m na, aZI © darilfünun — müderris mzetleri tarafından çıkarıl » olan bir mecmuayı masa - ann, tünde buldum. Bu mecmu- d Mâsamın üstüne niçin konul a sa bir zaman sonra öğ“ *m, çünkü bazı sayfalar ka - e çizilmiş! sip ilen yerlerde bana ait bir f var. Madem ki bir adam mü zaman sarfetmiş, düsün- len mürekkep israf etmiş, ve ka eskitmis, Bütün bu emeklere ukabi 1 belki dedim, muhatririn Yaş Yeceği bir söz vardır. Haki- Ming ede olsa hakikattir, aley - Yıpizdle bile olsa istifade ederiz. Me okudum, Hikmet Feridu - kita ygün de diyorlar ki) atlı bi, ndan bahseden gölge gibi ir kim olduğunu söylemiye ve ed İyetini ortaya atmıya cesaret ye miverek bana, Kâzım Nami - Ai Hikmet Feriduna ağzına gele- tiriyor. diğ rülfünun asistanım çıkar - Aş bu mecmunda bakınız ilim beypayeii ilim şerefi nasıl konu - Âlim niamzedi, ilmi tenkidine len başlıyor? inleyin: 1 — Hikmet Feridunun m imiş, cünkü kendisi sade ga- İateci imiy? Acaba gazeteci olmak insanı Medeni haklarından meneden a - Y» bir fiil midir? 2 — Kâzem Namiye göre bu Şönkü Türkiye daha mütekâmil ?Türkive imiş! My efendim Kâzım Nami ne ir çtmiş, hiç bugün iyi olur mu Rurada biraz düşünün. Zan - Y. “m münekkit de bu cümlevi ö?arken epev düşünmüş olacak. Bozünkü Türkiyeyi üstün gör- bi kabahat telâkki edenleri ben İçi; $artla mazur görürüm: Kendi imai ve siyasi hüviyetlerini na- Müskörane acığa vurmak şartile.. da Buünkü Türkiyeyi Sait molla nkü Türkiyeden üstün bulmaz. ke elilmeci bu günkü Tür - bali dünkü Türkiyeden üstün AZ, ri Nitekim onlar senelerce bu - gc Türkiyeyi eski Türkiveye ky tutmamak için cepheler k Fdular, Türk cephesine Osman “enhesi ates actı. Bugünkü Türkiyeyi (150) lik e de dünkü Türkiyeye üstün bul Yili d ir, ie a tay avdi geçelim bu siyasi mese- YT: Fakat ilim nama söz söy» Yen, bir ilim müessesesinin men- 1“buna izafetle cıkan mezmuada i tekâmül itibarile dönle bu arasındaki farkı idrak etmi. adım varın darülfünuna ho- değil. talebe değil, hademe bi- olamaz. h 3 — Bana gelince ben ediplik d,» iddia etmedim. Sadece a- o gayret ediyorum. eser vazdım, e et r, hakikaten Jiyakatim of- dağ halde muharririn kıskan- sıfatı bana verdiler. ; diyya ark yıl edibim, edibim Tar Yerimde tepinsem, ne bir kr- Ürnegkitabıma yazım genç nesle dep, * olarak alınır, nede bir © di, N tarihi benden bahseder - d de eserlerim edebiyat par “iye yabüner dillere nakle - Ben edinlik iddia etme - ana bu sıfatı başkaları ver- e ye bir kabahat varsa her 4 nde değildir. daha Şe Huharrire nazaran benim yük kabahatlerim var. hari kabahatlerden birincisi! en €vvelki edebiyalı, yani Yatı cedide, ve fecri atiyi ti-) Bir tenkit ibişi ! atlı) az san'at zevki varsa benim cep- pik Osmanlı edebiyatı addedi - şimdir. > Ne yapalım, yarı müstemlike ve ithalâtçı Osmanlı fikriyatına karşı mücadele etmeği münevver- lerimiz ihmal ettiği için bu iş biz gazetecilere düşüyor. Müstemlike Osmanlı impa - ratorluğunu, müstemlikeci fikri- yatını inkâr etmek mazinin tasfi- yesi, irticala bu günün tam mz - nasile ayrılması için lâzım olan yegâne şarttır. ç Karşımdaki adam, eğer bu memlekete bağlı ise, eğer ilme i- nanıyorsa, eğer hayatta bir tekâ - mül ve inkrlâba kanise, eğer bir hemde olması lâzım gelir. Sonra efendim, İstiklâl mahkemesine | gitti - ğim için meçhul adam beni ede - biyat bahsine karışmaktan menet- mek istiyor. Görüyorsunuz ya sırça bir köşk! te oturduğuna hiç şüphe olmıyan! bir adam bana istiklâl mahkeme- sinden bahsediyor. Dostlar, ben inkılâp mahkeme sine çekildim, hesap verdim terte- miz ortaya çıktım. Fakat istiklâl mahkemesi kendisine celp gön - derdiği sırada bir ecnebi sefaret- hanesine iltica eden, ve düşman toprağına kaçan ve nihayet aflar- dan istifade ederek memlekete girmek cür'etini kendinde bulan- ların veya arkadaşlarının (o daha| hesaplı olmaları lâzımgelir. Bunu da: geçelim, ikinci bü * yük kabahatim; şu: .. Ben maziden nefret ediyo - rum. Müstemlike maziyi yıkmak hür ufka çıkmak istiyorum. Halbuki muharrir bana bunu istediğim için (Tatlısu frengi) diyor. 