re EE