ği 7 Eyini 1932 VAKIT'in TEFRİKASI: 6 Bir şi şüphe üs bir tereddüt: Adil lir mi, Sökeli gelen Gi mi idi? bazıdeliller var ki hakikati gösteriyor 7 p> Vapur da yok?. Ne vakit git- 7 Beyefendi biliyorsunuz ya, mdan telgraf gelmişti, kar- vefat etmiş diye... Onun'ü - «ÜN pm Bey İstanbula gitti. | iliyorum, İstanbula gittiği- biliyorum. O başka.. Adil de- idi.. Bu gece.. Biraz burada idi. a efendim, gelmedi.. > Nasıl gelmedi; ben gördüm, tum. Bana cevap verdi. >> Nasıl olur efendim, gelsin de ben görmiyeyim; İİ mi?. Ben görmeden odanr- Birsin olur mu hiç?. Ben yanm odadaydım. Mutlaka nevbet İği için sayıklıyordunuz bey- di.. Size öyle gelmiştir. Heki- La söylediği gibi size kinin ve- m efendim, doktor bey gider- 1 bana öyle tenbih etti.. >> Hayır, sonra verirsin.. Şimdi | Yat.. Ben seni çağrırım.. &snada inkıtalı bir surette n tesirinden kurtularak ! emesine zapeden Ahsen men kendine, uşağın söyle- bir hezeyan ve sayıklama ha- pie geçirmediğini soruyor» vine o kadar vazıh ve Börünen Ahmet Adilin geli- e KİNE, düşürmek için istiyordu. ene Fibak filhakika Adilin odaya ni iyice görmüş, iyice işit- i, Bileğindeki anahtarı almış | inmişti. Hatta aradaki *divenin mermer basamakların | Onun ayak sesini ne kadar va- | duymuştu. le olduğu halde Ferit neden adar sükün ve emniyetle hat- de efendisine acıyarak | » bunların sayıklama olduğu ame evvel Ahsenin çaldığı donla, gömlekle koşan İsma- #& da Adilin İstanbuldan im ğini, köşke gelmediğini söy- niş miydi?. A, €ğer kalkmıya ve bu müte- iaları tahfife imkân bul L p İlk işi aşağıya koşup ak n kasada olup olmadığını olacaktı. Orada mi, değil * Eğer yerinde ise hakikaten nh geçirmişti, değilse... E- F Ya değilse!.. hem cerihası, hemde yerinden krmıldamıya e. uşağı çağırıp ona anh- örerek aşağıki kasaya gön- li mi idi7. O da olamaz, bu sa henüz altınlar yerin- Se rsa bunların bir yaban» | dan öğrenilmesine ve ö- | halinde belki aşırılmasına, Sükümet tarafından zapte- a sebep olacaktı. rağ yu dakikada hafızasmın ta » gördüğü Adilin hayali mi olduğunu anlama- ğin suretle imkân yoktu. RE arı yararak © me uzak köşelerini yatak- Ni Baya iki kadar görmiye ça» e. Fakat bir nokta | ikkatini celp etti: Adil ! — İşte, dedi, işte bir delil da- ha... Gözüme görünen Adilin ha- yaleti değildi. Kapınm yanı ba- şındaki küçük sıgara iskemlesi Adil geldiği zaman orada duru- yordu. Hattâ onun üstündeki 8e- defler abajorun bir köşesinden a- bu hususta, onun benden gizlen- mesinde hem-İsmail ile, hem de Feritle bir iştiraki var mr?. Ola- maz, binaenaleyh Adil gitmiş ola- caktır. “İsmail veya Ferit Adilin köşke geldiğini gördülerde benden gizli- kan ziya ile parlıyarak gözümü | yorlar mı?. Böyle bir inkâr onla- rahatsız ediyordu. Şimdi bu masa | rm ne işine yarar?, Buna ne lü- | ve bu uyuyan kadınım vücudun « devrilmiş bir halde duruyor. Çünkü Adil o kadar çabuk git- ti ki aşağıya inip çıkarak altıla- rı aşağıdan bahçenin önüne bı- raktıktan ve kapıyı kapadıktan zum