15 sene evvel Fatihte bu sözü softalar yeni adamları tarif için kullanırlardı. ... Dostlar ilimle, san'atla, edebi- yatla alâkasını ilk defa nâra atarak, kapı tekmeliyerek göster- mek istiyen bu fuzuli adam kim - dir. Ne istiyor? Diye sormak isti- yorsanız ben size söyliyeyim.. Yük taşıyan, yorulan ve hiz - met eden atın kuyruğunda sinek ne ise, bu adam da san'at ve ilim adamlarının başı ucunda dolaşan Resimde kübi Meşhur ressamlardan “Mane, * ile “Pikasso,, nun Pariste iki ser- gisi açılmıştır. 3 Elli sene fasıla ile zamanları» nın ileri hareketlerini kurmuş va başlarına geçmiş olan bu ressam-' ların eserleri, büyük bir halk ta- bakası tarafından seyredilmiştir. “Dahi, zamanındaki telâkkile- rin ilerisine giden, o telâkkileri benimsiyerek bulunduğu (devre tatbik etmek istiyen adamdır. s derler.. Maalesef, bu hakikat, e seriyetle doğru çıkmıyor. Çünkü! Mane'ye, bu dahi ressama, zama- nında herkes deli diye bakmıştı,' ve hâlâ da Pikasso'nun eserlerine Ç hakaret eder gibi “kübik!..,, diye bir Jâf savurup geçiyorlar. “Mane,, bugün nasıl klâsik ol- du ise, bundan yirmi sene sonr? da, Pikasso, şüphesiz öyle olacak- tır. ... “Mane,, ilk eserlerini teşhir et- tiği zaman herkes, onun kısmen dik ve sade duran modelleri, gö- ze çarpan renkleri, bazan da şe - MAYA Eİ da Buhran Her yerde olduğu gibi, Dani- |; markada da bir tiyatro buhranı vardır. Danimarka milli tiyatro- su, geçen sene mevsimini, tab- minen 115000 lira zararla kapat- |: mıştır. Milli tiyatronun bu açığını ka- patmak için hükümet düşünmiye |: başlamıştır. Çünkü hükümet de son zamanlarda umumi buhran- dan dolayı müşkül vazıyette bu- lunuyordu. Nihayet operaile di- ram şubelerinden mürekkep olan milli tiyatronun bir şubesinin ka- patılmasına karar verildi. Fakat hangisi kapatılacak? Bu hususta bir karar verilmek için halkın reyine müracaat düşünüldü; fa- kat, bu esnada her iki şube ar- tistleri vazıyetini kurtarmak için bir yeni çare buldular. Bu çare de, açığı kapatmak için, aldık- ları aylıklardan tenzilât yapılması teklifiydi. San'atkârlar, birbirlerini koru- mak için ancak böyle bir çare bulmuşlardır. Tabsisat ile çalışan bu tiyatrolara tabsisatı, bizzat tahsisat alanlar vermiş olmuyor mu? Nedim Kıymetli şairimiz Halit Fabri Beyin bir müddet evvel Darül- bedayi tarafından temsil edilen ve' büyük alâka uyandıran “Ne dim,, ismindeki üç perdelik man- zum piyesi kitap “şeklinde neş- rolunmuştur. Şair, en güzel eserlerinden biri olan bu piyesine, Lâle dev- ri şairinin (o hayatım (mevzu olarak almış, mevzuu derin hasasiyet ifadesi ile muvaffak bir tarzda işlemiştir. Konuşmalar seyyal, lisan ince, nazım caziplir. “İnkılâp,, kütüphanesi tara- fından peşrolunan kitap, elli ku- ruşa satılmaktadır. me elk e at sineklerinden biri ve el âlemi güldürmiye memur zavallı bir ten kit ibişidir. ge SADRİ ETEM k mektebinin eserleri Haydi İçinde Belki Fakat bardağımı son yudum mahzeninin vakit şarabı ufukta korkulu Yolcuyum; Yoluma Rüzgâr Benim güneş de saçımı Canlar Bekliyen Çabuk Başka daraliyor o işte ol, o tezgâha müşteriler o ilmek lezgâh Başında: bir daha doldur, bitmek geçip gilmek oüzredir. yaprakları o hişırdatıyor, ditmek : üzredir. çemberi, kimse var tuttuğum üzeredir. boldur, batıyor, yatıyor, yeri, kadehleri, üzredir. 