Y.K Ye AN e MEM <a .——..——..— eni MN A, MY e ge > MM a SM EN Sa gr ML İĞ Şe İİ ear ni Beyaz Kadın ticareti Misir- En İçeri giren delikanlı yere paralar “serpti, herkes kapıştı .. Yazan :? O vakit kumral saçlı adam zahmetle başını kaldırıyor, ihti - yara doğru bakarak içkiden kısıl- mış bir sesle homurdanıyordu: — Sus moruk.. Kafam şişti. Sana uyuyacağım diyorum. Mü - barek bir türlü lâf anlamazki. Viktor da benim gibi bu iki a- damı seyrediyordu. İhtiyarın hare ketini tekrar ederek gençten ay - ni mukabeleyi gördüğü bir sırada teessürle dedi ki: Bunlar baba oğuldur. Bunlar da karı darbesine uğramışlardır. Böyle karı yüzünden sürünen ko- ca aileler var emin ol. Bana bir köşede oturan bir a- dam gösterdi. Bu adam dik dik yere bakıyordu. Sanki yerdeki bir delikten bütün hazinesi uçup git - mişti deo deliği seyrediyordu. Aptallığı andırır hali vardı. Vik - tor başını bana yaklaştırarak bir z tevdi eder gibi şunları söyle - — Zannedersem iştiha açacak bir şey içmek sırası geldi. Biraz cin ile bir kuraço içmek istiyorum. Bar sahibi bu yeni siparişi işi- tince biraz kuşkulandı. Anlaşılan müşteriye pek itimat edemiyordu. Fakat müşteri pervasız! Bir ta - raftan siparişi yaparken diğer eli ile beni göstererek: “Efendi ıs - marlıyor!,, kelimelerini ilâve etti, Bu sözler barcının içine düşen kurdu giderdi. “Cambaz,, yeni ge len içkiyi keyifli (o keyifli içmiye başladığı sırada içeri buradaki a- damları * varamıyacakları te - mizlik ve zarafetle giyinmiş bir adam girdi, — Buna Yano derler, dedi cambaz. Al sana san'atında mu « vaffak olan biri, aynı zamanda i- yi yürekli, gönülsüz, kibirsiz, can bir çocuk. Onu çok severiz. Yeni gelenin bu muhitte se - vilmiş olduğu anlaşılıyordu. Her keş onu bağırarak karşıladı. Ma - sada davul çalan ihtiyar bile iki eli ile mükemimel bir davet tram- petesij vurdu. Giren delikanlı tat- lr tatlı tebessüm ediyordu. Kendi- sine gösterilen iyi muameleden | sevindiğini anlatır bir tavırla çe. binden birkaç pezo çıkardı, serpti. e paraları toplamıya hücum etti, Birkaç dakika (o barın içersi bir muharebe meydanına döndü. Sonra tekrar sükünet geldi. Hal- kın yere hücumuna “Cambaz,, i$” tirak etmemişti. O redingotunun içinde azametle duruyor, şerefine halel getirmek istemiyordu. Ma - amafih delikanlı masamızın ya - nından geçerken koluna yapıştı: — O Yano! Eski dostum.. Ben den ne kadar kinci almak fikrindesin?... Biliyorsun ya ü - midim hep sende.. — Geç kaldın babalık, Vallah imanıma kadar kinel satm al - dım. Biraz evvel olsaydı seni memnun ederdim. Ama dedik ya.. Başkaları senden daha atik davrandı. Viktorun yüzü hayatında en büyük kederle ( karşılaşmış olan bir adamın yüzü gibi ekşidi. Yeis- li bir tavır takındı ve ağlar bir sesle bağırdı: Tefrika : 26 İ güveniyordum. © Artık asıl müş - | terilere de emniyet “etmiyelim mi? “Jano,, kurt gibi beyaz ve siv- ri dişlerini göstererek güldü. Vik torun omuzuna eli ile hafif hafif dokundu ve sesinin