İ yordu. Halbuki onun geçirmek Mütercimi : Zonguldak mebusu Halil (ATLET İhtiraskâr bir aile çocukla ağır başlı olmıya mecbur olur Maamafih eğer müellifin anlattığı bu münavebe, bize, biraz daha sert yetiştirilmiş, daha az süslen- | miş; daha az alkışlanmış, hulâsa; daha az perestiş görmüş bir nes- zannederiz ki: Cocuklarımız da - ha metin ve daha sağlam insan - lar evsafma malik olacaklardır. Yukarda, çocuğun cemiyette, lüzumundan fazla ehemmiyet ve itibara mazhar edilmemesi lüzu - mundan bahsetmiştik. Bu ifade - mizle, çocuğun haiz olduğu ehem miyetin büyüklüğünü inkâr etmi - yoruz. Fakat çocuğa bu noktayı hissettirmemekten -sakınmalıdır demek istiyoruz. Çocuk ailenin en mühim, en kıymetlar uzvudur. A- ilenin hamisi ve müdafaa va sıtası çocuktur, Çocuksuz aileler natamamdır. Onlar, bu sayede bir çok eziyetlerden masun kalsalar bile gıptaya mı, acınmıya mı, lâ - ık olduklarmı tayin (oedemeyiz. Bir aile, henüz gençliğin tezehhür zamanında iken çocuksuz durabi- İir. Çünkü: karılık « kocalık mu - habbeti analık ve babalık muhab betinin yerini tutar. Fakat bir za- man geçtikten sonra sinnin ilerle- mesi ve muhayyelenin zaiflemesi yüzünden sevgiler (soğumıya ve bu suretle ıssız ve cansız kalah evde kavgalar, gürültüler teva - li etmiye başlar. Gitgide karı koca arasında - ki münasebet soğuk ve hazin bir şekil alır. Aile, çocuk gibi bir mes netten mahrum olduğu için ihti - lâflar, bosanmıya ve yemin ile mü ekket fazilet taahhütlerini iptal et miye müncer olur. Çocuk, aile için bir nimettir. Eğer aile âteşin ve ihtiraskâr bir hssin sevkile teşekkül etmişse ço” cuğun doğması o aileyi ciddi ve “ağır başlı bir vaziyet (o takınmıya sevkeder. Pek de tehlikesiz olmu » yan ifratlara sükün ve itidal ve - rir, İhtirasın hafifliklerine, şefka- *tin vakur ve ciddi hakimiyeti ka- im olur. Eğer bu izdivaç menfaa te müstenit bir düşüncenin mah - sulü ise çocuk, evi canlandırır, o- na revnak ve hararet verir. Böyle <e aşk veya menfaat mahsulü o - lan izdivaçlar arasmdaki fark ted ricen zail olur. Zahiren garip görünecek bir hakikattir ki, çocuk, karı kocayı biribirinden bem uzaklaştırır, İki Gülü şlü hem yakmlaşmalarına sebep o « lur, Çocuğu olan ailelerde ana baba ne çekişmek, ne de sevişmek için i vakit bulabilirler. Çocuk, sevgiyi Jin yetişmesine sebep olabilirse, | N tahdit etmek suretile karı koca nın birbirlerinden bıkıp usanma- | arma mani olur; bunlar © arasin- da bilakis kayıtarzlık ve alâkasız- ık varsa çocuğun mevcudiyeti dikkat ve merak uyandıracağın - dan bu hal sevgiye tahavvül eder. Çocuk, karı — koca arasında bir mevi anlaşma vasıtasıdır. Onu eğ lendirmek suretile biribirlerini eğ lendirmiş, ona emek vermekle kar şılıklı sevgilerini ispat etmiş olur i lar. Hassas yürekler için bu, yeni ve güzel bir muhabbet macerası, sakih ve mutedil ruhlara göre de henüz tadılmamış hislerin İâtif ve mutedil tavizatıdır. Çocuğun ana babaya, esasen malik olmadıkları ahlâki bir kabiliyet veremiyeceği şüphesiz olmakla beraber tabiat- larını yumuşattığı, kalplerine me- tanet verdiği muhakkaktır. Çocu- ğün tebessümleri en sert va en ha şin ruhlara inşirah verir. İhtiyaç - ları, bizi en derin hetbinliklerden çeker çıkarır; bizi, kendisini dü - şüwmiye mecbür etmekle kendi kendimizi az düşünmiye alıştırır. Onun ıstırapları yüreğimizi par * çalar, kalbimizdeki şefkat ve mer hamet menbalarının deşilip açıl - masına bizmet eder. Çocuğun 86 bep olduğu endişeler, onun