1932 Necmettin Halil 1 İ Muhrrirler nasıl yazarlar? Moris Bödel gürültü olmazsa bir satır yazamam, diyor | Fransada nasıl yazı yezarlar?. Bu sual bir çok kimselere soruumuş ve, bir çok cevaplar alınmıştır. Bu cevap- lardan bir kaçını tercüme ediyoruz: Evvelâ, geçen sene İstanbula ge- lip, Beyoğlunda iki konferans vermiş olan Fransız muharrirlerinden “Mo ris Bödel,, den başlıyalım. Bu mu- harrir diyor ki; — Benim çalışırken gürültüye ihtiyacım var. Sayfiyede kabil değil çalışmam. Nekadar gök gürlese, nekadar çok kuş ölse, bunlar, bir türlü bana lâzım olan gürültüyü temin edemezler. Yazı yazarken de daktilo maki- nesile yazarım. Çünkü, yukarda dediğim gibi makine tabii yazı İ kaleminden: fazla gürültü “yapar da ondan.. Yazı yazarken insan rahatsız edilmelidir. “llham,, de- dikleri şey saçmadır. Odamda otururken sokakta bir badise | olursa hemen fırlarım. Yahut, yazı yazarken aklıma birşey gel- mezse derhal sokağa çıkarım, gider, köşebaşındaki dükkâncı ile birkaç lâf atar, bir gözete alır, dönerim. Günün ker saatin- de çalışmak benim için kabildir. Sabah saat altıda kalkar, derbal masa başına geçerim. Eğer bir işim olursa gider, gene gelir ça- lışırım. Bu arada birkaç cümle yazabilirsem benim için kâfidir. Fakat, masa başından her ay- « — Açılan” sergide iki eser illerin tedevvürlerini çizen siyab| çizgileri, bitmemiş gibi görünen badana hissini veren tabloları ile! alay etmişlerdi. Fakat bugün ©, dünyanın en büyük ressamları a- rasındaki yerini almıştır. Pikasso'nun tesis ettiği kübik mektebi ise artık, bugün intikal devresini bitirmiş ve yapacağı ak sülâmelden alınacak neticeyi al mıştır, Fakat Pikass0'nun iki tarz eseri yardır. Birisi ve en meşhuru olan kübik tarzıdır. Ötekisi ise, “Yuger,, in bile hayran olacağı bir hassasiyete “© Oturan Piyerro., “Madam Pikasso,, gibi eserlerdir. rılışda mevzuu, yazdığımı yaza» cağımı onutmuşumdur. Bir kitap yazarken önceden hiç bir plân yapmam. Eserin kabramanı ile el ele tutuşur, konuşa konuşa yani yaza yaza yürür, romanı bitiririz fakat bütün mesele, ro- manın ilk cümlesini yazana ka- dardır. Zira, bir cümleyi öteki takip eder ve sonra çorap söküğü gibi gider. Kendi esârlerimin ilk karii ben olduğum için ga- yet omüşkilpesent davranırım, güç beğenirim, Bunun için yavaş yavaş yazarım. Eğjer altı yedi saat te bir sayfa yazabilirsem pek memnun olurum, ve bir makaleyi aşağı iki günde yazabilirim . x» Meşbur Alman şairlerinden Ludvig Fulda, yetmiş yaşına gir- miştir. Reisicümhur Hindenburg, şairi tebrik etmiş ve kendisine bu ve- sile ile Göstbe madalyasını ver- miştir. » Almanyada Bayrenth de 1933 senesinde yapılacak musiki şenlikleri için şimdiden hazırlık- lara başlanmıştır. Kudretli bestekâr Vâgner'in operaları, vücude getirilen yep yeni dekorlarla temsil olunacak- tır. Orkestroyu meşbur Arturo oscanini'nin idare etmesi ka- rarlaştırılmıştır. » Leo Lenz, “Karımın sürün düğü lâvantanın kokusu,, ismin- de bir komedi yazmıştır. Kome- (| di, Almanyada birkaç gün evvel ilk defa temsil edilmiş ve bes ğenilmiştir. » Muhtelif Viyana tiyatroları önümüzdeki tiyatro mevsimi içi birçok yeni eserler hazırlamakl, AN meşguldürler. z Bu arada Hans Honneg'in iki eseri, Alexandr.Engei'in ve Yu. | lius Horst'un müşterek vücude getirdikleri bir eser, Robert E, Shervood'un bir eseri, Artur Mac Kellington'un ve Villiam Morris'in gene müşterek yazdık- sarı bir eser ve Gustav Holmun bir eseri vardır, * Paul Verlaine'in hatırasını taziz için geçen Pazar günü şai- rin Pariste Luxemburg babçesin- de i heykelinin önünde merasim yapılmıştır, 7 — VAKTT 17 Tenimuz 1932 — 8 ğ yi 3