MER N e Sane Sayı 32 H : £ Parasız verilir $ İmera srmn * 4 4 Terkosu Belediye alıyor .. Terkos şirketi — Eyvahlar olsun. ben şimdi ne yapayım 7. Belediye Reisi — Yangın yerlerini imar için bir inşaat şirketi yap |. YA TUTARSA?.. Babıâli yokuşunun eski kitap- cı camekânları, bir kaç zaman- dır, pire, tahtakurusu, sivrisinek, tatarcık kabilinden, yüktede hafif, kiymettede bafif, ufak tefek, birer, ikişer formalık ki- tapcıkların hücumuna uğradı.. Bakıyorsunuz, bir şiir mecmu- ası,, tam on sekiz sahifa... Oku- yorsunuz: Dam üstünde saksa- ganl.. Bakıyorsunuz, bir hikâye kita- bı... Tam on dört sayfa.. Oku- yorsunuz : Koca karı'masalı bun: dan daba düzgün ve daha ma- nalıdır.. Galiba, ne kadar mektep ço- cuğu varsa, bülüğ yaşının hezi- yanlarını bir arada görmek he- vesile gündeliklerinden biriktizip kitap çıkarıyorlar 1. Bana, bu cüce ümitler, Nas raddin bocanın göle yoğurt atma hikâyesini hatırlatıyor : Bir gün Nasraddin hoca Ak. şehir gölünün kenarına oturmuş, elinde küçük bir kâse, kaşık ka- şık göle yoğurt atıyormuş.. Eu hali gören yolcunun biri Sorinuş: — Hoca ne yapıyorsun? — Göle maya atıyorum, yo- ğurt yapacağım... Yolcu gülmüş: — İlâhi hocacığım, demiş, hiç göl maya tutar mı?., — Ya tutarsa?... — Evvet, hocanın hakkı var. Ya tutarsa 2. O zaman yiyebil- diğin kadarını ye.. Yiyemediğini ayran yap iç, yayıkta çalkayıp yağ çıkar. Fazlasını okka okka, lenger, lenger sat!.. Maşallah, bizim zamane şair- ciklerinin nikbinlikte Nasrettin hocadan farkları yok.. Onlar da, tıpkı merhumun göle yoğurt at- ması gibi, koca matbuat cadde- sine iki zibidi yaprak atıp tut- masını bekliyorlar 1... Akbaba Acemi yalancı Küçük Ali mektepten kaçmış- tı, Erteşi gün sahte bir mazeret: name getirdi. Müdür sordu: — Bu sizin pederinizin imza- si mı? Evet! — Ama pek benzemiyor. — Ne yapayım efendim, daha fazla benzetemediml.. ğa Yaşşşa !,. İki ayyaş arasında; — Azizim, dün akşam meyha- nede öyle içtim, öyle içtim ki... Galiba, tek başıma bir buçuk okka yuvarlamışım.. — Nasıl, tuttu mu? — Tuttu ama, rakı değil, po- hisler ! in. Zamane Iki hanım arasında : — Küçük hanım kerimeniz mi? — Evet efendim., — Kaç yaşında? — On altı. — Daha pek küçükmüş. Ni- şanlımı? — Hayır, dul? Çankırı Manileri Karşıdan gelen atlı, Altında kilim katlı, Anam babam hoş görsün, Yârim hepsinden tatlı; *? Ben âşıkım ezelden, Okurum lemyezelden? Dünya dolu yâr olsa, Ayrılmam ser güzelden? Pazartesi , Perşembe Günleri oNeşrolunur Çankırı Manileri Baab der; kalk gidelim, Çobuğu yak, gidelim, Yüzüne bak, gidelim? Dilbere doyum olmaz, a Mir dalda ili ceviz, Aramız derya deniz, Sen orada, ben burada Kerisiz. öleceğiz! — Hanimefendi, yemek hazır. Bu- yurunuz ! Hindistanda fil sırtında seyabate alı- gan bir mibtocenin Pariste otomobille tenezzühü!. Randevüye dair... — Ii saat daha beklerim. Eğer ge- ne gelmezse, “afirdersin, işim çıkı, ge- lemedim.., diye bir mektüp yazar, gön- deririm ? — Adıda sia * ar Mizah Sayfası peer 30 Haziran j 1932 3 ( t e * VAKIT'n vasi Kii sürat * 9 9 Tehlike karşısında... — Hanım, sana kaç kerre söyledim, sokakta yürürken sağına, soluna bak- mh... Ayıptır! ŞEN FIKRALARI. Aşk imtihânı Cevdet Bey, genç, dinç, yakı- şıklı, şık bir adamdır. Cevdet Bey, Müjgân hanım efendinin kızı Leylâdan hoşlanı- yor.. Halbuki, Cevdet Beydende Müjgân Hanım Efendi hoşlan- " makta.. Zeki genç, Leylâyı elde ede- bilmek için çaresiz, annesinede güler yüz gösteriyor. Fakat bir gün, delikanlı çetin bir aşk imtihanına çekildi. Buzlu limonataları henüz içmişler, bal- kondan boğazı seyrediyorlardı. Müjgân Hanımefendi birdenbi- re sordu: — Cevdet Bey... — Emrediniz efendim?.. — Bir gün, sahilde dolaşırken, Leylâ ile benim ayaklarımız ka- yup denize düşsek.. Evvelâ han- gimizi kurtarırsınız?.. Cevdet Bey, bu aşk imtihanı- nın sıkıcı suali karşısında bir hayli terledikten sonra şu müp- hem cevabı verdi: — Hanım efendiciğim, siz ga- liba iyi yüzme bilirsiniz değil mi? —ğ—ğ—n Bilâkis Tren istasyonda “durunca yol- culardan biri telaşla aşağı atlar. Biraz sıkıştığı halinden belli- dir. Arkadaşı arkasından ses- lendi; — Yahu nereye? — işim var. işim... — Bir şeymi içeceksin? — Bilâkis! Istintak Karı koca arasında: — Sen dün akşam kaçta eve geldin bakayım? — Sen kaçta yattın bakayım? — Ben onbirde yattım.. — Bende on biri beş geçe yattım. Saf hizmetçi Alacaklı ile hizmetçi arasında: — Beyfendi burada yoklar mı? — Hayır efendim.. — Ne vakit gelecek? — Vallahi efendim ne vakit çıkacağı belli değil kil. Zr Yalan değil! Iki kişi arasında: — Azizim, sen benim için ( Aptalın biridir.) o Demişsin.. Doğru mu? — Doğru ama, vallahi 1. söylemedim ğe. Eğlece! : — Vay doktor Bey, tavla mı oynuyorsunuz ? — Ne yaparsınız azizim, biraz vakıt geçirmek için... — Acayıp.. Tedavi ettiğiniz hastaların hepsi öldü mü kil, mi “İspat Isi kız arasında: — Bu genç hakkında ne dü- şünüyorsunuz ? — Budalanın biridir.. — Benimle evlenmek istiyor- da... Ğ — Demedimmi?... Çankırı Manileri EE, Akşamın vakti geçti, Bir güzel baktı geçti. Zilfünü kement etmiş, Boynuma taktı geçti! * Bahçelerde talân var, Beni derde salan var, Gönül, durma gidelim, Gözlü yolda kalan var?