var?. “Onların sözlerinde şüphe ve i tereddüde mahal. bırakmıyacak i kadar kat'iyyet vardı. Hattâ Adi- lin İstanbuldan gelmesine" imkân sonra gelip küçük anahtarı benim | olmadığı kanaatini izhar etiler ki bileğime taktı ve birdenbire dışa- | İ bu kanaatte belki de hakları var- rı çıkarken bu küçük masayı de | virdi. “Masa çok küçük ve halı da çok kalın olduğu için onun devril mesi hiç bir ses çıkarmadı. Fakat ben Adili çağırırken sigara masa sınm devrildiğini gördüm.. Telâş | ve yarı karanlık kapının yanında” ki bu küçücek masanın devrilmiş olduğunu ne İsmaile, ne de Feride göstermedi.. Amma ben görüyo - rum.. Bu delil en bariz ve en kuv- vetli delildir: Adil bu gece bura- ya geldi..., ;. ».» Bu muhakemeden sonra Ahsen ! Bey emin idi. Hiç şüphesi yoktu. e beyni, çe etin tazyiki | lar altında inkrtalar yaparak muha- kemeyi genişletiyor, uzatıyor, ye- | ni yeni tefekkür tarzları, ihtimal» ler, imkânlar doğruyordu. “Evet, diyordu, Adil geldi, pa- rayı aldı ve gitti; (O Amma nereye gitti?. Eğer Adil henüz köşkte ise dı. m iii “Adil gelince, İsmail görmese bile Feridin görmesi icap ederdi. i Ferit benim odamın yanında ya- | tryormuş. Fakat ben :çağırdığım zaman odada. bulunmadığı gibi | Adilin geldiği ve çıktığı zaman da da Feridin yerinde “bulunma- maşı ihtimali yoktu!, Adil de köş- kün hem bahçe kapısttüm, hem de iç kapısının anahtarları vardır .. Adil bu anahtarlarla kapıları aç- mış, kimse görmeden içeriye gir- miş olacaktır. Doğru benim yanı- İma çıkmış, benden istediği malü- İ matı almış, sonra.. sheki, amina, i eğer ilya ,iiğ ne den geliyor, eğer “neden İ'birlikte m ileçeğim dedi de ENİ savuştu?, Eğer maksadı, bir sui niyeti var idiyse bu nihayet para- larımı almaktan ibaret mi?, Böyle | bir sui niyete lüzum yok ki.. Ben zaten onları çoktan Adile vermi- ye hazır idim. (Devamı var) Bir şüphe “yüzünden: karısını boğazından kesen kıskanç bir koca Bakırköytün Halkalı köyünde evelki gece feci bir cinayat olmuş, bir adam karısını öldür- müştür: atil Halkalıda oturan Pomak Bekir ustadır Bekir usta 40 ya- şındadır. Bundan üç sene evvel 25 ya- şuda Mükerrem isminde bir ka- dınla evlenmiştir. Mükerrem gü- | zel bir kadındır. Bekir usta Mü- | kerremle senelerdir kavgasız ya- şamışlardır.Fakatükerrem geçen sene kocasını kıskandıracak hal- lerde bulunmıya ve bu yüzden karıkoca sık, sık kavgaya baş- lamışlardır. Bekir ustanın şöphesi Son zamanlarda artmış, kari- sını dişarı çıkarmamaya çalış- mıştır. Nihayet evelki gece Mükerrem ile Bekir usta yine kavga etmiş- lerdir.Kadın bu kavgalı hayattan usandığını .söyliyerek (kendisi birakmasını istemiş Bekir usta ise genç karısını çok fazla sew diğinden buna imkân olamadığı cevabımı vermiştir. Mükerrem;ar- tık tahammülüm kalmadı, bir fırsat bulunca evden kaçacağım deyince Bekir usta kendisini kâybetmiş, bıçağını çekerek ka“ nsımn Üzerine atılmış, yere ya” tırdıktan sonra gırtlağına sap- Jamışlır. Gözleri dönen Bekir usta, ka- rısınının. yalvarmasına