narin ve çelimsiz varlığı yüzünden uy - kusuz geçirilen geceler, ruhumu - zun korku ve ümit arasmda yu » varlandığı münavebeler, hulâsa: Ana-babanın çektiği bu namüte- nahi eziyetler, hiç bir vasrtanın temin edemiyeceği birer (o ahlâki kudret mektebidir. Bir kere şu ağır ve somurtkan hastalık gecelerini tasavvur edi - niz, Gözlerinizi çocuğunuzun sol gun çebresine dikmiş bakıyor, ö - lüm, dirim safhalarını o dehşet ve helecanla takip ediyorsunuz. Bu geceler, ister elem ve ıstırabın ço 90 sene Bazli cezasi yerine.. Bir müddet evvel Istanbul ağır ceza mahkemesince Ibrâhim-is- minde birinin yaptığı hırsızlıkla- nn çokluğundan dolayı, 90 sene hapsi lâzım gelmiş, fakat kanuna göre 30 seneden fazla ceza ve- rilmesine imkân olmadığından, 30 seneye mahküm edilmişti. Temyiz mahkemesi, bu hük- mü, çalınan eşyanın kıymeti ya- zılmadığından bozmuş, muhake- me yeniden görülmüştür. Bu eş- yanın ayrı ayrı kıymetinin anla- şılması ve yazılması imkânsız gö- rülmüş, mahkeme, usule göre mazmun lehine olarak eşya için en hafif kiymeti kabul etmiştir. Bu noktadan İbrahimin cezası, 16 sene, 8 ay, 3 güne inmiştir. ——e— Oktağını vuran kadın Aksarayda Muratpaşa mahal- lesinde oturan kunduracı Hasa- mn karısı Fatma Hanım kıs- ! kançlık yüzünden ortağı Mariyi tabanca ile so! kolundan yarâ- lamıştır. Mari Hasköy hastane- sine yatırılmış, Fatma Hanım yakalanmıştır. sayan yala REEL yüksek iklimlerine kadar yücele- mek imkânını verir. Çocuğun ana baba terbiyesine olan lüzumu, a- na ve babanın çocuk terbiyesine olan İüzumundan az değildir. Ço cuklarını ciddi ve hakiki bir mu- habbetle seven, onlara iyi göre - nekler vermeyi bir namus borcu telâkki eden ana baba; çocuklara karşı sözlerini tütarak söylemiye hareketlerini düşünerek yapmıya mecburdurlar. Böyle bir ana büba mamıya velhasıl vermemiye çalışırlar. olunan bu kendi nefsini müraka- kün, fena itiyatlara kapılmış evle 2 Teşrinievvel 1932 Beyaz Kadın Ticareti Kadın ücaretinde büyük sermayeliler yanında sermayesizler de vardı .. Yazan :? Bunun . siçin - her (Okim onların olduğu yeri bildirirse beş yüz pezo vermek vaadini ileri sürdü, İki betbabt saklandıkları yerde felâketin başları etrafında dolaştığını bilmiyorlardı. Hiç ser serilerin elinden yakalarını sıyır- mak ihtimali var mıydı? Kadın ticaretini büyük serma ye ile idare edenlerin (oyanında bir takım sermayesiz kimseler var dır. Bunlar sermaye (sahiplerine hizmet ederek karmlarmı doyu - rurlar, Böyle sefil güruhu için beş yüz pezo kazanmak mühim bir meseledir. Bu para uğruna lüzu - munda adam bile öldürürler. Bun dan başka kadın ticareti ile ya - şıyanların hepsi iki asi (O kadının yakalanması istiyorlardı. Öyle ya! Bunlar kurtulacak olursa di- ğerlerine fena misal olur. Kaçan- ların miktarı günden güne çoğa - İm, ticarete sekte gelir. Sermaye - darlar sermayelerinin yok olması üzerine iflâs ederler. Bu düşünce- lerledir ki ne kadar kadm ticareti yapanlar varsa hepsi Kamuilanın başına gelen felâketle (alâkadar oldular. Ona taraftar çıktılar, Her şeyin mecrası takip etme sine son derece taraftar olan böy- le bir muhitte Simon ve Jönöryev teşkil ettikleri misalden dolayı â- deta birer kaçak addediliyordu. Halsiz, zavallı iki kız her nok- tadan mücehhez olan böyle bir muhitle nasrl başa çk 9; sert ve kötü huylarını yumuşatmı Bir al birz #öfei alak için | ya, saygısızca bir söz kaçırmak - | saki oldukları'evden çıkmışlardı. tan sakınmıya, tembelliğe