> Li . G ıs Nİ larına kadar gitti, » 3 le mke a — m 5 v vi gi daki bir çay takımını o kadar dik. Nigâr Hanımın evinde inatçılığı hizmetçiyi korkutan bir ziyaretçi : Mehmet Ali Efendi bekliyor .. Zihni ile Nigâr... Feyzi Bey bir san aldandığını zannetti. © Karşı kaldırımdan onların kol kola dur. dukları bir camekânm sırasına | kadar geçti. Yandan ikisini de u ” Zun uzadıya tetkik etti, Onlara görünmeksizin tâ yan- Zaten onlar o kadar birbirlerine yakın ve cam- katla seyrediyorlardı ki etrafla. rında cereyan eden hiç bi haberleri olamazdı. N keme © birdenbire Zihniyi kolundan çek- mek te ve Nizâra bu çocuktan ne istediğini sorup sormamakta te Sonra bunu ihtiyata muvafık bulmadı, İkisi de böyle dürüştane bir muamele şiddetli © harekette bulunabilirdi. Hele Zih- Eni için böyle bir hareket tamiri N * gayri kabil olabilir ve Zihni" ile Nerminin arası ebediyyen açılabi- lirdi. Nigârın bir erkek için ne ka dar cazip olduğunu bizzat kendi- si tecrübe etmişti, » Orada onlara görünmeden ay- rildr., Fakat erteşi gün Nigârın e yinde Zihniyi veya Nigârı bularak bu işi temizlemiye karar verdi. keki in bü gü Ertesi sabah hariciye teşrifat- Feyzi Bey Nigârın evine git- neden evvel poliş memuru Meh- met Ali Efendi kapıyı çaldı. şısına Nigârın gene ne uşağı, ne Aşçısı çıktı, kapıyı tesadüfen hiz- he açmıştı, Mehmet Ali Efen- — Haydi canım, bu e. kağa çıkar mı? Belki daha uyan- mamıştır.. Oturur, bekleriz.. Mü- bim bir mesele var.. Fakat hizmetçi ısrar ediyor, bulunduğu yerde mrhlanmış gibi, memurun içeriye girmesine mani “oluyordu.. o Şüphelendiği başka #eydi.. Gene alacaklılardan biri olması ihtimali vardı: Kar. | bir | — Eğer, dedi, senet getirdiniz- se kendisine söylerim, yarm ge- lirsiniz.. — Hayır merak etmeyin, para istemiye gelmedim,, onunla ko - nuşmam icap ediyor.. — Ne konuşacaksınız? Siz ha- | nrmefendiyi tanır mısmız, isminiz nedir?, | —Hayırneobeni tanır, ne de ben onu tanırım... Amma ken- disine alt çok mühim bir mesele konuşmıya geldiğimi söyle. Bu adamım bir alacakir olmadı- ğma kanaat getirince hizmetçi bi- raz müsterih oldu. Amma gene | tekrar ediyordu: — Hanrmefendi sizin kim ol- duğunuzu bilmeden konuşamaz . İsterseniz, istediğinizi bir kâğıda yazınız. Sonra gelir cevabını a- lırsmız., — Hayır vakit geçiremem.. He- İmen bu sabah onunla konuşmalı- yım.. Eğer daha uyanmadıysa ne | zaman uyanacağını söyle, bekle - rim., — Hanımefendi evde yok; bu akşamdan evvel eve gelmez, ak- İşam da saat kaçta gelir bilmem.. | — Peki, kaçta gelirse gelsin, ben onu bekliyeceğim.. Amma ne sanıyorsun kuzym, beni hırsız mı zannediyorsun? Yok canım... Diyerek memur bir ayağını içe- riye atmıştı, Eğer atmasaydı hiç bir ziyaretçide görmediği bir ısrar ile karşılaşmıyan hizmetçi belki de birdenbire yüzüne kapıyı ka- patacaktı., — Haydi canım, çekil geriye... » | Sen lâkırdı anlar mısın?. Ben po- lis memuruyum... — Polis memuru mu?, Bu söz hizmetçi kadının kara- rmı değiştirdi.. İki adım geri çe- kildi ve Mehmet Ali Efendiyi i- çeriye almıya mecbur oldu, O za» man polis memuru: — Sahiden hanımefendi evde yok mu?, Şimdi doğrusunu söyle bakalım.. Dedi.. Kadın yarı endişeli, yarı hizmete âmade: — İsterseniz eyin her tarafını gezip görün, hanımefendi evde yok.. — AJA, işte böyle polisin dedik- lerini yap... Şimdi onun odasına götür beni bakayım.. Beraber yukarıki kata çıktılar, bir iki odayı gezdiler, salona bak- tılar, O zaman Nigârin hakikaten evde olmadığına kanaat getiren polis memuru: — Peki, dedi,'sen tabii hanıme- fendinin kimlerle konuştuğunu, kimlerle dost olduğunu bilirsin, onun erkek tanıdıkları meyanm- da en çok