kulak as- mamiş, bıçağını Saplamakta de- vam etmiş, indirdiği on bıçak | darbesile genç kadının. boğazı parça, parça olduktan sonra üze- rinden kalkmıştır. Mükerrem öl- müştür, Katil koca evden çıka- rak kaçmak istemiş ise de yeti- şen jandarmalar tarafından ya- kalantbıştır.. Vakaya Bakırköy jandarma kumandanlığı vazıyet etmiştir. Katik —* Şöpheleniyordum. Ondan öldürdüm demektedir. “ Yerde bir bombü Evvelki ğün Üsküdarda feci bir kaza oldu. Mehmet oğlu Abdullah isminde bir çoban ko- yunlarını otlatırken yerde bul- duğu bir bombayı karıştırmış, bomba patlamış ve zavallı çoba- wn “kolları ve elleri parçalar mıştır. Çoban Abdullah bu âni mfi- lâk ve yarasının tesirile derhal bayılmış . ve etraftan yetişenler Abdullah; hastaneye kaldırmış” lardır. Bombanın eskiden kalma bir Alman bombası olduğu anlaşıl- mıştır. Sayıfa 5 Hi istiyanlıktan Müs 'ü hahiliği . venus sanane sarman samansammaman Bir İngiliz kadını niçin Müslüman olmuş! Genç kadınla h heykeltraş... Hep danstan bahsediyorlar .. vet ii Genç haykeltiraş bir gece geç | yosuna gitmişler. o gece İsadors, vakta kadar çalışmış, sonra İomes İ heykeltıraşın yatağında yatmış ç parkında döolaşmağa çıkmıştı. Do | laşırken parkın tahta kanepele- | rinden birine bir kadının uzam dığını görmüş. Manzara, ikide birde tesadüf olunan manzaralar- dandı. Fakat heykeltıraş dikkat etmiş, .İ daki güzelliğe hayran olmuştu . Heykeltıraş, kadına yaklaşmış ve ona bakmıya başlamıştı.. Kadıncağız, o kadar derin bir uykuya dalmıştı ki, üzerinde göz- ler dolaştığını farketmemişti. Fa- kat kadının semaya çevrilen 40- luk yüzü ne kadar sevimli, kana- penin bir kenarma sarkan eli ne kadar güzeldi. Heykeltraş, ömrün- de bu kadar güzel el görmemişti. Sonra bu uyuyan güzel, pek te gençti. Fakat üstündeki elbiseler pek kaba, vücudünü soğuktan ko- ruyamıyacak derecede hafifti, Kadını uyandırmak olâzımdı. Heykeltraş buna karar vermiş ve onu uyandırmıştı. Onun korku ile açılan, geniş ve kederli gözlerin- de yürekleri parçalıyan bir rikkat vardı, İkisi kontiştular. Ve genç kadın ona adınm İzodora olduğunu ve dans dersi vererek hayatını ka- ii için kâtdâği Raymördla “Londraya geldiğini anlat- tı. Fakat iki kardaş ta bir hafta- daberi böyle kenarda köşede ya- tıyorlardı. Üç gündenberi ağızla» rma bir lokma koymamışlardı. Kadıncağız ağlıyor ve ânlatr- yordu. Kardaşı Raymond, o gün erkenden onu bırakıp gitmiş, bir kaç saat zarfında geri dönmesi i- cap ettiği halde hâlâ dönmemişti. Genç kadın, kardeşinin bir ka- zaya uğramış olmasından kork- makta idi. Hassas heykeltraş, bu genç ve güzel kadmı yalnız bırakmanın doğru olmıyacağına hükmetmiş, ve onu götürmeğe karar vermişti. Fakat bunu istemek kolay değildi. Kadın, belki ürkerdi. Bir polisin kadını parktan çıkıp gitmeğe da- vet etmesi heykeltiraşa © cesaret vermiş, o da içini dökmüştü: — Benimle beraber (gelebilir misiniz?.. Genç kadın, heykelteraşın yüzü- ne bakmış, bir lâhza düşünmüş sonra ona €lini uzatarak ikisi