kapı! - | Birdenbire etraflarını sekiz on kişi hareketlerinin | sardı ve onları zorla bir otomobile İ sözlerini tekzip etmesine meydan | atlattı. Daha bağırıp imdat iste- meğe vakitleri olmadan otomobil Çocukların iyiliği için ihtiyar | son sür'atle hareket etti. Az sonra şehirden çıktı ve kır- be tiyadı, farkında olmaksızın bir | da etrafı demir parmaklıkla çev- salâh ve tekâmül mesleki olur. Ço | rilmiş tenha bir sayfiye önünde cuk, ihtilâf içinde olan bir eve sü | durdu.. İki betbaht çocuk Kamuilanın e re edep ve haya, israf içinde yü- | line düşmüş bulunuyorlardı. He - Üzen ailelere tasarruf ve iktısat ge | rif ateş büskürüyordu. Bağırdı , tirir. Bu temiz ve masum varlığın | çağırdı, tehdit etti. Onlar bir kö- cuğun sinesinden söküp kopardı - | huzurunda ihtiraslar susar, faza - | şede büzülmüş dururken bağrıyor- ğı son ve bitkin bir nefesle, ister | hatlar gizlenir, aile tatahhur eder. | dü: beklenmiyen bir (basü badelmey- Hulâsa terbiyesini (ebeveynine — Ya!... Küçük kaltaklar sizi! (in nişanesi olan bir tebessüm * | medyun olan çocuk, ekseriya bil- | Kamuilanın domuza benzer gözle le nihayet bulsun, bütün bu çek » | mez ki, anasında ve babasında |ri, yer elması gibi burnu varmış tikleriniz, en meçhul derinlikleri | gördüğü edep ve kemalin kaynağı | öylemi?. Ben size domuz gözü, ne kadar sarsılan ruhunuza, ayni zamanda onu ahlâki azametin en Arsen Lüpenin yeni bir macerası — 6İ Yazan: Mocis Köplan- Tüekçeye çevicen : fa. Raul omuzlarını silkerek, yal- | mecburiyetinde olduğu hayat, be- varır bir vaziyette emretti: nimle meşgul olmasına mâni olu- bizzat kendisidir. annem hastalanmıştı. -Birdenbi » ! veren bir kadınla yaşadığını ö yer elması burnu gösteririm.. Elim desiniz, ne emredersem onu yapa re de ihtiyarlayıvermişti, & Ona | renmiştim. baktım, ev işlerini gördüm. Arası- Marki onu benimle tanıştığı ra, bir türlü gidemediğim mektep | zaman ve gebe olduğunu bilme - kitapları okur, çalışırdım. Annem | den terketinişti. Aradan bir hayli bana melâl melâla bakardı. Bir | zaman geçti. Bir gün Dovile gez- gün ağırlaştı ve hümma içinde ba- | miye gitmiştim. Orada tıpkı sana na şu sözleri söyledi: “Klara, hangi şerait altında “© Ânlat bakalım cicim. Haya | yordu. Pariste oturduğumuz apar doğduğunu, babanın kim olduğu- tını anlattıktan sonra sen de gö- | mana gelen giden çoktu. İçlerin | nu bilmelisin.. Bir aralık, Paris - receksin ki, bütün bu belâlar hep | den birisi her şeye emrediyor, eve | te idim. O zamanlar gençtim ve bana karşı çekingen durduğun - | geldiği zaman hediyeler ve bilhas | bir aile yanında dikiş işleri yapı- dan, hakikati benden sakladığın- | sa şampanyalar getiriyordu. Fa - | yordum. Orada bir gençle tanış - dan olmuştur. Haydi anlat!. Klara, gözlerindeki son damla ları sildikten sonra alçak bir ses- le anlatmıya başladı: — Raul sana her şeyi söyliye- ceğim: Olduğu gibi. Çocukluğum mes'ut bir çocukluk değildi. An - mem beni çok severdi. İsmi Ar - mand Moren idi, Yalnız ortada, hayat yardı, yaşamak icap edi - yk GYM j kat bu emreden adam hep. ayni İtem ve onu sevdim. Sonraları bu adam değildi, mütemadiyen deği | gencin bir çok metresleri olduğu şen bir adamdı, Bir çokları benim | nu öğrenerek müteessir oldum. le hoş geçinirler, beni (severler, | Bu adam, seni doğurmadan bir bazıları da beni sevmezlerdi, Ben | kaç ay evvel beni terketti ve bir i vaktimi, mutfakta (o hizmetçilerle | ki sene kadar para da gönderdi. geçirirdim. Sonra, taşınma