görüştüğü kimler var? Akraba, nişanlı, komşu falan gibi. — Hanmefendinin iki nişanlı- #w vardı, amma artık onların ikisi de gelmez oldular. Şimdi hanım- efendi çok genç bir mektep tale- besile görüşüyor amma tabii bu geçici bir hevestir, bugün var, ya- rın yok... “Siz asıl ötekiler için geldiniz galiba...,, — Belki! Onlar birbirlerini kıs» kanırlar mıydı?. — Elbet kıskanmlardı.. — Peki, birbirlerini (o tanırlar mıydı? — Tanmazlardı amma daha genç olan Feyzi Bey bir gün Ah- sen Beyin Nigâr Hanımla nişan- landığını ve evlenmek üzere ol duğunu işitince pek kızmıştı.. — Ya, öyle mi?. Bu Feyzi Bey pek sert bir adam mıdır?. (Devamı var) Ordumuzda askerlere, mek- teplerimizde talebeye, evleri- mizde kendimize, Üzüm, In- mizin satılamaması şöyle dur- sun, istihsalini arttırmak icap edecektir. Milli Iktisat ve Tasarruf Cemiyeti Gülüşlü . Arsen Lüpenin yeni azan: Moris Löblan- — Volnik mi Em miydiniz, değil mi? - Şimdi pa deği — karşımda duran siz mi mi?, 1 —— i halde, — 9 hald ür : iz Klara değil değilim. Zi- Jorjöre Si lacaktı,, in saçlarını. yo- İki Anlamıyorum, anlamıyo » Antonin güldü; — Müfettiş bey, eğer yorsanız, meseleyi olduğu ame etrafile kavrıyamamışamız de - mektir, Bem burada kaldığım müddet, bir hayli düşündüm ve ni hayet anladım, Onun için de suş- İNK İnd iz 1 iğ Kadın! bir macerâsı — 65 Türkçeye çenicen : fa. şatosunda yakalamak | tum. — Niçin? — Beni sizin elinizden üç de- fa kurtarmış olanın işlerine mani olmamak için! —Üç defa mı? Bir de dördün cü defa mavi gazinoda sizi kur- tardı mı? Antonin gene güldü; — İşte, dedi, burada aldanı » yorsunuz. Zira, o, ben değildim. Klara idi. İri Pole bıçakla hücum edip de onu vuran o olduğu gibi! Jorjöre anlıyor gibiydi. Fakat henüz daha kavrıyamamıştı. Genç kız da mahsus susuyordu. Niha- yet: — Hulâsa edelim, dedi, Parise geldiğim günden beri Klişi cadde sinde “İki güvercin,, pansiyonun- dez di, ALİM m. ördük eğ dik, da oturuyorum, İri Polün vuruldu ğu zaman, yani lam saat altıda, ben pansiyonda idim ve orada pansiyon sahibi ile görüşüyor » dum, Sonra tramvaya bindim. Bi- naenaleyh o, şahidimdir, Sonra marki d'Erlemont da bana şeha - det eder. —Burada değil ki! — Bugün gelecek. İşte ben, hizmetçilere onun bu gün gelece- ğini haber vermiye gittiğim esna da beni Klara zannederek yaka- ladınız. Jorjöre ecel teri döküyordu. Odadan çıktı, polis müdüriyetine giderek hadiseyi anlattı. Müdür: — Derhal, dedi, bu pansiyona telefonla sorunuz. Sordular. — Allo, burası polis müdüri » yeti. Madam, sizde Antonin Got- ye isminde bir kiracı var mı? — Evet efendim. — Ne zaman geldi? — Bir dakika müsaade ediniz, vü a Sayıfa 5. Iktısat vekili Ticaret mek: tebinde, Darülfünunda a . Celâl Bey bugün Iktısat Vekili Celâl Bey dün öğleden sonra Yüksek Ticaret ve iktısat mektebini ziyaret et- miştir. Mektep müdürü Hüseyin Hösnü Bey tarafından karşılanan Vekil Bey, bütün binayı gezmiş, mektebin teşkilâtı, müderris ve muallimlerile çalışma tarzları hakkında müdürden izahat iste- miştir. Bundan sonta mektebin bütçesi, muhtelif kısımlara alman talebe ve kısımların evsafı, mek- tepten yetişenlerin hayati kıymet- leri Üzerinde müdürle hasbuhal- de bulunmuş,laburatuvarı gezmiş ve laburatuvarın gerek devlet bizmeti, gerek mektepte yaptığı vazife ile talebenin laburatuvar mesaisi hakkında malümat al- mıştır, Vekil Bey Jabnratuvarı beğenmiş, ve çok faydalı bir hale getirilmesi için düşünülen şeyleri memnuniyetle kabul ve tatbik edeceğini söylemiş, son- ra mektebin yanındaki Ticaret ve sanayi müzesini gezmiştir. Celâl Bey burada, müzenin tüccara, memlekete ve harice karşı daba çok