tatlılığını boz- madan cevap verdi: — Darılmayın ama babacan.. Çok sulu şeylersiniz.. İnsanın ya- | | kasına çam sakızı gibi yapışıyor - sunuz. İnsan elinizden kurtulmak için ne yapacağını bilemiyor. Bak küçük Lenondan yüz pezoluk ki- nel aldım. “Fasulye,, de bana yüz elli pezoluk sıkıştırdı. “Nane kay- mağı,, seksen pezoluk sokuşturdu. Daha yüz elli pezo da.. Bu sözleri dinlerken kendi vers diğim paranm azlığını görüyor « dum, Jano ise lâkayt bir tavırla saymıya devam (ediyor. Böylece benim gözlerimi kamaştırmıya uğ raşıyordu! — Ne diyordum.. Yüz elli pe- zo da Kornifleye sunduk. Popol altmış pezoluk verdi. Mokarona gelince o da yirmi pezoluk.. Viktor birdenbire engerek sok- muş gibi yerinden sıçrıyarak ba - ğırdı. Domates gibi kırmızı olan suratı, birdenbire olmuş patlıcan gibi karardı, hiddetinden ne ya - pacağmı bilemez bir hal almış, dudakları şişmişti. (o Biraz evvel dostluk sözleri ile allayıp balladı- “Jano,, nun suratiha > şiddetle şu sözleri bağırdı: © — Vay hain vay! Demek bu e- nikten de almışsın ha.. Öyle ise benden mutlaka yüz pezoluk ala- caksın.. Yoksa vallahi iş fena o « lur,.. Işte bu kadar. Hem de hatırıma (o gelmişken şunu da söyliyeyim, şu yanımda gördüğün efendi Jaklarozun dos- tudur, O benden tam yüz elli pe - zoluk kinel aldı, anladın mı? “Cambaz,, açık göz bir adam - dı. Muhitindeki adamlarının ne - den fazla müteessir olacaklarını bilirdi. “Jano,, benim yüz elli pe- > verdiğimi duyunca benden ge- ri kalmak istemedi, sinirli bir ta - vırla elini cebine soktu ve iki yüz pezoluk banknot çıkararak masa- nn üzerine atlı. Sonra bir lâbze ye zindü ve nihayet memnuniyet- le başını sallıyarak dedi ki: — Dün “Marsel,, yetmiş yedi müşteri kabul etti. Bizim karı el- li bir, küçük de altmış üç müşteri bulmuşlar. Şu numaralar üzeri - ne oyniyacağım, mutlaka taliim yaver olur, Menhus herif kendisi için ça - lışan kadınları arasıra hatırladı - | ğını ve onların günde kabul ettik- | leri müşlerilerin sayısından bile kazanmak çaresini — aradığını bu sözlerile anlatıyordu. Bu sözleri söyliyerek talii yaver (olacağıma hükmederken bana baktı ve “Viktor,, a dönerek şu sözleri ilâ- ve etti: — Sormıya, söylemiye hacet yok. Eğer kazanacak olursam ka- zancımın yüzde onu senin. Biraz da sen taliine güven değil mi to- sunum,. Haydi karşılıklı. — Canım ben seni bilirim. De- — Ne dedin Viktor. Ne dedin | di. “Cambaz,, sen usulünce hare- eski dostum?.. Beni bu vaziyette ket eden bir adamsın seninle yo- bırakıyorsun öyle mi? Ben sana |la çıkan, yarıda kalmaz. Var key- bü Mefar) » iktisadi işleri | Mısır bankası meciisi reisi Mısırdan az mal aldığımızdan şikâyetçi Birkaç gün evvel Ayrupadan şehrimize gelen Mısır bankası idare meclisi reisi Talât Pş. Harp dünkü Totos ekspresile memle- ketine dönmek üzre hareket et- miştir. Mısırın en büyük bankasının erkânından olan Talât Pş. Harp burada bulunduğu müddet için- de Iş bankasımi - ziyaret etmiş, iktisadi bazı tetkikler