devre | Sonra, seyahate çıktı, ve birdaha si başladı. Her taşındığımız za - | kendisinden haber almadım. Onu man daha küçük bir apartrmana | hiç aramadım da.. Bu adam zen gidiyorduk. Nihayet bir tek oda - | gindi ve bir marki idi. Markinin ya ilticaya mecbur kaldık. Zavallı | benden evvel bir vilâyette ders BU dü, benziyen küçük bir kız gördüm ve kim olduğunu tahkik ettim, Bu kızın ismi Antonin Gotye idi.,, Annem bu sözleri söyledikten sonra ölmüştü. Babamın isminin ne olduğunu söylemiye vakit kal- mamiştr. Evrakı tetkik ettiğim zaman, ancak 16 ıncı Lui siste - minde bir yazıhanenin fotoğrafı - nı buldum, Bu fotoğrafta, yazı » hanede gizli bir göz olduğu işa - ret edilmişti, Buna hiç bir ehem- miyet vermedim. Ve çalışmıya baş ladım. Sonra dans öğrendim, ve nihayet bundan on sekiz ay evvel Valteks ile tanıştım. Klara durdu. Bir yudum su i- sip devam etti: i Tefrika : 16 caksınız. Yoksa karışmam! Herif bu suretle bağırıp küfre" derken suratını bir o görmeliydi! Onun gözleri yanında domuz gö?” leri çok güzel şeylerdi. Hele kanatları garip garip kr 4 mıldayan burnuna benzediği yer 4 elmasına söylense, belki, yer ek ması utancından bir defa daha i yerin dibine girerdi.. Kamuila tehditler savuruyor * du: i — Yarın sabah yola çıkacaksırr nız.. Hem de beraber değil,. Her | birinizi bir tarafa göndereceğim. Başka başka şehirlerde adam akıl i hı çalışacaksımız.. Biraz naz etti” niz mi sopa hazır.. O vakit aklımız j başmıza gelir de Kanulanın kıy” | metini anlarsınız, sizi gidi... : Ertesi gün Kamuila biraz sakin leşti.. Kimbilir belki de havan tesiri vardı.. O gün gök güzel bir mavi renkte idi.. Güneş etrafı şen ışıklara garkediyordu. İnsanin ya” şamak zevkini hakkile hissedece- gi bir gündü.. i Zavallr Simon ve Jönöviyev'in bu güzel havadan istifade akılla” rına bile gelmiyordu.. Bahçeye çı” kıp gezmelerine müsaade edilmiş" ti. Başları eyik, leylaklarla güller arasında dolaşıyorlardı.. Birdenbire Simon durdu. Ar kadaşı hafifçe: — Bak, dedi... Bir güneş hu“ il i duran bir şeyi pırıld4” mali EN | Bu bir küçük şişe idi... Üzerin” deki etikette: “kiyanos potasyom,, sayfiyenin sahibi kargalara karşi kullanılan bu müthiş zehrin şişe> sinj düşürmüş, farkına varmamış; kimbilir belki bir çok aramış da, bulamamış, Simon şişeyi almak i*. çin eğildi. Kamuila penceredn iki kadını gözliyordu. Bağırdı: — Ne yapıyorsunuz orada?. Jönöviyev titrememeğe çalışa” rak cevap verdi: — Çiçek toplıyoruz.. — Haydi artık gezdiğiniz kâfi» İçeri giriniz, gelirken aşağıdan bir şeşe de bira alınız.. Susuzluk” tan geberecek haldeyim.. Simon üzerinde kırmızı etiket olan şişeyi gizliyerek doğruldu ve sinirlendiğinden ortaya çıkmı$” tı, Simon hımçla homurdandı: (Devamı var) işlerinden babsetmezdi. Fakat bif gün bana Volter rıhtrmında otu * ran marki d'Erlemont ile müna#f€ bette bulunduğunu söyledi, evin * de gayet eski ve antika mobily€” ler olduğunu, bilhassa 16 ıncı b$ | i üslübunda fevkalâde güzel bif yazıhanesi bulunduğundan bah * setti. Derhal aklıma annemin bi” raktığı fotoğraf geldi. Bir marki* 16 mcı Lui sisteminde bir yazi * hanesinde,, Evet, Valtekse bu YA” zıhane hakkında biraz daha ma lümat sordum ve şüphelerim büt bütün arttı. Bundan sonra yapti © ğım tahkikat, bu markinin benir babam olduğu kanaatini takviye etti. Fakat (o hakikatte, zamanlar hiçbir projem ( yoki” yalnız, babamın kim olduğunu renmek merakı ile hareket dum ki, bu da pek tabit bir