faydalı olması için lüzum görülen ihtiyaçların tesbitini istemiş, müzede bulun- Ankaraya gidiyor ması icap eden nümünelerin çok iyi tasnif edilmiş bir şekilde gösterilmesi için bizzat meşgul olacağımı söylemiştir. Darülfünunda Celâl bey bundan soora Di” rülfünunu ziyaret etmiştir, Celâl bey Rus profesörü Orlofun kon- feransında bulunacaktı. Fakat profesör hastalandığı için gel- memişti, Celâl bey Darülfünunda mü- derrisler tarafından karşılanmış ve çay ziyafetinde bulunmuştur. Celâl bey kendisi ile bu es- nada görüşen müuharririmize Ti- caret mektebi ile Darülfünunu ziyaret ettiğini, İstanbul limanı ve limanın bir elden idaresi me- selesile henüz meşgul olmadığını söylemiştir. Vekil bey bu gün Ankaraya hareket edecektir. Birkaç gün sonra tetkiklerine devam etmek üzere tekrar şehrimize gelmesi mübtemeldir. Siirt meb'usu Mahmut Beyde vekil Beyle birlikte Ankaraya gidecektir. Iki şüpheli adam yakalandı Şehrimizde Hasan ve Mehmet isimlerinde iki kişi tevkif edil- dir. "İEcaların Kiçili olduğu orada birçok haydutluk hadiselerinden mazmun bulundukları, özerlerin- deki nüfus tezkerelerinin de ken- dilerine ait olmadığı neticesine varılmıştır. an inek yi ni gelen adliyeye verilmişlerdir. aş Hem borçlu, hem suçlu Fatihte Salmatomrukta Lâm- bonun evinde haciz yapılırken Lâmbo memurlara hakaret ettiği gibi baciz başında bulunan ala- caklısı Yaniyide başından yara- , Lâmbo yakalanmıştır. — IKasımpaşadaki ce set ve katili Birkaç gün evvel Kasımpaşa- da hüviyeti bilinmiyen bir ölü bulunmuştu, öldüren de bilinmi- yordu. Ölenin kim olduğu daha an- laşılamamıştır. Ancak, bü cina- yeti işliyen hakkında mühim bir ip ucu elde edilmiş, dün akşam Kasımpaşada birisi yakalanmıştır. Yakalanan, sorguya çekilmekte» dir. Hüviyeti şimdiki halde saklı tutulmaktadır. Cinayetin nasıl olduğunun bugünlerde tamamile anlaşılması mubtemeldi, sönük Konservatuvara mütehassıs Belediye bütçesi tasdik edil- Ticaret odası meclisi diği için Viyanadan gelecek olan Ticaret odası meclisi dünde toplanmış ve kontenjan mesele- leri ve ihracatımız etrafındaki suallere cevap hazırlamakla meş- gul olmuştur, deftere bakayım.. 4 Haziran cu ma günü gelmiş. — Hiç başka bir yere gitti mi? — Geldiğinin ertesi günü git ti. 10 haziranda döndü. Jorjöre mırıldandı: — Tam Mavi gazinodaki ha - dise günü. . Tekrar telefonla sordu: — O gece dışarı çıktı mı? — Hayır efendim. Matmazel Antonin geldiği günden beri hiç bir gece dışarı k ar, — Peki şimdi orada mı? konservatuvar o mütehassısı M. Marksa mektup yazılarâk Istan- bula davet edilmiştir. Mütehas- sış teşrinisaninin iptidalarında gelmiş bulunacaktır. ce vermedi. Çamaşırlarında hep, A, G. markaları vardı nüfus kâğı dında da, Antonin Gotye ismi ya zılı idi. ş Polis müdürü üç çeyrek saat kadar, müthiş bir azap içinde kal dı, karnı aç olmasına rağmen, mu avini ile beraber oturduğu yeme- ği yemedi. Flaman onu teselliye çalışıyordu: — Canım, madem ki Klara a dam vurmamış, ne diye israr edi yorsun? — Vay hınbıl vay, demek İri — Hayır. Evvelki gün saat al- | Polu Klara vurmadı öyle mi?, tayı on geçe çıktı. Bir daha da gelmedi, haber de göndermedi, merak ediyorum. Jorjöre telefonu kapattı. Sus- tu. Poliş müdürü; Mösyö Jorjöre, dedi, zanneder sem bu işte biraz acele ettiniz. Derhal pansiyona gidip odayı a - raymız. Ben marki d'Erlemontu davet edeceğim, Jorjörenin taharriyatı bir neti- — Hayır.. Klara vurdu.. — Mavi gazinodaki o değil mi idi?, — O idi. i — O halde, evvelâ ayni zaman- da hem evinde hem de Mavi ga“ zinoda, saniyen, gene hem evin- de hem de Ralün apartımanında bulunuşunu nasıl izah ediyorsun? (Devamı var)