yapmıştır. Talât Pş. Harp hareketinden evvel kendisile görüşen bir mu- harririmize şunları söylemiştir; — Mısırla Türkiye arasındaki iktısadi ve ticari münasebetlerin inkişafına ber iki tarafında ça- çalışması lâzımdır. İki memleket arasında eşya mübadelesi öte- denberi mevcuttur, Fakat bu bahis Üzerinde ehemmiyetle na- zarı dikkate alınması icap eden bir nokta vardır. Mısir ve Tür- kiye arasındaki ticaret blânço- su Mısınn o aleyhinedir. Yani Mısır o Türkiyeden, Türkiyenin Mısırdan aldığına nazaran daha fazla mal salın alır. Bu, üzerin de (ehemmiyetle (o durulmağa değer ve tetkik edilmesi lâzım gelen bir meseledir. Türk itha- lâtçılarının misir mahsullerinden ne gibilerini memlekete getire bilecekl i Mn li nn tetkik edilmelidir. “Mısır o Türkiyeden Omühim wiktarda tütün satın alır. Fakat Mısırda sarfedilen tütün yalnız Türkiyeden gelmez. Başka mem- leketlerden de tütün satın alir. Bu cihet te başlı başına bir tetkik mevznudur. Mısın tütün ihtiyacın tamamile Türkiyeden temin etmesi kabildir. Fakat niçin böyle olmuyor da her yıl başka memleketlerden de tütün alıyoruz. Bunu Türk ihracat tüc- carları ehemmiyetle tetkik et- melidirler. Türkiyenin Mısır pi- yasalarını tanıması, rekabeti te- min ederek orada tutunması lâ- zımdır. Bu her iki memleket için de çok faydalı olacaktır.,, Hırsız ve yankesici Polis tarafından bırsızlık ve yankesicilikle Tanınmış Refail iş- minde bir sabıkalı yakalanmıştır. EL Ş Ihracat tacirleri Ihracat ofisi ihracat muamelesi yapan (tacirlerin adreslerinden mürekkep bir katalog hazırlamır ya başlamıştır. Lİ fine bak canım.. Kısmetin açık ol sun... “Jano,, uzaklaşmıştı. Kinel ©- | yunu üzerine yapılan bu .garip hesaplar tuhafrma © gidiyordu. Viktorun kazancini da fena bul- muyordum, sordum: — Dostum, sen burada * epey kâr ediyorsun galiba.. Sağdan üç, i soldan beş ala ala aksam olunca cebinde oldukça hürmetli bir pa- ra birikmiş olur sanırım, (Devamı var) | Zonguldak mebusu Mütercimi ; Halil Gençlikte şere Onların hemen huylanıp öğr bir çok şeyler vardır ki Çünkü şeref takdir edilmek istemez, Tıpkı fazilet gibi kendi varlığile kanaat eder. Şeref, bubbinefis mebdeinden de ay- rıdır. Çünkü bubbinefis büyük olsun, küçük olsun kendini sev- mekten ibarettir ve bilhassa ken- di menfeatlerini temin etmekten hoşlanır. Halbuki şeref, büyük şeyler haricindeki mevzularda kendini göstermez. Dirayet ve marifet veya tabii faikiyet gibi şeylerin bile büyüklerile alâkadar değildir. Şeref, gıdasını yalnız büyük ve yüksek duyğularda, temiz ve şerefli hareketlerde &- rar. Roşfuko'nun şişkin, fakat sathi felsefesi, şeref ve hubbine- fis mebdelerinin ayni şeyler ol- duklarını iddia etmekte tereddüt etmez. Biz, iddiayı kabul edebi- liriz. Fakat' insanları fena yol- lardan yürüterek, kirli vasitalar kullandırarak servet yığdıran bub- binefis ile sırf babasının şerefini kurtarmak için bütün servetini feda ederek sefalet içinde yaşa- mayı tercih ettiren diğer (bubbi- Defs) i birbirinden ayırmak şar. tile... (1) Demek oluyor ki şeref, genç- likte teşvik edilmeğe ve maruz kalacağı tehlikelere karşı bizzat gençler tarafmdan müdafaa © Pi lâyık bir mebde'dir. sinde Sok hassastır, şerefini hiç bir şey mukabilinde feda ede- mez. Mamafih tatbikatta ekseri" ya şaşırdıği ve kendince makbul zannedilen işleri de şeref ve na- muş sabasına sokarak aldandığı görülür. Jzah edelim : Gençlerin şerefs'zlik saydık- lenecek derecede hassas Ool- dukları hareketler en ziyade sözünde durmamak, oyuna bile karıştırmak, oğranılan bir hak- sızlığa mukabele etmemekten ibarettir. Haibuki daha ehemmi. yetsiz olmıyan bazı şeyler var- dır ki bunlar hakkında bu has- sasiyeli (o göstermedikleri gibi, her hangi bir ehemmiyeti haiz olabileceklerini — akıllarına bile getirmezler. Meselâ dikkat ederseniz gö- rürsünüz ki gençler: 1. -- Borç- lanmakta, 2. — Dost edinmekte, 3. — Eğlenmekte tamamen gev: şek vemüsamahakâr davranırlar. Ödememek filrile börç etme- nin, utanılacak bir bareket vl- duğunu izaha lüzum © yoktur. Vaktile pak münteşir olan bu fezahat günden güne azalmakta, şeref ve namus telekkisinin ge- nişlemesile mütenss'p olarak in- tişar (o sahasını daraltmaktadır. Bundan başka alacaklılar da us: landılar, kendilerini nasıl koru- yacaklarımı öğrendiler. Eğer gene aldanırlarsa bu akıbeti kendi ellerile hazırlıyor- lar demektir. Mamafih, alatak- lar ekseriya daha çok müc- rimdirler. Çünkü menfur bir mu- rabahanın oltalarını gençlere arz eden bizzat kendileridir. Fakat ———— VU) Vaktle dilimizde bunların birin- cisine (buböinefis), ikincisine (İzzeti ne- sı denirdi Bu ivbar ile ( izzetinetis) şeref venamüs ve temamen vz- Yasabilir, ön teki: ları ve hemen huylanıp alev- Mürweim | | 5 Taş biz, bunlarla e değiliz. Söümüzü £ ediyoruz: Delikle hi gibi kullandığınız se veti sizin mi mek bakkını nı .sunuz. Vakıa bu gelecek, size £ hemen şimdiden si8€ lir mi? Ebeveyniniz * lundukça onlan& nisbetle komşunu9 besindedir: b Bu maldan, â ancak zaruri ihti miktarını ayırmakla " labilirler; Fazlasını bundan fazla bi gasıplık ve soyg olursunuz, Hareketi nizin cezalandırm landırmak istemedi” sızlıktan başka b O kadar büyük b” liyorsunuz. Bundan | bu servetin nasıl 9” liyor musunuz? But K size veren oldu mu” farla ve lüzumsuz * ğımza zahip olurkefiai zaruri olânı da mat“ ze emin misiniz? E! vur ve tahmin parlak olduğunu İl kat, siz il dan Diz; en muazzam #€ gün içinde toz v&! mahveden felâketleri Acaba bu yıkmti! faili olmak gibi bil nasıl teselli bulabiliği Sözleri, kendileriniğii” sahibi zanneden löyoruz.Fakat ebe içinde bunaldı balde hemşiresinin. çük kardeşlerinin ve ihtiyar ana - ba. ekmeğini gasbetm” yan kimselere ne * anada babada namına hiç bir ş€İ tan başka müsli bir yığın borç ©” yeni hayata yi kârlikla girenler€: © duktan sonra çocU maktan sıkılmıya” Gençliğin . bir Pir ğıdır. Pek eski 9 yadını tekrar ed€. dost kalmadı. Bu hazin ve mayınız. Dest açık o