bir- likte yürümüşler ve evvelâ bir lo- kantaya gitmişler. İsadora burada kendisine ikram olunan sandyiçle- ri ve yumurtaları iştiha ile yemiş, bir kaç bardak sıcak çay içmiş, sonra arkadaşile konuşmuş, konuş muş fakat düştüğü sefalet hak- kınde bir tek kelime bile söyleme mişti.. Heykeltıraşa bütün bunları an- lattıktan sonra valdeme dönerek sordu: — Nelerden bahsettiğini zanne- dersiniz?. — Bilmem... İ — Hep danstan, danstaki hüne- İ rinden, dansı en mükemmel hale getirmek istediğinden baheetti., İsadora karnını doyurduktân sonra heykeltıraş bir araba getirt miş, ikisi binmişler ve onun stud- | İ l İ o da bir koltukta yatmıştı. Ertesi sabah, İsadora; heykelti- raştan gördüğü iyiliğe karşılık o- larak ona modellik etmek istedi ve israr etti.. Heykeltıraş da onu bu iyiliğini kabul etti.. Hakikatte model harıkulâde mükemmeldi. Dünyada bundan daha ilham verici model olamaz» dı. İkisi nispeten dost olmağa Bağ! ladrklarından heykeltraş İsado «' ranm dansını seyretmek istemiş, onun istediği bir ipek parçasmı vermiş, o da bununla bürünerek danseder.. Heykeltraş İsadoranm dansme daki yüksekliğini derhal anlar , Dünyada bundan daha mükemniel dansolamazdı.. Bütün bunları anlatan maykaki! tıraş, ilâve etti: — Yapılacak iş, bu kıza hüne rini göstörmek için fırsat vermek» tir. Bu fırsat elde edilirsö bu kız bütün Londrayı çıldırtır! Valdem heykeltraştan rica et» ti — Yarm akşam şu Amerikalı kızı getiriniz! Ertesi gün İsadora geldi. Ken- disi pek nahif ve utangaçtı. Fakat pek güzel ve pek kibardı. Pekaz sinirli olmasa rağmen nefsine ve san'atine güvendiği belli idi. Valdem, bu yeni san'atkâra her türlü iltifatı gösteriyor ve önu a- ğırlayordu.. İsadora o gece geniş taraçada dansedecekti. Onu odama götür düm. Orada elbisesini değiştire- cek ve şifonlara bürünecekti. İsadora gözümün önünde 10 yundu ve çırılçıplak (karşımda durdu. O zaman pek genç olma» ima rağmen, İsadoranım vücüt güs zelliği karşısmda hayran kaldım .' Bu vücut bir Yunan Me farksızdı. Bütün misafirler tıraçada otur muşlardı. İsadoranm tıraçaya çık» maşile herkes sustu. Hafif rüzgâr onun şifonlarını dalgalandırıyor- dü. Bütün misafirlerin gözleri o- nun üzerinde dolaşmakta idi. Ön $afta oturanların biri bir Alman prensesi ve iri yart bir ka- dindı.. Boynunda sıra sıra inci di- zileri vardı. Yalnız yerek yerken hassas olan bu prenses, İssidora- İnn incecik şifonlarma ve çıplak ayaklarına bakarak kızarmış, ve bir şeyler söyliyerek onun bu hâs line itiraz etmek ister gibi mırıls danmış, fakat bir kimsenin onu dinlemediğini, ona bakmadığını görerk susmuştu. İsadora bir saat kadar dansetti, ! Herkes onu seyre koyulmuştu, O- nun raker, âdeta bir sihir ve bu sihir herkesi sarmıştı. Dans bit- tiği zaman İsadora bir alkış tufanı karşısında kaldı, (Devamı oi Kaçak içki Büyükadada Beler otelinde, kâtip Agop Efendinin odesısda yapılan araştırma o neticesinde memleketimize ithali memnu ll şişe kaçak içki bulunmuş, ve müsadere edilmiştir.